Halil Doğan
[email protected]

MİSAFİR ETMEK

23 Ocak 2023 12:06

 

 

             Eskilerde, Almanya da Türkiye'ye izine gelen Almancıları (Alamancı) yolda karşılanırlardı, uğurlanırlardı ve evlerine misafir diye davet ederlerdi. Gelen Alaman cılar, çikolata ve naylon gömlekler gibi hediyelerle gelirlerdi.

              Alamancılar yurda geldiklerinde, birer çantalı radyo, siyah taş plak çalan gramofon, boyunlarına kasetli teyp ve başlarında tüylü flört şapka takarlardı. Son dönemlerde VHS ve BETAMAX kaset çalan ve oynayan (film) videolar getirirlerdi.

              1960'larda, Almanya'ya misafir işçi olarak gitmeye başladılar. Her yıl geçtikçe; Türkiye'deki ekonomik, kültürel ve sosyal dengelerde önemli değişikliklerin olmasına paralel, sosyal yaşantı ve ilişkiler değişince misafirlik de değişmeye başladı.

               O dönemlerde hayat çok yönlü ve acımasız da olsa bile, biri diğerini anlayarak, acıyı ve tatlıyı beraberce ortak bir kalıba indirgemekle paylaşırlar. Yaşam biçimi kocaman bir sahne olmuş gibi, herkesin yüzleri anlaşılır şekilde, beraber ağlayıp ve gülerek aynı sahneyi seyrederlerdi. Herkes aynı masaldan bahsederdi, birisi diğerini keyifle dinlerdi.

              Güneşe birlikte baktıkları gibi, beraber ıslanırlardı, beraber açıklardı ve hayatı beraber paylaşarak yaşamaya devam etmeye çalışırlardı. Kendi yaşamları içerisinde her fert önemliydi ve tüm acılar birlikte son bulurdu.

              Yani yaşam dengeleri yalınız değildi ortak olan çok yönleri vardı. Yaşamak demek; yalnız olmak değil. Yalnızlık hayatın ayrılan bir parçası sayılacağı korkusuyla acı ve tatlıyı paylaşmada vazgeçilmez alışkanlık haline getirirlerdi. Hayal peşinden değillerdi, günlük alışkanlıkların içerisinde mutlu yaşamayı bilirlerdi.

               İçinden bulundukları durumlardan daha kötü sonuçlarla karşılaşmayacağını bildikleri için, gelecek durumlara karşı korkuları yoktu ve düşünmezlerdi bile. Sadece o gün geçirmek için yaşamayı bilirlerdi. Hayatın her anı boş olduğunda, boş geçen zamanları da pek olamazdı. Hayata nasıl bakıyorlarsa öyle de görürlerdi.

               Biliyorlardı ki, hayat sahneleri bazen bir traje ve bazen de bir komedi olduğunun farkındaydılar. Önemli olan, her iki sahnenin seyircisi olmakla hayatı anlayabiliyorlardı. Bildikleri veya öğrendikleri en iyi şey, yaşamanın daha ne kadar güzel olduğunu bilmedikleri ve öğrenmedikleridir. Birlikte yaşarlarken, (kıymet, dostluk, akrabalık, arkadaşlık) hayatın ve anlamının ne olduğunu daha iyi alıyorlardı. Çünkü birisi bir diğerine sürekli muhtaçtı. Birisine hayatın anlamı nedir diye sorsaydılar, "işte yaşadığımız bu hayatımızın taa kendisidir" derlerdi ve izahını da yaparlardı.

               Özlem, genel anlamda hasret kaldıklarını görme ve konuşma isteğidir. Bahsettiğim dönemlerde, bu gibi isteklerini gidermek için, Almanya da gelenleri karşılardı, ugurlardı ve evlerine misafir diye davet ederlerdi.

               Çünkü bahsettiğim dönemlerde; her insanın içinde çocukluğa, gençliğe, sevgiye ve beraberliğe duyulan bir özlem vardı. Halen de, doğup büyüdüğü yere, taşına, dağına ve akan suyuna dahi özlem duyuluyor. Davet etmelerinin en önemli sebepleri, onlardan uzak kalındığında; onlara karşı duyulan sevgi, özlem ve hasretini gidermek için, evlerine misafir ederek sevgileri tazeleyip de hasret gidermek içindir.

               Her gün geçtikçe, oluşan ekonomik sıkıntıların (kriz) altından ezilirken ve toplumsal olaylarla boğuşurken hayatın daha da zorlaşmasıyla sosyal ilişkiler de o dengede bozguna uğradılar. Bu ülke düzeninde;  komşu komşuyu bir çay içmeye dahi davet edemeyecek kadar, yoksul duruma düşmek de mi varmış?

 

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

İNSAN VE İNSANLIK NEDİR?
28 Ocak 2023 12:06

EVVELİ Kİ ZAMAN İÇİNDE; NELER VARDI, NELER YOKTU?
25 Ocak 2023 12:06

DİNLER VE İNSAN PSİKOLOJİSİ
14 Ocak 2023 12:06

KİŞİSEL ALIŞKANLIKLAR
10 Ocak 2023 12:06

BENA SÖYLETTİREN VE YAPTIRAN ALLAH’DIR
02 Ocak 2023 12:06

ONURLU ŞERİAT KADINI OLMAK
26 Aralık 2022 12:06

OLMADI, AMA OLDU
23 Aralık 2022 12:06

KURAN'DA İNSAN ŌLDŮRME
21 Aralık 2022 12:06

TOPAL FARE
19 Aralık 2022 12:06

Barış ve birlik
16 Aralık 2022 12:06

AYI İLE DOST OLMAK
07 Aralık 2022 12:06

PEDOFİLİ HASTALIĞI ve CİNSEL TACİZ
23 Kasım 2022 12:06

SİYASET VE TİCARETİN DİNİ
20 Eylul 2022 12:06

GÜÇLÜ DEVLETİN ÇAĞ ATLAMA OLGUSU
05 Eylul 2022 12:06

MEDENİYETLER TEORİSİ NEDİR?
29 Ağustos 2022 12:06

ALIŞKANLIKLAR
15 Ağustos 2022 12:06

AKP BELEDİYELERİ TARAF TUTUYORLAR
22 Temmuz 2022 12:06

SELİM'Dİ, NEDEN YAVUZ OLDU?
28 Mayıs 2022 12:06

ALEVİ İNANCINDA, ŞEKER BAYRAMI NEDEN YOKTUR?
18 Nisan 2022 12:06

DİNSEL İNANIŞIN KÖKENİ
11 Nisan 2022 12:06

TÖVBE DUASINI OKUYANIN GÜNAHLARI AF EDİLİRMİŞ
28 Mart 2022 12:06

TIP BAYRAMI" YERİNE, ŞİFA BAYRAMI KUTLU OLSUN
18 Mart 2022 12:06

YENİ SEÇİM YASA TEKLİFİ
17 Mart 2022 12:06

AYASOFYA'DA NAMAZ KILMANIN ÖNEMİ
24 Şubat 2022 12:06

"İLİMDEN GİTMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR."
21 Şubat 2022 12:06

DİNİN GELDİĞİ SON NOKTA
18 Şubat 2022 12:06

DECCAL VE ÖZELLİKLERİ:
14 Şubat 2022 12:06

NEDEN SAMSUN?
07 Şubat 2022 12:06

ALEVİ KÖYÜNE CAMİ
19 Ocak 2022 12:06

Tüm Yazılar