ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

 

“Nerde kaldı bilmem Bozatlı Hızır

Üç gün oruç tutun kömbesi hazır

Anılar canlanır yüreğim sızır

İçimde şimşekler çakar dururum.”

 

       Diyen Şair Rıza Parlak, kültürümüzün, gelenek ve göreneklerimizin yaşaması ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamanın en güzel yolunun, şiirlerle paylaşmak olduğunu hatırlatır. Her şiirden bir dem bulunca, Hıdırellez gününün anlam ve önemi de bu doğrultuda karşımıza çıkmaktadır. Baharın gelişini müjdeleyen ve bir simge olarak karşımıza çıkan Hıdırıllez, Türk geleneklerine göre her yıl çeşitli etkinlikler ile Mayıs ayının ilk haftası içerisinde kutlanmaktadır.

      Hıdırellez Günü, Gregoryen takvimine (Miladi takvimi) göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Jülyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır. 6 Mayıs’tan başlayıp 4 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 5 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 5 Mayıs günü gecesi kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir.

HIDIRELLEZ’DE NASIL DİLEK TUTULUR?

      Dilek ve niyet beklentisi içerisinde olanlar 5 Mayıs akşamı gül dallarına paralar asılır (Eskiden kese içine para dikilip gül dibine gömülürmüş) ya da açık cüzdan bırakılır. Böylelikle bolluk ve berekete ulaşmak, varlıklı bir kişi olmak hayal edilir. Asılan paralar ya da cüzdanlar 6 Mayıs sabah erkenden geri toplanır. Evdeki her kişi için yedi fasulye ya da yedi nohut ekilir, gelebilecek kötülüklerin bunlara gelmemesi dilenir.

     Hıdrellez gecesi en çok yapılan etkinliklerden biri de ateşten atlamadır. Bunun sebebi de ateşten atlanıldığında hastalıklardan korunulacağı na inanılmasıdır. Hıdrellez’in en yaygın ritüeli budur ve ateşten atlamanın nazardan ve hastalıktan koruduğuna inanılır.

 

HIDIRELLEZ GÜNÜ GELENEKLERİ

     5 Mayıs günü (Nişanlılar arasında) oğlan evi, kız evine Hıdrellez Kurbanı, olarak süslenmiş bir koç gönderir. Bu kurban ertesi gün kesilerek birlikte yenir. Yemeğe çağırılanlar, çarşaf, havlu yemeni ve gönüllerinden kopan armağanlar getirirler. Getirilen armağanlar ipler üzerinde sergilenir.

       Hıdırellez günü, erkenden kalkılıp kapılar açılır. Genç kızlar için hazırlanan sandıklar açılır. Açılır ki eve bereket dolsun, genç kızımız da iyi bir evlilik yapsın. Hıdrellez günü, bazıları sabah gün doğarken kırlara, bağlara, bahçelere çıkıp buralarda Hızır’ın ayak izlerine basarak bolluğa ulaşmayı düşler. Hıdrellez günü, doğa ve insan sevgisi çok önemlidir çünkü Hızır ve İlyas, insanları, doğayı, iyiliği ve cömertliği seven, bereketin simgesi olan, kutsallıklarına inanılan dinsel varlıklardır. Hıdrellez günü, hiçbir yeşil dalından koparılmaz. 6 Mayıs günü ikindi zamanı Hıdrellezin bittiğine inanılır. Ancak eğlenceler hava kararıncaya değin sürer.

HIDIRELLEZ'İN HİKÂYESİ NEDİR?

     Hızır ve İlyas, Hükümdarın ordusundaki iki askerdir. Hükümdar bir gün ordusuyla birlikte ölümsüzlük suyunu (Ab-u Hayat) aramaya çıkar. Yolculukta, Hızır ve İlyas diğer askerlerden ayrılırlar. Bir subaşında durup, yemek için kurutulmuş balık çıkarırlar. Tam bu esnada deniz suyu balığa sıçrar, balık canlanır ve suya atlar.

       Böylece Hızır ve İlyas ölümsüzlük suyunu bulmuş olurlar. Bu sırada bir melek gelir. Hızır ve İlyas’ın kıyamete kadar yaşayacaklarını, fakat Hızır’ın karada, İlyas’ın denizde ihtiyacı olanlara yardım edeceklerini bildirir. Hıdrellez günü yani 6 Mayıs’ta Hızır ve İlyas’ın buluştuklarına, onların buluşmalarıyla ölü tabiatın canlandığına inanılır. Halk inanışına göre 6 Mayıs’ın yağmurlu geçmesi, Hızır ve İlyas’ın buluştuklarında sevinçlerinden ağlamalarının ve bulutların da onlara katılmalarının bir ispatıdır.

 

Hıdrellez gününüzü kutlar, bu duygu ve düşüncelerle yöremizin değerli şairlerinden ve kültür elçilerimizden Rıza Parlak Beyin geçen yıl elimize geçen (12 Şubat 2017) bir şiiri ile yazımı bitirmek istiyorum.

 

ARAR DURURUM

Kim derdi ki Bellikler böyle olacak

Kışın ortasında ıssız kalacak

Ne tüten bir baca, nede bir ocak

Buz gibi havada yanar dururum.

 

Kırılmış pencere, yırtılmış perde

Kim aldı, kim taktı sor hele nerde

Yıkılmış duvarlar, taşlarda yerde

Ermeni ustayı anar dururum.

 

Nerde kaldı bilmem Boz atlı Hızır

Üç gün oruç tutun kömbesi hazır

Anılar canlanır yüreğim sızır

İçimde şimşekler çakar dururum.

 

Oturdum harmanın yanı başına

Kar suları dolmuş soku taşına

Değme felek değme, gözüm yaşına

Bahar seli gibi çağlar dururum.

 

Çeşmenin gözesi baktım mil tutmuş

Ağaçlarda küsmüş, dalı kurutmuş

Giden dönmüyorsa bil ki unutmuş

Yüreğin de yaram kanar dururum.

 

Seni terk etmeyen yalnız ölüler

Orda eşit akıllılar deliler

Bir yiğide, Gavur Ali dediler

Öten kekliklere sorar dururum.

 

Her mevsim güzeldir baharı yazı

Yüreğimi sarar acıyla sızı

Yolların kapanır gelemem bazı

Turnalarla selam salar dururum.

 

Asırlık cevizin kırılmış dalı

Dünya neylesin sahipsiz malı

Kapının önünde boy vermiş çalı

Geçmiş anılara dalar dururum.

 

Yolum da düşer gelirim yine

Oturum yaşlı iğde dibine

Ne kitaba sığar nede bir dine

Köyümü yıkanı arar dururum.

 

Bu topraklar oldu benim kutsalım

Meyveyi görmeden kurudu dalım

Sana boyun eğmem bilesin zalim

Umudum kalbimde saklar dururum.

 

Zalim gurbet oldu belini büken

Feleğin oku var, zehirli diken

Domo Ali mezar yaptı sağ iken

Yaşayan ölüye ağlar dururum.

 

Acının resmidir bütün manzara

Hangi kem gözlerle geldin nazara

Rıza’yı da korlar bir gün mezara

Bu canı toprağa sarar dururum. 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.