ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

Çocuk çok hasta” dediler ve tüm köy toplanmış oraya gitmiştik!

Köyün illeri gelenleri de vardı ki onların yanında nefes bile almak cesaret isterdi!

Henüz küçüktüm ve bende ninemin koluna yapışmış gitmiştim!

                Mevsim kış ve dışarıda jilet gibi bir zemheri vardı. Toprak damlı evin genişçe bir odasında büyükçe bir soba yanıyordu ve birileri durmadan meşe odunu atıyordu ki içerisi cehennem ateşi gibi sıcaktı!

                 Sobaya yakın bir yatak vardı ve yorganın uçlarına aileden birer kişi oturmuş, altındaki hasta çocuğun ara sıra kesik inlemeleri geliyordu!

                Gelenlerden biri, “ açın o yorganı çocuğu boğacaksınız diyerek oturanları azarlayıp kaldırdı ve yorganı bir ucunda çekince on iki yaşlarındaki çocuk bayılmış ve neredeyse son nefesindeydi!

Aynı adam, “ çabuk bir bez ıslatın getirin” dedi!

                Soğuk su ile ıslatılan bezi çocuğun yüzü ve göğsünde gezdirince baygın çocuk kendine gelir gelmez başladı abuk, subuk konuşmaya!

Konuşmalar öyle böyle değildi! Herkes duymamış gibi davranıyor ama yok!

Ağzını her açtığında düm düz gidiyordu!

                  Orada bulunan köyün pelili “ bırakın söylesin, bunun başına ateş vurmasaydı, içini dökmezdi” diyerek aslında doğru olanını söyledi!

                   Tabi çocuk birden yaşlı nenesine dönüp en ağırını söyleyince bizim pelil Mamo “ ahan bu olmadı “diyerek odayı terk etti!

Bu hükümet hala havale geçiriyor ve ne dediğini bilmiyor!

               Bilmediği içinde bir akıl tutulması yaşıyor ve bu tür durumlarda devlet aklı sadece şiddete çalışır!

Bunun nedeni bir zamanlar kanka olarak yol aldıkları gülendir!

                     İstediği her şeyi almak yetmeyince “ birde darbe yapayım” diye kanlı bir kalkışmaya heveslenince olanlar oldu!

               İşte o korku hala bilinçaltında kalınca duruyor ve o korku durduğu sürece mevcut iktidardan hiç bir zaman iyilik beklemeyin ve daha beterine hazır olun!

Bunu ben demiyorum, görünen manzara diyor!

               Ateşi hafifleyince birden “ demokratik açılım yapacağız” diye ortaya sadece bir fikir atıyorlar ve bırakın açılımı, ne kadar kapı varsa sıkı sıkıya kapatıp piyasaya dalıyorlar ve artık önlerine ne gelirse..!

Hal böyle olunca devlet inat ve sokak kanunları ile yönetiliyor!

                 İstenmeyen bir rektör atamışsın, varsa ciddi bir tepki (ki var) dikkate alır, atamayı iptal edersin, olur biter!

Bunun adı geri adım değildir! Toplumsal hassasiyettir ve devlet aklı böyle olmalıdır!

Ama yok!

Cop, gaz, dayak, tutuklama, ne kadar çağdışı yöntem varsa deneyerek yol almaya çalışıyorsun!

İşte bu yüksek ateşle ne dediğini bilmemek gibi bir durumla karşı karşıyayız!

“Anayasayı değiştireceğiz” söylemi de bu yüksek ateşin söylettiğidir!

                Yoksa “ Anayasayı takmıyorum” dediğiniz bir yerde, Anayasaya zaten gerek yok ki yeni bir tane yapasın!

Kısacası bu yüksek ateş devam ettiği sürece biz iyi olmayı daha çok bekleriz!

Bizi bu yüksek ateşle uyuturlarken, zamlar, vergiler, cezalar nefesimizi keserek devam ediyor!

Bu kazıklar alışık bir bünyeye hiç bir zaman tesir etmez!

                    Çünkü bizi dakikasında nasıl galeyana getireceklerini çok iyi biliyorlar ve biz buraya odaklanırken bünyemize kaç kazık saplanmış lafı mı olur?

                    Ortada HDP, “ Bay Kemal, camide bira içtiler” gibi daha nice hassasiyetimiz varken, gelsin zamlar, atılsın çaylar..!

Bence oturun beş çayının keyfini çıkarın!

Yoksa bu hasta son sözünü söylerse, oda da kimse kalmaz!

****************

Yazarlık

 

Sorarlar “ çok yorgun görünüyorsun, ortalıkta da yoksun, nerelerdesin” diye?

                İşiniz yazmaksa öyle oluyor ve onca emek verdiğiniz bir kitabın okuyucuya nasıl ulaştığını yazanlar bilir!

               Yazıp bitirmekle kalmıyor. Yayın evine gönderirsiniz, incelerler ve basıma değer bulunursa işin diğer zor kısmı başlar ve dosya defalarca size gelir gider! Her şey tamamlanır sanırsınız yine de kimi teknik hatalar karşınıza çıkar ve en az hasarla artık kitap basılmıştır!

Yazar, yeni bir çocuğu olmuş gibi sevinir hepsi o kadar!

               Çünkü oradan maddi bir beklentisi yoktur ve ortalama yirmi liraya satılan bir kitaptan size ancak yüzde on telifin karşılığı iki lira düşer!!

                Böyle olunca diğer paraların yayınevinin cebine gittiğini sanmayın! Onlar da dağıtım ve rafa gönderene kadar herkese pay verirler ve onların da kazancı ancak yüzde on gibidir!

             Yani bir kitabın ederi, bir paket sigarayla eş değerdir! Üstelik o sigara sizi ve beyninizi kemirip yok ederken, kitap tam tersini yapar ve evinizin aydın yüzlü misafiridir!

Yazara ve aydınlanmaya katkı olarak lütfen bir kez daha düşünelim, okuyalım, okutalım!

            Bu işe kendini adayan yazarlara sadece katkınız iki liradır ve İnan ki hiç bir yazarın gözü buradan gelecek parada değildir!

Alıp okumanız sadece onu cesaretlendirecek ve evinizin ışığı olacaktır!

Daha çok yazacak ve daha çok sizden biri olacaktır!

Sevgi, saygı ve güzel okumalarda kalın.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.