ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

Hamburg’da yaşayan dostum Behçet Algan’dan bir ileti aldım.

İbret olsun diye paylaşmak isterim…

 

***

Almanya 26 Eylül 2021’de seçime gidiyor.

Bu seçim demokrasi adına tüm dünyaya örnek olacak!

Çünkü SPD ve CDU tarih yazıyorlar.

            CDU lideri ve Başbakan Angela Merkel, 2005’ten beri yürüttüğü Başbakanlık görevini bırakma kararı verdi.

             Çok sevilmesine rağmen Merkel; “Ülkemiz demokrasisi kimseye mahkûm değildir. Ben annemden başbakan doğmadım “Dedi ve seçime girmedi!

Gelelim ikinci duruma.

16 ay önce SPD Genel başkanlığına aday olan ve kazanamayan yakın dostumuz Olaf Scholz’u, SPD eş başkanları Saskiya Esker – Norbert Walter-Borjans, SPD Başbakan adayı olarak ilan etti.

Sevgiler sunuyorum.”

 

***

Behçet Algan‘ı heyecanlandıran bu örnekler Türkiye’deki siyasileri hiç etkilemez!

Çünkü demokrasi düzeyi farklı!

18 yıldır aynı anlayış ülkeyi yönetiyor.

Millet yoruldu. Yeter diyor. Tınmıyor!

Tam bir otokrasi var. Sorun çözerek değil, algı yöneterek işler idare ediliyor…

Hatta Ay’a bile gideceğimiz söyleniyor…

Sonuç açlık, işsizlik, adaletsizlik…

Yargı bağımsız değil. İnanç ve ibadet özgürlüğü kalmadı.

Laiklik yok edildi. Hukuk devleti olmaktan çıktık.

Bir dekan Boğaziçili öğrencilere; “Gece sokağa çıkar işinizi bitiririz!” diyebiliyor, kimseden ses yok…

 

***

Muhalefet farklı mı?

 

Türkiye’nin umudu olan CHP’yi 11 yıldır aynı anlayış yönetiyor…

Hep kaybediyor.

                Parti içi demokrasi, hak, hukuk ve liyakati tanımayan, tüzük ve ilkeleri yok sayan bir yönetim partiyi sürüklüyor...

             Oysa CHP, geçmişiyle yurttaşlarımızın sığınacağı, ülkenin güvenebileceği sol bir siyasi parti olmak zorunda...

              Ama öncelikle “CHP’nin demokrasi meydanını boş bıraktığı algısını ve sinsice AKP’ye yol verdiği izlenimini, yönetimin silmesi gerekiyor!”

Demokrasinin temeli olan düşünce ve ifade özgürlüğünün partide sağlanması lazım!

CHP yönetimi, eleştirene “kulağından tutar atarım “deme hadsizliğini gösteremez! Göstermemeli…

              Misyonu ve vizyonunun antiemperyalist, çağdaş, halkçı, devrimci ve laik olduğunu, tercihini ise hukuk ve emekten yana koyduğunu yurttaşlara inandırmalıdır!

Ancak yönetimler samimi ve şeffaf olursa güven sağlayabilirler…

 

***

Oysa Kılıçdaroğlu; “Sağ/sol yoktur “diyerek neo-liberalist düşünceyi sahipleniyor…

“Laiklik tehlikede değil” diyerek hilafet hazırlığı yapanlara engel olmuyor!

              “Anayasaya aykırı ama dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyeceğiz” diyerek hukuk devletine ters düşüyor.

Ve en önemlisi de alanlara inmeyerek halkı “çaresiz yalnızlıkla” baş başa bırakıyor.

CHP tabanı uygulanan politikalardan çok rahatsız!

Ayrılık noktasına gelindi...

              Özellikle son 3 aydır parçalanmayı önlemek için önceki Genel Başkanlar, Genel Sekreterler, Grup Başkan Vekilleri, Bakanlar, il, ilçe başkanları, kanaat önderleri ve genel merkez yöneticileriyle görüşmeler yaptım...

Bazı esaslarda birleştik.

               “Demokratik bir tüzük, tüm üyelerin seçtiği Cumhurbaşkanı adayı ve önce, partili dostların elini sıkarak iktidar olacağımız iddiasının” açıklanması…

Gelinen noktanın sorumluluğu Kemal Kılıçdaroğlu’nundur!

             Bu nedenle düşüncelerin paylaşılması için önceki milletvekillerinin randevu isteği Sayın Murat Karayalçın tarafından Kılıçdaroğlu’na iletildi.

 

***

Muharrem İnce’nin ayrılmasıyla CHP ve Türkiye için yeni bir dönem başladı…

Bir gerçeğin altını çizmeliyim!

Gerçek sol bir parti olan SHP, CHP’nin içinden çıkmadı!

                12 Eylül sonrasında, sosyal demokratlar, halkçılar, devrimciler, aleviler, Kürtler, Kemalist aydınlar, yazarlar, sanatçılar, CHP’den ve sol düşünceden gelen kadın ve gençler tarafından kuruldu.

2. SHP’de yine CHP’nin içinden çıkmadı!

                CHP hizbinin düşünce uyuşmazlığı nedeniyle ihraç ettiği 1800 SHP’li ve sonrasında SHP Genel Başkanları Erdal İnönü, Murat Karayalçın, Cezmi Kartay’la birlikte istifa eden binlerce sosyal demokratlar kurdu.

SHP’ler İlkeleri ve tüzükleriyle gerçek demokrasiyi isteyen arkalarında iz bırakan sol partilerdi.

***************

İddialı olmak cesaret verir, kararlılık ise umudu getirir!

 

              Geçen cuma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşma Türkiye’de demokrasinin hangi düzeye düşürüldüğünün açık kanıtı oldu... Sadece demokrasi değil, hukuk devleti olmanın en önemli niteliği olan anayasanın da askıya alındığını bir kez daha gösterdi! Ne demişti; “Melih Bulu iki üniversitede rektörlük yaptı. ODTÜ’den gelme, Boğaziçi’yle ilişkileri olan, başarılı bir arkadaş. Kendisini oraya atamam dolayısıyla bazı televizyon kanalları çıkmışlar ikide bir ‘İstifa etmelidir’ diyorlar... Yani yürekleri yetse ‘Cumhurbaşkanı da istifa etmelidir’ diyecekler!”

 

****

               Bu sözler hukuk devletine yakışmayan, otoriter toplumlarda alenen insanları korkutmak ve baskı altında tutmak adına söylenen sözlerdir! Ancak Erdoğan bilmeli ki, sadece AKP’nin başkanı değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanıdır.

               Cumhurbaşkanlığı da Anayasa’ya göre meşruiyet kazanmaktadır! Edilen yemin, Anayasa’ya uyma zorunluluğunu getiriyor. Erdoğan, Anayasa’yı tanımayan sözler söylemekten kaçınmıyor! Oysa Anayasa’ya göre hukuk devletinde Cumhurbaşkanı, yurttaşların temel hakkı olan “düşünce ve ifade özgürlüklerine” sahip çıkar. Ayrıca hiçbir kişi, aile ve zümrenin imtiyazlı olmasına müsaade etmez!

Ancak Erdoğan, yurttaşın anayasal haklarını da ellinden almak istiyor…

 

***

                Değişen ucube rejimle ülke çok kötü yönetiliyor. Hak ve özgürlükler kaldırıldı. Açlık ve işsizlik milleti çileden çıkardı. Her gün atılan nutuklarla karşıtlar aşağılandı, yandaşlar imtiyaz sahibi edildi. 

          Toplum ayrıştırıldı. Üniversiteler, barolar, STK’ler dışlandı. Bu nedenlerle halkta iktidara karşı müthiş bir güvensizlik ve kızgınlık oluştu. Kötü yönetenleri istifaya davet etmek yasal haktır! Erdoğan istifa etmelidir! Demek suç olamaz! Bir düşünce ve ifade özgürlüğüdür.

 

***

                 Ama böyle olmuyor! Yurttaşlar hoşa gitmeyen sorunlarını, kızgınlıklarını ve düşüncelerini özgürce gündeme getirdiklerinde yargı sopasıyla korkutulmaya çalışılıyor…

                 Cumhurbaşkanına hakaret edildiği gerekçesiyle TCK’nin 299. Maddesi uyarınca 2014/2019 yılları arasında 128 bin 872 kişi hakkında soruşturma yürütülmüş, 27 bin 717 kişiye de kamu davası açılmış... Sayının bugün için tam ne kadar olduğu bilinmiyor. Yurttaş yalnız ve korumasız. Çünkü demokrasiye sahip çıkan güçlü bir muhalefet yok!

 

***

               Dün Muharrem İnce CHP’yle yollarını ayırdığını açıkladı! İnce ayrılma nedenlerini şöyle sıraladı! “CHP ideolojik savrulmalar yaşamaktadır. Bir yandan partiyi yönetenler partinin evlatlarına iftira atarken, diğer taraftan CHP ile mücadele etmiş insanlarla kol kola girmişlerdir. Atatürk’ün emaneti kalmamıştır, ortada sadece bir tabela vardır!”

 

***

                 İnce devamla; “ABD’den demokrasi dilenenlerle yolumu ayırıyorum. Mustafa Kemal deyip, Mustafa Kemal Atatürk diyemeyenlerle yolumu ayırıyorum. Grup başkanvekilliği seçimini bile kaldırıp atamaya getiren bu yönetimle yollarımı ayırıyorum.

              CHP aday yapmayınca başka partiden gidip aday olup, bugün CHP’yi yönetenlerle yolumu ayırıyorum. Sahte CHP’li olanlarla yolumu ayırıyorum. FETÖ cüleri, Sorosçuları koruyanlarla yolumu ayırıyorum. Türkiye maalesef Azerbaycan’a yardım etti diyenlerle yolumu ayırıyorum… Ayrıntılı istifa dilekçemi daha sonra açıklayacağım.”

 

***

                İnce, 83 milyon yurttaşı birleştirerek iktidar olacağı iddiasında bulundu! Her zaman söylerim; “iddialı olmak cesaret verir, kararlılık ise umudu getirir!” Oysa Kemal Kılıçdaroğlu hiçbir zaman iddialı olamadı! Kılıçdaroğlu;10 yılda yapılan tüm seçimleri kaybetmesinin nedeni olarak CHP’nin ilkelerini gördü! Programının 1. Sırasında yer alan “CHP demokratik sol bir partidir” ilkesini yok saydı. “Artık sağ/sol yoktur” diyen neo liberalistlere öykündü…

                  Bu nedenle sağcılaşan ve sığlaşan bir parti haline gelmesi için CHP’yi çağdaşlıktan, antiemperyalist, devrimci, emekten yana olan ilkelerinden ve özellikle laik demokratik Cumhuriyet misyonundan uzaklaştırdı! CHP’nin tüzüğünü, geleneklerini ve kurumsal kimliğini değiştirmeye çalıştı.

 

***

             Sonuç; CHP’nin içinden daha önce de partiler çıkmıştı. Ama onlar sağ ve sığ kaldılar… Görülen o ki, ilk kez CHP’nin gerçek misyon ve ilkelerini taşıyan sol bir parti kuruluyor! Siyasete ve muhalefete katılan bu yeni ve güçlü aktör umarım, Türkiye’nin makûs kaderini değiştirir!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.