ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

             Doğa vahşi kapitalizmle uyumlu değildir. Doğanın kendine göre yasası vardır ve ötesini asla kabul etmez!

            Özellikle modern çağla birlikte doyumsuz bir vahşilikle yüz yüzeyiz. Bu vahşiliğin adı kapitalizmdir ve akan kirli bir nehire benzer. Sürekli yutarak büyüyen ve geçtiği her yeri önüne katıp giden bir nehir!

         Kapitalizmin ahlak anlayışı yoktur! En büyük hedefi aile ve kadınlardır! Çürümeyi buradan başlatır ve zaten gerisi gelir!

          Erkek egemenliğini en iyi o yaratır, çünkü dünyadaki tüm kirli işlerin başında erkekler vardır ve kapitalizmin en büyük müttefikidirler!

            Bakın dünyadaki tüm nükleer ve yok edici silahların başında erkekler vardır ve dünyanın en zenginleri yine erkeklerdir!

            Kapitalizmin, doğanın en büyük düşmanı olduğunu söylemeye gerek yok ve o doğa baktı olmayacak isyana durdu ve şu anda dünyanın her yanında yaşadığımız felaketler, gezegenimizin bir baş kaldırışı ve isyanıdır!

              İnsan denilen en tehlikeli canavarı sırtından atmak istiyor ve artık kasırgalar, heyelanlar, taşkınlar ve yangınlarla direnişe geçmiş durumda ve dahası virüslerle dört koldan bizi sarmış durumda!

             Biliyor ki insan olmasa kendini kısa sürede yeniler ve sadece doğaya zararı olmayan diğer canlılarla yoluna devam eder!

Tıpkı kötü bir komşudan kurtulmak gibi!

Yani, ey insan!

Gezegenimiz bizden kurtulmak istiyor anla artık!

Bütün acı, göz yaşı ve zulme ses çıkaramayan bir Tanrı’nın da doğadan yana olduğunu bilin!

Kısacası hazırladığımız son hepimizi bekliyor ve denizler dahi sümük bağladı, dahası var mı?

**************

BUNLARA CANLININ NE OLDUĞUNU ANLATMAK LAZIM

 

            Binlerce dekar alan yanmış, içinde gördüğümüz, görmediğimiz ne kadar canlı varsa küle dönmüş, ama bizim yetkililere sorarsan “ çok şükür can kaybı yok!” gibi bir anlamsız cümle ile canınızı daha beter yakarlar!

            Bunların kulağından tutup bir kenara çekmek lazım ve onlara hareket eden her şeyin canlı olduğunu söylemek artık bir insani görevdir!

            Ağacın, suyun, havanın ve yerdeki mikro canlının bir yaşam döngüsü olduğunu ve bunların hepsinin birer canlı olduğunu defalarca anlatmak gerekir! Yoksa bunlar ömrünü tamamlayıp gidince bile sadece kendilerini tek canlı zannedecekler!

             Her şeyi öldürüp ranta çevirdiğiniz bir dünyada, sadece insanın can taşıdığını sanarak hedefi şaşırtırsanız, doğa size canlının ne olduğunu ders olarak verir ve kendini yenilerken seni bir kenara atmasını da bilir!

Sonra anlarsın ki sadece “ viyak, viyak” diye bağıran anlamsız bir canlıdan öte değilsin!

            Ayaklarının dibinde yanmış kaplumbağalar, tavşanlar, kuşlar ve daha niceleri varken “

Çok şükür can kaybımız yok!”

           İşte ruh taşımadınız mı, böyle anlamsızlaşıyorsunuz. Sonra gözünüz yanan yerlerin ruhuna nasıl beton dökerim diye fıldır, fıldır döner! Kendisi canlı ya; daha iyi yok etmek dürtüsü ağır basınca, kendisini insan sanıyor!

            Zaten hep böyleydik! Geçenlerde aileye ait soyağacına baktım ve hiç kadın ismi yok! Sadece erkekler!

           Kızım haklı olarak “ baba, siz bu sülaleyi erkek erkeğe mi yaptınız?” diyerek gerçekten olması gereken tepkiyi tek sözle iyi özetledi!

Çünkü kadını da insan olarak görmeyen bir Ortadoğululuk sendromuyla karşı karşıyayız!

Bu sendromda kadın yoktur ve dahası canlı bile değildir!

Sonra çıkıp yok; “ dinimiz şöyle diyor, yok böyle diyor” diyerek hikâye anlatıyoruz!

Kardeşim, senin dinini en iyi “ Taliban” denilen zihniyet temsil ediyor ve hepinizin beyninde bu yatar!

Geçin ötesini, berisini...

*************

BİZE YAKIŞAN BU

 

Dışarıya para gönderiyoruz, üstelik otuz milyon dolar!

             Diğer yandan yangına uçamayan uçakların bakımı için “ dört milyon lazım” diyerek adeta yalvarırcasına yardım isteyen yetkili!

Yani neresinden tutsan, oradan elinize yapışıyor ve her şey o kadar anlamsız ki!

           Sonra Milli eğitime yeni bakan atanıyor! Adam açıklama yapıyor, halef ve seleften aynı nakaratlar “ sayın cumhurbaşkanımızın takdirleriyle...” falan!

          Yangın yerindeki bakanlar da aynı şeyi söylüyor “ sayın cumhurbaşkanımızın sevk ve idaresiyle...” gibi!

Televizyon kanallarının demirbaş yağdanlıkları benzer nakaratlarla söze başlıyor!

Bir ülke!

Bir toplum!

Ancak ayaklarından tutularak bu kadar aşağıya çekilir!

             Bence Cumhurbaşkanı da bundan rahatsızdır. Değilse, bunun izahı mutlaka vardır, hem psikolojik, hem de duruş olarak!

Bazen hayrete düşüyorum!

             İlkokul dahil hiç bir okulda defter kitap taşımadım! Bunu en iyi beraber okuduğum arkadaşlarım bilir.

             Bilmiyorum, okul bilgileri bana hep basit geldi ve sadece sınıfta öğretmenleri az buçuk dinleyerek hiç sınıfta kalmadan tüm okulları bitirdim.

Ha, nasıl öğretmen oldum, o da başka bir yazıya!

Ancak, hemen hemen okumadığım kitap kalmadı, ayrı bir hastalıktı ve ortaokulda Türkçe öğretmenimin verdiği sınıf içi ödevi on dakikada bitirip kâğıda verince “ niye çabuk verdin” diye önce iyi bir tokat yedim ve sınıfta kovuldum!

              Okulun kenar duvarında koltuğundaki bavulda lahmacun satan bir adam vardı ve elli kuruş verip lahmacun aldım, tam çiğneyeceğim yüzüme yediğim tokattan ağzımın içi ezilmiş!

Adam baktı “ seni hangi hayvan dövdü” diyerek teselli etmeye çalıştı!

Bir gün sonra o öğretmen sınıfa gelip beni işaret ederek “ gel” dedi!

Ayağa kalktım ve bir dayak daha yiyeceğim diye ona doğru istifimi bozmadan yürüdüm!

Yani onun dayağına baş eğmemek adına dik yürüdüm!

             Ama düşündüğüm olmadı! Bir gün önce “ ağaç ve orman” adlı yazımı katlamış cebine koymuştu. Öğretmenler odasına götürüp seslice okudu ve “ bu çocuk kağıdı erken verdi diye tokat attım, şimdi özür diliyorum” diyerek yanağımı öptü!

Tüm öğretmenler alkışlamıştı!

             Yani diyeceğim şu ki, boş bilgilerden arınmayan bir eğitim sistemi dibe çökmeye mahkumdur!

Mesela ben bakan olsam, defteri kitabı yasaklarım!

Çünkü sevmiyordum!!

Şimdi yeni geleni de göreceğiz ve neyi sevip, sevmediğini de!

Bu da görevini tamamlayınca bir fatihalık işimiz kalır ve artık gökte şeyhler ve müritleri uçar!

****************

MALATYA

 

        Uzun yıllar önce güzel bir şehirdi ve bu şehrin demografik yapısı aşureye çevrilince, sağ partilerden başka hiç bir düşünce ne vekil olabildi, ne de Belediye Başkanı!

            Şimdiki mevcut Belediye Başkanı çalışıyor mu, çalışmıyor mu gerçekten bilmiyoruz! Belki de çalışıyordur biz göremiyoruz!

          Göremeyiz; şehrin daracık sokakları ve reklam tabelaları gözümüzün önüne perde gibi çekilmiş nasıl göreceğiz?

           Sokaklar da gezmek ve karşıdan karşıya geçmek ciddi cambazlık gerektiriyor, benim gibi belden sakatların vay haline!

          Şehrin göbeğine oturtulmuş bir “ kasaplar çarşısı” var ve belli ki Başkan buraya hiç uğramıyor! Bence bir uğrasın eğer şu yazın sıcağında burnuna gelecek kokuya tahammül ediyorsa sorun yok; sonuçta bizim burnumuz Başkanın burnundan kıymetli değildir!

            Caddelerin kırık dökük haline diyecek yok, alıştık artık tökezleyerek yürümeye, sonuçta hepimiz köylerden geldik ve bir şehirli gibi yürümek bize yakışmaz!

            Manav tezgâhlarında para verdiğin halde istediğin ürünü seçme şansın yoktur! Öne sırayla dizilenlerin ardına ne kadar çürük varsa doldurulur ve size oradan verilir, az buçuk itiraz ederseniz, maganda satıcıdan dünya azar işitirsiniz, başınıza poşet geçmediyse şükredin!

             Bilmiyorum, insan Başkan olunca sokağa inmez tabi! Ya da inince etrafına bir kaç medya temsilcisi ve kamera ile sağa, sola dönerek bir şeyler anlatır gibi yaparsınız, bir gün sonra manşetlere baktığınızda kendinize siz bile inanmazsınız!!

Sevgili Başkan;

                Malatya sokakları bir kente değil, şirazeden çıkmış teraziye benziyor ve kefesi ayrı telden çalıyor!

                 Bir dilenci enflasyonu yaşanıyor ve sokaklarda, trafik ışıklarında bunlardan geçilmiyor! Hele dilenen o küçük kız çocuklarına yapılan sözlü tacizler, kaş gözle işaret verip çirkinliğe davet etmeler resmen mide bulandırıcı!

Yani sosyal belediye olun ve önlem alın!

Yoksa bu kente yapacağınız hiç bir hizmet bu kirliliklerin üzerini örtemez!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.