ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

             Bu hafta başında HDP, kendisinden çoktandır beklenen ve ittifak içinde olan siyasi partileri de şaşırtan “gelecekle ilgili bir tutum belgesi” açıkladı...

           Demokrasi, eşitlik ve özgürlükten yana olanlar bu belgeyi dikkat ve umutla izlerken teokratik oligarşiden çıkar umanların birden şekli şemaili değişti. Bazen siyasette” ters köşeye yatırdı” deyişi kullanılır!

          Özellikle HDP’ nin kapatılmasından medet uman Cumhur İttifakı, beklenilmeyen bu açıklamayla bir anda kendini ters köşede buldu! HDP bu açıklamasıyla son günlerde Türkiye üzerinde yoğunlaşan kara bulutların birden dağılmasına da neden oldu!

            Bu belge; “Ekonominin çöktüğü, 30 milyon insanın açlık sınırında yaşadığı, işsizliğin arttığı, çiftçinin üretemediği, okuyan gencin yurt bulamadığı, en önemlisi özgürlük, eşitlik, demokrasi ve adaletten yoksun Türkiye‘de yeni bir umut oldu!”

           Şer güçlerin HDP’yi legal bir siyasi parti olarak görmeyip Meclis’te görev yaptığını unutması hem anayasal suç işlemelerinin hem de siyaseten demokrasiye inanmadıklarının kanıtıdır! Böylece, HDP’ ye oy veren 6 milyon seçmeni yurttaş olarak tanımadıklarını gösteren bir saygısızlığın içindedirler!

 

Oysa HDP uyum belgesinde şu 3 konunun altını çiziyor:

 

1-Kürt Sorunun Çözüm adresi demokratik siyaset ve Meclis’tir!

 

2- Silah ve çatışmayı değil, diyalog ve müzakere ile çözüm oluşturmalıyız!

 

3- Herkesi kapsayacak ve kimseyi kaygılandırmayacak bir çözüm istiyoruz.

 

Tüm bu ilkeler ülkede barışın gerçekleşmesi için gereken ana kriterleri oluşturuyor!

             Uyum belgesinin en büyük eksiği laiklik ilkesinden bahsedilmemesidir. Laiklik olmadan demokratik sosyal ve hukuk devletinin kurulması mümkün değildir. Eşitlik, dayanışma, haklar, özgürlük, emeğe saygı ve adil paylaşım olamaz! Din tacirliğinin oluşturduğu biat sonucu ne ifade özgürlüğü ne de hakların savunulması mümkün değildir!

***

          AKP’nin yıllardır yurtdışında uyguladığı politika, ülke içindeki siyasetini güçlendirmek ve koltuğunu güvenceye almak adına yapılmaktadır!

          Ülke menfaatlerini değil, attığı her adımda parti çıkarını düşünen AKP, bu politikalar nedeniyle tüm dünyada Türkiye’nin saygınlığını tartışmalı hale getirmiştir…

          Birleşmiş Milletler toplantısı, AKP’nin bugüne kadar uyguladığı dış politikanın iflasının son görüntüsüdür.

             Her ne kadar New York’un orta yerinde 35 katlı bir “Türk Evi” yapılmışsa da binanın Şeyhülislam edalı Ali Erbaş’a dualarla açtırılması, ABD’de de başta Biden olmak üzere prestij kazandıracak görüşme ve toplantıların yapılamaması, gezinin fiyasko ile neticelenmesine neden oldu!

        Türk Evi’nin açılışındaki “biz bize “olan görüntü hem Türkiye’nin çağdaş yüzünü kaybettiğini hem de Erdoğan’ın Müslüman ülkelere önder olma görüntüsünün yok olduğunu gösterdi.

             Erdoğan, ABD‘de yok ettiği uluslararası itibarının şokunu daha üzerinden atamadan, Rusya’nın İdlib ve Afrin’de yaptığı saldırılarla şehit edilen Mehmetçiklerin acı dramını görüşmek için Rusya’ya gitti. Astana ve İdlib Anlaşmaları gereği, Suriye’deki M4 oto yolunun üzerindeki “cihatçı terör örgütlerini temizleme görevini” üstlenen Türkiye’nin yerine getirmesi gereken bu görevin aksine, terör örgütlerine lojistik destek verdiği söylenmektedir.

Bu nedenle oradaki askerlerimiz Rusya ve Suriye ordusunun saldırısı altındadır!

Türkiye, bu iddianın asılsız olduğunu yeterince savunamadığı için sıkıntı yaşıyor!

 

            Bugüne kadar verilen şehitlerimizin faillerinin iktidar tarafından açıklanamamasının nedeni de bu! Yani askerlerimizin ateş altında kalmasındaki neden AKP İktidarının yeterince dürüst olmamasıdır! Dikkatle izlenmesi gereken nokta, Erdoğan’ın tıpkı Biden’la olduğu gibi Putin’le de kayıt dışı gizli toplantı yapması! Bilinmeli ki gizlilik şaibeleri artırır!

           AKP iktidarı, Suriye’nin kuzeyinde yer alan Kürtlerin Esad tarafından tanınmasını engellemek için kontrolündeki ÖSO’ yu kullanmaya devam ediyor.

           Yurttaşlarımıza da “İdlib ve Afrin’den ülkemize terör örgütlerinin sızmalarıyla ortaya çıkabilecek tehlikenin önlenmesi için bu yapıyı koruyoruz” diyorlar…

              Söylenenlerin arkasındaki gerçek farklı! AKP iktidarı Suriye bataklığında iyice battı… Ülkeyi müthiş bir tehlikenin karşısında bıraktı!..

Bir yandan Rusya, diğer yandan Suriye güçleri Mehmetçiği sıkıştırmış durumda.

            Daha fazla kan dökülmeden Türkiye Putin’le olduğu gibi Esad’la da doğrudan ilişkiye girmeli… Bölgede hırçın, çatışan ve savaş çığlıkları atan konumdan ivedilikle uzaklaşılmalı. Yurttaşlar barış istiyor.

*******************

Bora Yorulmaz ve Kürtler

 

           SHP ve CHP’de birlikte 40 yıla yakın süre yol yürüdüğümüz sevgili dostum Bora Yorulmaz’ı toprağa verirken birlikte yaşadıklarımız, mücadelemiz, başarılarımız ve de başaramadıklarımız gözümün önünden bir sinema şeridi gibi geçti.

             Bora Yorulmaz’ı 1983’de rahmetli Adana Milletvekili Cüneyt Canver tanıştırmıştı. Cüneyt’in anne tarafı mersin’liydi. Ve dayısı, babamın çok yakın dostuydu. Dolayısıyla siyaset yaşamımda Adana ve Mersin’de bu birliktelikten nedeniyle partili sıkı dostluklar edinmiştim.

            Bora Yorulmaz ile olan ideolojik yoldaşlığımız, onu toprağa verene kadar sürdü. Şimdi de anılarımda yaşayarak, dostluğumuz devam edecek!

 

***

            Bora’nın il başkanı olması için birlikte epey mücadele ettik. Çok güçlü rakiplere rağmen kazandık ve il başkanlığında başarılı işler yaptı! SHP ve CHP’nin Mersin’de gelişmesine katkı sundu, yakın tarihin siyasetçisi olarak, partide iz bıraktı. Bazen farklı cephelerde kaldığımız da oldu ama hiç dostluğumuzu bozmadık! Zaman zaman arkadaşlarımızı terk etmesine üzülürdüm.

             Kibarca “döndükçe başın dönecek” diye takılmama, “Boş ver, biz hep birlikteyiz” diye gülerek, cevap verirdi... Gerçekten düşüncelerimizden hiç taviz vermedik. Mersin’e dışarıdan gelip de üst düzey siyaset yapmak için parti örgütünü kullanmaya çalışanlara çok kızar, “Onlara ders vermek gerekir” derdi.

            Zeki, bir o kadarda saf ve duygusaldı. Samimiyetini istismar edenlere ve ona yaptırılan yanlışlara kahrolurdu! Ne derlerse desinler, şaşırmadan, yolunu değiştirmeden, dürüstçe sol çizgisini sürdüren örnek bir parti emekçisiydi…

***

           Kabrinin başında bunları düşünürken birden bir boşluğa düştüm. Duygularımın yerini umutsuzluk aldı! Siyaseti bilen, dostluğa kıymet veren bir kardeşimi, partili yoldaşımı kaybetmiştim.

            Haksızlığı kabul etmeyen, mağduru oynamayı sevmeyen, bildiğini söylemekten vazgeçmeyen, duruşu belli bir sosyal demokrat aramızdan ayrılmıştı! Gece gündüz demeden, dağ bayır dolaşmaktan gocunmayan, İl Başkanımızla artık birlikte olamayacaktık… Sıkışana yardım eden “Bora Abi”, bundan böyle kalplerde yaşamaya devam edecek…

***

           Bora başkan, Belediye Meclisi Üyeliği sırasında efsane Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Kaya Mutlu’nun vekilliğini yapmıştı. Kent sevdalısıydı. Belediyeciliği iyi bilirdi. Arzusu hep, Yenişehir Belediye Başkanı olarak, Mersin’e hizmet etmekti.

            Dost bildiklerinin oyununa geldi. Bu arzusunu gerçekleştiremedi… Ne var ki; ona oyun oynayanların adı sanı kaybolduğunda bile, Bora Yorulmaz ismi Mersin’den silinmeyecek!

***

             Kürt sorunu, açlık, işsizlik ve yoksulluk kadar Türkiye için temel sorundur. Geçen hafta Kürt sorunu çok tartışıldı. Uyum açıklamasının en büyük eksiği laiklik ilkesine vurgu yapılmamasıydı...  

           Bilinçli mi unutulmuş, bilemem. İvedilikle bu eksik giderilmeli! Uyum açıklaması, taraflar tarafından samimi karşılanır ve gerçekleştirilmek için çaba gösterilirse Türkiye; laik, demokratik ve hukuk devleti adına önemli bir adım atmış olur.

         Ancak dünkü havuz medyasında yer alan AKP yetkilerince yapılan açıklamalar, bu önemli fırsatın bir kez daha kaçmasına neden olacak görüntüsü veriyor.

***

            Özellikle laiklik ilkesine baştan beri karşı olan AKP, yeni Anayasa’dan demokratik, sosyal, hukuk devleti kavramlarının da çıkarılmasını isteyerek, bilinen oyununu yeniden başlattı. AKP, Kürt sorununun önündeki temel nedenin Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri olduğu aldatmacasını tekrar öne sürerek, HDP’yi kendi safına çekmeye çalışıyor.

          Oysa AKP, ‘Anayasa’nın değiştirilemez’ denilen maddelerinden daha kötü bir niyete sahip. Sinsice planladığı Anayasa’da “aynı haklara sahip eşitlik ilkesine soğuk bakması, hak ve özgürlüklerin sınırlarının daraltılması, kendini ifade etmekten korkmayan bir toplum yaratılmasına karşı çıkması, birey ve toplumların kültürel gelişmelerinin engellemesi, anadilde eğitimden uzak durması, barışın önündeki engelleri kaldırmayan ve sonucunda adil paylaşımdan yana olmayan bir anlayışı” taşıyor.

         Laik düzende biat olmaz! İnananlar ya da inanmayanlar güvencede olur. Bireyin inanç ve ibadet özgürlüğü, en azından devletin ölçüsüz baskısından kurtulur! Bu durumu çok iyi bilen HDP’ nin laiklikten fedakârlık edeceğini ummuyorum...

 

***

           Küçük çıkarlar büyük felaketlere neden olurlar! Laik demokratik Cumhuriyet, sosyal hukuk devleti, eşitlik, özgürlük, dayanışma ve barış için mücadele edenlerin emeklerinin yok olmaması için herkesin daha da uyanık olması gerekiyor!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.