ALTIN
 2.498,71
DOLAR
 32,5315
STERLİN
40,6457
EURO
 34,6836

 

 

             Vatandaşlar " Hocam insanlar bu kadar ekonomik sıkıntı çekerken niye ekonomi ve özellikle de para ve enflasyon konusunda hiç yazmıyorsunuz" diye sitem ediyorlar. Bu tür soru soranlar için çok kısa bir özet sunmaya çalışayım.

           Türkiye, özellikle 2022 yılı ile birlikte hızlı bir enflasyonist sürecin içine girdi. Hem mal ve hizmet fiyatları ve hem de döviz kurları hızla artmaya başladı. Resmi verilere göre yıllık enflasyon oranı Nisan 20022 itibariyle % 70 ler, Dolar TL. Kuru ise 16.00 TL. Düzeyine dayandı.

             TL'nin değeri hızla erimeye başladı. Bu durum, başta petrol, doğalgaz elektrik v.b.temel girdilere yapılan sürekli zamlar yoluyla halkın vazgeçilemez geçimlik ürün fiyatlarının hızla tırmanmasına ve dar gelirlilerin refah düzeyinin de aynı hızla azalmasına neden oldu. Mevcut durum aynı nedenlerle ve aynı hızla devam ediyor...

 

ULUSAL PARANIN DEĞERİ NASIL OLUŞUR?

 

              Günümüzdeki tüm ülke paraları karşılıksızdır. Devlet kâğıda "para ol der" kâğıt para olur. Altın ya da gümüş karşılıkları yoktur. Paraların değeri piyasada satın alabildiği mal, hizmet ve döviz miktarı ile ölçülür.

             Devletin mal, hizmet ve döviz fiyatlarına müdahale etmediği, fiyatların piyasadaki arz ve talep kuvvetlerince belirlendiği dışa açık ekonomilerde ulusal paranın iç ve dış değerinin oluşumu için şunlar söylenebilir.

A- Ulusal Paranın İç Değeri.

             Eğer sabit bir para miktarı ile beli bir zaman içinde giderek daha fazla mal ve hizmet satın alınabiliyorsa ulusal paranın değeri artmış olur. Tersine aynı miktar para ile giderek daha az mal ve hizmet alınabiliyorsa o zaman da ulusal paranın değeri düşmüş olur.

B- Ulusal Paranın Dış Değeri.

                Eğer sabit miktardaki ulusal para miktarı ile zaman içinde giderek daha fazla yabancı para alınabiliyorsa, döviz kuru düşmüş, ulusal paranın değeri yükselmiş olur.

               Tersine yine aynı pra miktarı ile zaman içinde giderek daha az yabancı para alınabiliyorsa döviz kuru yükselmiş, ulusal paranın değeri düşmüş olur.

               Bir cümle ile şöyle denilebilir. Bir ülkenin ulusal parasının iç değeri ülkedeki fiyatlar genel düzeyinin düşmesi ya da yükselişine bağlı olarak artar ya da azalır. Dış değeri ise döviz bolluğunda artar döviz kılığında ise düşer.

 

ENFLASYON NEDİR?

 

              Genel anlamda enflasyon zaman dilimleri itibarıyla, bir dönemden diğerine, bir ülkedeki mal ve hizmetlerin ortalama fiyatlarının sürekli artış eğilimi içinde olmasıdır. Enflasyon, halkın ya da tüketicilerin satın aldıkları mal ve hizmet fiyatlarına bir ilave, bir eklenme yani zam olarak ortaya çıkar.

                  Zam ya da enflasyon, tüketiciler açısından dolaylı ve gizli bir vergi etkisi meydana getirir. Tüketicilerin gelirlerini kemirerek halkın refah düzeyinin düşmesine, yani fakirleşmeye neden olur. Enflasyonun neden olduğu gelir ya da satın alma gücü telafi edilmezse halk fakirleşir. Bir ülkedeki enflasyon oranı ne kadar yüksekse toplumsal refah kaybı da o kadar fazla olacaktır.

              Genelde denilir ki sabit gelirlilerin ücretlerine yapılan zamlar onların gelir kayıplarını hiç bir zaman tam olarak karşılamaz. Çünkü enflasyonist dönemlerde ücretler merdivenle, fiyat ise asaörle yükselir.

            Gelişmiş ülkelerdeki enflasyon oranları % 2-3 olarak normal kabul edilebilir. Günümüz itibariyle gelişmiş ülkelerin enflasyon oranları ortalama % 7-8 bandındadır.

             Genel olarak % 50 sınırını aşan enflasyonla ise hiper (çok aşırı) olarak değerlendirilir. Türkiye de deki %69.7 enflasyon ölçeği hiper ya da dörtnala enflasyon olarak kabul edilmelidir.

 

ENFLASYONLA MÜCADELE.

 

Enflasyonla mücadelenin iki ana yolu vardır.

 

1- Arzı, yani ekonomide dolaşımda olan piyasadaki mal ve hizmet miktarını artırmak.

 

                 Arzı artırmak iki yolla olur. İç üretimi teşvik ve ithalat. Aslında ithalat zorunluluktan doğar. Asl olan yerli üretimi, ekonominin gereklerine göre, olabildiğince çeşitlendirmek ve çoğaltmaktır.

 

                Türkiye Ekonomisi, teknolojik ürünler, bazı aramallar ve enerji girdileri bakımından büyük oranda dışa bağımlıdır. Son yıllarda yanlış tarım politikaları nedeniyle ithalat kervanına tarımsal girdiler ve tarım ürünlerine dayalı temel gıda maddeleri de eklenmiştir. Arz yönlü olarak enflasyonla mücadelede Türkiye'nin eli büyük oranda zayıflamıştır.

 

2- Talebi yani satın alma gücünü baskılamak.

 

            Ünlü ABD li parasal ( moneter) iktisatçı Milton Friedmen enflasyonu her zaman parasal bir olay olarak kabul etmiştir. Enflasyonu kontrol edebilmek için mutlaka piyasadaki toplam para miktarını, yani toplam satın alma gücünü denetlemek gerekir. Bu görev de merkez bankalarının işidir. Ancak merkez bankaları da her anlamda özerk olmalıdır.

 

MERKEZ BANKALARI

 

                 Merkez bankalarına " bankaların bankası" denilir. Piyasadaki tüm bankalar, merkez bankalarının yönlendirmesi ve denetimi altında çalışır.

Dünyanın her ülkesinde para basma ve enflasyonla mücadele görevi merkez bankalarına verilmiştir. 

              Bir ülkedeki toplam para arzının denetimi ve gösterge faizi merkez bankasının özgür kararı ile belirlenir.

              Merkez bankaları genelde özerktir. Bu özerlik idari, siyasi, malı ve bilimsel alanları kapsar.

Bir ülkedeki fiyatların ve döviz kullarının denetimi ve istenilen düzeye indirilmesinde merkez bankasının üç ana silahı vardır.

             İç piyasa için piyasadaki para miktarının denetimi yani emisyon hacminin kontrolü, etkin  faiz politikası, gösterge faizinin ihtiyaca göre değiştirilmesi ve döviz kurlarını tutabilmek içinde kuvvetli bir döviz stoku rezervi...

 

TÜRKİYE DE DURUM NEDİR?

 

           Türkiye ekonomisi üretken ve döviz üreten bir yapıdan giderek uzaklaşmıştır. Arz yönlü olarak güçlü bir şekilde enflasyonla mücadele zayıf durumdadır.

           Merkez Bankası bağımsız değildir. Enflasyona karşı en önemli silahı olan gösterge faizi bilimsel bir yanlış olarak % 14 de dondurulmuştur. Hâlbuki para arzını sıkılaştırmak için gösterge faizinin büyük oranda yükseltilmesi gerekir. Bu açıdan merkez Bankası yönetimi silahsız savaşçı gibi olmuştur.

            Döviz kurlarını istenilen seviyede tutabilmek ve TL nin değerini koruyabilmek için Merkez Bankasının kuvvetli bir döviz rezervine sahip olması gerekir. Ne yazık ki böyle bir rezerv de yoktur.

            Son söz;  mevcut siyasi iktidarın yukarıda sayılan temel yanlışlarını düzeltebilecek kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerileri yoktur, ya da olanlar da palyatiftir; günü kurtarmaya yöneliktir.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.