ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

             Geçmişte Üniversite giriş sınav sonuçları ilan edildiğinde, hiç bir yurttaşın aklına “Bu sınavda bir şeyler yapılmıştır” gibi bir soru gelmemiştir. Çünkü ÖSYM son derece güvenilir bir kurumdu! Açıklanan tüm sonuçlara saygı duyulurdu.

           AKP İktidara gelip nasıl ve nerden peydahlandıkları belli olmayan iktidarın uzun süre yere göğe sığdıramadığı hain FETÖ’ cü ler bürokrasiye katılınca, bu örgüt ÖSYM ‘yi de ellerine geçirdiler.

              İktidarın bu örgüte karşı zaafı nedeni ile öyle hale geldi ki, kamunun tüm kurumlarına yerleşmekle kalmadılar Peygamber ocağı TSK’ ya bile sızdılar.

 

Nasıl Mı? Soruları çalınıp, kendi yandaşlarına vererek.

           Yıllar boyu devam eden bu yolsuzluklar bir şekilde ortaya çıkınca, ÖSYM de tüm güvenirliğini kaybetti.

           Bu ve buna benzer usulsüz, haksız uygulamalar hız kesmeden devam ediyor. Bu tür olaylar geçmişte çok gizli yapılır, kılıfına uydurulur kamudan gizlenirdi. Son dönemlerde, büyük pişkinlikle artık aleni yapılıyor.

 

Nasıl Mı AKP+MHP İktidarında Çareler Tükenmiyor?

 

             Yöntem belli. Kamu da iş bulmanın tek koşulu, iktidarın iki kanadından birinden referans!!!. İktidar ortaklığına mensup sırtı kalın birinden “ Hamili kart yakınımdır” dendiğinde, bütün kapılar açılıyor.

           Sözüm ona, yazılı sınav  yapılıyor.Sınav da en yüksek puanı alsanız bile, mülakatta kaybediyorsunuz .Adamınız varsa, yazılı sınavda ne alırsanız alın önemli değil, mülakatta gereği yapılıyor!..

           Sırtı kalın bir dayın varsa, Kamu da kadro için sınava girmene de gerek yok. Onunda yöntemi özel kalemde bir süre çalışır, oradan kadrolu olarak kamu da görevlendirilirsiniz. Bunlar yıllardır medya da yazılır çizilir, çarşaf çarşaf TV ler de ortalara saçılır ama sonuç değişmez.

          İktidar ortakları konuşmaya başlarken, hep genç Cumhuriyet dönemine saldırırlar. Tarih okusalar öğrenecekler ama okumazlar!!!

Genç Cumhuriyet Döneminde Nasıl Torpil Yapılıyor Öğrenelim.

Yıl 1934…

Milli Eğitim Bakanlığı Ankara’nın Ulus semtinde, bakan ise Abidin Özmen...

Günün bir saatinde makam kapısı çalınır; tok bir sesle "Giriniz!" sesi duyurulur…

           İçeriye, Atatürk'ün yaverlerinden biri girer ve yanında da iki genç vardır… Gelenlere yer gösterir özel kalem yetkilisi…

           Yaver Bakan, Abidin Özmen’e elindeki zarfı uzatır; Atatürk'ten gelmektedir. Zarfın üzerinde “Bay Abidin Özmen, Milli Eğitim Bakanı" yazmaktadır…

            Bakan ÖZMEN, zarfı özenle açar ve mektubu dikkatle okur. Mektupta şunlar yazılıdır: “Yaver Bey'le, size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırın.”

 

Devletin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ten gelen bir emirdir bu satırlar.

Yerine getirilecektir...

           Bakan Özmen, Orta Öğretim Genel Müdürünü çağırtır ve şu direktifi verir: “Yaver Bey'in yanındaki bu iki çocuğun evrakını alınız ve bu çocukların Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp, her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının veli ve ödeyen hanesine Atatürk'ün ismini yazdırarak bana getiriniz.” Der...

             Genel müdür verilen emri yerine getirir. Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen de kısa bir mektup yazar, Atatürk’ün yaverine verir ve yollar.

            Bakanın yazdığı mektupta şu ifadeler yer alır: “Muhterem Mustafa Kemal Atatürk; Yaver Bey'le göndermiş olduğunuz, iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım. Ancak arkasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Atatürk gibi biri bulunduğu için Bu çocukları fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi.

             Bu nedenle her iki çocuğun da emirleriniz gereği, Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ekte takdim ediyorum.” Şeklindedir…

            Mektup, Mustafa Kemal Atatürk’e ulaşır. Başbakan İsmet İnönü'ye telefon ederek: “Bak senin Milli Eğitim Bakanın bana ne yaptı!” diyerek olayı anlatır…

            İnönü, Bakan adına özür diler ve düzeltilmesi için gereğini yapacağını söyler. Atatürk: “Yok! Özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse ve doğruyu gösterebilse…” Der!..

 

SON SÖZ; “Ezilen halkı anlamak için Komünist, Sosyalist, Solcu, Sağcı, Ateist ya da Dindar olmak gerekmiyor. İnsan ol yeter” CHE GUAVERA

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.