ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

              Gün geçmiyor ki eski suç örgütü mensupları tarafından üst üste yapılan ifşalarla skandal bilgiler açığa çıkmasın. Demokrasinin kırıntısına sahip herhangi bir ülkede kıyamete yol açacak ve hiçbir biçimde yalanlanmayan bu bilgiler neredeyse tamamıyla duymazlıktan ve görmezlikten gelinerek her türlü soruşturma ve yargılamadan kaçırılarak yok sayılmaktadır.

               Cinayetler, suikastlar, Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, kamu ve özel mülklere çöküş hikâyeleri her türlü hukuksuzlukla devlet adına görev yapanların ortaklaştığı mafya, basın, siyaset, sermaye ilişkileri, açığa çıkmasına rağmen kol kırılır yen içinde kalır misali kendi haline bırakılarak yola devam edilmektedir.

              Türkiye’de bugün yaşanmakta olan siyasal, ekonomik, diplomatik kriz veya yönetilememe durumu yüz yıllık cumhuriyet rejiminin kuruluş ve kuruma mantığından ilişkisiz olduğu düşünülemez. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren demokratik, şeffaf, kimliklere ve inançlara saygı temelinde halka hesap verebilirlik ilkeleri üzerinden yola çıkılıp devam edilebilseydibelki bugün yaşanan sorunlardan söz edilemez, trilyonlarca dolar ülke kaynakları heba edilmez, açlığın, yoksulluğun, enflasyonun pençesinde kıvranılmaz, on binlerce gencin ölümüne yol açılmaz, uluslararası ilişkilerde tıkanılmaz daha müreffeh Bir Türkiye olurdu.

             Politik felsefesini üstenci laubalilik,  hukuk ahlakını intikam ve güç gösterisi, genel eğitişim marifetini ise yalanları rasyonalize etmek üzerine formatladığı için modern dünya ile aralarında her zaman problemler olmuştur, olmaya devam edecektir.

               Bundandır ki, nispetten demokratik sayıla bilecek 1921 anayasasının lağvedilmesi ardından yönetimin belli erk sahiplerinin eline geçmesi, erk sahiplerinin devletin güvenlik ve yargı gücünü sınırsız ve denetimsiz kullanması, devlet denilen organizasyonun cebir kullanma tekelinin meşruiyetini elinde bulundurmasını, her şeyin bu gücün çıkar ve” bekasına “ uyumlu hale getirilmesi, bugün yaşanan bunalımın temel nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır.

             Yüz yıl boyunca erk olan anlayış veya sistem hiçbir zaman sorunlarını sulh ve sükûnet temelinde ele alıp çözme arayışına girmedi. Bütün sorunlarını çekiç çivi metaforuyla çözmeye çalıştı. Baskı, inkâr-imha, aparatlarını hep devrede tuttu.1946 yılında tek partili sistemden çok partili sisteme geçiş ardından hiç bir şey değişmedi.

             Tüm siyasal iktidarlar istisnasız aynı aparatı kullanmaya devam etti, çünkü aynı anda derin devlet organizasyonu denilen yapı devreye konularak denetim sürdürüldü, yasal ve demokratik zemindeki çözümsüzlüğünü illegal alana taşıyarak hukuk dışı yöntemlerle, ortaklaştığı suç teşekkülleriyle (mafya vd) hal etme cihetine gitti.

             Bekanın tek sahibi ve kurumunun asker olduğu fikri kurumsal sabit fikir olduğu için doktrin er tasarruflar da ona göre şekillenmiştir. Yani ayrıcalıklı güvenlik bürokrasisi… Tüm farklı kimlik ve inançları bir tehdit olarak algılayan sistem farklılıklara karşı tek tip birey ve ulus devlet yapılanmasını devreye koyarak toplumu kendine göre ıslah etmeye çalıştı ve çalışmaya devam ediyor.

              1960,1980 silahlı 1971,1997 silahsız darbeleri demokrasinin üzerinde demeklesin kılıcı gibi salladı, 2015 darbesi tüm yaşanan silahlı silahsız darbelerden çok daha kapsamlı ve şiddetli olarak demokrasiyi tamamen ortadan kaldırarak rejimi daha baskıcı ve otoriter hale getirdi.

 1952 yılında Türkiye’ de Gladio; “kontrgerilla” adıyla NATO üyeliğinden sonra kuruldu. Demokratik bir rejimi kurumsallaştırmak üzere sivil siyasal dayanakları güçlendirme yerine “beyaz kuvvetler” denilen yer altı örgütlenmeleri desteklendi.

               Özel harp dairesi, Seferberlik tetkik kurulu, özel kuvvetler komutanlığı,(1952-1967) gibi yapılar hep var oldu. Seferberlik tetkik kurulu ile milli istihbarat teşkilatı öncülüğünde 6-7 Eylül 1955 tarihinde İstanbul’daki azınlıkları hedef alan saldırılar gerçekleştirildi.

                 1960 lı yıllarda MİT Jandarma İstihbarat Jitem, Özel Harekât Daire başkanlığı, köy kuruculuğu sistemiyle denetimini artırıldı. 1990 lı yıllarında gerçekleşen suikast ve Kürt coğrafyasında gerçekleştirilen17500 faali meçhul cinayet, köy yakma ve yıkmalar, yurt içi ve yurt dışı operasyonlar milyonlarca insanın yerinden yurdundan göçertilmesiKürt halkının haklarını yok sayma üzerine terörle mücadele adı altında gerçekleştirildi.

Tüm bu derin yapılar simbiyotik ilişki içine girdiği suç organizasyonlarıyla sahip oldukları dokunulmazlık ve sınırsız güç kullanma imtiyazları nedeniyle kendi özel hukuk(suzluk)larını da aşıp denetim dışına çıkarak işledikleri ağır suçlarla teşhir oldular.

             1996 yılında yaşanan susurluk kazasında kamyonun arkasına giren mersedesin içinden çıkanlar bu ilişkileri açıkça gözler önüne serdi. STK ve kamuoyu baskısına rağmen, oluşturulan meclis komisyon, yargılama ve ortaya çıkan raporlara rağmen susurlukta açığa çıkan yapının  25 yıl sonra 2021 yılında Marina’da çekilen ve  kamuoyu ile paylaşılan fotoğrafla hiçbir sarsıntı geçirmeden yoluna devam ettiğini gösterdi.

Cumhuriyet boyunca bu sistemin ana arteri aynı yöntemlerle akmıştır.

                Dolayısıyla değişen iktidarların hiçbir biçimde bu yapılara dokunmadığını, zaman zaman yapılar arasında yaşanan çelişki ve çatışmaların açığa çıkması, değişen siyasal iktidarların bu yapılarla yaşadıkları simbiyotik ilişkinin veya ortaklaşmanın yarattığı frekans uyumsuzluğu ile ilgili bir durum olduğu sonradan ortaya çıktı.

                Ayhan Çarkınlar gibi kişiler işledikleri cinayet ve ağır suçlar nedeniyle belki ağır vicdan yükü nedeniyle bir pişmanlık ifadesi gösteriyor olabilirler ancak Sedat Peker gibi İnsanların isyan ve ifşaları bu yapılar içindeki rol ve ilişkilerinin son bulmasından kaynaklandığını görmek gerekiyor.

               Sebebi ne olursa olsun, bu derin yapıların içinden birisi olarak Sedat Peker’in sosyal medya üzerinden yaptığı tüm açıklama ve paylaşımlar yeniden bir demokratik sistemin kurgulanması açısından önemlidir ve bir şans olarak değerlendirile bilinir.

             Bu güne kadar hiçbir biçimde yalanlanamayan açıklama ve ifşalara rağmen hiçbir soruşturmanın açılmaması yargısal bir sürecin başlatılmaması mevcut adalet sistemi ve siyasal iktidarın da mevcut” müesses nizam” ve mafya ilişkilerinden pek te rahatsız olmadığını gösteriyor. Sedat Peker’in Hasan Yeşildağ’larla ilgili paylaştığı son ifşalar, ilişki ağının, tahmin edilenin çok ötesinde olduğunu gösteriyor. İktidar ve yargının harekete geçmemesi anlaşılır bir durumdur, ancak asıl ürkütücü olan muhalefetin açığa çıkan ve her gün çarşaf çarşaf detaylandırılan durum karşısında ete dişe dokunmayan tutumudur.

               Bu durum mevcut konseptin devam ettirilmek istendiğini iktidar kadar muhalefetin de arzusu olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla böyle bir muhalefetin evrensel adalet kavramına dayalı, İnsan haklarına saygılı daha demokratik bir sistemin inşasına pek te niyetli olmadığını gösteriyor.

                Böylesine kriminalize olmuş, Türkiye dışında tüm NATO ülkelerinin tasfiye ettiği bir yapının yoluna devam etmesini dert edinmeyen muhalefet ve ya siyaset kurumlarının güç birliğiyle de olsa sağlayabileceği bir iktidar değişiminin demokratik bir değişimi sağlayacağı yanılgısına yol açmamalı. Bu gün Millet ittifakı içindeki birçok kanat ve parti Kürt hakları, Alevi hakları diğer tüm inanç ve azınlık hakları konusunda mevcut iktidardan farklı düşünmediğini her gün yaptıkları ırkçı, ayrımcı açıklamalarla ortaya koymaktalar. 

              Kürt siyasal hareketi bu noktadan hareketle oluşturacağı ittifak ve seçim çalışmalarında konuya ciddi anlamda yaklaşmalı bir yüz yıl daha ıskalamama adına daha stratejik bir tutum almalıdır. Zira iktidarın kim olduğundan çok sistemin ne olduğu önemli.

                Bu sistem kuruluş felsefesi gereği iktidarını kendi seçer, rol paylaşımı yapar, yönetir. Kürtlerin varlığı, yoğunluğu ve etkisi, sistemin kamu psikolojisi masasını hep uyanık tutmuştur, tutmaya devam edecektir.

 İktidarı devamında iktidar edeni tek problem olarak görmek siyasi körlük olur

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.