ALTIN
 2.439,70
DOLAR
 32,4504
STERLİN
40,7959
EURO
 34,8290

 

 

           Anayasalar devlet ile vatandaşları arasındaki yazılı mülakattır ve dahası Anayasa devletin namusudur, ona uymak ve hukuki doğrulara oturtmak devletin itibarı ile de alakalıdır!

           Vatandaşın bu bağlayıcılığa uymadığı durumlar da devreye hukuk girer ve suçun durumuna göre kişi cezasını çeker, bu aynı zaman da hukuk devletinin var olma sebebidir!

             Bu nedenle Anayasa tüm yurttaşlara eşit davranmak zorundadır ve bir tarafın değil, herkesin anayasasıdır, aksi devleti rayından çıkarır ve vatandaşı kargaşaya sürükler!

Anayasa gücünü hukuktan alır, kişilerden ve siyasi baskılardan almaz!

Anayasanın hukuk gücüne müdahale etmek, devleti çeteleştirir ve devlet mecrasından kopar!

             Bu ülkede Anayasa defalarca askıya alındı ve her seferinde içi boşaltılarak yerine bir siyasi algının maddeleri yerleştirildi ve kimi bağlayıcı maddeleri dahi hiçe sayıldı, hele fikir ve düşünce özgürlüğü ile ilgili maddeler asla kişinin lehine karşılık bulmadı, çıktığınız mahkemelerde bunu hatırlatmak, sadece savcı, hâkimleri gülümsetti o kadar!

             Dün ülkenin Cumhurbaşkanı büyük bir ilin Belediye Başkanına demediğini bırakmadı ve hızını alamayınca mezardaki babasına kadar gitti ve sığındığı dokunulmazlık zırhında artık önüne ne gelirse..!

Bu son derece acı ve vahim bir durumdur!

Bir insana zorla birini sevmek zorundasın” diye dayatamazsın!

            Senin çok sevdiğini birileri sevmeyebilir, hakaret etmeden sözlü olarak düşüncesini de söyleyebilir. İşte Anayasa buna “ düşünce ve fikir özgürlüğü “ diyor!

Sen ne yapıyorsun?

Bu hakkını ekindeki güçle küfür özgürlüğü olarak kullanıyorsun!

              Hal böyle olunca; ülke mafyanın hesaplaşma alanına döndü ve dahası uluslararası kirli hesaplaşmaların da adresi oldu!

             Artık gündüz, gece fark etmiyor, birileri belinden silahını çekip, hedefli, hedefsiz her yere kurşun yağdırıyor!

Çeteleşme neredeyse ilkokul seviyesine düşmüş durumda!

            Artık hukuk yok; herkesin bir aşireti, bir çetesi var ve burada hukuk, adalet değil, kurşunlar konuşuyor!

Bugüne kadar konuşlan dil, medeniyete mesafe koymak bizi bu finale taşıdı!

             Kimse devletin güvencesine sığınmıyor artık; herkes kendi çetesinin gücünü artırmaya çalışıyor ve birileri yandaş, arkadaş çete başının kolunu tutarak gözümüze sokuyor ve biz bir korku imparatorluğunun zavallıları olarak, paramız yetse de bir çelik yelek giysek diye iç geçiriyoruz!

Artık neyin, nerede geleceği belli olmadığı için..!

*************

NE YAPMAK İSTİYORLAR

 

           Eski köy, doğduğum ve tam bundan dokuz yüz yıl önceki ata ve dedelerimiz tarafından kurulan bir köy!

Bin Altı yüz rakımlı bir yerleşim alanı ve etrafı dağlarla çevrili ormanlık bir alan!

Etrafında kendisinden başka köy yoktur ve doğasıyla temiz bir alandır!

Kuzey Doğusunda melet deresi akar ve yerleşim birimleri olmadığı için temizdir!

Bu derenin geçtiği karşılıklı dağ yamaçları türlü, endemik bitkilerle örtülüdür!

            Melengiç ağaçları, yaban inciri, böğürtlen ve kendiliğinden yetişen üzüm asmaları sadece bir kaç tanesi!

          Bu dere boyunda yaban keçileri, kınalı keklik ve derenin kendine has tatlı su balıkları bulunur ki hiç bir yerde bu lezzeti bulma şansınız yoktur!

Kısacası cennetten küçük bir fragman yazdım size!

            Bir de bu cenneti cehenneme çevirmek isteyen zebanileri de yazayım ve görün nelere kayık olmadığımızı!

             Bu balıkları avlamak için jenetörlerle elektrik akımı verenlerin yamyamlığını defalarca yazdım ve ne acıdır ki bu cehaletten dolayı akıma kapılıp yaşamını yitirenlerde oldu, bundan bile ders alınmadı!

          Öyledir; sahipsiz bir köyün gireni, çıkanı bellisizdir ve bunun en büyük örneği Eski köydür!

Sarı kantaron otunun dünyadaki tek orjini buradadır ve buna dair dikilen levha delik, deşiktir, her türlü kurşun izine rastlamak mümkün!

           Sınırlarındaki ormanlık alana iki adet taş ocağına ruhsat verdiler, şimdi o iki taş ocağı ormanı ve dağı kemirerek bitirdi, kimin umurunda?

             Şimdi de maden şirketleri melet başı ve Koç dere civarına dadandı, bunları kim nasıl oraya soktu bilenler vardır her halde!

            Orada ki sondaj çalışmaları ve makine gürültüsü yaban keçilerini ürküttü, hepsi yer değiştirip sığınacak yer arıyor!

           Köyün insanı orada arıcılık yapıyor, toz ve gürültüden artık orada arıcılık yapmakta hayal olacak!

Bahar gelir gelmez dağın her metresinde Eski köylü hariç herkes var!

             Ne mantar kökü bıraktılar, ne kekik, ne de dağ çayı... Yolmakla kalmıyorlar, kökünden söküyorlar, sanki bir daha olmasın diye!

Bu konuyu daha önce Doğanşehir ilçe tarım müdürlüğü ve Kaymakamla paylaşmıştım!

             Sanırım o günden bu güne beş altı kaymakam değişti ve bizde devlet işleri sürekli olmadığı için, sanırım giden gelene bu konularda bilgi vermiyor!

Bu kadim ve kendine has değerleri olan köy sanki bilinçli olarak yok ediliyor!

           Daha önce iki bin yıllık ziyaret ağacını ve etrafında ki büyük Ardıç ağaçlarını kesmişlerdi ve o konu beni çıldırtmıştı!

Ne oldu?

              O zaman ki Kaymakam, jandarma komutanı ve de savcı; “ suçluları bulmayı namus meselesi “

Yaptıklarını söylediler ve oraya düzenleme yapacakları sözünü de vererek!

O sözü verenlerin tayini çıkıp gidince sanırım “ namus sözü “ sözde kaldı!

          Orman işletme şefi de düzenleme de çaresiz kaldığını söyledi ve “ bari kesilenlerin yerine bir şeyler dikelim” dedim!

Eh, dört tane Ardıç fidanı diktik ve belki elli yıl sonra vücut bulacaklar, tabi ben görmeden..!

Beyler!

O köy ballan aşiretinin başkentidir!

Bu kadar yağmayı hak etmiyor!

Bir de “ bana ne “ diyen duyarsızlarımız o kadar çoğaldı ki, işte asıl tehlike onlar..

***************

NEYSE

            Kim cumhurbaşkanı olacak, kim kurduğu masada habire mızıkçılık yapacak, kim kime babalanacak, gerçekten beni zerre kadar ilgilendirmiyor, çünkü ben bu yaşa kadar neler gördüğümü ve hatta bu yaşa nasıl bir tesadüfle geldiğimi bilirim!

           Korkakların, ürkeklerin, ödleklerin kimseye verecekleri cesareti de yoktur, çıkıp bir sorunu çözecek akılları da..!

           Arkasına devletin tüm olanaklarını ve işlediği suça övgü alanların olduğu yerde nara atan kokuşmuş ağızların her gün üzerinize sıçrayan çamuru, giderek bataklığı büyütüyor ve hepimiz orada çırpınıyoruz!

             Evren döneminde ki cezaevlerini ve özellikle Diyarbakır cezaevinde yaşatılanları lütfen bi açın okuyun ve sonra kendinizi o insanların yerine koyun, eğer ahlak ve vicdanınız bunu kaldırıyorsa sorun yok; kaldırmıyorsa işte oradan dönün ve Kürt mahallesine bakın!

          İşte hala o Kürt Mahallesi yatağını bulmaya çalışan nehir gibi, sağa, sola çarparak yol bulup dinginleşmek istiyor!

Bu yol ve dinginlik parlamentodur ve Kürt’ler burada samimidir; ya sen?

            Yedi milyon oyla oraya iradesini gönderecek, sen ona bakanlığı bile bir lütuf olarak göreceksin öyle mi?

Senin verdiğin dersin dışında kimse fikrini söylemeyecek öyle mi?

Kusura bakma senin dersinin geçtiği tüm defterlerin hangisini açarsan, kan, gözyaşı ve dahası Diyarbakır cezaevidir!

           Bu gerçeklere yaklaşmadan ve aynı zihniyetin etrafında dolaşarak ülke de “kim Cumhurbaşkanı olacak “ diye kafa kalaylıyorsun!

           Ben her şeyi kendimden biliyorum. On iki Eylül’de de, FETO komedisinde de, polis, jandarma kapıma dayandı!

Ne yapmıştım, hiç?

Kırdığım bir cam, kanattığım bir ten yoktu!

Ama her zaman o polisin, jandarmanın neden gelip kapıma durduğunu çok iyi biliyordum!

Biliyorum, ölene kadar da kapım hep seyyar karakol gibi olacak; dinlemeler, fiziki takipler, yurt dışı yasakları, sokaktakinin tehditleri ve daha neler?

Şimdi ben oturmuş kafa yoruyorum; “ kim Cumhurbaşkanı olacak” diye!

             Kadını hiç görmediği birine vermişler, dışarıda davul zurna, içeride bir kadın, geline; dışarıdaki kalabalıktan birini göstererek “ bak kocan şu “ demiş!

             Gelin omuz silkerek; “ beni buraya vereyim diye gönderdiler, akşama nasibimize kim çıkarsa odur” diyerek, bakıp oralı bile olmamış!

Eh, işte!

Anlamışsanız sorun yok!

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.