ALTIN
 2.498,71
DOLAR
 32,5315
STERLİN
40,6457
EURO
 34,6836

 

 

Apê Musa/Musa Amca lakaplı Musa Anter, ülkemizin önemli şair, yazar ve gazetecilerinden biridir!

              Anter, 1920 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Eski Mağara köyünde doğdu. İlkokulu Mardin’de, ortaokul ve liseyi Adana’da okudu.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.

Annesi Fesla Hanım, Türkiye’nin ilk kadın muhtarlarındandı.

 

***

            İleri Yurt gazetesini çıkaran Musa Anter, yayımladığı Kürtçe şiiri “Qimil / Kımıl” sebebiyle, 1959 yılında “49’lar davası” kapsamında idam istemiyle ile yargılanmıştı.

Daha sonra Deng, Barış Dünyası ve Yön dergilerine makaleler yazdı.

            Musa Anter, Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Halkın Emek Partisi, Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer almıştı...

 

***

         Ülkemizin sevilen ve sayılan aydınları arasında olan Musa Anter, 20 Eylül 1992’de 72 yaşındayken Diyarbakır’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmişti…

           Kaldığı otelden zorla alınarak götürülen ve sokakta öldürülen Musa Anter’in yanında bulunan Orhan Miroğlu da aynı saldırıda yaralanmıştı!

***

           O gün ve bugün toplumda büyük infial uyandıran bu olayın faillerinden eski JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan; “Anter’in, kendisinin de içinde bulunduğu tim tarafından öldürüldüğünü” açıklamıştı!

           Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın hazırladığı “Susurluk Raporu’nda” ise, Anter cinayetinin “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından planladığı ve uygulandığı belirtilmişti!

Yani, Musa Anter’i “derin devletle ilişkili “Susurluk Çetesi” katletmişti...

 

***

Bu vahim olayla ilgili olarak yargı, başlangıçta hemen hemen hiçbir işlem yapmadı!

         2009 yılında, Anter ailesinin yaptığı başvuru nedeniyle AİHM’nin verdiği; “yaşam hakkının hem maddi hem de usul açısından ihlal edildiğine” dair aldığı karar uyarınca, 17 yıl sonra, Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı Abdülkadir Aygan’ın itiraflarını “ihbar” kabul ederek, cinayet dosyasını açtı…

 

***

Sonrasında ilginç olaylar peşi sıra geldi!

           2019 yılında Musa Anter dosyası, eski Özel Harekât Polisi Ayhan Çarkın’ın itirafları üzerine 2013’te açılan “JİTEM ana davasıyla” birleştirildi.

          Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan “JİTEM “ana davası, “Faili Meçhul Cinayetlerin faillerini” ortaya çıkarmak için açılmıştı!

            Bu davada,” cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek" suçundan başta Mehmet Ağar olmak üzere, Korkut Eken, İbrahim Şahin ve arkadaşları yargılanmış beraat etmişlerdi…

***

            Ancak İstinaf mahkemesi, “Susurluk JİTEM” davasında eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın da bulunduğu sanıklar hakkında beraat kararını bozdu!

Ağar ve arkadaşlarının yeniden yargılanmasına karar verildi.

Bu kez de Adalet Bakanlığı, “JİTEM Ana Davası” mahkeme heyetini değiştirdi!

Bundan sonra ne oyunlar oynanacak, yeni heyet neye karar verecek hep birlikte göreceğiz!

***

Bu durumda JİTEM davası içinde yer alan “Musa Anter Cinayeti” daha da vahim bir konuma evrildi!!

Çünkü 20 Eylül’de “Anter Katliamı” 30 .yılını dolduruyor! Yani zaman aşımına uğrayacak!

Oysa yaşam, bir insanın en doğal ve temel hakkıdır!

“Öldürme suçunun” zamanaşımı olamaz!

Maalesef son 20 yılda yargı, adaleti oluşturmak yerine talimatla karar veren bir yapıya büründü.

           Şayet Musa Anter Cinayeti, zamanaşımına uğrar ve dosya kapatılırsa yurttaşın yargıya güveni azalacak, Türkiye dünyada, hak, hukuk ve adalet anlayışını yitirmiş bir ülke olarak daha da itibarsızlaşacaktır!

***

Yargı, taraflı ve bağımlı olunca, güvencesiz kalan yaşam hakkı da ortadan kayboluyor…

          Adaletin olmadığı, dolayısıyla insan haklarının gasp edildiği ülkelerde, düşünce ve ifade özgürlüğü de yok oluyor.

          Güvencesiz yaşamın, özgür olmayan düşüncenin, dayanışması yok edilmiş toplumun barışı da oluşamıyor!

Geliştirilmeyen kültürün, Üretmeyen ekonominin adil paylaşımı da gerçekleşemiyor!

          Hukukun üstünlüğüne inanmayan, laik ve demokrat olmayan, sosyalleşmekten vazgeçen devletlerin sonu vahimdir!

Böyle ülkelerde devleti kendi kurallarına göre yöneten tek adamlar, sonunda diktatör olurlar…

***

            Bu yapının düzeltilmesi siyasetin şeffaf, siyasetçinin kaliteli ve toplumunda örgütlü olmasına bağlıdır…

***

          Kurtuluş zaferinin yüzüncü yılında İzmir’de gördük ki, halkımızın temsilcisi milyonlarca İzmirli yeniden çağdaş bir ülke özlemini arzuluyor!

***

           İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer üzerinde dedikodu yapan sözde politikacılara bir çift söz etmek isterim.

            “Osmanlı İmparatorluğu’nu emperyalistlere teslim ederek ülkesinden kaçan hainleri, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e tercih edenlerin ya aklı kıttır ya da modernizeye, laik demokratik sosyal hukuk devletine olan zapt edilmez kinleri devam etmektedir!

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.