ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

              Bilinçli olarak ve yıllara yayarak canına okudukları bir eğitim sisteminin meyvelerini kusursuz topluyoruz!

                Sol ve demokratik düşünceye kapalı olarak temeli atılan bir Osmanlı sonrası devlet yapısında hiç bir zaman solun izine rastlanmadı ve bu ülkede sol hiç bir zaman iktidar olmadı!

              Bazı ara dönemlerde iktidar olan CHP’yi sol olarak nitelemek, solun ne olduğunu sadece gülümsetir. İşin derin köklerine inerseniz CHP nin parti değil, devlet olduğu gerçeği ortaya çıkar.

              İşte bu gerçek, yeniden kimi derin argümanları Kılıçdaroğlu eliyle canlı tutarak bize servis ediyor!

             Kılıçdaroğlu’nun bir genel af konusunda çıkışı tam da devlet aklıdır ve içinde şiddetli faşizm barındırır.

               Kemal beyin “ kader mahkûmları “ dediği ve onlara kuzu postu çekerek sempatik hale getirme çabasının son örneği işini yapan bir müzik emekçisini öldüren kişilerdir! İşte bunlara “ kader mahkûmu “ deniyor!

Eşini öldüren, kadın öldüren, anasını, babasını doğrayan kader mahkûmu sayılıyor!

Ya diğerleri?

             Düşüncesini açıkladı diye bir örgüte üye saydıkları yüz binlerce insan ise “ terörist “ ve bunlar zinhar af mevzusuna dâhil edilmemeli!

Girişte yazdık; “ canına okunan bir eğitim sisteminin kusursuz yansımalarıdır bunlar” diye!

İşte bu yansımanın son hali Kemal beyin türban yasası teklifidir!

Bilim, teknoloji üretemeyen bir ülke eğitiminin yenden saç teline dönmesinden daha doğalı yoktur!

               Beyefendi içindeki arzuyu hayata geçirmek adına ülkenin dibine dinamit koymaya çalışanlarla aynı şarkıyı söylemeye çalışıyor ama ciddi şekilde detone oluyor ve koronun müdavimlerine karşı komik duruma düşüyor!

              Bahçeli’den milliyetçiliği, Erdoğan’dan dini çalmaya kalkmak, gündüz gözü ile bostan hırsızlığına gitmeye benzer!

             Kimseyi ne buna inandırırsın, ne de buradan düşündüğün oyu devşirebilirsin. Bunları yapamazsın ama diğerlerine arzularının yolunu sonuna kadar açarak bu ülkenin zaten kalmayan canına iyice okursun! Çöken eğitim sistemi tüm değerlere domino etkisi yapar ve şimdi bariz şekilde bunu yaşıyoruz.

             Sokaklar mafyanın cirit attığı hesaplaşma alanlarına dönmüş. Hukuk, adalet kavramı artık öyle güvenilmez boyutlara ulaştı ki, çöküşün yerini doğal olarak çete mantığı aldı. Güya eğitimli ve devletin üst bürokrasisinde görev alan üç maganda istedikleri şarkıyı söylemedi diye bir insanı boğazlayıp öldürdü!

Ne hale geldik?

Neler oluyor, kimin umurunda?

Varsa yoksa kadının saç teli ve çağ yirmi birinci yüzyıl!

Biliyorum, eğitimsizlik arsızlığı da tetikler. Üstelik insanların gözünün içine baka, baka..!

****************

Mesela” Malatya, Maraş, Çorum, Madımak ve daha nicelerine sarın!”

 

             Şöyle bir geriye yaslanın, kahvaltı öncesi sakin kafayla bir kahve içerseniz tavsiyedir, iyi gelir.

Sonra, eğer ben yaşta ve daha yukarı iseniz hafızayı gerilere sarın; mesela Malatya, Maraş, Çorum, Madımak ve daha nicelerine sarın!

              Anımsadığınız kan dondurucu cinayetlerde kurt işaretli elleri havada olanlar vardı ve o eller bu ülkede hep tepemizde bir cinayet aleti olarak sallandı durdu!

Sadece bu cinayetlerde ve korku ikliminde mi?

Hayır!

              Özge can cinayetinin faili ve daha benzer olayları yapanlarda da gördük ve dahası güvenlik görevlilerinin duvarlara yazdıkları ürkütücü tehditlerin önünde verdikleri pozlarda da bu elleri gördük, yalan mı?

                Kendi inkârı ile yola çıkan Kılıçdaroğlu şimdi bu kurtlu işareti gözümüze soka, soka buradan başkanlık devşirmeye çalışıyor ve dahası içine dini argümanlar yükleyerek!

               Yani en tehlikelisini yaparak. Şimdi bunu eleştiriyorum diye bana giydiren aklı hafızasından kopmuş olanların birde şöyle bir savunması olmaz mı; “ efendim, bilerek yapıyor ki, o cenahtan oy alsın” gibi son derece manasından kopmuş bir komiklikle savunmaya geçiyorlar!

Yani sen bu kurnazlığı biliyorsun da karşı taraf öküz, öyle mi?

             Velev ki sizin dediğiniz gibi olsun. Çıkarı için kılıktan, kılığa giren bir insandan nasıl bir önder, lider beklersiniz?

               Namus, sadece bize yüklenen o bildiğimiz kavramlar değildir. En büyük namus, duruştur ve sana yapılana ömür boyu dik durmaktır ve hafızana saygı göstermektir!

Katliam ve her türlü kirli oyunun aleti haline getirilen işaretle bizden sempati bekleyeceksin!

              Bekle, mutlaka alıcın vardır; çünkü orta doğu kültürünü çok ama çok iyi bilirim; ömrüm bunları okumakla geçti ve sonuçlarında ki vahameti de!

               Bu ülkenin can alıcı sorunları var ve buna dair bir tek sözün yokken, ortaya bir plan proje koymadan “ gelince dört günde düzelteceğim “ diyerek ülkeyi bu hale getirenlerin bıktığımız yalan rüzgârı sözleri ile kafa ütülüyorsun!

Hele, sanki ülke sorunuymuş gibi, yeniden türbanı ısıtman?

            Yahu, be adam; o iş çoktan bitti ve tüm kamu kurumlarında zaten serbest, sen kimin aklıyla alay ediyorsun?

Şimdi çıkar bakayım, kuyuya attığın taşı!

Güreşe çıktığın Erdoğan’a öyle bir yerinden paçayı kaptırdın ki, kendi elinle kündeye geldin.

Neye yanıyorum biliyor musunuz?

                Ömrünü ve canını aydın bir dünya için feda ve heba edenlerin yirmi birinci yüzyıla taşıdığı bir dünya bunların eline geçti ya, işte ona yanıyorum.

               Israrla karanlığı dayatan, ısrarla gericiliğe yürüyen ve hak etmedikleri bir çağda bize denk gelen bunlara yanıyorum işte..!

***************

ÖĞRETMEN

 

Anlamı büyük bir sözcükten ziyade, kutsallık da içerir.

Yirmi beş yıl, isteyerek olmadığım ve severek yapmaya çalıştığım bir meslekti.

Sistemin o yoz dayatılmış ezberleri hiç bir zaman sınırlarımdan geçmedi!

Çocukları sevdim, köy yolunda ite, bata gelen eli, dizi çamurlu çocukları...

           Çok şey anlatamadığımız eli sopalı öğretmenden çocukları çalıp, köy lojmanında tırnaklarını kestikten sonra, elini yüzünü yıkayıp gizlice sıraya iliştiren eşimin merhamet duygusu hala gözlerimin önündedir.

             Küçücük, minnacık çocuklarla arkadaş olmak için kaç yaş küçülttüğümü bir ben bilirim. Bir dağ köyünün kuş konmaz, kervan geçmez mahrumiyetinde, insan boyu karları yararak sırtında bize tüp getiren vefakâr, cefakar köylüleri bilirim.

Bir de o dönemlerin ağır abisi askerleri!

Tek öğretmenim ve beş sınıf bir arada, kızım da öğrencim; çok fark yaratılmasın diye sade giyindiriyoruz, üstelik her gün köy çocukları ile evlerine giderek.

               Öğlen arası, okulun bitişiğindeki küçük lojmana geçmiş ders saatini bekliyorum. Bir de baktım ki çocukların dışarıdan gelen cıvıl, cıvıl sesleri kesildi. Pencereden dışarı baktığımda çocuklar yoktu ve iki askeri cemse etrafında güvenlik tedbiri almış askerlerle duruyor!

            Hemen dışarı fırladım ve sınıfa daldım. Tahtanın başında bir bin başı ve iki de alt rütbede subay duruyordu!

Çocuklar, bıçak atsan ses yok. Oysa onları hiç bir zaman susturmadım ve gereksiz de konuşmazlardı!

Komutan eliyle ön sıralardan birini göstererek” geç otur “ dedi!

              Oturmadım ve derhal sınıfı terk etmelerini istedim. O terk etmeyip çocukların önünde beni itibarsız duruma düşürecekken, fırsat vermedim ve “ çocuklar haydi dışarı çıkın derse daha zamanınız var “ dememle sınıf boşaldı ve ben komutanla baş başa kaldım!

Biri birimize sözlü derslerimiz oldu ve ondan sonra hiç bir şey benim açımdan eskisi gibi olmadı!

Olsun!

              Her zaman yapacağım bir şeydi ve ben nasıl ki gidip bir kışlayı denetlemiyorsam, bir askerin de sınıfa girip beni denetlemesine asla izin vermezdim.

Neyse ki yirmi beş yılı tamamlayınca dilekçe verdim ve emekli oldum.

                Şimdiler de köy okulları kapatılmış, öğretmen ekonomik sıkıntılardan dolayı işportacılık yapıyor ve dahası okullar basılıp öğrenci ve veliler tarafından dövülüyor ve işin en acı yanı ihbar edilerek görevinden alınıyor!

İşte bundandır ki içimden “ gününüz kutlu olsun” demek gelmiyor!

Görmediğiniz bir huzurun günü mü olur?

*************

ZAVALLILAR

 

              Meseleye düştüğümüz matematik ortalaması üzerinden bakmak lazım. Dün ki “ ah Kemal “ başlıklı yazımıza bu ortalamadan yoğun tepki

             Geldi. Hakaret dâhil her şey var. Olsun, bir yazının ne demek istediğini anlamayan bir ortalamaya bunları yazmıyorum zaten. Kafatasında akıl yerine et taşıyanlarla polemiğe de girmeyeceğim.

             Anlaşılan bu ülke iyice hak ettiği karanlığa el birliği ile yürüyor. Bunalan ve çıkmaza düşen yeteneksiz siyasetin son görüntüsü izan sahibi olan herkes için ürkütücüdür!

             Düşünün, artık son çare diye ipine sarıldığınız ana muhalefetin başı ve kurdukları masada başrol olan Kılıçdaroğlu, içinden çıkmaya çalıştığımız karanlığın argümanları ile karşımıza çıkıyor.

Masasına koyduğu “ ülkücülerin kitabı “ ve tespihle resim veriyor.

Tam bir maganda algısı ve çok çektiğimiz çete anlayışıyla örtüşen görüntü!

Ülke bu görüntülerden her gün neler çekiyor, hepimizin malumu!

Sonra çıkmış Meclis’e kıyafet önergesi veriyor.

Vah zavallım; kendini akıllı mı sanıyorsun?

Erdoğan hemen vaziyete sulandı ve “ samimiysen getir anayasa ile güvence altına alalım” dedi!

             Şimdi çık işin içinden bakayım. Doğrusu ben de senden bu konuda samimiyet bekliyorum!

Hani bu şekilde “ dokunulmazlıklara “ da “ evet” demiştin ya; oradan olmayan bir demokrasinin nasıl olmayacağına da iyi bir örnek olmuştun ve sonra yalandan yol yürümelerle “ hak, hukuk, adalet “ diyerek bir de üstüne göz boyama koymuştun!

Ne oldu?

Sen yürüdün diye bu ülkeye hak, hukuk mu geldi?

             Bu ülke de “ hak, hukuk “ on yedi bin faili meçhulün kapısında geçer ve kusura bakma, buraya yürümeyen hiç kimse bana içinde bülbülü olmayan gül bahçesinden dem vurmasın!

              On koyunu kaybolan sürü sahibi bile kafayı yerken, on yedi bin insandan bahsediyoruz ve sizin yere, göğe sığdıramadığınız bir cumhuriyette oldu bunlar!

Kim yaptı, kimler yaptı, yakalanan, adalet karşısına çıkan bir tek kişi var mı?

Yüzünüzü buraya dönmeden, istediğin kadar yürü!

              Gelince ne yapacaklarını o kadar net anlatıyorsun ki; dedim ya, matematik ortalamamız üç ve sen bir hesap uzmanı olarak bunu çok iyi biliyorsun. Bize logaritmaları anlatacak halin yok ya. Biz Allah vergisi on parmak içindeki sayılarla idare ediyoruz işte!

             Bunu siyasete yüklediğiniz zaman önemli olan üç, beş oydur ve kişisel hırsla kapağı bir yere atmaktır; memleket mi yanmış, çokta umurunuzdaydı.

O on yedi bin faili meçhulün içinde hanginizin çocuğu, kardeşi, bacısı var el kaldırın!

El kaldırın ki biri birimizi iyi tanıyalım..!

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.