ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

      

İnsanlar yaşamda yaptıklarıyla ve bıraktıkları eserlerle anılırlar.

Mustafa Kemal Atatürk 57 yıllık kısa yaşamına sığdırdıklarını yapabilmek için;

           “Çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.”diyerek başarısının sırrını söylüyor.

Yaşamına sığdırdığı okuduğu kitap sayısı (bilinen) 3997’dir.

           Dergi, harita, atlas ve nota albümleri dışında satır altları çizilmiş, kenarlarına notlar düşülmüş, altı ayrı dilde okunmuş kitaplar…

 

1233 Tarih, Coğrafya ve Biyografi,

121 Felsefe,

161 Dini,

387 Dil Bilim,

261 Askerlik,

204 Siyasal Bilimler,

150 Hukuk alanında…

 

Asıl düşünmemiz gereken, bu kitapları ne zaman ve nasıl topladığı ve okuduğudur.

1900’lerin başında kitapevleri ve kütüphaneler mi vardı?

Savaş yılları, yokluk yılları…

            26 Ağustos Büyük Taarruz gecesi Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını okuyacak kadar okumaya sevdalı…

              Çankaya Köşkünün Kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun gözlemi ve bir anısı Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce yapısını görmek için önemlidir.

            “Kitap okurken altını muhakkak kırmızı kalemle çizerdi. Önemli olmaya yerleri ise ya mavi ya da kurşun kalemle çizerdi. Ama müthiş bir hızlı okuma tekniğine sahipti.

             Nuri Ulusu, Atatürk’ün her çıktığı yolculukta okuyacağı kitapları hazırlıyor. Yine bir yolculuk öncesi Kütüphanede hazırlık yaparken;

            iki tane cephane sandığını, muhafız alayı erleri getirip kütüphaneye koyuverdiler ve gittiler. ...Atatürk içeri geldi, benim şaşkın şaşkın baktığımı görünce, ‘Ne o Nuri oğlum, şaşırdın değil mi? Şaşırma, şaşırma savaşta bunlarla cephane taşırdık, …bu sandıklar benim için önemlidir.

             Şimdi o savaş bitti, yeni bir savaşımız başlıyor. O da kültür ve sanat savaşımızdır ve okumakla, kitapla olur. İşte şimdi cephane taşıdığımız o sandıklara kitaplarımı koy, bu sandıklarla taşınsın, cephanenin yerini artık kitaplar alsın’ dedi.”

******

Önce kendi aydınlandı sonra milleti aydınlattı…

Okumakla kalmadı, kitaplar da yazdı.

Askerlik mesleği ile ilgili 2’si çeviri 6 kitap ile Nutuk, Medeni Bilgiler ve Geometri kitabı.

Tabiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih

Takımın Muharebe Talimi (Almanca’dan çeviri- 1908)

Cumalı Ordugâhı- Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1909)

Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911)

Bölüğün Muharebe Talimi (Almancadan çeviri- 1912)

Zabit ve Kumandan ile Hasbıhal (1918)

Nutuk (1927)

Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Prof. Dr. Afet İnan adıyla yayımlandı, 1930)

Geometri (isimsiz yayımlandı) (1937)

           Nutuk; Bir liderin belgeleri ile Kurtuluş Savaşını anlattığı bir benzeri olmayan belgesel bir tarih kitabıdır.

 

            Medeni Bilgiler; Devletin kurucusu, gelecek kuşakların öğrenmesi için “millet ne demek, devlet ne demek, kurumları nedir, yönetim şekilleri nelerdir, devletin vatandaşa – vatandaşın devlete karşı görevleri nelerdir, seçim, siyaset, belediye, vergi nedir…” diye kitap yazıyor ama kitabı kendi adıyla bastırmıyor.

             Geometri: Terimlerin Türkçe karşılıklarını bulan Mustafa Kemal Atatürk, geometri öğretenlere ve geometri kitabı yazmak isteyenlere kılavuz olması düşüncesiyle geometrinin temel bilgilerini içeren 43 sayfalık bu kitabı hazırlıyor. Bu kitaba da adını yazdırmıyor.

****

             Daha İstanbul’da iken hayalini kurduğu, yol haritasını çizdiği, stratejisini planladığı ve uyguladığı hedefe ulaşacaksın, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuracaksın ve 10’uncu yılında Halkın karşısına çıkıp o haklı gururu aşağıdaki iki cümleye sığdıracaksın;

           …Bu anda büyük Türk Ulusunun bir bireyi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve coşkunluğu içindeyim.

             …On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde başarı vaat eden çok sözlerimi işittin. Mutluyum ki, bu sözlerimin, hiçbirinde, ulusumun, hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.

            Lider, Başkomutan, Devlet Adamı gibi nitelemeler kolay kazanılmıyor. Söylemlerinde “Ben” demeyen Mustafa Kemal Atatürk’ün 10’uncu yıl nutkundaki “Ben” nitelemesi ile söyledikleri Ulus’una karşı hesap vermenin huzuru ve mutluluğunun bir ifadesidir.

             Ben duygusundan uzak, Ulus’u ile bu kadar özdeşleşmiş ve bütünleşmiş bir liderin halkın içindeki duruşu ve davranışlarından bugünün “liderlerinin” ve yöneticilerinin ders alması gerekir.

             Mustafa Kemal Atatürk ne omuzlarda taşınmıştır ne el etek öptürmüştür ne de Halkla arasına asker ya da polis korumalar koymuştur. Halkı ile barışık, halkın içinde halktan birisi olmanın doğallığını yaşayan bir lider, bir devlet adamı…

            Bugünün “liderlerinin” neden zırhlı arabalar içinde ve yüzlerce korumalarla geziyor sorusunun yanıtı kendiliğinden ortaya çıkıyor.

            Halkına güvenen ve halkın güvendiği liderle, halkına güvenemeyen ve halkın güvenmediği liderler arasındaki farkı görüyoruz.

*****

İnsanlar doğar, yaşar ve ölür.

Mustafa Kemal Atatürk de bir insandı.

Doğdu, yaşadı ve bedenen öldü.

Bugün düşünceleriyle, yaptıklarıyla ve eserleriyle yaşamaya devam ediyor…

Düşünceleri Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş İlkelerindedir,

              Yaptıkları kalkınan ve gelişen bağımsız demokratik laik bir devlet, çağdaş bir ülke, eğitimli ve bilinçli yurttaşların oluşturduğu modern bir toplum yaratmaktır,

Kendi söylemiyle en büyük iki eseri Cumhuriyeti ve Cumhuriyet Halk Partisi’dir.

Düşüncelerini, yaptıklarını ve eserlerini yok etmek isteyenlerin hedefinde Cumhuriyet vardır.

              Cumhuriyet’i korumak ve yaşatmak görevi ve sorumluluğu ise Cumhuriyeti ilan eden Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve Cumhuriyetin temel öznesi olan yurttaşlara, Halk’a aittir.

           Bu görevi yerine getirmenin yolu da Mustafa Kemal Atatürk’ü kişi olarak sevmenin ve toplantılarda adını anmanın ötesinde düşüncelerini, devrimci kimliğini ve yaptıklarını bilmek ve özümsemek, eserlerine sözle değil özüyle sahip çıkmaktır.

*****

Sözün sonu hepimize.

Yitirdiğin Liderinin ardından;

İlkelerinin kırılmasına ve değerlerinin yok edilmesine karşı çıkmayacaksın,

Yürüdüğü çağdaşlaşma yolundan sapacaksın…

Karanlıkta kalmaya başlayınca da;

Kendine güvenmeyeceksin,

Kurucu Liderinin düşünceleri ve ilkeleri temelinde bir araya gelemeyeceksin,

99 yıl önce yazılmış marşı söyleyerek heyecanlanacaksın,

Ve kurtuluş için O’nu arayacaksın…

Böylesi bir çaresizliğin yanıtını da kendisi veriyor;

“İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal…

İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir!

          O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur.

O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz.

Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur.”

            Yaşamını Halkına ve Ülkesine adayan, kişisel tüm mal varlığını milletine bağışlayan ve miras olarak da bilimi ve aklı bıraktığını söyleyen liderin sözleri geleceğimizi aydınlatacak yoldur.

           “Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur...”

            Mustafa Kemal Atatürk Demokratik Laik Türkiye’nin ve çağdaş yaşamın simgesidir. O’nu bir kişi olarak görmek, tabulaştırmak ya da karalamak Cumhuriyeti yıkmak isteyenlere hizmet etmek demektir.

 

Düşünceleriyle, yaptıklarıyla, eserleriyle ve Devrimiyle sonsuza dek yaşayacaktır…

 

Saygıyla…

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.