ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

         Öyle askerlikle falan alakası yoktu. Bölük komutanıydı ama işte öylesine. Üstlerine selam vermek bile içinden gelen bir şey değildi. Eh, zorunluluktan beş parmağını alnına götürürken bile parmaklar bitişik değil, her biri kendi başına bir taraftaydı!

             Fakirlere çok kızardı, onları yeryüzünün lanetlileri olarak görürdü. Bu nedenle en fazla yükü tespit ettiği fakir askerlere bindirirdi!

              İzine gönderdiği İstanbullu ve Hakkârili iki er, onar gün takarak geç gelmişlerdi. Askeri kanına göre işlem yapılsa cezası belliydi!

               İkisi aynı gün dönmüştü. Selam verip huzura geldiklerinde, komutan oturup pencereden çiftleşen kuşların bahar keyfini izlerken, döner koltuğundan yarım bir dönüşle iki erle yüz yüze geldi.

Hakkârili Ali’ ye “ söyle oğlum, on gün takmışsın bu firar demektir, sebebi ne ola ki?”

Bizim ki yarım yamalak Türkçesiyle, “

Komutanım, bizim babam ölmüştür, bizim millet hepsi gelmiştir ondan”

            Oğlum, baban ölmüş Allah rahmet etsin, peki gelirken komutanına hediye olarak ne getirdin?

-Komutanım, biz fakirim, bizim bir şey yoktur!

-Ulan şerefsiz, hem fakir, hem firar; atın bunu içeri ki aklı başına gelsin!

             Daha İstanbulluya dönmeden; İstanbullu sıraladı; “ Komutanım, anneciğimin size selamları var, kabul ederseniz şu yanımda getirdiklerimi size hediye olarak gönderdi!

               Gözü kalabalık paketlere ilişen komutan aniden gevşedi. “ Anneciğinize selamlarımı ilet, onu öpüyorum. Zahmet etmiş, şimdi sen yol yorgunusun, git duşunu al ve üç gün daha dinlen.!

Sonra ayağa kalkarak kendi,  kendine “fakir ha...”

Ulan topunu dara çekeceksin, döl israfı bunlar..!

**************

Yetmiş iki kere tövbe haşa..!

 

Ne yani Diyanet Başkanı “ piyango helal, yılbaşı kutlamak günah değil” mi diyecekti?

           Bir titreyin kendinize gelin! Gün yirmi dört saat “ yüzde doksan dokuzu Müslüman bir ülkeyiz “ diyerek kafamı şişirmiyor musunuz?

Madem yüzde doksanı Müslüman, O halde Diyanet başkanı doğru söylüyor!

             Akıllı olun ve daha sıra hindiye gelmeden ne yapacaksanız yapın, yoksa yılbaşı gecesi “ glu, glu “ öter durursunuz!

             Canım Diyanet Başkanım, Vallahi bu konuda senden yanayım. Bu çakma Müslümanlar beni her şeyden etti!

Şimdi bunlardan biri çıkıp diyecek “ Alevilerden aldığın vergiyle camiye harcama nasıl bir iş?”

Sen söyleme ben söyleyeyim; anamızın ak sütü gibi helaldir. Çünkü sen değil, onlar “ Alevi-islam inancındayız” diyorlar ve İslam ın mabedi de camidir.

Değil mi sevgili Başkanım?

              Ha, bir de eşeğe binmeyi beceremeyenler, senin gâvur icadı Mercedes’e binmene laf ediyorlar. Sakın bunları kafana takma, sen boş midemize fetvalar ver ki cennette mükâfatlanalım!

Bu gün tartıldım tam yüz kiloyum. Yahu bir Müslüman bu kadar ağır gelir mi?

            Yarın fakir rejimi uygulayacağım, hani yolun sonu görünmüşken neden ağzımın suyu akıyor, o da çok ayrı bir dert!

Yetmiş iki kere tövbe haşa..!

**********

Aslında hep içimdekini yazmak gibi bir arzum vardı.

 

Çocukluğumdan gelen ve bir dağ eteğinin en acı zemherisinde doğan biri olarak.

İnsan, kendisini doğurana köledir. Annesinin kölesidir, siz isterseniz “ yok “ deyin!

              Burada ki “ köle “ nitelemesini boyun eğen, ezilen anlamında değil, saygı ve kıymet bilme anlamında görün!

Babalar doğurmamıştır. O nedenle babalar sadece gözde ki kahramanlar ve övünç kaynağıdır!

Hiç bir övünç anne şefkatini karşılamaz ve o nedenle annelere karşı hep suskunuz!

Belki de cennette giden ayak izlerinde sessiz olmak gerekiyor!

            Bir zemherinin en ağır acımasızlığında doğmak nasıl bir şeydir, yaşama hangi tesadüflerle sarıldım, çok ayrı bir şey!

             Sonra anladım ki sertliğini seviyorum zemherinin ve herkesin aksine içimde müthiş bir kış arzusu yatar, bahara olan yakın ara aşktan dolayı!

             Bilirim ki kış, mevsimlerin anasıdır. Suları o doğurur. Koynunda yatırdığı tohuma o can verir ki ardı türlü renkte bahar, bahçedir!

           Sonra hiç bir yere yakışmaz kar, dağların başına yakıştığı kadar. Kar, dağların bilgelik tacıdır, tıpkı bir bilge insanın ak saçları gibi..!

Pazar yazıları!

Keyifle okuduğum yazılardı. Kaliteli yazarlar vardı, ders verircesine yazan!

Ya şimdi?

              Gün boyu kalemini hangi kirliliğe bulaştırmanın yarışında olanların tiksindirici halini görünce, ne günlere kaldığımızın acısıyla kahroluyorum!

              “ Tüfek icat oldu mertlik bozuldu “ misali ortalık parayı verip, kitap yazandan tutun, “ ödül” denilerek ne kadar anlamsızlık varsa  gözümüze sokan bir kirliler ittifakı ile karşı karşıyayız!

              Bırakın halk karar versin diyeceğim ama değerli okuyucuları tenzih ederek söyleyeyim ki, okuyan bir halk da yok!

Geriye ne kalıyor?

Gruplaşmış çete mantığı ile bir araya gelip, kura çeker gibi biri birine ödül takdim edenler kalıyor!

               Bazen içimden “ askı da kitap “ fikri geçiyor. Sonra birden çöpe atılmış bir kitabın acısıyla yüzleşiyorum ve tüm hevesim sönüp gidiyor!

            Dün buna benzer bir acıya şahit oldum. Arkadaşları kitap yazmış, emek vermiş ve buna dair söyleşileri var. Ancak bizimkiler ara bölmenin arkasına geçmiş hararetle okey oynuyorlar!

             Taş gelmedi diye öfke ve sinirle biri birine bağıranlara şunu söylemek isterim; üç kuruşa kıyıp bir kitap almak sizi aşabilir ama unutmayın ki kitabın olduğu yerde kin öfke yoktur!

Şansa gelecek bir taş da yoktur. Çevirdiğiniz her sayfa yeni bir dünya, yeni bir güzelliktir!

Bu gün Pazar!

Güneşli bir Malatya sabahı ve zemherinin beşinci günü!

              Sokakta kediler, kanatlarını titreterek soğuğa direnen serçeler, ben; hepimiz baharı bekliyoruz.

Gelecek, her zaman olduğu gibi, türlü renklerle, bin dil kuşlarla..!

***********

ÖLÜM HER YANA DÜŞER USTA

 

Adamın geçmişte benzer eylemlerden sabıkalı olduğunu söylüyor, koca Fransız hükümeti!

Böyle bir adam izlenmiyor ve elini, kolunu sallayarak gelip Paris’in göbeğinde bir katliam gerçekleştiriyor!

Açık, apaçık bir katliam ve önü, ardı öyle boş olmayan bir katliam!

Fransa Cumhurbaşkanı “ Kürt’lerin yanında olacağını” söyledi!

Hadi ya!

Ah Kürt’ler bir anlasaydı hiç kimselerin yanında olmadığını!

Hatta kendileri, bile kendilerinin yanında değil!

             Hal böyle olunca en ucuz ölüm Kürt ölümüdür ve postu Emperyalist canavarların üzerinde zar atıp, kumar oynadığı alandır!

             Bir kediye, bir köpeğe günlerce yas tutup, ortalığı velveleye verenlerden, bu olaya dair samimi bir çıkış duydunuz mu?

Duymazsınız!

Nedeni basit!

               Kedi, köpekten siyaset canavarlarına oy getirecek bir ışık vardır. Ama söz konusu Kürt’ler olunca “ aman ha oy kaybederiz!”

İnsanlığını kaybettiği yer de, oy kaybını kayıp sanıyor!

Daha durun, neler kaybedeceğimizi hep birlikte göreceğiz!

           Altı benzemezin korkak ve tavan yapmış egolarına seksen beş milyon göz göre göre heba olacak!

Evet!

Toplamı Altı kişi ve karşıda seksen beş milyon!

            Bakın tam zamanı, Esat ülkesinde genel af ilan etti. Neden hepiniz bu fırsatı değerlendirip beş milyon Suriyeliyi ülkelerine göndermiyorsunuz?

           Çünkü vatandaş yapma derdindesiniz ve oradan gelecek olan üç beş oy, o çok tekrarladığınız “ bekadan “ daha önemli!

            Bunun farkında olmayanlar her türlü zamı, zulümü hak ediyor gibi bir sığlığa benden de o kadar; peki benim suçum ne?

Ha, şimdi orda dur!

En büyük suçlu benim; en azından bunu da biliyorum?

Ya sen?

Çabuk söyle, sen ne ayaksın?

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.