ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

            Kutlamalar, iyi dilekler, şans iyi gitsin diye alınan kırmızı donlar, ( sahi, neden kırmızı don, boğa misali mi ne) bir daha gelmesin diye öteye ittiğimiz eski yıl; oysa bu yaşıma geldim, ülkem de hiç bir yeni yılın eskisi gibi olmadığını misliyle öğrendim ve şahit oldum!

              Dün yeni yıl tarifeli kazık listesi televizyon ekranlarına yansıdı, başta trafik cezaları olmak üzere diğer kalemlere baktığınızda en iyi üretimimizin zam, ceza olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz!

Seksen beş milyona, bünyeye göre dağıtılan bu çoklu kazıkları kim ne kadar kaldırır, seçimlerden sonra daha iyi göreceğiz!

                  Anket şirketleri yılın son siyasi anketini açıkladı ve bütün partilerin gerilediğini yazdı!

Bu ne demektir?

    İnsanlar artık bu ülkede siyasetten umudu kesmiş, kafayı başka şeylere taşmıştır!

              Özellikle gençler bir yolunu bulup kaçma derdinde, yaşı biraz ilerleyenler her türlü kadayı, belayı gördükleri için, yitirdikleri bu tarafı bırakıp, öte tarafa günahsız gitmenin yollarına kafa yoruyor!

Yaşı seksene dayanmış hacı dayının dudakları aralıksız kıpır, kıpırdı. Dua bitmeyene kadar selamımı da almadı.

Sonra “ hoş, beş..” mesele günahlara geldi.

“ Allah korusun, en kötüsü kul hakkı ve zinadır” dedi!

Öyle anlattı ki birden makarayı emekleme döneminden günümüze sarıyorsun!

             Sonra bakıyorsun, ömür boyu bir şeyler yemek için çabalamışsın ve yarı aç, yarı tok bu güne gelmişsin; birden için rahat ediyor, bu konuda temizim diyorsun!

 İbre gelip “ zina da “ duruyor ve hacı, “ yok öyle değil, gözlerinde hesap verecek “ diyor!

“ Yahu hacı gözlerimin ne günahı var, kapatarak yürüyemem ki..”

Hacı da çözüm çok “ bakmak var, bakmak var, niyetinle alakalı...”

             Ömrün son çeyreği, dün geceden beri o katran kazanı senin, bu katran kazanı benim  ve geceyi kan terle tamamlarken, sabaha karşı dünya kazık!

En iyisi helallik alayım, hacı öyle dedi!

Ola bu güne kadar gözlerim birinize kaydıysa ve bunu puştluğa yordunuzsa affedin!

Ataların dediği tuzağa düşmüşüm demek!

“ Güzele bakmak sevaptır “ diye!

Gerçi doğrusu “ güzel bakmak sevaptır “ ama atalar işte, işine nasıl geldiyse!

Zaten şu saatten sonra istesem de bakamam!

Gelen herkesi karartı olarak görüyorum!

Olsun, göz zinası çok ama çok fena işmiş, yeni öğrendim, Vallahi insanın gözlerini oyası geliyor!

************

YAZIK ÇOK YAZIK EDECEKSİNİZ

 

            Her devletin ufak, tefek sorunları vardır. Sonuçta devletler insan topluluklarını yönetirler ve insanın olduğu her yerde mutlaka sorun olur.

           Olur ama devletin bir sosyal anlayışı, siyaset kurumu da vardır. Siyaset kurumunun görevi sorunları çözmek, en asgari düzeye çekmek için fikir üretmek, bu fikirleri olumlu yönde yaşama geçirmektir!

             Şu ülkenin bir arada yaşamaya çalışan güzel insanları var ve ben inanıyorum ki siyaset dilinin kışkırtması olmasa yeryüzünün en kenetlenmiş halkları olarak bir arada yaşamanın tadına varacağız. Bu kadar kışkırtmaya, ağır dile rağmen bu halk siyasileri çözmüş olacak ki gerçekten dikkate almıyor; yoksa olacakları düşünmek bile istemiyorum!

Devletlerin hukuku insanları mutlu etmeyebilir.

            Ancak insanların hukukunu baz alan devletler halkını daha çok mutlu eder, çünkü asl olan İnan haklarıdır.

           Ülkemiz hızla bir duygusal kopuşa yuvarlanıyor. Bu tehlikeli bir gidişattır ve bunun tek sebebi ülke siyasetini temsil edenlerdir!

             Hiç kimsenin sorun çözmek gibi bir çabası yok ve herkes sorunları daha da büyütmenin çabasında!

             İşte sorunlarımız büyüdükçe bankaların kar oranları katlanarak büyüyor. Karşılığında gittikçe büyüyen fakirlik ve çarpık kapitalizmin getirdiği derin bir yoksulluk!

Siyasi oyun ve manevraların bu ülkeye çok pahalıya mal olacağı endişesini taşıyorum.

             Herkes başını iki ellerinin arasına alsın ve genişçe düşünsün. Geçmişte devreye konulan ve bize ne kadar acıyla dönen olayları da göz önüne getirsin ve bunu bin katıyla çarpıp aklında bir manzara oluştursun; işte o zaman bu hesabın, kitabın nasıl bir sonuç vereceğini tahmin etsin!

Sonuç olarak; etmeyin, tutmayın, yazık, çok yazık edeceksiniz!

Uçurumun başında kılıç, kalkan oyunu olmaz!

Şimdi hepiniz bilenmiş uçurumun başında bırakın kılıç, kalkanı at koşturuyorsunuz.

Ne için?

Bireysel siyasi hırs için.

Sayınız iki elin parmaklarını geçmiyor ama geride kaderine oymadığınız seksen beş milyon var!

Ayıptır!

Günahtır!

Büyük sorumsuzluktur!

**********

HERKESE NASİP OLMAZ

 

             Benimle beraber herkesin şanslı olduğu bir zamanın içindeyiz. Bu, Tanrı’nın lütfüdür öyle herkese nasip olmaz!

Bir kere Cumhuriyetin ikinci asrına denk gelmek büyük şanstır!

Her on yılda darbelerle bu güne kadar getirdiğimiz bir cumhuriyet!

Bu darbelerin arkasında kesintisiz olan ve duran bir Amerika!

               İşte o Amerika hala Kürt’lerin ve Türklerin gözdesi, ikisi de hala oradan medet umuyor ve ikisi de biri birini boğazlamak için onun ağzına bakıyor!

Peki Ya “ defol Amerika “ diyen gençlerimizin dara çekilişi?

Neyse fazla uzatmayayım, kısacası canavarın kucağında ne şaka olur, ne de ona dürtmek!

Her ikisinde de kimi yiyeceğinin garantisi yoktur, o gün ki ruh hali ve midenin boşluğu bilir!

İşte böyle bir cumhuriyetle vedalaşmak üzereyiz, haberiniz olsun!

Kan, gözyaşı, darbeler, köşe bucak nara atarak demokrasi kovalamaların yüz yılı geride kaldı!

Yeni yüz yıl “ merhaba “ dediğine göre bize “ hoş geldin “ demek düşer ve sonrası bakalım bu yeni bize ne sürprizler yapacak?

Rahmetlik Erbakan’ın meşhur “ kadayıfın altı” sözü vardır, bana göre kızardı ve hata yanmak üzeredir; eh, fırına süren üzerine şerbetini döker zahar!

Tabi bu durumda tercih sizin; cevizli mi olsun, fıstıklı mı olsun?

Ne biçim adamım; gereği yokken nereden aklıma düştü?

Şimdi her yer kapalı ve ben sabaha kadar aş erimekten bi hal olurum!

Yine de sade olsun, üstüne o kadar kazık ekerek yiyecek babayiğit göremiyorum!

Ha bir de “ Lozan’ımız “ var! Bütün madenlerimizi yerin dibine gömen!

                 Şimdi onları güneşli bir bahar sabahı çıkardığımızı düşünün. Biliyorum bizim Malatya’nın davul zurna ekibi kimseye sıra vermez, “ Allah’ına kurban “ diyerek yer, gök çınlar, gerisini elin gavuru düşünsün!

             Tıpkı dün akşamdan beri hadi, hesabı olmayan methiyelerin ve iyi dileklerin savrulduğu “ yeni yıl” güzellemeleri!

Sabah ilk adımını attığımız bu yeni yılın zam kazıklarına baktım, bir de güzellemelere...

Abi ya!

                Bu kadar sivri kazığın üzerinde dans edip şarkı söylemek nasıl bir maharettir, Allah aşkına?

Boş ver!

Hepiniz mutluysanız, ben de mutluyum, sizi mi kıracağım!

Birazdan tereyağlı yumurtaya bir de sucuk doğradım mı, kim ne yemiş bana ne?

Öyle ya açlıktan nefesi kokanın kürdanla diş karıştırdığı yerde yiğitsen, “ ne yapıyorsun “ de?

Eğer “ vatan haini “ diyerek tüm mahalleli başına toplanmazsa ben de neyim?

Ah kadayıf!

Seni nerden aklıma düşürdüm?

Sabaha kalmaz ölürüm Vallahi..!

*************

Yeni yılda ne imiş

 

Yeni yıl diye bir şey olmadığını daha önceki bir yazımda söylemiştim!

             Yani dünya durmadan dönecek ve biz insan sadece onun döngüsüne zaman öreceğiz ve bu zaman kendi yaşımızla alakalı olduğu için, her yıl yaşlandığımıza iyi dilekler sokacağız, hepsi o kadar!

Bir de anlamadığım bir şey daha var ve özellikle naif yurdum insanı için bu geçerli!

               Yeni dedikleri daha gelmeden dünyanın zam ve kazıkları önceden ilan edilmiş ve bunu kuzu, kuzu ödeyecek, ama bizim ki “ yeni yılda her şey güzel olur inşallah” diyerek bir Tanrı sürprizi bekliyor!

               Böylesi bir çağda teknoloji, bilim büyürken neden bizim aklımız giderek küçülür, gerçekten ciddi bir sorun!

              Bomba ihbarı yapılır ve şüpheli pakete yaklaşan görevli, uzaylı gibi tedbirini almıştır ve işi şansa bırakmamak adına olması gerekeni yapıp pakete yaklaştığında orada meraklı bir kalabalık biter ve bir de salık verirler “ abi şurasından tut” diye!

                Kimi zaman da “ kim korkar bombadan “ diyerek pakete tekme atanlar, ya da alıp uzağa fırlatanlar da oldu!

Olsun!

Öyle boynundan tutup uzağa fırlatacağın bir dünya yok!

İhtiyacın olmadığı için bir akılda yok!

Zaten ihtiyacımız olanı yürürken her beş adımda yerinde mi diye tartıp kontrol ediyoruz!

Gerisini boş ver, bize sökmez!

Her yer erkek akıl, her yer “heeeyt” naraları ile beton eziyor!

E yani ekmek yoksa damacana var!

Hele bir de ıssız bir dağ başında pınarın suyundan doldurdun mu, değme dünyanın keyfine!

Hadi adet bozulmasın diye, ben de sizlere iyi yıllar dileyeyim!

Üstelik en hindisinden..!

*************

YAZIK ÇOK YAZIK EDECEKSİNİZ

 

               Her devletin ufak, tefek sorunları vardır. Sonuçta devletler insan topluluklarını yönetirler ve insanın olduğu her yerde mutlaka sorun olur.

Olur, ama devletin bir sosyal anlayışı, siyaset kurumu da vardır. Siyaset kurumunun görevi sorunları çözmek, en asgari düzeye çekmek için fikir üretmek, bu fikirleri olumlu yönde yaşama geçirmektir!

Şu ülkenin bir arada yaşamaya çalışan güzel insanları var ve ben inanıyorum ki siyaset dilinin kışkırtması olmasa yeryüzünün en kenetlenmiş halkları olarak bir arada yaşamanın tadına varacağız  

            Bu kadar kışkırtmaya, ağır dile rağmen bu halk siyasileri çözmüş olacak ki gerçekten dikkate almıyor; yoksa olacakları düşünmek bile istemiyorum!

Devletlerin hukuku insanları mutlu etmeyebilir.

             Ancak insanların hukukunu baz alan devletler halkını daha çok mutlu eder, çünkü asl olan İnan haklarıdır.

              Ülkemiz hızla bir duygusal kopuşa yuvarlanıyor. Bu tehlikeli bir gidişattır ve bunun tek sebebi ülke siyasetini temsil edenlerdir!

               Hiç kimsenin sorun çözmek gibi bir çabası yok ve herkes sorunları daha da büyütmenin çabasında!

                  İşte sorunlarımız büyüdükçe bankaların kar oranları katlanarak büyüyor. Karşılığında gittikçe büyüyen fakirlik ve çarpık kapitalizmin getirdiği derin bir yoksulluk!

Siyasi oyun ve manevraların bu ülkeye çok pahalıya mal olacağı endişesini taşıyorum.

                Herkes başını iki ellerinin arasına alsın ve genişçe düşünsün. Geçmişte devreye konulan ve bize ne kadar acıyla dönen olayları da göz önüne getirsin ve bunu bin katıyla çarpıp aklında bir manzara oluştursun; işte o zaman bu hesabın, kitabın nasıl bir sonuç vereceğini tahmin etsin!

Sonuç olarak; etmeyin, tutmayın, yazık, çok yazık edeceksiniz!

Uçurumun başında kılıç, kalkan oyunu olmaz!

                 Şimdi hepiniz bilenmiş uçurumun başında bırakın kılıç, kalkanı at koşturuyorsunuz.

Ne için?

Bireysel siyasi hırs için.

               Sayınız iki elin parmaklarını geçmiyor ama geride kaderine oymadığınız seksen beş milyon var!

Ayıptır!

Günahtır!

Büyük sorumsuzluktur!

 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.