ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

Daha önce karanlığa kıl olduğunu söyleyen de olmuştu!

Öyledir, az gelişmiş bir ülkenin akıl fukaralığı!

            Lazım olur diye genel başkan ve vekillerle biri birini ezercesine çekilen resimler de bir nevi yalamadır!

           Yahu hangi çağın utancına denk geldik; bu ne acayip zamandır, gerçekten yıl iki bin yirmi üç mü?

           İrin akıyor, pislik akıyor, rezaletin bini bir para ve herkes kabuğuna sinmiş vaziyet gözlüyor!

Ölmüş ya!

Ne aşk, ne sevgi, ne samimiyet; hepsi dudakta birer yalancı ve kirli akan bir ruj!

Bir bedenin bütün parçaları biri birinden habersiz ve başına buyruk yerde akıl tam fukara!

Çok bilmişlerden yol alamıyorsun, hepsi alim, hepsi profesör, hala deve sidiği şifa!

             Bu tarafın cennetine seyirci bir Tanrı var ve nedense soğan, ekmekle idare edeni bekliyor, yakmak için!

Yalayın ulan!

             Yiyerek şişenden taşanlar var. Bir tek sinekler mi görecek o işi, yalamacılara da çok iş var; kısa yoldan karın doyurmaya bire birdir!

Eh, Zübük mevsimi yaklaştı!

             Omurgalara bakın, eğilip bükülmelere, el etek öpenlere; ne var yani bir yalayan mı batıyor bunların arasında?

Yala!

Nasıl olsa “ yala, yala, bitmiyor” o kadar ballı ki!

**************

ÇÖL DANSI

 

              Çöl de kanun yoktur. Kısas vardır. Bir ceylan ayaklarının hızına, bir yırtıcı dişlerinin gücüne güvenir!

Yaşam anlıktır ve bunu çölün bütün canlıları bilir. Ömürleri, korku ve kovalamacayla geçer!

Çölün hazırcıları da vardır. Av peşinde koşarak kendini yormazlar! Ölüm dansını iyi bilirler!

            Bunun kokusunu aldıklarında gökyüzünde daireler çizerek kurbanın yerini tespit ederler, sonrası yeryüzüne inmektir ve dansın vahşi yanı başlar ki, kim ne kaptıysa?

Ya işte böyle dostum!

O dönemin faili meçhullerin baş dansçısıydın!

Yahu çöl kanunun da bile geride kemikleri bulma şansınız vardır; ya sizin kamunuzda?

Bütün ahlak sınırlarının dümdüz edildiği yerde bir kanun aradığımı sanmayın!

              Öyle bir derdim de yok ve hangi çölde yaşadığımı çok iyi bildiğimdendir ki bütün canavarlarla mesafeliyim ve bir gün bir pençeye düşersem dahi gam yemem; dedim Ya “ çöl kanunu “ işte!

              Kürt mahallesinin ağzı, dili olanların hepsini derdest ettiler, hazineden payı da kestiler; şimdi HDP yi kapatma kararı da son imzada duruyor ve bu kokuyu alanlar, Diyarbakır semalarında dönmeye başladı bile!

             Seçimde yeryüzüne inecekler ve etleri didikleyip gitmeyecekler; geride sırtlanlar var, onlarda kemiklere hücum edecek!

             Çünkü bu çöl, hiç bir çöle benzemiyor, kemiklerine iki taş dikip yerinin belli olmasına bile tahammül edemiyor!

Bu dansçılar, kiminle dans ettiğini de bilmiyor!

              O nedenle hepsi krala dolaylı, dolaysız hizmet ediyor. Kral eskiden etrafındakileri az, buçuk dinlerdi, şimdi o da yok; “ kral tek, çöl benim” diyor!

               Sonra biliyor ki çöl de gün ekmeği sıkıntısı var; ne olacak, birer poşet yiyecek, içecek attı mı mesele tamamdır; biliyor ki o anlık karnı doyan, ne geçirdiği ayazı hatırlar, ne de kavurucu çöl sıcağını!

Hele bir de bayram arifesinde ikramiye diye bir but attı mı, siz seyreyleyin manzarayı!

Artık kral ölümsüzdür ve sonradan gelecek kada, bela da altta kalanın canı çıksın!

Hele şu inatçı keçi var ya; ilahi gidip aslana tos vuracağım diyor!

Bak!

Önce bir aynaya bak, senin yaşadığın bu çölde sadece yemsin!

İstersen dön dişlerine bak! Onlar otçul dişlerdir!

Yanındakilerle, karşındakinin de dişlerine bak; etçil, yırtıcı dişlerdir!

Son kez; “ gitme, dur “ diyorum!

Gerisini sen bilirsin!

***************

SÖZ MİLLETİNMİŞ

 

Menderes, ülkeyi “ küçük Amerika yapacağım “ diyerek yola çıkmıştı!

İşin ucunda din, iman vardı ve halkı kandırmak çok kolaydı!

           ”Söz milletindi” ama millet, nereye savrulduğunun farkında değildi! Hırs, ihtiras ve dahası ortaya atılan ahlaki iddialar büyük bir çürümenin işaretiydi!

            Her nedense Amerika, Türkiye’yi kendisine cirit atma akanı olarak seçen Menderes’i gözden çıkardı!

            Cemal Gürsel darbe yaptı ve Menderes’i asma talimatı da aldı. Kısacası Amerika istemeden hiç bir idam olmazdı ve bu ülke, başbakanını asan ülke olarak tarihe geçti!

              Sonrası malum, peş peşe gelen Amerika menşeli darbeler, hep bu ülkenin aydınlık yüzlerini vurdu ve dinci, tarikatçı yapıların bilinçli şekilde palazlanmasına neden oldu ki, şimdi devlet bu sarmaldan bir türlü çıkamıyor ve kolay çıkacağa da benzemiyor!

İran, Afganistan ve Irak’ı yaratan Amerika’dır!

Bu ülkelerin ne halde olduğunu söylemeye gerek var mı?

Şimdi elde Türkiye var ve örülen ağ sadece kurbanını bekliyor!

Sonrası “ hoş geldin karanlık dünya!”

               Şimdi bu karanlığın içinde adaleti, hukuku, anayasası kendinden kaçan bir millet arıyorlar ve o milletten bir medet umuyorlar!

               Yok, öyle bir milletin canına hep toptan okudunuz. Onları nana muhtaç ettiğiniz iki yüzünüzü sorgulaya cesaret edemeyen bir millet!

Bu millet, hakları konusunda tırsmıştır. İktidarı ile, muhalefeti ile onları siz bu hale getirdiniz!

Öldürdünüz!

Şimdi çıkmış mezar taşına yalvarıyorsunuz “ kalk bana iki türkü söyle “ diye!

Mezardan medet, gökten bereket beklediğiniz sürece, sizi hiç bir millet kurtaramaz!

Şu an ortalıkta dolaşıp bize siyasi masallar anlatanların hepsi aynı yüzler ve bizi bu hale getiren yüzler!

İşte biz bunlardan medet umuyoruz!

             Bunları toptan sırtımızdan atmadığımız sürece ne söyleyecek sözümüz, ne de yürüyecek yolumuz olur!

Sonrası mı?

              Seçimden sonra söz mü söylersiniz, karanlıkta türkü mü söylersiniz hep birlikte göreceğiz ama bir şey mi değişecek?

Asla!

************

Bir zamanlar bu ülkenin akan dereleri, sunaların konduğu göletleri,

Sahil boyunca uzanan ormanları vardı!

 

Yazıyı kaleme aşmıştım ki bir arkadaşım duygularıma tercüman olmuş!

             Yine de bir şeyler ekleyeyim; bir zamanlar bu ülkenin akan dereleri, sunaların konduğu göletleri, sahil boyunca uzanan ormanları vardı!

Göletlerin suyu devlet eliyle boşaltıldı ve yerini ot bitmez bir çukura çevirdiler!

               HES denilen santrallerle suyun dolanımını engellediler, ne dere kaldı, ne balık, ne de kurbağa..!

Ne de o dereler de çimen köy çocukları!

             Orman içlerine taş ocağı ve maden arama ruhsatı verdiler, yamyamlar kemirip durdu, sahildekiler yakıldı yerine beton mezarlıklar dikildi ve rant vatandaşın toprağını satmasına neden olunca eken, biçen de kalmadı; durun daha bu iyi günlerimiz!

Bunlar olmayınca ülke tarihinin kuraklığını yaşıyor!

             Dünya da yağış rejimi değişmedi. Olduğu gibi duruyor ama senin bu canavarlığından kaçtı; ah, bir anlatabilsek?

Şimdi ne yapıyorsun; ardına takmışsın bir kalabalık yağış duasına çıkıyorsun!

Bu akılla utanmadan Tanrı’dan su diliyorsun!

Sana vermişti zaten!

Sen ne yaptın?

“ Yandı, bitti, kül “ ettin!

Şimdi çıkmış küle gözyaşı döküyorsun ki yeşersin!

Hızla yürüdüğün karanlıkta güneşten kaçarsan olacağı budur!

Şans işte!

Sen yeryüzünün nasıl bir şakasısın ki aynı zamana denk geldik!

Ben utanıyorum, sen utanmıyorsun..!

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.