ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

Anayasa, devletin yapısını, işleyiş tarzını, sorumluluklarını belirleyen, yurttaşların hak ve özgürlüklerini güvence altına alan temel hukuk belgesidir.

Anayasa hem devlet hem de toplum yönetiminde belirleyici kurallar sistemi olduğundan, oluşturulurken toplumsal konsensüs (uzlaşma) aranmalıdır. Anayasanın içeriğinin demokratik ve özgürlükçü olması yetmez. Alt birim olan hukuk sisteminin ve yasalarında bu içerikte olması ve anayasaya uyum içinde bulunması gerekir. En önemli etken ise anayasa ve yasaların uygulanmasında hem devlet organlarının yürütücüleri/yetkilileri hem de toplumun demokratik bilinç ve davranışa sahip olması gerekir.

Oysa bu iki nitelik şu anda mevcut değil.

Türkiye Cumhuriyetinde Bugüne kadar uygulanmış ve uygulanmakta (!) olan bütün anayasalar ve anayasaya göre uyarlanan yasalar, egemen ekonomik sistem olan kapitalizm ve onun uygulayıcısı olan burjuva sınıfının lehine düzenlenip, uygulanmıştır. Yani oligarşik-faşist sistem çıkarına dönük uygulanmıştır. Devletin temel organları olan Yasama/Yürütme/Yargı erki icraatlarını her ne kadar anayasa ve yasalara, hukuk sistemine dayandırsa da 3 organın icraat iradesini belirleyen burjuvazinin sınıf çıkarı dır . Faşizmin hüküm sürdüğü bir toplumda anayasa isterse dünyanın en ileri; en demokratik ve en özgürlükçü anayasası olsun şayet uygulayıcı faşist ve diktatörce düşünüyorsa sonuç faşizmin örgütlediği baskı-zulüm politikalarının uygulanıp halkın ve emekçi/yoksul kesimlerin ezilmesi ve sömürülmesidir. Ancak yapılan anayasa en ağır ve faşist diktatörce ve o düşünce ile yazılmışsa ancak uygulayıcı demokrat ve emekten insan haklarından yanaysa halkın tüm kesimlerinin lehine uygulamalar yapılır ya da en azında öyle olması zorlanılır. Burada somut olarak anayasanın bir maddesinden ve uygulanmasından örnek verelim.

ANAYASA MADDE:34

Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir...

34.maddenin uygulanmasında ise demokratik, anayasal hatta doğal hakkını kullanmak için gösteri/miting yapmak isteyen solcular, Aleviler, Kürtler, feministler, ekolojistler... Yani sistemin ve siyasi iktidarın muhalifleri suyla, biber gazıyla, copla, kurşunlar la, bombalarla katlediliyor, dağıtılıyor. Demek ki anayasalar, yasalar faşist devletin (dinci-faşist) göstermelik belgeleridir.

İşte burada da görüldüğü gibi anayasa da verilen haklar iktidarda ki anlayış nedeniyle gazla kurşunlarla bombalarla durdurulmaktadır.

Bu günkü iktidarı yıllardır elinde bulunduran ve kurucu genel başkan olan kişi şimdi yeni bir anayasa yaptırarak her ne kadar resmi olmasa da fiili olarak yürüttüğü “ başkanlık “ modeline geçişi hızlandırmak için yeni bir anayasa öngörmekte.

Bunun için de bir takım oluşumlar yaratarak özellikle kendi elinde bulundurduğu ve hakim olduğu yasama ve yürütme mekanizmalarını çalıştırarak bir an önce bu “ başkanlık “ olmazsa “ partili cumhurbaşkanlığını “ hayata geçirmek için çok yoğu çabalar sarf ediyor etmeye devam ediyor.

Bunun yanında bu diktatörlük anlayışını karşı olan ve bu gün itibarı ile yeni bir anayasa dayatmasına karşı çıkmaktalar ve yanılmıyorsam 237 kişi aşağıdaki bildiri ile yeni bir anayasanın siyasal ve toplumsal sorunları daha da ağırlaştıracaktır diyorlar.

Bakın o imza veren aydın akademisyen milletvekilcileri siyasetçi yazar gazeteci 237 kişinin açıkladıkları bildirinin özü şu

"Bizler, milletvekilleri, anayasa hukukçuları, akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, sendikacılar, siyasetçiler, aktivistler ve demokratik toplumun örgütlü kesimlerinden gelen yurttaşlar, yeni bir Anayasa dayatmasının siyasal ve toplumsal sorunlarımızı daha da ağırlaştıracağına inanıyoruz" diyorlar.

Aslına bakarsanız bu arkadaşlar ve benim gibi düşünenler 1982 12 eylül askeri düşüncenin ürünü olan ve bir çok konularda yasalarda faşizmi çağrıştıran anti demokratik maddelerle dolu olan bu anayasanın değişmesini değiştirilmesini yıllarca söyledik yazdık.

Gerçekten 12 eylül anayasası faşist bir anayasa ve değiştirilmeli Ancak iyi niyetle sivil her türlü temsilcinin hukuk adamlarının içinde bulunduğu demokrat laik çağdaş hukuk devletini işletebilecek bir anayasayı halen istiyoruz ve böyle demokrasiden yana insan haklarından yana bir anayasaya bu ülkenin çok ama çok acil ihtiyacı vardır ve bu bir an önce ön çalışmaları yapılarak hayata geçmeli geçirilmelidir.

Bütün bu istek ve arzu içerisinde olan yurtsever ülkesini herkesten çok seven demokrat insanlar şimdi başta ki uygulayıcının uygulamalarına bakıp gördükleri faşizmi çağrıştıran anlayışı gördüklerinden yeni bir Anayasa dayatmasının siyasal ve toplumsal sorunlarımızın daha da ağırlaşacağını düşündüklerinden yeni anayasa ya ya da dayatma anayasaya direk olarak ve haklı olarak karşı çıkıyorlar.

Ölümü görünce sıtmaya razı olmak işte bu.

Zaten bu karşı çıkışın temelinde de yukarda da söylediğimiz gibi anayasaların uygulayıcısının kim ya da kimlerden oluştuğudur.

12 Eylül anayasasının bu güne kadar 70 - 80 maddesi sözde demokratikleştirilmiş değiştirilmiş ancak asıl değiştirilmesi gereken tamamen anti demokratik olan örneğin %10 seçim barajına hiç kimse dokunmamış siyasi partiler ve seçim yasalarına hiç kimse dokunmamış ve genel başkan sultası aynı hızla devam etmiş.

Şimdi anayasayı değiştirme dayatmasında bulunanlar anayasayı değiştirmek isterken bu ve buna benzer maddeleri değiştirecekler mi? Asla ve kesinlikle hayır.

Bunların tek amacı “ başkanlık “ olmazsa “ partili cumhurbaşkanı “ ve bunlarla birlikte totaliter baskıcı tek adam uygulamalarıdır.

Bütün bu amaçlarını gerçekleştirmek için özellikle 7 Hazirandan sonra doğu ve güney doğuda şiddetli bir kaos yaratarak 600 den fazla askerimiz polisimiz resmi üniformalı gençler toprağa verildi şehit oldu ama hiç umurlarında bile değil çünkü onların çocukları gemciklerle dolar saymakla para aklamakla zamanlarını geçiriyorlar ellerini sıcak sudan soğuk suya vurmazlarken ateş fakir fukaranın ocağına düşmektedir

Bunların amacı Cumhuriyeti yok ederek hilafeti ve faşizmi tekrar ve en hızlı bir şekilde hortlatmak hayata geçirmektir.

Bunların amacı Türkiye halklarını Alevi - Sünni, Kürt – Türk ve başka inanç ve etnik yapılara bölüştürerek ve bunları birbirine düşürerek kendilerinin de dayatma ve baskıları sonucunda bu topraklarda halkların bölünmesini sağlayarak hilafete ve şeriata dayalı Türk devletini kurmaktır.

Bu nedenle demokrasiden insan haklarından ve ülkenin barış içerisinde herkesin birbirini kabul ederek yaşamasından yana olan herkes ama herkesin bir arada birlikte olması ve bu ülkenin bölünüp parçalanmasına müsaade etmemesi gerekir gerekiyor.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.