Faşizm, burjuvazinin bir devlet yönetme biçimidir. Burjuvazi devleti yönetmekten zorlanınca yedekte beslediği beslemeleri ile devletin yapısını değiştirir. Değişimin nedeni devleti artık yönetememesidir. Biz bu beslemelere faşist çete, milis, ya da tosuncuk diyoruz.
Bu tosuncuklar en alt tabakadan halk çocukları olmalarına rağmen, burjuvazi tarafında çok küçük bedeller karşılığında satın alınırlar. Onlara biraz din, biraz iman, biraz da ırkçılık aşılar, piyasaya sürerler. Bu tosuncuklar devlette aldığı güçle gösterilen hedeflere saldırıya geçerler. Onlar saldırdığı her hedefi yok ederler. Çünkü bunlar devlet tarafında korunurlar. Yaptıkları her eylemde herhangi bir risk almazlar.
Bunların görevi gayri safi milli gelirin aslan payını alan burjuvaların yanında durmaktır. Hak arayan işçi temsilcilerini yok etmek. Aydınlara korku verip onları susturmak olarak karşımıza çıkarlar.
Bu tosuncukların fazla kafası çalışmaz. Kafasının arkası boştur. Onlara din, ırk ve mezhep temelinde onlara bir üstünlük öğütlenir.
Sen üstün bir ırktasın. Senin ırkını Allah yaratmış ki dünyayı yönetesin. Senin ataların şöyle kahramandı diye dolduruşa getirirler.
Sen dünyanın en üstün dinine mensupsun. Dünya nüfusu er veya geç senin dinine dönecektir. Sen bundan hiç tereddüt etme, denir.
Senin mezhebin en doğru olanıdır. Diğer mezhepler sapkın ve dinden çıkmışlardır, denir. Peki, peygamber hangi mezheptendi, dendiği zaman susarlar.
Sen vur kır, öldür, bu devlet senin arkandadır. Diyerek tosuncukların sırtını sıvazlar ve piyasaya sürerler.
Bunların dünyasında insan yoktur. Emek yoktur. Paylaşım yoktur. Bilim yoktur. Sözün kısası bu tosuncuklarda mahkeme edecek, neden, niçin diyecek akıl yoktur.
işçi sendikaları işçi haklarını mı arıyorlar vur onları.
Memur sendikaları memurun haklarını mı arıyor, vur onları.
Köylü ürettiğinin karşılığını mı alamıyor. Hakkını mı arıyor. Devletin bekası için vurun bunları.
Milli gelirin % 80 nin %20 lik bir dilim götürüyor.
Yoksul kalan % 80 lik kesim ise eline geçeni çok adaletsiz paylaşıyor.
Birisi ayda bir tırıl iyon kazanıyor, diğeri ayda açlık sınırında ücret alıyor. Bu ne biçim denge diyenleri vur ve susturur devletin bekası için deniyor. Tosuncuk onu susturuyor.
Bütün bunları niçin yazdım?
19 Aralık ile 26 Aralık 1978 de Maraş’ta bir oyun sahneye konuldu. Oyun ve oyuncular belliydi. Oyunun adı devlet tıkandı ve bir darbeye ihtiyaç duyuldu.
Oyunculara devletin bekası için Alevileri öldürün, ortalığı karıştıran ki biz darbe yapalım dendi. Korkunç bir soykırımla karşı karşıya kaldı Maraş’ın Alevi’si.
Oyunun senaryosunu yazanlar deniz ötesindeydi. Amacı, kendi oğlanlarına darbe için ortam hazırlamaktı. Bir hafta boyunca devletin gözü önünde Maraş’tan kadın, çocuk genç öldürülerek adeta soykırım yapıldı. Aynı gün sıkıyönetim ilan edilerek darbenin alt yapısı hazırlandı.
Tosuncuklara verilen rol darbeye ortam hazırlamaktı. Aleviler ise bu memleketin yumuşak karnıydı ve kurban seçildi.
Sonuçta ölen öldüğü ile kaldı.12 Eylül 1980 de darbe oldu. Darbede sonra ne oldu mu?
1-Askerler yönetime el koydu ve siyasete son verildi.
2-Milli gelir dengeleri bozuk olmasına rağmen sermayenin lehine daha da bozuldu.
3-Tarikatlar beslendi, FETÖ gibi Amerikancı örgütlerin önü sonuna kadar açıldı ve bundan sonra gelen iktidarlara FETÖ ortak edildi.
4-Yunanistan’ın NATO’ya girmesinin önü açıldı.
5-İşçi hakları, insan hakları, demokrasi vb istekleri dillendiren solun üzerinden silindir gibi geçildi. Bir daha uyanmamak üzere sol imha edildi.
6-14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 517 kişiye idam cezası verildi. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
7- 24 Ocak karalarının mimarı, Neo Liberalizmin uluslar arası temsilcisi olan Turgut Özal iktidar edildi. Böylece bugün yaşadıklarımızın temeli o zaman atıldı. KİT ler satıldı. Demokrasiden eser kalmadı. Geldik bugüne.