Irkçılık yapmak insanlık suçudur.
Hiç kimse ırkından ve dininden dolayı suçlanamaz.
Hiç bir ırk diğer ırklardan üstün veya geri değildir.
Hiç bir ırk homojen bir yapıya sahip değildir.
Evlilikler sayesinde bütün ırklar bir karışım yaşamışlardır.
Irkçılığın biraz ötesi faşizmdir.
Faşizm üstün ırkını savunan ve diğer halklarla barışık olmayan 1939 1946 yılları arasında dünyayı kana boyayan bir anlayıştır. Bu anlayış İtalya’da Mussolini', Almanya’da Adolf Hitler, İspanya’da, Francisco Franco’nun kıta Avrupa’ya dikta etmeye çalıştığı ve sonu hüsranla biten anlayıştır.
Irkçılık ile vatanseverlik arasında hiçbir bağ yoktur. Bütün ırkçılar vatanına ihanet edenlerdir. Eğer bu vatan bölünürse bunun sebebi ırkçılardır. Türkiye’de ise ırkçılar ABD projesi olup 6.Filo’nun kıble edilip namaz kılınması ile gerçek kimliğini bulmuşlardır.
12 Eylül öncesi solcu avı yapan ırkçı faşizm CİA tarafından örgütlendiği ve soğuk savaş sürecinde götürülüp Latin Amerika’da, İtalya’da eğitildikten sonra aydınlara karşı kullanıldıkları daha sonra belgeleri ile (Gladyo) ortaya çıkmış gerçeklerdir.
Son günlerde güya CHP İstanbul Büyük şehir belediye Başkanını kötülemek amacıyla Pontus Rum düşmanlığı yapılmaktadır.
Bütün Karadeniz halkı hedef gösterilerek aşağılanmak istenilmekte.
Sözüm ona bir belediye başkanı çıkmış diyor ki “Bu Ekrem İmamoğlu nereli? Trabzonlu. Eeeee” diyerek onu ve Karadeniz halkını Pontus (Rum) ırkında olduğunu anlatmaya çalışmakta.
Bence bu ırkçılık anlayışı ile insanlık yargılanmak istenilmekte. Her ırkta iyi olan da vardır, kötü olan da vardır. Benim burada varmak istediğim bu hain ırkçıların hiç birinin Türk ırkından olmadığı gerçeğidir. Çünkü dünyada saf ırk kalmamıştır.
13. YY ANADOLU HALKI TÜRK VE MÜSLÜMAN MIYDI?
Türkler Anadolu’ya geldiklerinde, Anadolu’da yaklaşık beş veya altı milyon insan yaşamaktaydı ve tamamı Ermeni, Rum, Çerkez, Gürcülerden oluşmaktaydı.
Türkler iki büyük gurup halinde Anadolu’ya geldiler.
Birincisi 1071 Malazgirt savaşı sonrası, diğeri ise 1239 yılındaki Horasan ve İran’ın Moğollar tarafında işgal edilmesi ile Anadolu yoğun göç dalgası geldi. Gelenlerin tamamı Türkmen’di.
Tarihçilere göre, Anadolu Selçuklu döneminde Anadolu’da yaşayan Türklerin oranı 600 ile 700 bin civarında tahmin edilmekte. Bu oran genel nüfusun yüzde onuna tekabül etmektedir.
Daha sonraki süreçte devlet yönetiminin Osmanlıda olması nedeniyle Türk olmayan bu halklar süreç içerisinde hem Türkçe konuştular, hem de Müslümanlığa dönmek zorunda kaldılar.
Dönmek zorunda kaldılar diyorum, çünkü Müslüman olmayan halklardan “Cizye” denilen bir vergi alınırdı. “Cizye”, İslam ülkelerinde gayri Müslimlerden alınan baş vergisidir. Cizye vergisi verenlere Cizyegüzar denilirdi. İşte bu vergiler karşısında %90 Gayri Müslim, Türkleşmek ve Müslümanlaşmak zorunda kaldı.
Horasanda gelen Türklerin tamamın Türkmen’di, Türkmen ile Kızılbaşlık aynı anlamda kullanılmaktaydı ve küfür anlamına gelmekteydi.
İslam’a dönen Gayri Müslümler saraya egemen olunca bu defa Türkmenlerde ağır vergiler alınmaya başlandı.
Ağır vergiler sonucu Türkmenler ayaklandı.
Baba İlyas, Şah Kulu, Kalenderi, Celali isyanları bunlardan birkaç örnektir.
TÜRK ERKEKLER ORTA ASYA’DAN KARABIYIKLI UZUN BOYLU OLARAK GELMEDİLER.
Türkler Anadolu’ya geldiklerinde seyrek sakallı, çekik gözlü, basık burunlu, kısa boylu, bugünkü Moğollara benziyorlardı. Kadınları ise bükünki Ora Asya kadınına benziyordu Türkler Anadolu’ya geldikten sonra yerli halkla yapılan evlilikler sonucunda ırksal değişime uğradı ve bükünki insan birkaç yüz yıl içinde oluştu.
Türkler ile Anadolu’nun yerli halkı süreç içinde etnik sentezleme yolu ile bükünki insan tipine kavuştu.
Birçok araştırmacıya göre Anadolu’daki %10 una tekabül eden Türkler çok kısa bir süreçte yerli halka dönüştüğünü yazmaktadır.
Bu topraklarda ırkçılık yapmak insana ve insanlığa ihanettir. Ayıptır, günahtır. Bu topraklarda yaşayan herkes biraz Türk’tür, biraz Kürt’tür, biraz Çerkez’dir, biraz Rum’dur, biraz Ermeni’dir. Önemli olan insan olmaktır.
