ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

Oldum olası güne kendime nasıl zarar veririm diye başlarım!

Öyle ya, sana ne Amerika’yı eleştirmek?

O Amerika ki bu ülkenin en güzide insanlarını yerli iş birlikçilerinin eliyle ipe götürdü!

             Hata bu ülkenin Başbakanını bile kendilerine daha çok hizmet etmedi diye yirmi yedi Mayıs darbecilerine idam ettirdi!

İş bu kadar net ve ortadayken, ha bire Amerika’ya sataşıyorum!

Sahayı bile okumayacak kadar aptalım işte!

                Yeni Amerika yönetimi bize posta koyuyor ve biz en yumuşak halimizle ve üstelik devlet erkânıyla alttan alıyor, “ yapmayın, etmeyin, biz müttefikiz, bizi herkesten daha çok sev” diyerek yalvar, yakar merhamet dileniyoruz!

Ama gel bunları Hasan Şahin’e anlat!

              Adam bilmiyor ki gün gelir, devran dönerse “ gel buraya, sen Amerika’ya laf edersin ha...” denilerek en iyi ihtimalle kodesi boylayacağına!

Tamam, şimdi anladım ki beni kandırmışlar!

Zaten bu ülke en çok kaldırılanların ülkesi!

Beni de kandırmışlarsa lafı mı olur!

İtiraf ettim gitti!

Amerika hoştur, güzeldir!

Bizi en çok onlar sever ve biz de onları!

Allah onlarla yol yürümeyi nasip etsin inşallah!

           Bu güne kadar ne söylemişsem, bilme mezlikten, cehaletimdendir, sanırım yüce makamları beni bağışlar!

Güvenin, hepiniz, herkes Amerika’ya güvenin!

                Biliyorum ki o koca timsah tüm canlılara acımasızdır ve söz konusu yavruları ise şefkatle ağzında taşır ve hiç bir yavru o jilet gibi dişlere değmez!

Üstelik en güvenli limandır, yüreği olan varsa yaklaşsın bakalım!

Eh, biz de şu aralar fazlasıyla timsahın burun ucunda dolaşıyoruz!

                 Ya, yavrusu olduğumuzu tanıyıp, ağzına alacak, ya da “ bunlar da kim” diyerek tek lokmada mideye indirecek!

                O nedenle ben iyice uzaklaştım ve bundan sonra Amerika’ya laf yok, diyen olursa işi timsaha da bırakmam, ilk ben yutarım bilesiniz!

****************

ANADİL

 

Her canlı diliyle doğar ve insan hariç, hiç bir canlı anadilini unutmaz!!

Kimi canlılarda bu sessizdir ve bu uygulamayı davranışları ile yaparlar!

               Bir bülbülden kesinlikle karga sesi çıkaramazsınız ve öyle olduğu içindir ki ikisini görmeseniz de verdiği sesten tanırsınız!

İşte bu sesten, karganın karga, bülbülün bülbül olduğunu bilir, anlarsınız!

               İnsan, yeryüzündeki macerasıyla tanışırken, başta garip sesler çıkararak kendini ifade ediyordu ve zamanla toplu sosyal yaşama geçiş, bu sesleri anlamlandırdı ve her topluluk kendi dilince var olmaya başlayarak günümüze kadar geldi!

              Semavi dinlerin ortaya çıkışıyla, Tanrı varlığı kimi zaman kan ve kılıçla, kimi zamanda telkinle toplumlara mutlak inanç olarak dayatıldı!

Bu dayatmanın kati kuralları da vardı!

  Tanrı her şeyi yaratan ve bilendi. İnsanları farklı, farklı yaratarak onlara farklı bir dil veren de oydu!

                      Buraya kadar her şey güzeldi ancak, ulus devletlerin ortaya çıkışıyla kutsal devlet anlayışı toplumlara dayatıldı ve bu anlayışta Tanrı’nın buyrukları da kutsal devlete emanetti!

İşte bu emanete ekleme ve çıkarma yapmak, yaşaması gereken devlet için elzemdi!

               Tanrı’nın yarattıklarına verdiği dil, ancak devletin onayı ile muteber olabilirdi ve aksini düşünmek devlete baş kaldırmaktı!

            Bu anlayışta toplumu iki seçenekten birine zorladığınızda, karşınıza devletin tarafı çıkar ve “ bizi afetsin” diye Tanrı kenara atılır!

Bundan çıkarılacak şudur:

Devlet anlayışı birçok şey bilinsin istemez!

Çok dil konuşmak, çok şey bilmektir ve beyin denilen mekanizmayı daha çok çalışmaktır!

               Böyle olunca aklın sınırları size fazladan ufuklar açar ama tüm bu ufuklar zaptı, rapt altına alınan toplumlar için tehlikelidir!

Devlet anlayışı çok konuşmayı değil, az konuşmayı ve sessiz olmayı yeğler!

              Bir zamanlar okullarımızda konuşkan ve aktif öğrenciler azarlanırken, sessiz ve içine kapanık çocuklara “ çok terbiyeli” diye “ onur belgesi” verilirdi!

Bu örneği şimdi toplumsal anlamda tüm gerçekleri ile yaşıyoruz!

                “ Aman ha!” denilerek herkes ağzına kilit vurmuş ve ağızdaki her diş diğerini kontrol etmekle görevlendirilmiş!

Dil ise etrafındaki bu kemik zincirinin içinde kıpırdamaz durumdadır!

Ne diyeyim?

Şikâyetim Tanrı’yadır!

***************

TANI BUNLARI

 

Ahmet Arif; “ tanı bunları, tanı da öyle büyü” diyerek müthiş bir algıyı zihinlere şiirle oturtmuştur!

            Yaşam böyle bir şeydir, tanımadan büyürsen, her şeye razı ve önüne sürülen her şeye de mecbur kalırsın!

İnsan davranışları, hayvan davranışları, hatta bitki davranışları ilgimi çok çeken konulardır!

İnsan davranışları ile ilgili kimi kitapları okur ve karşılaştırmalar yaparım!

Sonuç içinden çıkılmayacak bir haldir ve özet olarak insanın olduğu yerde her şey vardır!

İyi, kötü, güzel, çirkin ve daha sayamayacağım niceleri!

Bu geniş yelpazede insana dair çok az şey elinize gelir ki işte o, insandır!

               Hayvanlar farklıdır ve davranışları yüklenmiş olarak doğarlar ve öğrenmeyi etki- tepki ile pekiştirseler de gerçek öğrenmişlikleri kendileri ile doğar!

Kısacası buna “ içgüdü” denir!

Kedimiz birden gözden kayboldu! Üç gün geçmesine rağmen ortalıkta görünmedi!

                 Meraklandığımı anlayan annem ; “ o, bir yerlerde doğurmuştur, yavrularını şimdilik terk etmez, fazla sürmez gelir” dedi!

Öyle de oldu!

                  Geldiğinde karnı boşalmıştı ve acıkmıştı! Verdiklerimizi alel acele yedikten sonra, yine kaşla göz arasında kayboldu! Belli ki yavruların yerini kimse görsün istemiyordu!

Bu hal bir ay süreyle devam etti ve bir sabah kalktığımızda iki yavrusuyla kapıdaydı!

Onları bize, bizi onlara tanıtmaya gelmişti!

Ürkek yavrular oraya, buraya sinerek gizlenmeye çalışıyorlardı!

Günden güne büyüdüler ve bir gün baktım ki anneleri farklı bir sesle onları çağırdı!

Dikkatle izledim ve onları ardına takıp evin dış tarafındaki duvar ve bize ait olan alanları gezdirdi!

Çevreyi tanıtıyordu ve belli ki onlara bölgelerini gösteriyordu!

Sonra kapıdaki tüm ağaçlara tırmanmaları için adeta bir öğretmen gibi çaba gösteriyordu!

En son çatıya uzanan bir daldan oraya nasıl geçeceklerini öğretti ki ağzım açık kaldı!

O dal, tehlike anında tırmanıp kaçacakları daldı!

                    Kısacası tanıtarak büyütüyordu ve yavrularına yaşamın gerçekleri ile birlikte tehlike anında ne yapmaları gerektiğini anlatıyordu!

Ya biz?

Tanımadan büyüdük!

Şair, bu aptallığımızı anlamış olacak ki bize “ tanı da öyle büyü” diyerek dürtmüş ama anlayan kim?

                 Herifi yıllardır ortalıkta dolaştırıyorlar ama hala tanımamışız ve her gece televizyon kanallarında gözümüze sokup duruyorlar!

Dediği ne?

“ Vurun öldürün, daha çok daha çok öldürün!”

                  İşte az ölümler bu kan baronunu tatmin etmemiş olacak ki şu acı günde yüreğine ateş düşen ailelerin gözünün içine bakarak “ on iç kişi öldü diye devlet yas mı ilan eder” diyor!

İnsan tanımakta ne kadar aciz olduğumuzu yüzümüze vurdu da anlayan kim?

Yazık!

Bir kedi kadar bile değiliz!

******************

TEŞVİKLER

 

Bu işin mimarı Turgut Özal’dır! Kendisi kapitalist sistemin sömürü alanlarını çok iyi biliyordu!

Ona göre asl olan paraydı ve nerden nasıl gelmesi hiç önemli değildi!

               “Benim memurum işini bilir” diyerek devlet çarkının rüşvetsiz dönmeyeceğini açık ve net ifade etmişti!

                 Serbest piyasa ekonomisinin ne demek olduğunu bize anlatana kadar çok hendeğe deve atlattı ve biz bunu ancak Genelev patroniçesi Manukyan peş peşe vergi rekortmeni olunca anladık!

Tabi bu serbestlik sonradan Manukyanın işlerini de bozdu, o çok ayrı bir konu!

                Rahmetlinin durup, duracağı yoktu, dövizin serbest olmasından tutun Amerikan şirketlerinin ürettiği sigaralara kadar her şey ganiydi!

                 “Anayasayı bir sefer delmekten bir şey olmaz” dedi ve şu an o bir seferlikten dolayı anayasa kevgire döndüyse, rahmetlinin eseridir!

Sonra anladık ki çok şeyin olması için ilk adım bir seferdir ve gerisi Şam’da tatlı!

KDV, zaten başlı başına bir buluştu ve bu icattan yandaş uyanıklar dünyanın vurgununu vurmuşlardı!

                Bütçe her açık verdiğinde, zam, vergi, faiz, ne varsa orta sınıfın tepesine biniyordu ama bu sınıf rahmetliyi yakalayıp resim çektirme derdindeydi!

Sonra daha da illeri giderek bu ülkeyi dijital çağla buluşturdu ki artık evlere şenlik!

                 Hazır bir nimet elimizin altındaydı ve biz en çok aç olduğumuz konularda bu aletlere yüklendik ve dünyada en çok porno siteleri arayanlar listesinde en üst sıraya yükseldik!

Sıra gariban Anadolu halkının kalkınmasına gelmişti!

Bir teşvik yasası çıkardı ve dosyayı hazırlayan bankalara koştu!

                 Ülkenin dört bir yanı çakma priket duvarlarla çevrildi ve fabrika denilerek hazineden tomar, tomar parayı yandaş yam yamlar alıp sahillerde yabancı kadınlarla yiyip, üzerine bir de güzel soğuk su içtiler!

                 Mesela çok iyi tanıdığım biri, üstelik milletvekili olmuştu ve tuğla fabrikası yaptım diyerek dünya parayı cebe indirmişti ve inceleme emri verildiğinde, müfettişlerin gittiği sahada bırakın fabrikayı bir tek tuğla yoktu ve beyefendiye sorduklarında; “ burası heyelan bölgesi, uzun zamandır uğramamıştım, demek ki fabrikayı heyelan yutmuş” diyerek bir şeylerin gerçekten tutulduğunu samimice itiraf etmişti!

İşin ilginç yanı bunların hepsi müthiş vatan severdi!

Nereye geleceğim?

              Geçenlerde bir arkadaş “ gel beraber koyun alalım ve sizin yayla uygun, kiralarız, köşeyi döneriz” dedi!

Ben oldum olası bu “ köşe dönme işlerine” direkt atlarım!

Önce bir bakayım diye “ teşvik” denilen paketi inceledim!

Kısa keseyim, bu işe fakir, fukara ve işi çok iyi bilen birinin girip yapması mümkün değil!

               Bir kere zengin olacaksın ve tüm alt yapıyı cebinden yapacaksın, sonra belgeleri alıp gideceksin ve adam senin şöyle bir yüzüne bakacak!

Zenginsin ya!

Mesele tamamdır ve o parayı alırsın ama bir türlü koyun bulup yaylaya dalamazsın!

Sonra et, saman bilmem ne, hepsi dışarıdan ithal!

Olsun canım, bizim vatanseverin cebi para dolu!

Yerli kara ineğin peynirini mi yiyecek?

Tabi ki hayır!

Hollanda’nın gravier peyniri ne güne duruyor?

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.