ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

İzleyince kanatlanır gibi oldum!

Nicedir böyle posta koyanına rastlamamıştım!

Genç bir öğretmenken boş bulunmuş ilçe Kaymakamının halini hatırını sormuştum!

              Kalemi bırakıp gözüme dikilmiş “ ulan sen kimsin de halimi hatırımı soruyorsun” diyerek bana haddimi bildirmişti!

O gündür, bu gündür hiç bir Kaymakamın halini hatırını sormam!

Bir tek o mu?

Ya Vali beylerle yaşadıklarım!

Rahmetli hem şehrim Adnan Darendeliler Van valisiydi! Tanışırdık, yaşını başını almış biriydi!

                  Bir proje için huzurdaydık ve bir Vali gibi değil de sıradan bir vatandaş gibi davranırdı bana!

Ben işte!

               Bu samimiyeti ayrılırken “ bir isteğin olursa beni ara” diyerek pottan öte bir şeyle kırdım ama o bunu etrafındakilere öyle bir asaletle geçiştirdi ki sorma! “ Bu Hasan hoca iyi yazar, çizer, fazlasını dersem beni tefe koyar, bir de ağa bir aileden geliyor ya, ondandır ki herkese isteğini sorarlar, sağol ağam ihtiyacım olursa ararım!”

               Ben huzurdan ayrılınca tepeden tırnağa terden su kesmiştim işte bundandır ki artık hiç bir Valiye “ bir ihtiyacın var mı” diye sormuyorum!

              Sonra bir diğeri; onunla da aynı lisede okumuştuk, talihsizlik bu ya Van’a Vali yardımcısı olarak atandı! Samimiyetle görüşür şakalaşırdık!

Derken gitti ve yedi yıl sonra Vali olarak geldi!

Eh, bizim omuzlar kabardı! Arkadaşlar gidip ziyaret edelim, dostluğunuzu iyi biliyoruz” diyerek!

Bense “ gidelim de olur ki bizi tanımaz” gibi şaka yollu, arkadaşlara takıldım!

Neyse kocaman bir çiçek yapıp gittik!

Odasına dalıp göz göze geldik ama samimiyette dair tık yok! Arkadaşlardan biri “

Sayın Valim, sanırım Hasan hocayı tanımadınız” diyerek bir hamle yapmak istedi!

Bizim ki “ yok, tanımadım” dedi ve ben hemen ayağa kalktım çıktım!

O gün bu gündür hiç bir Vali sınıf arkadaşımdır ”demiyorum, demem de!

Gerçi bir iki vekil var ama değmez yazmaya!

Zaten Kaymakam Bey gerekeni söylemiş “

İndir ulan elini, ne öyle Milletvekili gibi hava atıyorsun” diyerek!

Bu Kaymakam özlenen kaymakamdır!

Sakın dokunmayın!

Birde merak ettim o havalı vekiller hangi partiye ait?

Eğer iktidar partisine aitse, sayın Kaymakamım kendinize yer arayın!

Değilse sorun yok ve diğerlerine koyacağın her posta sana bakanlığın bile yolunu açar!

**********

KOLAYI VAR

 

Reis, Bahçeli’ye “ evet” dediği gün baltayı taşa vurduğunu bilmiyordu!

Çünkü MHP’yi çözememişti! MHP, bu ülkede kim gelirse gelsin, her zaman iktidardır!

               Bir zamanlar solcu zannettikleri Ecevit’e “ komünistler Moskova’ya “ diyerek yol göstermişlerdi! Sonra baktık ki Ecevit bir yolunu bulup iktidar olacak, MHP hemen yanaşıp Ecevit’i Moskova sınırından alıp getirdi!

                 Ortak olmuşlardı! Her zaman olduğu gibi sorumluluğu olmayan, ancak en fazla ses çıkaran ortaktı!

                  Sonrasını hepimiz biliriz; Ecevit’in kafasına yazar kasa, yüzüne de anayasa kitapçığı fırlatılınca bıraktı gitti!

Reis şimdi vaziyetin farkına varmış gibi!

“Andımız” meselesini Danıştaya atıp haletti!

Şimdi Bahçeli Danıştayı kalaylayıp dursun, biz de yutarız!

Şimdi sıra Kavala ve Demirtaş’ta. Onları da adalet bakanına havale edip bıraktırırsa şaşmayın!

Ne olacak, Bahçeli bağırsa bile yol kolaydır, Adalet Bakanı istirahete çekilir hepsi o kadar!

Güzelim Bülent Arınç’ı ağlama duvarına gönderen, Adalet bakanını göndermiş çok mu?

               Hem o yandaş kalemlere iş çıkar ve bize tonla küfür sıralarlar “ hani sayın cumhurbaşkanı yargıya müdahale ediyordu” diye!

Hâşâ, biz ne zaman öyle bir şey söyledik?

Şu Biden denilen adam!

Bizi hala aramadı diye hiç üzülmeyenlerdenim!

Ne o?

Sanki arasa selamünaleyküm mü diyecek!

“ Hello, mello, howe are you” gibi bir sürü anlamsızlık sıralayacak ve ne dediğini biz nerden bileceğiz!

Eskiden gelir gelmez aradıklarında ertesi gün biz onlara gençlerimizi kurban eder, asardık!

Aramasın!

Ararsa korkarım yine kurban isteyecek ama ne?

En iyisi, biz içeriye dönüp özgürlük ve demokrasiye bir “ merhaba” diyelim, inanın kimsenin bizi aramasına gerek yok!

Sonra ararsa da telefonuna çıkmayız, bırakın deli dana gibi dönsün dursun, üstelik mevsim baharken!

******************

ÜRETEMİYORSAN

 

                 Osmanlı devleti bilim ve sanattan uzak bir kas gücüydü ve bu güç ilk çağ ile orta çağ döneminde geçerli bir işgal korkusuydu! Bu nedenledir ki kılıç ve talanla üç kıtaya hükmetmiş ve işgal ettiği yerleri yerel güçlerle idare etmeye çalışmıştır!

                 Bu idare şekli merkezi feodal sistemdi! Her türlü yeniliğe kapalı ve en küçük ses bile sarayın dehlizlerinde kafası koparılarak susturuluyordu! Korkular öyle hal almıştı ki evlat, baba, kardeş fark etmez büyük bir acımasızlıkla öldürülüp halkın önüne atılıyordu!

               Duraklama döneminde dünya yeni keşif ve icatlara utanmıştı! Matbaanın icadı müthiş bir gelişmeydi ama gel gör ki Osmanlı onu iki yüz elli yıl topraklarına sokmadı ve kapılarını bu ışığa kapatırken, içeride hurafe ve kara bir cehalet halkı kasıp kavuruyordu!

                Reform ve rönesans hareketleri can çekişme işaretleriydi ve on sekizinci yüz yılın sonunda artık koca imparatorluk ağır hastaydı ve bu hastalıktan kurtulmak için İngiliz tefecilerine avuç açtı!

Tefe borçları giderek katlanıyordu ve başta Araplar olmak üzere her topluluk birer, birer Osmanlı’dan kopup bağımsızlığa adım atıyordu!

Sonrası malumunuz, Osmanlı ömrünü tamamlayacaktı ama İngilizlerin parası ne olacaktı?!

Mustafa Kemal, yönetimi eline alınca ne diyordu?

“ Biz Osmanlı’nın mirasını devraldık!”

Bu devir nedir?

Dış borçları da kabul etmektir!

Çünkü dış borçları kabul etmeseydin, Osmanlı’nın yerine geçmek o kadar kolay olmayacaktı!

Yani bu işte bir İngiliz yardımı var mı, yok mu onu da namuslu tarihçilere bırakıyorum!

Gelelim bu güne!

Günde elli milyon dolar dış faiz ödediğimizi ve bunun çoğunun da İngilizlere olduğu söyleniyor!

Osmanlı’yı bu taktikle yıkan İngiliz aklının günümüze dair yeni planları olabilir mi?

Siz geçin o kahramanlık hikâyelerini, tefeci kapınıza dayandı mı ne ev kalır, ne de tarla!

Bu tür durumlarda ceketi alıp kurtulmuşsanız şanstır!

               Habire “ ekonomik paket” denilerek azan iç faizin ateşine su döktüklerini sananlar, lütfen dönün bidona bakın, döktüğünüz su değil, benzindir!

Hani faiz bütün kötülüklerin anasıydı?

Üstelik “ yüzde doksan dokuzu müslüman bir ülkede!”

***************

ÜRKÜTÜCÜ

 

             Siyasetçilerin hedef göstermesinden daha tehlikelisi yoktur. Hele adalet ve demokrasi anlayışınız sakatsa tehlikenin ne kadar büyük olduğunu söylemeye gerek yok!

Cahil toplumlar en çok doğruya düşmandır ve cahil, doğruyu kabul etmeyi yenilgi sayar.

           Bu nedenle önüne sürülen hedefe sorgusuz dalar ve düşünceye saldırarak buradan bir yiğitlik üretmek ister!

              Bu ülkede siyasi cinayetlerin temelinde düşünceden korkmak yatar ve bundandır ki nice gazeteci ve yazar öldürülmüştür!

Bu bir yüz karasıdır ve bu kara olduğu yerde duruyor!

Eleştirel gazetecilik ve yazarlık en tehlikeli

Tercihtir!

              Eğer kaleminizi namusluca kullanıyorsanız kimseye yaranma şansınız yoktur ve her adım, her köşede hedefsiniz!

        Benim yazma tarzım da eleştireldir! Ne tür hakaret ve tehditlere maruz kaldığımızı bir biz biliriz!

Yanımdaki arkadaşla girdiğim iş yerinde arkadaşın beni tanıtmasıyla, iş yeri sahibinin rengi değişti ve birden burnundan soludu!

“Demek Hasan ŞAHİN sensin ve CHP’yi acımasızca eleştirirken, AKP’ ye hiç söz söylemiyorsun...” diyerek peş peşe sıraladı! Bu ve benzeri daha neler?

          Hal böyle olunca durumdan vazife çıkarmaya çalışan yüzlerce serseri dolaşıyor bu ülkenin sokaklarında!

Bunlara insan dövdürmek ve linç dâhil her türlü cinayeti işletmek o kadar kolay ki!

Levent Gültekin’e yapılanlar bunun özetidir!

Oysa ortaya konuşan ve her partiyi eleştiren bir karakterdir!

             Hata sözcüklerini seçerek ve çoğu kez de içindekini net söylemeye korkarak, temkinli konuşan birisidir!

Bu tavır bile birilerini çok rahatsız ediyor ve malesef kalabalık bir grubun saldırısına uğruyor!

             Televizyon kanallarında muhalif olduklarını söyleyenler, her sözcükte “ aman ha başımıza bir iş gelmesin” diyerek konuşmalarını sürdürüyorlar!

             Diğer taraftakiler ne kadar sallarsak o kadar prim yaparız diyerek çuvalın ağzını açıp içinde ne varsa sağa sola sıçratarak, finali de okkalı küfürlerle kapatıyorlar!

Tabi muhalif olduğunu söyleyenlerle iktidar yanlılarının birleştiği sarsılmaz bir yer var; o da HDP!

              Söz oraya gelince öyle birleşiyorlar ki birden memleketin bekası aklımıza geliyor ve “ söz konusu vatansa HDP nin canı cehenneme!”

Bizim dağda “ quli Abuzer” vardı. Ektiği mısırdan dolayı kargalarla başı dertteydi!

Belli sayıdaki kargalar yavrularını uçurunca büyük bir kalabalığa dönüştüler!

                Sonra da diğer kargalarla ara sıra kavgaya tutuşur ve hepsi birden birleşir, mısır tarlasına hücum ederdi!

             Abuzer dayı artık baş edemeyince elindeki değneği en uzağa fırlatarak “ Yahu ben anamdan şanssız doğmuşum, kargalar dağda kavga edip, gelip benim mısır tarlamda barışıyorlar!”

Evet!

En iyisi darı ekmemek!

Kim nerede kavga ediyorsa etsin ve bizim genlerimizde güzel yaşamak diye bir şey yoktur!

Baksanıza güzelim bir coğrafyada neler yapıyoruz?

Hepimiz elde kılıç, kalkan dolaşıyoruz!

Böylesi bir yerde karnınız doymaz ve ha bire korkularınız büyür ki sonu çıldırmaktır!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.