ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

Sanırım daha önceleri de “ Devlet” denilen öğütücü çarkın ne olduğunu yazmıştım!

             Sokrates’in devlet tanımını çoğunuz bilirsiniz ve devlet-toplum ilişkilerinin derin felsefik değerlendirmesini de!

Bu derin tahlillerin yorumunu bir tarafa bırakarak işe yüzeysel olarak dokunayım!

         Bir kere devlet bir sınıf değildir! Kurulmuş tüzel bir mekanizmadır ve kendini hapsettiği topraklarda kendine sınırlar çizmiştir!

                Bu sınırlar özellikle ulus-devlet anlayışı dizayn edildiği günden beri, bir kan tarlasının etrafını belirleyen dokunulmazlardır!

             Yani suç işleme özgürlüğü sadece devlete aittir! Bu suçu allayıp, pullayıp vatandaşına yutturmak da devletin işidir! Buna karşı durmak ve söyleneni onaylamamak devlet katında suçtur ve gerekirse devlet bunun bedelini size ödetir!

Eğer bir devlet temsil ettiği toplumun ruhunu ele geçirmemişse başı beladan kurtulmaz!

O nedenle devletin yarattığı kutsallar vardır ve bunlar ruhları köleleştirir!

Köleleşen ruhlar en tehlikeli ruhlardır ve onları istediğiniz yere salmaktan kolayı da yoktur!

              Bu aralar özellikle devletten başka daha beter bir tanıma benzeyen Arapların İsrail’den yediği tokatlara bakıyorum da kan, acı ve insanın değişmez dramatik kaderine neden bu kadar mecbur edildiğini anlamıyorum!

             Orada asıl sorun diktatör Arap yönetimleri ve belli merkezlerden idare edilen gerici, dinci gruplardır!

Bunlar yıllardır o toprağın insanlarına kan kusturdular ve hepsi de el altından İsrail’le iş tutar!

Ama kuru gürültüye inandırılmış halk bunu bilmez ve kendisine gösterilen tek yol Amerika ve İsrail bayraklarını yakmaktır!

Her zaman söylerim ‘ dünyada bayrağı en çok yakılan bu iki ülkedir.” İlginçtir, dünyanın ipleri de bunların elindedir!

              Arap halkı bunu bilse gerçek adrese, yani kendilerine nefes aldırmayan diktatörlerine yönelirler ve belki de dünyada nefes almanın ne olduğunu anlarlar!

Şimdi her tarafa nara atanlar, İsrail’e de atıyorlar!

Ama hiç biri cesaret edip İsrail’le savaşa girmiyor!

               Çünkü  İsrail, çok nüfus üretip sokakları et yığınına çevirmekten çok, bilim, teknoloji üretiyor!

Temizlik ürünlerinden tutun, genetiği değiştirilmiş tohumlar, tarımsal ilaçlar ve kıçımızdaki su geçirmez pedlere kadar hepsi onların ürünleri!

Savaş sanayini zaten yazmaya gerek yok!

Ellerindeki lazer güdümlü askeri araçlarla tüm Ortadoğu’nun tepesindeler!

İsrail’e toprak satanların şimdi toprak için savaşmaları çok komik!

             İsrail, Amerika’nın Ortadoğu da büyüttüğü jandarmadır ve bu jandarmayı oradan atmak bir tarafa, dokunmanız bile tehlikedir! En azından bu güne kadar gördüklerimizle buydu!

Bundan sonra neler göreceğimizi tahmin ediyorum ama şimdilik yazmanın bir anlamı yok!

Bugün, yarın, hatta her zaman İsrail bayrakları yakılacak ve kirlenen zemini temizlemek için İsrail’e para ödeyip deterjan alacağız!

                 Sonra, güzelim ülkemde bu haftayı da yediğimiz, yiyeceğimiz kazıklarla tamamlayacağız! Bol, bol lak, lak yaparak ömrümüze çeşitli anlamsızlıklar yükleyeceğiz!

Malzeme gani!

           Beşiktaş şampiyon oldu. Eğer Galatasaray iki daha atsaydı, İkisi yenilip, Fener yenseydi...”

Devlet işte!

****************

BANA HİKÂYE OKUMAYIN

 

Osmanlı imparatorluğu devasa bir feodal yapıydı!

Çağa ve içindeki bağnazlığa direnince sonunda dağıldı!

            Yerine kurulan Cumhuriyet (ki bana göre hiç bir cumhuriyetle alakası yok ve buna itiraz edeceklere sayısız örnekler de verebilirim)yüz yıldır korkularından arınamadı ve hal böyle olunca da devlet olma sancısı çekti ve hala bu sancıyı şiddetli şekilde çekiyor!

            Devlet olamadığınız yerde çete ve mafya boşluğu doldurur, siz de tüm kurumlarınızla buna boyun eğersiniz!

Bildim bileli böyleydi ve bu ülkede hep çete mantığı hâkimdi!

             Bir zamanlar Çakıcı, bu ülkenin Cumhurbaşkanına demediğini bırakmadı! Kimse cesaret edip “ sen kimsin” diyemedi!

           Sonra aynı çakıcı mahkemede “ bu devletin bana borcu var” diyerek hâkimleri tehdit ve oradan bir yerlere mesaj gönderdi! Bu mesaj, açık ve net “ beni konuşturmayın” demekti!

Sonuçta borcun küçük bir kısmını kendisine ödeyerek cezaevinden çıkardılar!

               Bana kalırsa bu çete-mafya ilişkileri can sıktı ki birileri Pekeri konuşturmaya başladı ve Peker, direk Ağar, Soylu ve bir kısım isimlere yönelirken, MİT ve Tayyip Erdoğan’a asla ses çıkarmıyor!

Sonra bakıyorsunuz ki Mehmet Ali Ağca ortaya çıkıyor ve onun direkt hedefi Cumhurbaşkanı!

Sanırım az buçuk kafası çalışanlar meseleyi anlıyor!

Devletin derinlerinde bir çalkalanma var!

             Türkiye ya bu çetelerin üstüne giderek bu tarihi fırsatla içindeki gazı boşaltır ve devlet olmanın kurumsal gereğini yerine getirir, ya da yuvarlanacağı belalara imza atar! Bunun ötesi, berisi yoktur!

             Dünya ile yürümek de bunu gerektiriyor! Geçmişte on yedi bin faili meçhul cinayet ve kayıplar yaşandı! Hiç kimse buradan işe başlamadı ve siz buradan işe başlamadığınız sürece hiç bir zaman çetelerin hedefi olmaktan kurtulamazsınız!

Adam “ Kimi yerlere kendi adamlarını ve söylediğimiz adamları yerleştirdik” diyor!

Yani çete, devlete kendi adamlarını yerleştiriyor!

Öyle olunca onlardan haber almak ve kirli işleri yapıp üstünü örtmekten kolayı var mı?

         Bundandır ki devlete liyakatlı insan yerine, “ senin, benim adamım” diyerek vasıfsızları yerleştirirsen olacağı budur!

İçeride tüm bunları bilseniz de bir anlamı yok!

             Artık ülke bir “ümmet” algısı üzerinden yürütülüyor ve bunu Dış İşleri Bakanı “ ümmet bizden liderlik bekliyor” diyerek teyit ediyor!

Hala kendilerini İslam dünyasının ve Arapların Halifesi sanıyorlar!

Onlar öyle sanıyor da; dış dünya bize nasıl bakıyor, bir de oralara bakın!

             Şahsen ben yabancı kanallardan ülkemizin haline dair değerlendirmeleri görünce yüzüm kızarıyor ve başım önüme düşüyor!

Yazık!

*****************

MUTFAK

 

Bizim kültürümüzde öyle mutfağa girip maydanoz ayıklamak, soğan doğramak yoktur!

Yani erkek adamın işi değildir! Hele bulaşık yıkamak asla ve kata olacak şey değildir!

              Hele birde görüntülü olarak yetmiş iki milletin gözü önünde yapmışsanız, bu düpe düz adet ve geleneklerimize hakarettir!

Bir kere erkek mutfaktan içeriye adım atmaz!

Orası kadının yeridir ve mümkünse özel durumların dışında oradan çıkmamalıdır!

                  Sofrayı hazırlayıp erkeğin önüne koyup geri çekilecek ve erkek sofrada kilerini yedikten sonra kalmışsa bir şey usulca alıp mutfakta yiyecek!

Kalmamışsa da kalmamıştır, bulaşıkları yıkayıp erkeğe çay demleme işine bakacak!

              Çocukluğumdan bilirim; düğünlerde, bayramlarda erkekler doyduktan sonra geriye bir şey kaldıysa kadınlarla çocuklara verilirdi!

Şu çağda bile yaşadığımız coğrafya da hala böyledir ve pek de değişen bir şey yok!

Şimdi “ Bay Kemal” üç oy uğruna bunu yaptı ya, Vallahi bu manzaraya kadınlar oy verse “Bay Kemal” kesin Başkandır!

İlginçtir!

Bu ülkenin kadınları nedense erkeklerden çok, erkekliği savunuyorlar!

Hal böyle olunca “ Bay Kemal’in” üç oy uğruna

yaptığı görsel şölen güme gitti!

               Üstelik Reis, bunu seçimde kullanacaktır, “ Bay Kemal, önlüğü tak, bulaşığı yıka da samimiyetine öyle inanalım” der ve bütün kadınların oyunu da alır!

Tabi benim inanmam için de  içli köfte yapmalı, üstelik ince  Malatya bulgurundan!

Yoksa zinhar inanmam!

Bir taraftan da Kemal beye hak vermiyor değilim!

Sedat Peker öyle videolar yayınladı ki, Valllahi insanın mutfağa kaçıp maydanoz ayıklaması geliyor! Yoksa kafayı yememek elde değil!

Zatı âlim dün bu hengama dan yaylaya kaçtı!

               Bir ardıç ağacının gölgesinde keyif çatarken jandarmalar gelip beni buldu.” Beyefendi yarım saat süreniz var, derhal köye dönün, ihbar var ve bizi zora sokmayın” diyerek kibarca uyardı ve üstelik yanlarında getirdikleri bayram şekerlerini de ikram ederek!

                Ben de Kemal bey gibi yaptım ve bırakın yarım saati, on dakikada canımı yaylada alıp köydeki evimizin mutfağına attım!

                    Bir şeyler hazırlayıp atıştırayım derken baktım ki annem ensemde. “ Oğlum çabuk çık, bir gören olursa köye rezil oluruz, erkek adamın mutfakta ne işi var” diyerek!

Anladım ki kadınların erkeği kovacak tek yer mutfaktır!

Sonra çıktım evin balkonuna gelsin kahveler, gitsin çaylar!

Annem bayram ziyaretine gelen bacılarımı resmen mutfağa hapsetmişti ve üstelik başlarında durarak!

              Sonra haberlerde Kemal beyin vaziyetini görünce “ vax, vax gökten taş yağacak” diyerek televizyonu kapatma talimatı verdi!

Belki mizah yazdığımı sanacaksınız ama ölümü görün ki bire bir böyleydi...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.