Osmanlıda Kızılbaş ile Türkmen bir arada aynı anlamda kullanılır. Türkmenlere aynı zamanda Kızılbaş da denir.
Kızılbaşlık, İslam’ın Türk kültürüne göre yorumlanmasıdır. Kızılbaşlık, Türk kültürünün Erenler tarafından Horasandan Anadolu'ya taşınmasıdır.
Kızılbaşlığı Anadolu’ya taşıyanlar, Yunuslardır, Mevlanalardır, Hacı Bektaşlardır, Baba İlyaslardır, Baba İshak Lar dır, Şah Edebalı Lardır. Arap Emevi anlayışı bunları kavramaya beyni yetmez.
İslam’ın Kerbela olayında sonra ikiye bölünmesi 2 ayrı yol ortaya çıkmıştır. Yezit ve taraftarları kendilerine Ehlisünnet demişlerdir. Yezit kendini de halife ilan etmiştir.
Yezidi’n halifeliğini kabul etmeyen Haşimi ler de kendilerine Ehli Beyt (Peygamber Soyu) demişlerdir. Haşimiler, Halifeliği ret ederek yerine İmamiyeti koymuşlardır. Böylece Araplar, İslam’ı ortada ikiye bölmüşlerdir.
Bugün Anadolu’da bu ayrışmanın bir anlamı yoktur. Arapların iç çatışması Anadolu halkını hiç etkilememiştir.
Anadolu halkı birlik ve beraberlik içindedir. Yüzyıllardır birbirlerine kız da alırlar, kız da verirler. Bu halk birbiriyle dayıdır, yeğendir, teyzedir, haladır. Bunları birbirinden ayırmaya yeni Ebu ssuud’ların gücü yetmeyecektir.
Günümüzün EBUSSUUD’UNDAN Ferman gelmiş. Sünni kızla Alevi erkek evlenemez mi?.
Ey Günümüzün Selefi Ebussuud İsi Efendisi, şimdiye kadar milyonlarca evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, dayı, yeğen, hala, teyze olmuş milyonları ne yapacaksın. Bu tür akrabalar hemen hemen her ailede vardır.
Türkler Anadolu’ya Harzemşah krallığının Moğol istilası sonrası gelmeye başladılar. Gelirken pirleri, erenleri, ocak zadeleri ile geldiler.
Baba İlyas, Baba İshak, Mevlana, Ahi Evren Şah Edebalı, Yunus Emre … ve diğerleri bu dönemde gelen Anadolu Erenlerindir. Bunlar insanı hiç birbirinden ayırmadılar. Yaratılanı, yaratandan ötürü sevdiler. “Ne olursan ol yine de gel”, dediler.
Ancak ne zaman Yezit Anlayışı Saraya egemen oldu, işte o zaman Ebussuud Efendi, İdris Bitlisi gibi devşirme şeyhülislamlar devreye girerek Türkmen’i paramparça ettiler. Türkmen Kızılbaşın katli vaciptir fermanları yazdılar. Türkmen’i öldürmek serbest dediler.
Bu topraklarda, halk arasında hiçbir zaman etnik, dinsel ve mezhepsel çatışma olmamıştır. Bütün çatışmalar böyle bölücü, kışkırtıcı anlayışlarla halk arasında olmuştur.
Hayrettin Karaman denilen zat, çok tehlikeli bir alana girmiştir. Bu alanı geçmişte emperyalist ajanlar kullanmış ve katliamlara neden olmuştur.
Bu anlayış, ayrıştırıcıdır, kışkırtıcıdır, bölücüdür, yıkıcıdır.