ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

             Kemal beyin çektiği son hareket, iktidar kanadı için bulunmaz bir nimetti! Hani önceden haber verip “ ben böyle bir hareket yapacağım “ deseydi; “ yaparsan, söz sana milyon dolar para ve hakkında ne kadar dava varsa çekeriz” diye net bir teklif yapılırdı!

Bay Kemal işte; bu işi bedava yapınca şimdi ayıkla pirincin taşını!

          Söz konusu hareket, bizim toplumda halk hareketidir ve bizim gibi laftan anlamayanlara karşı kullandığımız iyi bir vücut dili iletişimidir!

Örneğin toplumda bu hareketi çekenlerden oy almaya kalksan açık ara iktidar olursun!

         Dün arkadaşlar ısrar etti ve okey oynadık; kahve kültürü sıfır olan ben, elimdeki okey taşına bile sahip çıkamayınca doğal olarak oyun bende kaldı!

           Kenarda oturan densizin biri “ ne yaptınız, kimde kaldı “ deyince masadaki üçü birden Kemal beyin hareketini bana doğru çekerek, kimde kaldığını sessizce ilan ettiler! Tabi Rıza beye hiç yakıştıramadım, onun hareketi bir de “ şap “ diye ses çıkardı!

Eh, artık çaylar eskisi gibi ucuz değil. Yancıların içtiği ile beraber birde hesabı ödeyince, baktım ki hesap pavyon faturası gibi!

           Tabi ülke Kemal beyin hareketi ile meşgulken, Katar’la on beş anlaşma ve ardından akaryakıta bir zam daha geldi ve bunların hepsi bizim ahlak ölçülerimize uyarken, varsa, yoksa Kemal beyin hareketi...

Yalnız bir şey söyleyeyim; bu hareket iktidarı götürür ve “ gelmekte olan” gelir!

            Eskiden haberlerin bir değeri vardı; sağdan da olsa, soldan da olsa gazete ve köşe yazarlarının bir ağırlığı vardı! Kimi büyük gazetelerde yazan sözüm ona köşecilere bakıyorum da öyle yazsam İbrahim abi beni “

Son nokta gazetesinde” defalarca kovardı!

          Dün, artık elde bir şey kalmayınca Halk TV’ye odaklandım! Güya bomba habermiş; Rıza zarrab Amerika da at çiftliği kurmuşta, lüks içinde yaşıyormuş da, bir de ha bire sevgili değiştiriyormuş!

Ne Yani o kadar parayla bir de sevişmesin mi?

           Biz bu aç karnımızla bile günde bilmem kaç yüz kez o işi düşünürmüşüz ve sadece darıya ulaşmayan tavuk gibi; söz konusu olunca da “ namus “ nutukları atmıyor muyuz?

Beni her türlü iki yüzlülüğünüz öldürecek!

O nedenle daha çok zam, vergi ve ceza hak ediyorsunuz!

        Sizin bu rezaletiniz bana da yansıyor ama olsun; çünkü sizinle yaşıyorum ve ben de hak ediyorum!

Nicedir gözüm Beydağ’ın da; o karını, biz insanlığımızı yitirdik!

************

BÜTÇE

 

 Kemal bey, dün fena yüklendi ama kimin umurunda?

          Bir kere meclistekilerin tuzu kuru ve bu ülke standartlarının üzerinde bir maaşları var; hele ki iktidar vekili iseniz bu konuşmaları oturduğunuz yerde tespih çekerek dinlemiş gibi olursunuz!

  Tabi bu toplumun hassasiyetleri vardır, ne olursa olsun el şakasını pek kaldırmaz ve garibim Kemal bey, öyle saraylardan gelen bir aristokrat çocuğu olmadığı için, halk gibi davranarak konuşmuş ve hareket çekmiştir!

         Ne yapsın; o kadar yırtınarak yapılan haksızlık ve hukuksuzluklarla deveyi hamuduyla götürenlerin bu ülkeye verdiği zararları anlattı, baktı ki tık yok ve birden halkımızın en çok sevdiği hareketi çekti!

Artık bu hareket güçlü bir slogan ister, gerisini siz halkımıza bırakın!

Meclis’te bunlar olurken, devletin en büyük katı Katardaydı!

        Densiz bir gazeteci “ siz para için mi geldiniz “ gibi bir soruyla dünyanın kıskandığı bir ülkenin Bakanına sordu!

Bu densizin ağzına yazdığımız dünyanın yeni kitabı ile vurmak lazımdı!

Ekonomi dibe vurunca doğal olarak her şey kelepire düşer!

           İşte buradan görülmemiş bir yağma başlar ve daha önce on liraya alamadıklarını bir liraya alırlar ve zaten Katar’ın dediği de o “ Türkiye’de ortam uygun, nasıl bir yatırım yapacağımızın planlamasını yapıyoruz”

Şimdi anladınız mı?

          Elde, avuçta kalan bir şey varsa onu da kapatacaklar ve biz burada “ bir çakılını vermeyiz” diye sürekli edebiyatını yaparak siyasi rant alanı haline getirdiğimiz vatanı parsel, parsel satacağız!

Olsun canım; alanlar ne de olsa Müslüman kardeşlerimiz!

Hem hadis demiyor mu “ Müslüman ın malı ortaktır “ diye!

Bu işlerin nasıl olduğunu size basit bir örneklemeyle anlatayım!

Borçlusunuz ve bunu çevrenizdeki herkes iyi biliyor!

          Kapısına gittiğiniz herkes, kardeşleriniz dâhil size el uzatmaz, çünkü vereceklerinin dönüş garantisi yoktur!

         Alacaklılar kapıya dayanınca eldekileri biraz üst fiyatla satmaya çalışırsınız, onu da kimse almaz ve iş son raddeye gelince işte o yağma kültürü devreye girer ve elinizde, avucunuzda ne varsa sıyırıp alırlar!

          Geriye bir yorgan, bir döşek kalırsa yine de şükret; bazen o da gider ve üstelik en yakınınız tarafından!

          Onu bunu bilmem. Kemal bey ne içtiyse dün ilk hareketi çekti! Gayri ihtiyari çekilen bir hareket olsa da tam bizlik ve artık ötesi halkımıza kalmış; ya ardını hakka dansı ile getirecekler, ya da meşhur işaret parmağı ile orta parmağı birleştirip, ortaya baş parmağı monte edecekler..!

Başka da ufukta hiç bir şey görünmüyor!

**************

STOKÇULAR

 

        Oldum olası iki insan tipinden nefret etmişimdir. Bunlardan biri para satan tefeciler, diğeri stokçular!

Ancak;

           Ne var ki yaşamın bir de gerçekleri var! Turgut Özal, bu ülkeye “ serbest piyasa “ diye bir ekonomik model getirince hepimiz ipinden kopan dana gibi piyasaya savrulduk! Bu anlayışta aklınıza gelen ne varsa serbestti! Memur işini bilir; parası olan öyle uzun iş peşinden koşmaktaysa işini rüşvetle kısa yoldan hal ederdi ki her iki tarafta mutlu olurdu!

Öyledir; iki taraf mutluysa sorun yoktur!

         Özal rahmetli olduktan sonra bile fikri hep iktidardı, şimdi de öyle ve onun izini en iyi takip eden bu hükümettir!

           Bu hükümet gelince gözden kaçan bazı mevzuları da serbest piyasaya uydurdu! Mesela zinayı suç olmaktan çıkardı!

Yatak odasında basılmadığı sürece hiç kimse suçlu, ya da günahkâr değildir!

İşte tüm bunlar varken Reis çıkmış, “stokçuların tepesine binerim” diyor!

Yeni yazdığı ekonomi kitabından haberi yok, zahar!

Adam parasıyla aldığı malı piyasaya sürmek zorunda değildir! Buna hiç kimsede karışamaz!

Senin parasız verdiğin bir mal değildir ki “ neden piyasaya sürmüyorsun” diyesin!

Bugün aldığı fiyata, yarın aynı fiyatla alamıyorsa, kusura bakmayın stokçuluğun önüne geçemezsin!

            Zaten ortada stokçuluk varsa ve bunu söylüyorsan; bu ekonominin çöktüğünün birinci ağızdan itirafıdır!

Üstüne bir de Kavala ve Demirtaş sosu sürdün ki şimdi kim ayıklayacak pirincin taşını?

Buraya çomak soktuğun anda paramız dibe vuruyor ve an be an yoksulluğa itiliyoruz!

          Dünyanın gelişmiş ülkelerine ve imza koyduğu anlaşmalara sırt çevirip, Araplardan medet ummuşsak, bunu iyi okuyun!

Ardı çok farklı savrulmalarla gelecek!

Şimdi ısıtılan kurbağa artık son nefesinde ve gerisi hikâye!

***************

ACİL İSTEK ÜZERİNE YAZILMIŞTIR

 

            Aslında sabah erken kahvaltıdan önce yazmaktı niyetim ama görülen lüzum üzerine öne aldım ve yatmadan önce okuyasınız diye!

            “Görülen lüzum” alışık olduğum bir kavramdır ve yüce Cumhuriyetimiz beni her sürdüklerin de sarı zarfın içine böyle bir not düşerdi ve çabala ki bu lüzumsuzluğu boşa çıkarasın!

          Malum, son iki gündür hangi zama yetişeceğimizi şaşırmışken, hiç biri bize koymadı ama şu tuvalet kâğıdı zamı bizi iyice hoplattı!

        Bundan da anladık ki kıçımız vücudumuzun bütünü içinde en önemli yer ve onun refahına yapılan bu zam yenilir, yutulur değil!

Bir arkadaşımın önerisi kayda değerdi ama baktım o da zor iş!

           Gazete kâğıdı kullanmayı öneriyordu! Bu arkadaş, bu ülkede gazete okunmadığını bilmiyor her halde! Okumadığın şeyin eskisini nerden bulacaksın! Oysa müthiş olurdu, düşünün bir taraftan kıç temizliği, diğer taraftan kıça okusun diye bir iyilik!

          Zaten kafadan ve akıldan bir türlü dünyanın gidişatını anlamadık! Bakarsınız biz tersinden anlarız; ha, ne dersiniz?

          Kitap okumayan bir topluma bu yapılanların ne kadarı müstahak bilmiyorum ama şimdi okumayan hödüklere gün doğdu “ abi bir kitap olmuş kırk lira, nasıl okuyacaksın” gibi absürt bir sığınma!

          İhtimal en aynı ağız günde iki paket sigara içiyor, kendisini zehirlemekle kalmıyor, doğayı da kirletiyor ve kırk lira para da veriyordur!

           Şimdi bu tiplere gün doğdu ve işte bunlara kitabı tersinden okutmak lazım, önce gazete kâğıdı ile başlasınlar, baktınız olmuyor, bu tür vakalara zımpara kâğıdı bire birdir!

Hani mutlaka okusun da!

           Adam müthiş bir bakkalmış. Hani içeri giren müşterinin bir şeyler almadan çıktığı görülmemiştir! Yaşlanınca, oğlunu yetişsin diye işin başına getirmiş ve bir köşede onu da gözetlermiş! Bir gün içeri giren bir kadının hiç bir şey almadan çıktığını görünce kalbi duracak gibi olmuş! Hemen kadının önünü kesmiş “ hanımefendi, ne almak istediniz de almadınız” diye acı içinde sorarken kadın “ tuvalet kâğıdı istedim, yoktu çıktım “ deyince adam, “ olur mu hanımefendi var ama çocuk bilmiyor” diyerek onu tekrar içeri çevirmiş ve elini zımpara kâğıdına uzatarak “ bakın bu yeni geldi,temizlemekle kalmıyor, müthiş bir rahatlık da sağlıyor” diyor ve konuşmasını bitirmeden kadın raftakilerin hepsini alıp mutluca ayrılıyor!

          Sonra dönüyor oğluna “ bak, bir daha böyle şeyler görmeyeyim, yoksa sana hakkımı helal etmem” diyerek gereken dersi canlı olarak veriyor!

Marketlere girip, dünyanın kazığıyla kasaya gelen, yirmi beş kuruşluk poşete itiraz eden necip bir milletiz!

           Bu kadar zamdan sonra boğazından doğal olarak tasarruf edecek ve ancak üç güne bir mıçacak ama varsa yoksa tuvalet kâğıdı!

Şimdi en hassas yeri anladınız mı?

Kıçımız; baş tacımız, namus belamız!

Sana uzanan eller kırılsın!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.