ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

             Sorarsın “ durumun nasıl “ diye! Yurdum insanı bu soruya “ çok şükür, gönlümüz zengin “ diyerek yanıt verir ve dünyanın en büyük gönlü zenginleri bizdedir! Yokluk ve yoksulluğu böyle psikolojik bir çalımla bertaraf etmenin başka izahı yoktur! Bu gönlü zengin olmaya bir de “ buz gibi suyumuz var” diye bir ekleme yapmışsa vaziyet tamamdır, efendi kırsalda, bir dağ başı, ya da eteğindedir, kargadan başka kuş tanımadığı için dünyada neyin döndüğünü bilmez ve onun devleti ile tanrısı kutsaldır, sıkıysa laf et!

Böyle bir vatandaşın devleti de nazarlıktır!

             Ülkesinde otuz milyon Kürt, yirmi milyon Alevi Yaşar, ağız açılınca “ Alevi kardeşlerimizle başlar, Kürt kardeşlerimizle “ biter!

             Bu iki yaramaz kardeş, her zaman diğerlerinin gaz alma rampası olmuşlardır; yoksa iç düşman yaratmayan devlet mi olur?

               Bu ülkede benim yaşamıma denk gelen yetmiş sonrası askeri darbelerin tümü bu kesimlere fatura edildi, çünkü diğer çoğunluğa bir izah gerekiyordu, en kolay yol buydu!

            Kürt kardeşler, seçime girdiler, vekil ve belediye başkanı oldular; ancak senin verdiğin ittihatçı ödevin yanlışlığından dolayı demokratik haklarla itiraz ettiler ve üstelik anayasanda “ herkes düşüncesini söyler “ demesine rağmen!

               Tabi sen anayasanı takmayınca, başkalarını nasıl takacaksın, bu çok ayrı bir konu ve bir tek yolsuzluğun, rüşvetin olmadığı tüm HDP’ li belediye başkanlarını görevden almakta kalmadın, hepsini derdest edip içeri attın!

Aynısın vekillerine de yaptın, yapmaya devam ediyorsun!

              Tutuklanmayan ve ceza almayan hiç bir il, ilçe yönetimi kalmadı, hiç birinin kırdığı bir cam, yediği bir rüşvet olmadığı halde!!

             Kürt’lerin söz sahibi olanları ısrarla “ biz bölünmek istemiyoruz, sadece demokratikleşin bu hepimize yeter” diyor ama yok, sen tutturmuşsun günü birlik “ bölücüler” gibi hikâyelerle tutunduğun dalda bir gün fazla yaşamayı kar sanıyorsun!

               Bu işin uzun vadeli bir iş olduğuna aklın ermeyince yapacağın budur ve bu söylem üzerinden beslenip semiren binlerce mafya ve ardıl bozuntuları bu ülkenin kanını emiyor ve ekonomisinin dibe vurmasına sebep oluyor, gel de anlat?

             Allah var Aleviler tam kardeş! Ağabey tokat attıkça “ incinseler de incinmiyorlar “ bu nedenledir ki ellerinde saz hiç düşmedi ve tokat ın acısını türküleştirmekten başka seçenekleri de yok!

                Bu kardeşlerin varlığı bu ülkede yirmi milyon kadardır ve nedense her darbe gelir bunları mıknatıs gibi bulur ve gidip derdini Hızır Paşa’ya mı anlatsınlar!

FETÖ meselesinde Alevilerin ne gibi dâhil olabilir?

Devrimci, demokrat kesim de öyle!

                Şimdi bunlardan binlerce ihraç var ve hepsini yumurta, simit satmaya zorladınız, çay ocağında iş bulsun diye devreye adam sokmaya kadar!

Yerini kimlerle doldurdunuz?

              Onu da siz söyleyin ve üç ortalamalı matematikçilerle yürüdüğünüz yol, bu ülkenin canına okudu, umurunuzda mı?

Kimse, kimsenin kardeşi değildir, hele ki aynı ülkenin vatandaşıysanız!

Devlet, kardeşliği eşit yurttaşlık algısı ve temsilde adaletle, liyakatle sağlar!

              Sınavlarda derece yapacak, sen “ mülakat “ denilen hak yeme mekanizmasıyla sıradanları toplayıp, yandaşlarına iş bulma kurumu olacaksın!

İşte devletler böyle çöker, bu durumda kardeşlik hikâyeleri de kimseyi kurtarmaz!

Adaleti, hukuku, vatandaşın refahını ve geleceğini doğru bir çizgiye getir, boş ver biz kardeş olmayalım; bu durumda bir kardeşe de gerek yok!

Adaletin olmadığı yerde ikiz kardeş olsan bile hikâyedir ve yeter artık gına geldi!

**************

BU BİR AKIL YİTİMİDİR

 

            Masanın ötesi, berisi aynı malzemeden yapılan çorbadır, sadece kaşıklar farklıdır ve hepimizin odaklandığı bu iki masanın dili de farklı değildir ve işin temeline bakmadan sadece tepedeki fırtınaya kapılmış gidiyoruz!

           Türkiye’nin içine yuvarlandığı devasa sorunları var. Bu sorunlar kendiliğinden ortaya çıkmadı, bunlar var olan ve kimi de üretilen sorunlardır!

            Ülkenin birincil sorunu “ Kürt sorunudur” üstelik elinden kayıp giden bir sorundur ki, sadece içeride değil, dışarıda da gelip karşına çıkıyor!

Neden mi?

             Nedeni gayet basit, sen çözümden kaçtıkça, çözümsüzlük daha da büyüdü ve bu gün uluslararası arenanın gündemine düştü, o arenada sana ne kadar söz hakkı düşer, o da tartışılması gereken ayrı bir konu.

             Bu sorunu kendi elinle dışarıya ittin ve hala bundan bir ders almadan, daha vahimini düşünerek iyice ateşe atlamayı marifet saymak, bu ülkenin geleceğine dinamit koymaktır!

            Bu ülkenin ekonomik sorunları ve şu an raydan çıkan her olumsuzluğun temelinde bu sorun yatıyor!

               Bu sorunu görmeden, dokunmadan ve dahası “ aman ha “ diyerek mesafeyi sürekli açmak, birilerini iktidar yapabilir ama muktedir yapamaz!

Muktedir olmak için cesaret sınırlarını zorlamak gerekiyor!

Peki, bu güne kadar her iki masanın ortaklarından buna dair bir tek söz duydunuz mu?

               Duyduğunuz tek şey son elli yılın değişmez Türk siyaseti ağzıdır ve bu, Kılıçdaroğlunun

Son vaatleriyle tavan yapan bir pembe dünya yalanıdır!

                 Herkes bilir ki bu ülkenin sorunlarının çözümü süregelen ve künyelere yazılmış, tekrarlardan kaçmaktan geçiyor!

             Bunu yapmadığınız sürece, artık savrulan bir ülkeyi ne kısa, ne de uzun vade de kurtarma şansınız yoktur!

İşte bu tehlikeyi görünce çözüm önerileri de yapılıyor!

            Ancak; Türkiye’nin bunda da ciddi sıkıntıları var. Önerinin doğru Ya da yanlışına bakmadan, kimden geldiğine bakmak gibi aşamadığımız bir hastalığımız var!

            Selahattin Demirtaş’ın son çıkışları buna örnektir; içeriği tam dolu mudur, değil midir ayrı bir konu!

             Niyetin iyi ve doğru olduğu tartışılmazdır ve Türkiye’nin düştüğü çıkmazdan sıyrılması için, ölçülmüş, biçilmiş şimdilik kısa bir yol haritasıdır!

Demir taş’ın söylemek istediği şudur; “ başka bir ülke yok ve biz bu ülkede biri birimize mecburuz, sorun içimizde ise, çözecek olan da biziz” diyor!

Ben böyle okudum ve yanlış okumuşsam bile doğru olan budur!

Artık gözlerimizi açma zamanı!

Körebe oynamaktan o kadar sıkıldık ki..!

**************

ÇOK ZOR

 

            Vaziyete baktığınızda artık işin Allah’a kaldığını söyleyecek kadar tüm akli melekelerini yitirmiş bir anlayışla karşı karşıyayız!

              Bir toplumun nasıl sorgu mekanizmalarından koparıldığının en büyük örneği biziz ve bana kalırsa sosyologlar, psikologlar buna ciddi kafa yormalı ve sonuçları tez olarak dünya üniversitelerinde okutulmalıdır!

             Ülke yönetimi tümüyle tek bir aklın insafına bırakılmış, geri kalan seksen beş milyon sadece manzaranın piyonu ve her seferinde masada rakibe yenilerek kalkıyorsun ve yine de en büyük alkışı mağlup olan alıyor; çünkü mağlubiyeti bir tek yenilen biliyor, diğer çoğunluk bundan Zafer sarhoşluğu yaratıyor!

             Hal böyle olunca yenilen güreşe doymuyor ve sürekli kündeye gelen bir aklın sığınacağı manevi kuvvet var, en sonunda o da oldu, tüm bu karmaşanın, insanları açlıkla sınamanın adresini de bize gösterdiler ve topu Allah’a attılar!

Buna inanmadığımızı sanıyorsanız bu ülkede yaşamıyorsunuz!

Çocukken bize “ her şeyin Allahtan geldiğini “ üstüne basa, basa öğretmediler mi?

Şimdi mesele zam ve faiz işi olunca neden kıvırıyorsunuz?

Aynen öyledir ve ben inanıyorum, tüm derdi, belayı sırtımıza Allah yüklüyor!

Mesela Ankaralı Melihin dinozorlarını sahada çürüten de Allah’tır!

Bunların put olduğunu ve peygamberimizin putlarla savaştığını bilmiyor musunuz?

        Şimdi çıkmış Melihe dava açıyorlar; neymiş efendim “ burada çöpe atılan parayla üç yüz adet yurt, on beş bin konut, bilmem kaç okul, hastane yapılırmış !”

Yani utanmazlarsa bu parayla Avrupa’dan bin tane demokrasi alınırdı diyecekler!

Canım benim, sen hala çarkın kırıldığının farkında değilsin!

            Şimdi o dişlilerin arasında ki çeteler, mafya, uyuşturucu baronları ve dahası insanlıktan uzak ne varsa yere döküldü ve başladılar biri birini yemeye!

               İddialar, kasetler, şantajlar, dönen rüşvet iddiaları ve güzel şeyler hariç, aklınıza ne kadar kötülük geliyorsa şimdi hepsi orta yerde ve hepsi etten yere düşen sinek kurtçukları gibi güneşten kaçıp biri birine sokuluyor!

Peki, cesaretin varsa çık ortaya bunları söyle bakalım!

            Söylediğin anda ensene yediğin tokatla çözülen dilin ne söyler biliyor musun? “ Bayrak inmez, vatan bölünmez!”

Ne güzel slogan değil mi?

İşte tam da içinden çıkılmaz bu hali havale edecek en yüce makam vardı!

Müthiş bir çıkış ve işten sıyrılmak için zeka dolu bir çıkış!

Dünden beri sokaklarda ve kahvehane köşelerinde tartışılan konu bu ve günün sonunda “ evet, her şeyi bilen ve yapan Allah’tır...”

Amenna ve saddak...

E.. CANIM

 

             Sorarsın “ durumun nasıl “ diye! Yurdum insanı bu soruya “ çok şükür, gönlümüz zengin “ diyerek yanıt verir ve dünyanın en büyük gönlü zenginleri bizdedir! Yokluk ve yoksulluğu böyle psikolojik bir çalımla bertaraf etmenin başka izahı yoktur! Bu gönlü zengin olmaya bir de “ buz gibi suyumuz var” diye bir ekleme yapmışsa vaziyet tamamdır, efendi kırsalda, bir dağ başı, ya da eteğindedir, kargadan başka kuş tanımadığı için dünyada neyin döndüğünü bilmez ve onun devleti ile tanrısı kutsaldır, sıkıysa laf et!

Böyle bir vatandaşın devleti de nazarlıktır!

             Ülkesinde otuz milyon Kürt, yirmi milyon Alevi Yaşar, ağız açılınca “ Alevi kardeşlerimizle başlar, Kürt kardeşlerimizle “ biter!

             Bu iki yaramaz kardeş, her zaman diğerlerinin gaz alma rampası olmuşlardır; yoksa iç düşman yaratmayan devlet mi olur?

               Bu ülkede benim yaşamıma denk gelen yetmiş sonrası askeri darbelerin tümü bu kesimlere fatura edildi, çünkü diğer çoğunluğa bir izah gerekiyordu, en kolay yol buydu!

            Kürt kardeşler, seçime girdiler, vekil ve belediye başkanı oldular; ancak senin verdiğin ittihatçı ödevin yanlışlığından dolayı demokratik haklarla itiraz ettiler ve üstelik anayasanda “ herkes düşüncesini söyler “ demesine rağmen!

               Tabi sen anayasanı takmayınca, başkalarını nasıl takacaksın, bu çok ayrı bir konu ve bir tek yolsuzluğun, rüşvetin olmadığı tüm HDP’ li belediye başkanlarını görevden almakta kalmadın, hepsini derdest edip içeri attın!

Aynısın vekillerine de yaptın, yapmaya devam ediyorsun!

              Tutuklanmayan ve ceza almayan hiç bir il, ilçe yönetimi kalmadı, hiç birinin kırdığı bir cam, yediği bir rüşvet olmadığı halde!!

             Kürt’lerin söz sahibi olanları ısrarla “ biz bölünmek istemiyoruz, sadece demokratikleşin bu hepimize yeter” diyor ama yok, sen tutturmuşsun günü birlik “ bölücüler” gibi hikâyelerle tutunduğun dalda bir gün fazla yaşamayı kar sanıyorsun!

               Bu işin uzun vadeli bir iş olduğuna aklın ermeyince yapacağın budur ve bu söylem üzerinden beslenip semiren binlerce mafya ve ardıl bozuntuları bu ülkenin kanını emiyor ve ekonomisinin dibe vurmasına sebep oluyor, gel de anlat?

             Allah var Aleviler tam kardeş! Ağabey tokat attıkça “ incinseler de incinmiyorlar “ bu nedenledir ki ellerinde saz hiç düşmedi ve tokat ın acısını türküleştirmekten başka seçenekleri de yok!

                Bu kardeşlerin varlığı bu ülkede yirmi milyon kadardır ve nedense her darbe gelir bunları mıknatıs gibi bulur ve gidip derdini Hızır Paşa’ya mı anlatsınlar!

FETÖ meselesinde Alevilerin ne gibi dâhil olabilir?

Devrimci, demokrat kesim de öyle!

                Şimdi bunlardan binlerce ihraç var ve hepsini yumurta, simit satmaya zorladınız, çay ocağında iş bulsun diye devreye adam sokmaya kadar!

Yerini kimlerle doldurdunuz?

              Onu da siz söyleyin ve üç ortalamalı matematikçilerle yürüdüğünüz yol, bu ülkenin canına okudu, umurunuzda mı?

Kimse, kimsenin kardeşi değildir, hele ki aynı ülkenin vatandaşıysanız!

Devlet, kardeşliği eşit yurttaşlık algısı ve temsilde adaletle, liyakatle sağlar!

              Sınavlarda derece yapacak, sen “ mülakat “ denilen hak yeme mekanizmasıyla sıradanları toplayıp, yandaşlarına iş bulma kurumu olacaksın!

İşte devletler böyle çöker, bu durumda kardeşlik hikâyeleri de kimseyi kurtarmaz!

Adaleti, hukuku, vatandaşın refahını ve geleceğini doğru bir çizgiye getir, boş ver biz kardeş olmayalım; bu durumda bir kardeşe de gerek yok!

Adaletin olmadığı yerde ikiz kardeş olsan bile hikâyedir ve yeter artık gına geldi!

**************

BU BİR AKIL YİTİMİDİR

 

            Masanın ötesi, berisi aynı malzemeden yapılan çorbadır, sadece kaşıklar farklıdır ve hepimizin odaklandığı bu iki masanın dili de farklı değildir ve işin temeline bakmadan sadece tepedeki fırtınaya kapılmış gidiyoruz!

           Türkiye’nin içine yuvarlandığı devasa sorunları var. Bu sorunlar kendiliğinden ortaya çıkmadı, bunlar var olan ve kimi de üretilen sorunlardır!

            Ülkenin birincil sorunu “ Kürt sorunudur” üstelik elinden kayıp giden bir sorundur ki, sadece içeride değil, dışarıda da gelip karşına çıkıyor!

Neden mi?

             Nedeni gayet basit, sen çözümden kaçtıkça, çözümsüzlük daha da büyüdü ve bu gün uluslararası arenanın gündemine düştü, o arenada sana ne kadar söz hakkı düşer, o da tartışılması gereken ayrı bir konu.

             Bu sorunu kendi elinle dışarıya ittin ve hala bundan bir ders almadan, daha vahimini düşünerek iyice ateşe atlamayı marifet saymak, bu ülkenin geleceğine dinamit koymaktır!

            Bu ülkenin ekonomik sorunları ve şu an raydan çıkan her olumsuzluğun temelinde bu sorun yatıyor!

               Bu sorunu görmeden, dokunmadan ve dahası “ aman ha “ diyerek mesafeyi sürekli açmak, birilerini iktidar yapabilir ama muktedir yapamaz!

Muktedir olmak için cesaret sınırlarını zorlamak gerekiyor!

Peki, bu güne kadar her iki masanın ortaklarından buna dair bir tek söz duydunuz mu?

               Duyduğunuz tek şey son elli yılın değişmez Türk siyaseti ağzıdır ve bu, Kılıçdaroğlunun

Son vaatleriyle tavan yapan bir pembe dünya yalanıdır!

                 Herkes bilir ki bu ülkenin sorunlarının çözümü süregelen ve künyelere yazılmış, tekrarlardan kaçmaktan geçiyor!

             Bunu yapmadığınız sürece, artık savrulan bir ülkeyi ne kısa, ne de uzun vade de kurtarma şansınız yoktur!

İşte bu tehlikeyi görünce çözüm önerileri de yapılıyor!

            Ancak; Türkiye’nin bunda da ciddi sıkıntıları var. Önerinin doğru Ya da yanlışına bakmadan, kimden geldiğine bakmak gibi aşamadığımız bir hastalığımız var!

            Selahattin Demirtaş’ın son çıkışları buna örnektir; içeriği tam dolu mudur, değil midir ayrı bir konu!

             Niyetin iyi ve doğru olduğu tartışılmazdır ve Türkiye’nin düştüğü çıkmazdan sıyrılması için, ölçülmüş, biçilmiş şimdilik kısa bir yol haritasıdır!

Demir taş’ın söylemek istediği şudur; “ başka bir ülke yok ve biz bu ülkede biri birimize mecburuz, sorun içimizde ise, çözecek olan da biziz” diyor!

Ben böyle okudum ve yanlış okumuşsam bile doğru olan budur!

Artık gözlerimizi açma zamanı!

Körebe oynamaktan o kadar sıkıldık ki..!

**************

ÇOK ZOR

 

            Vaziyete baktığınızda artık işin Allah’a kaldığını söyleyecek kadar tüm akli melekelerini yitirmiş bir anlayışla karşı karşıyayız!

              Bir toplumun nasıl sorgu mekanizmalarından koparıldığının en büyük örneği biziz ve bana kalırsa sosyologlar, psikologlar buna ciddi kafa yormalı ve sonuçları tez olarak dünya üniversitelerinde okutulmalıdır!

             Ülke yönetimi tümüyle tek bir aklın insafına bırakılmış, geri kalan seksen beş milyon sadece manzaranın piyonu ve her seferinde masada rakibe yenilerek kalkıyorsun ve yine de en büyük alkışı mağlup olan alıyor; çünkü mağlubiyeti bir tek yenilen biliyor, diğer çoğunluk bundan Zafer sarhoşluğu yaratıyor!

             Hal böyle olunca yenilen güreşe doymuyor ve sürekli kündeye gelen bir aklın sığınacağı manevi kuvvet var, en sonunda o da oldu, tüm bu karmaşanın, insanları açlıkla sınamanın adresini de bize gösterdiler ve topu Allah’a attılar!

Buna inanmadığımızı sanıyorsanız bu ülkede yaşamıyorsunuz!

Çocukken bize “ her şeyin Allahtan geldiğini “ üstüne basa, basa öğretmediler mi?

Şimdi mesele zam ve faiz işi olunca neden kıvırıyorsunuz?

Aynen öyledir ve ben inanıyorum, tüm derdi, belayı sırtımıza Allah yüklüyor!

Mesela Ankaralı Melihin dinozorlarını sahada çürüten de Allah’tır!

Bunların put olduğunu ve peygamberimizin putlarla savaştığını bilmiyor musunuz?

        Şimdi çıkmış Melihe dava açıyorlar; neymiş efendim “ burada çöpe atılan parayla üç yüz adet yurt, on beş bin konut, bilmem kaç okul, hastane yapılırmış !”

Yani utanmazlarsa bu parayla Avrupa’dan bin tane demokrasi alınırdı diyecekler!

Canım benim, sen hala çarkın kırıldığının farkında değilsin!

            Şimdi o dişlilerin arasında ki çeteler, mafya, uyuşturucu baronları ve dahası insanlıktan uzak ne varsa yere döküldü ve başladılar biri birini yemeye!

               İddialar, kasetler, şantajlar, dönen rüşvet iddiaları ve güzel şeyler hariç, aklınıza ne kadar kötülük geliyorsa şimdi hepsi orta yerde ve hepsi etten yere düşen sinek kurtçukları gibi güneşten kaçıp biri birine sokuluyor!

Peki, cesaretin varsa çık ortaya bunları söyle bakalım!

            Söylediğin anda ensene yediğin tokatla çözülen dilin ne söyler biliyor musun? “ Bayrak inmez, vatan bölünmez!”

Ne güzel slogan değil mi?

İşte tam da içinden çıkılmaz bu hali havale edecek en yüce makam vardı!

Müthiş bir çıkış ve işten sıyrılmak için zeka dolu bir çıkış!

Dünden beri sokaklarda ve kahvehane köşelerinde tartışılan konu bu ve günün sonunda “ evet, her şeyi bilen ve yapan Allah’tır...”

Amenna ve saddak...

E.. CANIM

 

             Sorarsın “ durumun nasıl “ diye! Yurdum insanı bu soruya “ çok şükür, gönlümüz zengin “ diyerek yanıt verir ve dünyanın en büyük gönlü zenginleri bizdedir! Yokluk ve yoksulluğu böyle psikolojik bir çalımla bertaraf etmenin başka izahı yoktur! Bu gönlü zengin olmaya bir de “ buz gibi suyumuz var” diye bir ekleme yapmışsa vaziyet tamamdır, efendi kırsalda, bir dağ başı, ya da eteğindedir, kargadan başka kuş tanımadığı için dünyada neyin döndüğünü bilmez ve onun devleti ile tanrısı kutsaldır, sıkıysa laf et!

Böyle bir vatandaşın devleti de nazarlıktır!

             Ülkesinde otuz milyon Kürt, yirmi milyon Alevi Yaşar, ağız açılınca “ Alevi kardeşlerimizle başlar, Kürt kardeşlerimizle “ biter!

             Bu iki yaramaz kardeş, her zaman diğerlerinin gaz alma rampası olmuşlardır; yoksa iç düşman yaratmayan devlet mi olur?

               Bu ülkede benim yaşamıma denk gelen yetmiş sonrası askeri darbelerin tümü bu kesimlere fatura edildi, çünkü diğer çoğunluğa bir izah gerekiyordu, en kolay yol buydu!

            Kürt kardeşler, seçime girdiler, vekil ve belediye başkanı oldular; ancak senin verdiğin ittihatçı ödevin yanlışlığından dolayı demokratik haklarla itiraz ettiler ve üstelik anayasanda “ herkes düşüncesini söyler “ demesine rağmen!

               Tabi sen anayasanı takmayınca, başkalarını nasıl takacaksın, bu çok ayrı bir konu ve bir tek yolsuzluğun, rüşvetin olmadığı tüm HDP’ li belediye başkanlarını görevden almakta kalmadın, hepsini derdest edip içeri attın!

Aynısın vekillerine de yaptın, yapmaya devam ediyorsun!

              Tutuklanmayan ve ceza almayan hiç bir il, ilçe yönetimi kalmadı, hiç birinin kırdığı bir cam, yediği bir rüşvet olmadığı halde!!

             Kürt’lerin söz sahibi olanları ısrarla “ biz bölünmek istemiyoruz, sadece demokratikleşin bu hepimize yeter” diyor ama yok, sen tutturmuşsun günü birlik “ bölücüler” gibi hikâyelerle tutunduğun dalda bir gün fazla yaşamayı kar sanıyorsun!

               Bu işin uzun vadeli bir iş olduğuna aklın ermeyince yapacağın budur ve bu söylem üzerinden beslenip semiren binlerce mafya ve ardıl bozuntuları bu ülkenin kanını emiyor ve ekonomisinin dibe vurmasına sebep oluyor, gel de anlat?

             Allah var Aleviler tam kardeş! Ağabey tokat attıkça “ incinseler de incinmiyorlar “ bu nedenledir ki ellerinde saz hiç düşmedi ve tokat ın acısını türküleştirmekten başka seçenekleri de yok!

                Bu kardeşlerin varlığı bu ülkede yirmi milyon kadardır ve nedense her darbe gelir bunları mıknatıs gibi bulur ve gidip derdini Hızır Paşa’ya mı anlatsınlar!

FETÖ meselesinde Alevilerin ne gibi dâhil olabilir?

Devrimci, demokrat kesim de öyle!

                Şimdi bunlardan binlerce ihraç var ve hepsini yumurta, simit satmaya zorladınız, çay ocağında iş bulsun diye devreye adam sokmaya kadar!

Yerini kimlerle doldurdunuz?

              Onu da siz söyleyin ve üç ortalamalı matematikçilerle yürüdüğünüz yol, bu ülkenin canına okudu, umurunuzda mı?

Kimse, kimsenin kardeşi değildir, hele ki aynı ülkenin vatandaşıysanız!

Devlet, kardeşliği eşit yurttaşlık algısı ve temsilde adaletle, liyakatle sağlar!

              Sınavlarda derece yapacak, sen “ mülakat “ denilen hak yeme mekanizmasıyla sıradanları toplayıp, yandaşlarına iş bulma kurumu olacaksın!

İşte devletler böyle çöker, bu durumda kardeşlik hikâyeleri de kimseyi kurtarmaz!

Adaleti, hukuku, vatandaşın refahını ve geleceğini doğru bir çizgiye getir, boş ver biz kardeş olmayalım; bu durumda bir kardeşe de gerek yok!

Adaletin olmadığı yerde ikiz kardeş olsan bile hikâyedir ve yeter artık gına geldi!

**************

BU BİR AKIL YİTİMİDİR

 

            Masanın ötesi, berisi aynı malzemeden yapılan çorbadır, sadece kaşıklar farklıdır ve hepimizin odaklandığı bu iki masanın dili de farklı değildir ve işin temeline bakmadan sadece tepedeki fırtınaya kapılmış gidiyoruz!

           Türkiye’nin içine yuvarlandığı devasa sorunları var. Bu sorunlar kendiliğinden ortaya çıkmadı, bunlar var olan ve kimi de üretilen sorunlardır!

            Ülkenin birincil sorunu “ Kürt sorunudur” üstelik elinden kayıp giden bir sorundur ki, sadece içeride değil, dışarıda da gelip karşına çıkıyor!

Neden mi?

             Nedeni gayet basit, sen çözümden kaçtıkça, çözümsüzlük daha da büyüdü ve bu gün uluslararası arenanın gündemine düştü, o arenada sana ne kadar söz hakkı düşer, o da tartışılması gereken ayrı bir konu.

             Bu sorunu kendi elinle dışarıya ittin ve hala bundan bir ders almadan, daha vahimini düşünerek iyice ateşe atlamayı marifet saymak, bu ülkenin geleceğine dinamit koymaktır!

            Bu ülkenin ekonomik sorunları ve şu an raydan çıkan her olumsuzluğun temelinde bu sorun yatıyor!

               Bu sorunu görmeden, dokunmadan ve dahası “ aman ha “ diyerek mesafeyi sürekli açmak, birilerini iktidar yapabilir ama muktedir yapamaz!

Muktedir olmak için cesaret sınırlarını zorlamak gerekiyor!

Peki, bu güne kadar her iki masanın ortaklarından buna dair bir tek söz duydunuz mu?

               Duyduğunuz tek şey son elli yılın değişmez Türk siyaseti ağzıdır ve bu, Kılıçdaroğlunun

Son vaatleriyle tavan yapan bir pembe dünya yalanıdır!

                 Herkes bilir ki bu ülkenin sorunlarının çözümü süregelen ve künyelere yazılmış, tekrarlardan kaçmaktan geçiyor!

             Bunu yapmadığınız sürece, artık savrulan bir ülkeyi ne kısa, ne de uzun vade de kurtarma şansınız yoktur!

İşte bu tehlikeyi görünce çözüm önerileri de yapılıyor!

            Ancak; Türkiye’nin bunda da ciddi sıkıntıları var. Önerinin doğru Ya da yanlışına bakmadan, kimden geldiğine bakmak gibi aşamadığımız bir hastalığımız var!

            Selahattin Demirtaş’ın son çıkışları buna örnektir; içeriği tam dolu mudur, değil midir ayrı bir konu!

             Niyetin iyi ve doğru olduğu tartışılmazdır ve Türkiye’nin düştüğü çıkmazdan sıyrılması için, ölçülmüş, biçilmiş şimdilik kısa bir yol haritasıdır!

Demir taş’ın söylemek istediği şudur; “ başka bir ülke yok ve biz bu ülkede biri birimize mecburuz, sorun içimizde ise, çözecek olan da biziz” diyor!

Ben böyle okudum ve yanlış okumuşsam bile doğru olan budur!

Artık gözlerimizi açma zamanı!

Körebe oynamaktan o kadar sıkıldık ki..!

**************

ÇOK ZOR

 

            Vaziyete baktığınızda artık işin Allah’a kaldığını söyleyecek kadar tüm akli melekelerini yitirmiş bir anlayışla karşı karşıyayız!

              Bir toplumun nasıl sorgu mekanizmalarından koparıldığının en büyük örneği biziz ve bana kalırsa sosyologlar, psikologlar buna ciddi kafa yormalı ve sonuçları tez olarak dünya üniversitelerinde okutulmalıdır!

             Ülke yönetimi tümüyle tek bir aklın insafına bırakılmış, geri kalan seksen beş milyon sadece manzaranın piyonu ve her seferinde masada rakibe yenilerek kalkıyorsun ve yine de en büyük alkışı mağlup olan alıyor; çünkü mağlubiyeti bir tek yenilen biliyor, diğer çoğunluk bundan Zafer sarhoşluğu yaratıyor!

             Hal böyle olunca yenilen güreşe doymuyor ve sürekli kündeye gelen bir aklın sığınacağı manevi kuvvet var, en sonunda o da oldu, tüm bu karmaşanın, insanları açlıkla sınamanın adresini de bize gösterdiler ve topu Allah’a attılar!

Buna inanmadığımızı sanıyorsanız bu ülkede yaşamıyorsunuz!

Çocukken bize “ her şeyin Allahtan geldiğini “ üstüne basa, basa öğretmediler mi?

Şimdi mesele zam ve faiz işi olunca neden kıvırıyorsunuz?

Aynen öyledir ve ben inanıyorum, tüm derdi, belayı sırtımıza Allah yüklüyor!

Mesela Ankaralı Melihin dinozorlarını sahada çürüten de Allah’tır!

Bunların put olduğunu ve peygamberimizin putlarla savaştığını bilmiyor musunuz?

        Şimdi çıkmış Melihe dava açıyorlar; neymiş efendim “ burada çöpe atılan parayla üç yüz adet yurt, on beş bin konut, bilmem kaç okul, hastane yapılırmış !”

Yani utanmazlarsa bu parayla Avrupa’dan bin tane demokrasi alınırdı diyecekler!

Canım benim, sen hala çarkın kırıldığının farkında değilsin!

            Şimdi o dişlilerin arasında ki çeteler, mafya, uyuşturucu baronları ve dahası insanlıktan uzak ne varsa yere döküldü ve başladılar biri birini yemeye!

               İddialar, kasetler, şantajlar, dönen rüşvet iddiaları ve güzel şeyler hariç, aklınıza ne kadar kötülük geliyorsa şimdi hepsi orta yerde ve hepsi etten yere düşen sinek kurtçukları gibi güneşten kaçıp biri birine sokuluyor!

Peki, cesaretin varsa çık ortaya bunları söyle bakalım!

            Söylediğin anda ensene yediğin tokatla çözülen dilin ne söyler biliyor musun? “ Bayrak inmez, vatan bölünmez!”

Ne güzel slogan değil mi?

İşte tam da içinden çıkılmaz bu hali havale edecek en yüce makam vardı!

Müthiş bir çıkış ve işten sıyrılmak için zeka dolu bir çıkış!

Dünden beri sokaklarda ve kahvehane köşelerinde tartışılan konu bu ve günün sonunda “ evet, her şeyi bilen ve yapan Allah’tır...”

Amenna ve saddak...

E.. CANIM

 

             Sorarsın “ durumun nasıl “ diye! Yurdum insanı bu soruya “ çok şükür, gönlümüz zengin “ diyerek yanıt verir ve dünyanın en büyük gönlü zenginleri bizdedir! Yokluk ve yoksulluğu böyle psikolojik bir çalımla bertaraf etmenin başka izahı yoktur! Bu gönlü zengin olmaya bir de “ buz gibi suyumuz var” diye bir ekleme yapmışsa vaziyet tamamdır, efendi kırsalda, bir dağ başı, ya da eteğindedir, kargadan başka kuş tanımadığı için dünyada neyin döndüğünü bilmez ve onun devleti ile tanrısı kutsaldır, sıkıysa laf et!

Böyle bir vatandaşın devleti de nazarlıktır!

             Ülkesinde otuz milyon Kürt, yirmi milyon Alevi Yaşar, ağız açılınca “ Alevi kardeşlerimizle başlar, Kürt kardeşlerimizle “ biter!

             Bu iki yaramaz kardeş, her zaman diğerlerinin gaz alma rampası olmuşlardır; yoksa iç düşman yaratmayan devlet mi olur?

               Bu ülkede benim yaşamıma denk gelen yetmiş sonrası askeri darbelerin tümü bu kesimlere fatura edildi, çünkü diğer çoğunluğa bir izah gerekiyordu, en kolay yol buydu!

            Kürt kardeşler, seçime girdiler, vekil ve belediye başkanı oldular; ancak senin verdiğin ittihatçı ödevin yanlışlığından dolayı demokratik haklarla itiraz ettiler ve üstelik anayasanda “ herkes düşüncesini söyler “ demesine rağmen!

               Tabi sen anayasanı takmayınca, başkalarını nasıl takacaksın, bu çok ayrı bir konu ve bir tek yolsuzluğun, rüşvetin olmadığı tüm HDP’ li belediye başkanlarını görevden almakta kalmadın, hepsini derdest edip içeri attın!

Aynısın vekillerine de yaptın, yapmaya devam ediyorsun!

              Tutuklanmayan ve ceza almayan hiç bir il, ilçe yönetimi kalmadı, hiç birinin kırdığı bir cam, yediği bir rüşvet olmadığı halde!!

             Kürt’lerin söz sahibi olanları ısrarla “ biz bölünmek istemiyoruz, sadece demokratikleşin bu hepimize yeter” diyor ama yok, sen tutturmuşsun günü birlik “ bölücüler” gibi hikâyelerle tutunduğun dalda bir gün fazla yaşamayı kar sanıyorsun!

               Bu işin uzun vadeli bir iş olduğuna aklın ermeyince yapacağın budur ve bu söylem üzerinden beslenip semiren binlerce mafya ve ardıl bozuntuları bu ülkenin kanını emiyor ve ekonomisinin dibe vurmasına sebep oluyor, gel de anlat?

             Allah var Aleviler tam kardeş! Ağabey tokat attıkça “ incinseler de incinmiyorlar “ bu nedenledir ki ellerinde saz hiç düşmedi ve tokat ın acısını türküleştirmekten başka seçenekleri de yok!

                Bu kardeşlerin varlığı bu ülkede yirmi milyon kadardır ve nedense her darbe gelir bunları mıknatıs gibi bulur ve gidip derdini Hızır Paşa’ya mı anlatsınlar!

FETÖ meselesinde Alevilerin ne gibi dâhil olabilir?

Devrimci, demokrat kesim de öyle!

                Şimdi bunlardan binlerce ihraç var ve hepsini yumurta, simit satmaya zorladınız, çay ocağında iş bulsun diye devreye adam sokmaya kadar!

Yerini kimlerle doldurdunuz?

              Onu da siz söyleyin ve üç ortalamalı matematikçilerle yürüdüğünüz yol, bu ülkenin canına okudu, umurunuzda mı?

Kimse, kimsenin kardeşi değildir, hele ki aynı ülkenin vatandaşıysanız!

Devlet, kardeşliği eşit yurttaşlık algısı ve temsilde adaletle, liyakatle sağlar!

              Sınavlarda derece yapacak, sen “ mülakat “ denilen hak yeme mekanizmasıyla sıradanları toplayıp, yandaşlarına iş bulma kurumu olacaksın!

İşte devletler böyle çöker, bu durumda kardeşlik hikâyeleri de kimseyi kurtarmaz!

Adaleti, hukuku, vatandaşın refahını ve geleceğini doğru bir çizgiye getir, boş ver biz kardeş olmayalım; bu durumda bir kardeşe de gerek yok!

Adaletin olmadığı yerde ikiz kardeş olsan bile hikâyedir ve yeter artık gına geldi!

**************

BU BİR AKIL YİTİMİDİR

 

            Masanın ötesi, berisi aynı malzemeden yapılan çorbadır, sadece kaşıklar farklıdır ve hepimizin odaklandığı bu iki masanın dili de farklı değildir ve işin temeline bakmadan sadece tepedeki fırtınaya kapılmış gidiyoruz!

           Türkiye’nin içine yuvarlandığı devasa sorunları var. Bu sorunlar kendiliğinden ortaya çıkmadı, bunlar var olan ve kimi de üretilen sorunlardır!

            Ülkenin birincil sorunu “ Kürt sorunudur” üstelik elinden kayıp giden bir sorundur ki, sadece içeride değil, dışarıda da gelip karşına çıkıyor!

Neden mi?

             Nedeni gayet basit, sen çözümden kaçtıkça, çözümsüzlük daha da büyüdü ve bu gün uluslararası arenanın gündemine düştü, o arenada sana ne kadar söz hakkı düşer, o da tartışılması gereken ayrı bir konu.

             Bu sorunu kendi elinle dışarıya ittin ve hala bundan bir ders almadan, daha vahimini düşünerek iyice ateşe atlamayı marifet saymak, bu ülkenin geleceğine dinamit koymaktır!

            Bu ülkenin ekonomik sorunları ve şu an raydan çıkan her olumsuzluğun temelinde bu sorun yatıyor!

               Bu sorunu görmeden, dokunmadan ve dahası “ aman ha “ diyerek mesafeyi sürekli açmak, birilerini iktidar yapabilir ama muktedir yapamaz!

Muktedir olmak için cesaret sınırlarını zorlamak gerekiyor!

Peki, bu güne kadar her iki masanın ortaklarından buna dair bir tek söz duydunuz mu?

               Duyduğunuz tek şey son elli yılın değişmez Türk siyaseti ağzıdır ve bu, Kılıçdaroğlunun

Son vaatleriyle tavan yapan bir pembe dünya yalanıdır!

                 Herkes bilir ki bu ülkenin sorunlarının çözümü süregelen ve künyelere yazılmış, tekrarlardan kaçmaktan geçiyor!

             Bunu yapmadığınız sürece, artık savrulan bir ülkeyi ne kısa, ne de uzun vade de kurtarma şansınız yoktur!

İşte bu tehlikeyi görünce çözüm önerileri de yapılıyor!

            Ancak; Türkiye’nin bunda da ciddi sıkıntıları var. Önerinin doğru Ya da yanlışına bakmadan, kimden geldiğine bakmak gibi aşamadığımız bir hastalığımız var!

            Selahattin Demirtaş’ın son çıkışları buna örnektir; içeriği tam dolu mudur, değil midir ayrı bir konu!

             Niyetin iyi ve doğru olduğu tartışılmazdır ve Türkiye’nin düştüğü çıkmazdan sıyrılması için, ölçülmüş, biçilmiş şimdilik kısa bir yol haritasıdır!

Demir taş’ın söylemek istediği şudur; “ başka bir ülke yok ve biz bu ülkede biri birimize mecburuz, sorun içimizde ise, çözecek olan da biziz” diyor!

Ben böyle okudum ve yanlış okumuşsam bile doğru olan budur!

Artık gözlerimizi açma zamanı!

Körebe oynamaktan o kadar sıkıldık ki..!

**************

ÇOK ZOR

 

            Vaziyete baktığınızda artık işin Allah’a kaldığını söyleyecek kadar tüm akli melekelerini yitirmiş bir anlayışla karşı karşıyayız!

              Bir toplumun nasıl sorgu mekanizmalarından koparıldığının en büyük örneği biziz ve bana kalırsa sosyologlar, psikologlar buna ciddi kafa yormalı ve sonuçları tez olarak dünya üniversitelerinde okutulmalıdır!

             Ülke yönetimi tümüyle tek bir aklın insafına bırakılmış, geri kalan seksen beş milyon sadece manzaranın piyonu ve her seferinde masada rakibe yenilerek kalkıyorsun ve yine de en büyük alkışı mağlup olan alıyor; çünkü mağlubiyeti bir tek yenilen biliyor, diğer çoğunluk bundan Zafer sarhoşluğu yaratıyor!

             Hal böyle olunca yenilen güreşe doymuyor ve sürekli kündeye gelen bir aklın sığınacağı manevi kuvvet var, en sonunda o da oldu, tüm bu karmaşanın, insanları açlıkla sınamanın adresini de bize gösterdiler ve topu Allah’a attılar!

Buna inanmadığımızı sanıyorsanız bu ülkede yaşamıyorsunuz!

Çocukken bize “ her şeyin Allahtan geldiğini “ üstüne basa, basa öğretmediler mi?

Şimdi mesele zam ve faiz işi olunca neden kıvırıyorsunuz?

Aynen öyledir ve ben inanıyorum, tüm derdi, belayı sırtımıza Allah yüklüyor!

Mesela Ankaralı Melihin dinozorlarını sahada çürüten de Allah’tır!

Bunların put olduğunu ve peygamberimizin putlarla savaştığını bilmiyor musunuz?

        Şimdi çıkmış Melihe dava açıyorlar; neymiş efendim “ burada çöpe atılan parayla üç yüz adet yurt, on beş bin konut, bilmem kaç okul, hastane yapılırmış !”

Yani utanmazlarsa bu parayla Avrupa’dan bin tane demokrasi alınırdı diyecekler!

Canım benim, sen hala çarkın kırıldığının farkında değilsin!

            Şimdi o dişlilerin arasında ki çeteler, mafya, uyuşturucu baronları ve dahası insanlıktan uzak ne varsa yere döküldü ve başladılar biri birini yemeye!

               İddialar, kasetler, şantajlar, dönen rüşvet iddiaları ve güzel şeyler hariç, aklınıza ne kadar kötülük geliyorsa şimdi hepsi orta yerde ve hepsi etten yere düşen sinek kurtçukları gibi güneşten kaçıp biri birine sokuluyor!

Peki, cesaretin varsa çık ortaya bunları söyle bakalım!

            Söylediğin anda ensene yediğin tokatla çözülen dilin ne söyler biliyor musun? “ Bayrak inmez, vatan bölünmez!”

Ne güzel slogan değil mi?

İşte tam da içinden çıkılmaz bu hali havale edecek en yüce makam vardı!

Müthiş bir çıkış ve işten sıyrılmak için zeka dolu bir çıkış!

Dünden beri sokaklarda ve kahvehane köşelerinde tartışılan konu bu ve günün sonunda “ evet, her şeyi bilen ve yapan Allah’tır...”

Amenna ve saddak...

E.. CANIM

 

             Sorarsın “ durumun nasıl “ diye! Yurdum insanı bu soruya “ çok şükür, gönlümüz zengin “ diyerek yanıt verir ve dünyanın en büyük gönlü zenginleri bizdedir! Yokluk ve yoksulluğu böyle psikolojik bir çalımla bertaraf etmenin başka izahı yoktur! Bu gönlü zengin olmaya bir de “ buz gibi suyumuz var” diye bir ekleme yapmışsa vaziyet tamamdır, efendi kırsalda, bir dağ başı, ya da eteğindedir, kargadan başka kuş tanımadığı için dünyada neyin döndüğünü bilmez ve onun devleti ile tanrısı kutsaldır, sıkıysa laf et!

Böyle bir vatandaşın devleti de nazarlıktır!

             Ülkesinde otuz milyon Kürt, yirmi milyon Alevi Yaşar, ağız açılınca “ Alevi kardeşlerimizle başlar, Kürt kardeşlerimizle “ biter!

             Bu iki yaramaz kardeş, her zaman diğerlerinin gaz alma rampası olmuşlardır; yoksa iç düşman yaratmayan devlet mi olur?

               Bu ülkede benim yaşamıma denk gelen yetmiş sonrası askeri darbelerin tümü bu kesimlere fatura edildi, çünkü diğer çoğunluğa bir izah gerekiyordu, en kolay yol buydu!

            Kürt kardeşler, seçime girdiler, vekil ve belediye başkanı oldular; ancak senin verdiğin ittihatçı ödevin yanlışlığından dolayı demokratik haklarla itiraz ettiler ve üstelik anayasanda “ herkes düşüncesini söyler “ demesine rağmen!

               Tabi sen anayasanı takmayınca, başkalarını nasıl takacaksın, bu çok ayrı bir konu ve bir tek yolsuzluğun, rüşvetin olmadığı tüm HDP’ li belediye başkanlarını görevden almakta kalmadın, hepsini derdest edip içeri attın!

Aynısın vekillerine de yaptın, yapmaya devam ediyorsun!

              Tutuklanmayan ve ceza almayan hiç bir il, ilçe yönetimi kalmadı, hiç birinin kırdığı bir cam, yediği bir rüşvet olmadığı halde!!

             Kürt’lerin söz sahibi olanları ısrarla “ biz bölünmek istemiyoruz, sadece demokratikleşin bu hepimize yeter” diyor ama yok, sen tutturmuşsun günü birlik “ bölücüler” gibi hikâyelerle tutunduğun dalda bir gün fazla yaşamayı kar sanıyorsun!

               Bu işin uzun vadeli bir iş olduğuna aklın ermeyince yapacağın budur ve bu söylem üzerinden beslenip semiren binlerce mafya ve ardıl bozuntuları bu ülkenin kanını emiyor ve ekonomisinin dibe vurmasına sebep oluyor, gel de anlat?

             Allah var Aleviler tam kardeş! Ağabey tokat attıkça “ incinseler de incinmiyorlar “ bu nedenledir ki ellerinde saz hiç düşmedi ve tokat ın acısını türküleştirmekten başka seçenekleri de yok!

                Bu kardeşlerin varlığı bu ülkede yirmi milyon kadardır ve nedense her darbe gelir bunları mıknatıs gibi bulur ve gidip derdini Hızır Paşa’ya mı anlatsınlar!

FETÖ meselesinde Alevilerin ne gibi dâhil olabilir?

Devrimci, demokrat kesim de öyle!

                Şimdi bunlardan binlerce ihraç var ve hepsini yumurta, simit satmaya zorladınız, çay ocağında iş bulsun diye devreye adam sokmaya kadar!

Yerini kimlerle doldurdunuz?

              Onu da siz söyleyin ve üç ortalamalı matematikçilerle yürüdüğünüz yol, bu ülkenin canına okudu, umurunuzda mı?

Kimse, kimsenin kardeşi değildir, hele ki aynı ülkenin vatandaşıysanız!

Devlet, kardeşliği eşit yurttaşlık algısı ve temsilde adaletle, liyakatle sağlar!

              Sınavlarda derece yapacak, sen “ mülakat “ denilen hak yeme mekanizmasıyla sıradanları toplayıp, yandaşlarına iş bulma kurumu olacaksın!

İşte devletler böyle çöker, bu durumda kardeşlik hikâyeleri de kimseyi kurtarmaz!

Adaleti, hukuku, vatandaşın refahını ve geleceğini doğru bir çizgiye getir, boş ver biz kardeş olmayalım; bu durumda bir kardeşe de gerek yok!

Adaletin olmadığı yerde ikiz kardeş olsan bile hikâyedir ve yeter artık gına geldi!

**************

BU BİR AKIL YİTİMİDİR

 

            Masanın ötesi, berisi aynı malzemeden yapılan çorbadır, sadece kaşıklar farklıdır ve hepimizin odaklandığı bu iki masanın dili de farklı değildir ve işin temeline bakmadan sadece tepedeki fırtınaya kapılmış gidiyoruz!

           Türkiye’nin içine yuvarlandığı devasa sorunları var. Bu sorunlar kendiliğinden ortaya çıkmadı, bunlar var olan ve kimi de üretilen sorunlardır!

            Ülkenin birincil sorunu “ Kürt sorunudur” üstelik elinden kayıp giden bir sorundur ki, sadece içeride değil, dışarıda da gelip karşına çıkıyor!

Neden mi?

             Nedeni gayet basit, sen çözümden kaçtıkça, çözümsüzlük daha da büyüdü ve bu gün uluslararası arenanın gündemine düştü, o arenada sana ne kadar söz hakkı düşer, o da tartışılması gereken ayrı bir konu.

             Bu sorunu kendi elinle dışarıya ittin ve hala bundan bir ders almadan, daha vahimini düşünerek iyice ateşe atlamayı marifet saymak, bu ülkenin geleceğine dinamit koymaktır!

            Bu ülkenin ekonomik sorunları ve şu an raydan çıkan her olumsuzluğun temelinde bu sorun yatıyor!

               Bu sorunu görmeden, dokunmadan ve dahası “ aman ha “ diyerek mesafeyi sürekli açmak, birilerini iktidar yapabilir ama muktedir yapamaz!

Muktedir olmak için cesaret sınırlarını zorlamak gerekiyor!

Peki, bu güne kadar her iki masanın ortaklarından buna dair bir tek söz duydunuz mu?

               Duyduğunuz tek şey son elli yılın değişmez Türk siyaseti ağzıdır ve bu, Kılıçdaroğlunun

Son vaatleriyle tavan yapan bir pembe dünya yalanıdır!

                 Herkes bilir ki bu ülkenin sorunlarının çözümü süregelen ve künyelere yazılmış, tekrarlardan kaçmaktan geçiyor!

             Bunu yapmadığınız sürece, artık savrulan bir ülkeyi ne kısa, ne de uzun vade de kurtarma şansınız yoktur!

İşte bu tehlikeyi görünce çözüm önerileri de yapılıyor!

            Ancak; Türkiye’nin bunda da ciddi sıkıntıları var. Önerinin doğru Ya da yanlışına bakmadan, kimden geldiğine bakmak gibi aşamadığımız bir hastalığımız var!

            Selahattin Demirtaş’ın son çıkışları buna örnektir; içeriği tam dolu mudur, değil midir ayrı bir konu!

             Niyetin iyi ve doğru olduğu tartışılmazdır ve Türkiye’nin düştüğü çıkmazdan sıyrılması için, ölçülmüş, biçilmiş şimdilik kısa bir yol haritasıdır!

Demir taş’ın söylemek istediği şudur; “ başka bir ülke yok ve biz bu ülkede biri birimize mecburuz, sorun içimizde ise, çözecek olan da biziz” diyor!

Ben böyle okudum ve yanlış okumuşsam bile doğru olan budur!

Artık gözlerimizi açma zamanı!

Körebe oynamaktan o kadar sıkıldık ki..!

**************

ÇOK ZOR

 

            Vaziyete baktığınızda artık işin Allah’a kaldığını söyleyecek kadar tüm akli melekelerini yitirmiş bir anlayışla karşı karşıyayız!

              Bir toplumun nasıl sorgu mekanizmalarından koparıldığının en büyük örneği biziz ve bana kalırsa sosyologlar, psikologlar buna ciddi kafa yormalı ve sonuçları tez olarak dünya üniversitelerinde okutulmalıdır!

             Ülke yönetimi tümüyle tek bir aklın insafına bırakılmış, geri kalan seksen beş milyon sadece manzaranın piyonu ve her seferinde masada rakibe yenilerek kalkıyorsun ve yine de en büyük alkışı mağlup olan alıyor; çünkü mağlubiyeti bir tek yenilen biliyor, diğer çoğunluk bundan Zafer sarhoşluğu yaratıyor!

             Hal böyle olunca yenilen güreşe doymuyor ve sürekli kündeye gelen bir aklın sığınacağı manevi kuvvet var, en sonunda o da oldu, tüm bu karmaşanın, insanları açlıkla sınamanın adresini de bize gösterdiler ve topu Allah’a attılar!

Buna inanmadığımızı sanıyorsanız bu ülkede yaşamıyorsunuz!

Çocukken bize “ her şeyin Allahtan geldiğini “ üstüne basa, basa öğretmediler mi?

Şimdi mesele zam ve faiz işi olunca neden kıvırıyorsunuz?

Aynen öyledir ve ben inanıyorum, tüm derdi, belayı sırtımıza Allah yüklüyor!

Mesela Ankaralı Melihin dinozorlarını sahada çürüten de Allah’tır!

Bunların put olduğunu ve peygamberimizin putlarla savaştığını bilmiyor musunuz?

        Şimdi çıkmış Melihe dava açıyorlar; neymiş efendim “ burada çöpe atılan parayla üç yüz adet yurt, on beş bin konut, bilmem kaç okul, hastane yapılırmış !”

Yani utanmazlarsa bu parayla Avrupa’dan bin tane demokrasi alınırdı diyecekler!

Canım benim, sen hala çarkın kırıldığının farkında değilsin!

            Şimdi o dişlilerin arasında ki çeteler, mafya, uyuşturucu baronları ve dahası insanlıktan uzak ne varsa yere döküldü ve başladılar biri birini yemeye!

               İddialar, kasetler, şantajlar, dönen rüşvet iddiaları ve güzel şeyler hariç, aklınıza ne kadar kötülük geliyorsa şimdi hepsi orta yerde ve hepsi etten yere düşen sinek kurtçukları gibi güneşten kaçıp biri birine sokuluyor!

Peki, cesaretin varsa çık ortaya bunları söyle bakalım!

            Söylediğin anda ensene yediğin tokatla çözülen dilin ne söyler biliyor musun? “ Bayrak inmez, vatan bölünmez!”

Ne güzel slogan değil mi?

İşte tam da içinden çıkılmaz bu hali havale edecek en yüce makam vardı!

Müthiş bir çıkış ve işten sıyrılmak için zeka dolu bir çıkış!

Dünden beri sokaklarda ve kahvehane köşelerinde tartışılan konu bu ve günün sonunda “ evet, her şeyi bilen ve yapan Allah’tır...”

Amenna ve saddak...

E.. CANIM

 

             Sorarsın “ durumun nasıl “ diye! Yurdum insanı bu soruya “ çok şükür, gönlümüz zengin “ diyerek yanıt verir ve dünyanın en büyük gönlü zenginleri bizdedir! Yokluk ve yoksulluğu böyle psikolojik bir çalımla bertaraf etmenin başka izahı yoktur! Bu gönlü zengin olmaya bir de “ buz gibi suyumuz var” diye bir ekleme yapmışsa vaziyet tamamdır, efendi kırsalda, bir dağ başı, ya da eteğindedir, kargadan başka kuş tanımadığı için dünyada neyin döndüğünü bilmez ve onun devleti ile tanrısı kutsaldır, sıkıysa laf et!

Böyle bir vatandaşın devleti de nazarlıktır!

             Ülkesinde otuz milyon Kürt, yirmi milyon Alevi Yaşar, ağız açılınca “ Alevi kardeşlerimizle başlar, Kürt kardeşlerimizle “ biter!

             Bu iki yaramaz kardeş, her zaman diğerlerinin gaz alma rampası olmuşlardır; yoksa iç düşman yaratmayan devlet mi olur?

               Bu ülkede benim yaşamıma denk gelen yetmiş sonrası askeri darbelerin tümü bu kesimlere fatura edildi, çünkü diğer çoğunluğa bir izah gerekiyordu, en kolay yol buydu!

            Kürt kardeşler, seçime girdiler, vekil ve belediye başkanı oldular; ancak senin verdiğin ittihatçı ödevin yanlışlığından dolayı demokratik haklarla itiraz ettiler ve üstelik anayasanda “ herkes düşüncesini söyler “ demesine rağmen!

               Tabi sen anayasanı takmayınca, başkalarını nasıl takacaksın, bu çok ayrı bir konu ve bir tek yolsuzluğun, rüşvetin olmadığı tüm HDP’ li belediye başkanlarını görevden almakta kalmadın, hepsini derdest edip içeri attın!

Aynısın vekillerine de yaptın, yapmaya devam ediyorsun!

              Tutuklanmayan ve ceza almayan hiç bir il, ilçe yönetimi kalmadı, hiç birinin kırdığı bir cam, yediği bir rüşvet olmadığı halde!!

             Kürt’lerin söz sahibi olanları ısrarla “ biz bölünmek istemiyoruz, sadece demokratikleşin bu hepimize yeter” diyor ama yok, sen tutturmuşsun günü birlik “ bölücüler” gibi hikâyelerle tutunduğun dalda bir gün fazla yaşamayı kar sanıyorsun!

               Bu işin uzun vadeli bir iş olduğuna aklın ermeyince yapacağın budur ve bu söylem üzerinden beslenip semiren binlerce mafya ve ardıl bozuntuları bu ülkenin kanını emiyor ve ekonomisinin dibe vurmasına sebep oluyor, gel de anlat?

             Allah var Aleviler tam kardeş! Ağabey tokat attıkça “ incinseler de incinmiyorlar “ bu nedenledir ki ellerinde saz hiç düşmedi ve tokat ın acısını türküleştirmekten başka seçenekleri de yok!

                Bu kardeşlerin varlığı bu ülkede yirmi milyon kadardır ve nedense her darbe gelir bunları mıknatıs gibi bulur ve gidip derdini Hızır Paşa’ya mı anlatsınlar!

FETÖ meselesinde Alevilerin ne gibi dâhil olabilir?

Devrimci, demokrat kesim de öyle!

                Şimdi bunlardan binlerce ihraç var ve hepsini yumurta, simit satmaya zorladınız, çay ocağında iş bulsun diye devreye adam sokmaya kadar!

Yerini kimlerle doldurdunuz?

              Onu da siz söyleyin ve üç ortalamalı matematikçilerle yürüdüğünüz yol, bu ülkenin canına okudu, umurunuzda mı?

Kimse, kimsenin kardeşi değildir, hele ki aynı ülkenin vatandaşıysanız!

Devlet, kardeşliği eşit yurttaşlık algısı ve temsilde adaletle, liyakatle sağlar!

              Sınavlarda derece yapacak, sen “ mülakat “ denilen hak yeme mekanizmasıyla sıradanları toplayıp, yandaşlarına iş bulma kurumu olacaksın!

İşte devletler böyle çöker, bu durumda kardeşlik hikâyeleri de kimseyi kurtarmaz!

Adaleti, hukuku, vatandaşın refahını ve geleceğini doğru bir çizgiye getir, boş ver biz kardeş olmayalım; bu durumda bir kardeşe de gerek yok!

Adaletin olmadığı yerde ikiz kardeş olsan bile hikâyedir ve yeter artık gına geldi!

**************

BU BİR AKIL YİTİMİDİR

 

            Masanın ötesi, berisi aynı malzemeden yapılan çorbadır, sadece kaşıklar farklıdır ve hepimizin odaklandığı bu iki masanın dili de farklı değildir ve işin temeline bakmadan sadece tepedeki fırtınaya kapılmış gidiyoruz!

           Türkiye’nin içine yuvarlandığı devasa sorunları var. Bu sorunlar kendiliğinden ortaya çıkmadı, bunlar var olan ve kimi de üretilen sorunlardır!

            Ülkenin birincil sorunu “ Kürt sorunudur” üstelik elinden kayıp giden bir sorundur ki, sadece içeride değil, dışarıda da gelip karşına çıkıyor!

Neden mi?

             Nedeni gayet basit, sen çözümden kaçtıkça, çözümsüzlük daha da büyüdü ve bu gün uluslararası arenanın gündemine düştü, o arenada sana ne kadar söz hakkı düşer, o da tartışılması gereken ayrı bir konu.

             Bu sorunu kendi elinle dışarıya ittin ve hala bundan bir ders almadan, daha vahimini düşünerek iyice ateşe atlamayı marifet saymak, bu ülkenin geleceğine dinamit koymaktır!

            Bu ülkenin ekonomik sorunları ve şu an raydan çıkan her olumsuzluğun temelinde bu sorun yatıyor!

               Bu sorunu görmeden, dokunmadan ve dahası “ aman ha “ diyerek mesafeyi sürekli açmak, birilerini iktidar yapabilir ama muktedir yapamaz!

Muktedir olmak için cesaret sınırlarını zorlamak gerekiyor!

Peki, bu güne kadar her iki masanın ortaklarından buna dair bir tek söz duydunuz mu?

               Duyduğunuz tek şey son elli yılın değişmez Türk siyaseti ağzıdır ve bu, Kılıçdaroğlunun

Son vaatleriyle tavan yapan bir pembe dünya yalanıdır!

                 Herkes bilir ki bu ülkenin sorunlarının çözümü süregelen ve künyelere yazılmış, tekrarlardan kaçmaktan geçiyor!

             Bunu yapmadığınız sürece, artık savrulan bir ülkeyi ne kısa, ne de uzun vade de kurtarma şansınız yoktur!

İşte bu tehlikeyi görünce çözüm önerileri de yapılıyor!

            Ancak; Türkiye’nin bunda da ciddi sıkıntıları var. Önerinin doğru Ya da yanlışına bakmadan, kimden geldiğine bakmak gibi aşamadığımız bir hastalığımız var!

            Selahattin Demirtaş’ın son çıkışları buna örnektir; içeriği tam dolu mudur, değil midir ayrı bir konu!

             Niyetin iyi ve doğru olduğu tartışılmazdır ve Türkiye’nin düştüğü çıkmazdan sıyrılması için, ölçülmüş, biçilmiş şimdilik kısa bir yol haritasıdır!

Demir taş’ın söylemek istediği şudur; “ başka bir ülke yok ve biz bu ülkede biri birimize mecburuz, sorun içimizde ise, çözecek olan da biziz” diyor!

Ben böyle okudum ve yanlış okumuşsam bile doğru olan budur!

Artık gözlerimizi açma zamanı!

Körebe oynamaktan o kadar sıkıldık ki..!

**************

ÇOK ZOR

 

            Vaziyete baktığınızda artık işin Allah’a kaldığını söyleyecek kadar tüm akli melekelerini yitirmiş bir anlayışla karşı karşıyayız!

              Bir toplumun nasıl sorgu mekanizmalarından koparıldığının en büyük örneği biziz ve bana kalırsa sosyologlar, psikologlar buna ciddi kafa yormalı ve sonuçları tez olarak dünya üniversitelerinde okutulmalıdır!

             Ülke yönetimi tümüyle tek bir aklın insafına bırakılmış, geri kalan seksen beş milyon sadece manzaranın piyonu ve her seferinde masada rakibe yenilerek kalkıyorsun ve yine de en büyük alkışı mağlup olan alıyor; çünkü mağlubiyeti bir tek yenilen biliyor, diğer çoğunluk bundan Zafer sarhoşluğu yaratıyor!

             Hal böyle olunca yenilen güreşe doymuyor ve sürekli kündeye gelen bir aklın sığınacağı manevi kuvvet var, en sonunda o da oldu, tüm bu karmaşanın, insanları açlıkla sınamanın adresini de bize gösterdiler ve topu Allah’a attılar!

Buna inanmadığımızı sanıyorsanız bu ülkede yaşamıyorsunuz!

Çocukken bize “ her şeyin Allahtan geldiğini “ üstüne basa, basa öğretmediler mi?

Şimdi mesele zam ve faiz işi olunca neden kıvırıyorsunuz?

Aynen öyledir ve ben inanıyorum, tüm derdi, belayı sırtımıza Allah yüklüyor!

Mesela Ankaralı Melihin dinozorlarını sahada çürüten de Allah’tır!

Bunların put olduğunu ve peygamberimizin putlarla savaştığını bilmiyor musunuz?

        Şimdi çıkmış Melihe dava açıyorlar; neymiş efendim “ burada çöpe atılan parayla üç yüz adet yurt, on beş bin konut, bilmem kaç okul, hastane yapılırmış !”

Yani utanmazlarsa bu parayla Avrupa’dan bin tane demokrasi alınırdı diyecekler!

Canım benim, sen hala çarkın kırıldığının farkında değilsin!

            Şimdi o dişlilerin arasında ki çeteler, mafya, uyuşturucu baronları ve dahası insanlıktan uzak ne varsa yere döküldü ve başladılar biri birini yemeye!

               İddialar, kasetler, şantajlar, dönen rüşvet iddiaları ve güzel şeyler hariç, aklınıza ne kadar kötülük geliyorsa şimdi hepsi orta yerde ve hepsi etten yere düşen sinek kurtçukları gibi güneşten kaçıp biri birine sokuluyor!

Peki, cesaretin varsa çık ortaya bunları söyle bakalım!

            Söylediğin anda ensene yediğin tokatla çözülen dilin ne söyler biliyor musun? “ Bayrak inmez, vatan bölünmez!”

Ne güzel slogan değil mi?

İşte tam da içinden çıkılmaz bu hali havale edecek en yüce makam vardı!

Müthiş bir çıkış ve işten sıyrılmak için zeka dolu bir çıkış!

Dünden beri sokaklarda ve kahvehane köşelerinde tartışılan konu bu ve günün sonunda “ evet, her şeyi bilen ve yapan Allah’tır...”

Amenna ve saddak...

E.. CANIM

 

             Sorarsın “ durumun nasıl “ diye! Yurdum insanı bu soruya “ çok şükür, gönlümüz zengin “ diyerek yanıt verir ve dünyanın en büyük gönlü zenginleri bizdedir! Yokluk ve yoksulluğu böyle psikolojik bir çalımla bertaraf etmenin başka izahı yoktur! Bu gönlü zengin olmaya bir de “ buz gibi suyumuz var” diye bir ekleme yapmışsa vaziyet tamamdır, efendi kırsalda, bir dağ başı, ya da eteğindedir, kargadan başka kuş tanımadığı için dünyada neyin döndüğünü bilmez ve onun devleti ile tanrısı kutsaldır, sıkıysa laf et!

Böyle bir vatandaşın devleti de nazarlıktır!

             Ülkesinde otuz milyon Kürt, yirmi milyon Alevi Yaşar, ağız açılınca “ Alevi kardeşlerimizle başlar, Kürt kardeşlerimizle “ biter!

             Bu iki yaramaz kardeş, her zaman diğerlerinin gaz alma rampası olmuşlardır; yoksa iç düşman yaratmayan devlet mi olur?

               Bu ülkede benim yaşamıma denk gelen yetmiş sonrası askeri darbelerin tümü bu kesimlere fatura edildi, çünkü diğer çoğunluğa bir izah gerekiyordu, en kolay yol buydu!

            Kürt kardeşler, seçime girdiler, vekil ve belediye başkanı oldular; ancak senin verdiğin ittihatçı ödevin yanlışlığından dolayı demokratik haklarla itiraz ettiler ve üstelik anayasanda “ herkes düşüncesini söyler “ demesine rağmen!

               Tabi sen anayasanı takmayınca, başkalarını nasıl takacaksın, bu çok ayrı bir konu ve bir tek yolsuzluğun, rüşvetin olmadığı tüm HDP’ li belediye başkanlarını görevden almakta kalmadın, hepsini derdest edip içeri attın!

Aynısın vekillerine de yaptın, yapmaya devam ediyorsun!

              Tutuklanmayan ve ceza almayan hiç bir il, ilçe yönetimi kalmadı, hiç birinin kırdığı bir cam, yediği bir rüşvet olmadığı halde!!

             Kürt’lerin söz sahibi olanları ısrarla “ biz bölünmek istemiyoruz, sadece demokratikleşin bu hepimize yeter” diyor ama yok, sen tutturmuşsun günü birlik “ bölücüler” gibi hikâyelerle tutunduğun dalda bir gün fazla yaşamayı kar sanıyorsun!

               Bu işin uzun vadeli bir iş olduğuna aklın ermeyince yapacağın budur ve bu söylem üzerinden beslenip semiren binlerce mafya ve ardıl bozuntuları bu ülkenin kanını emiyor ve ekonomisinin dibe vurmasına sebep oluyor, gel de anlat?

             Allah var Aleviler tam kardeş! Ağabey tokat attıkça “ incinseler de incinmiyorlar “ bu nedenledir ki ellerinde saz hiç düşmedi ve tokat ın acısını türküleştirmekten başka seçenekleri de yok!

                Bu kardeşlerin varlığı bu ülkede yirmi milyon kadardır ve nedense her darbe gelir bunları mıknatıs gibi bulur ve gidip derdini Hızır Paşa’ya mı anlatsınlar!

FETÖ meselesinde Alevilerin ne gibi dâhil olabilir?

Devrimci, demokrat kesim de öyle!

                Şimdi bunlardan binlerce ihraç var ve hepsini yumurta, simit satmaya zorladınız, çay ocağında iş bulsun diye devreye adam sokmaya kadar!

Yerini kimlerle doldurdunuz?

              Onu da siz söyleyin ve üç ortalamalı matematikçilerle yürüdüğünüz yol, bu ülkenin canına okudu, umurunuzda mı?

Kimse, kimsenin kardeşi değildir, hele ki aynı ülkenin vatandaşıysanız!

Devlet, kardeşliği eşit yurttaşlık algısı ve temsilde adaletle, liyakatle sağlar!

              Sınavlarda derece yapacak, sen “ mülakat “ denilen hak yeme mekanizmasıyla sıradanları toplayıp, yandaşlarına iş bulma kurumu olacaksın!

İşte devletler böyle çöker, bu durumda kardeşlik hikâyeleri de kimseyi kurtarmaz!

Adaleti, hukuku, vatandaşın refahını ve geleceğini doğru bir çizgiye getir, boş ver biz kardeş olmayalım; bu durumda bir kardeşe de gerek yok!

Adaletin olmadığı yerde ikiz kardeş olsan bile hikâyedir ve yeter artık gına geldi!

**************

BU BİR AKIL YİTİMİDİR

 

            Masanın ötesi, berisi aynı malzemeden yapılan çorbadır, sadece kaşıklar farklıdır ve hepimizin odaklandığı bu iki masanın dili de farklı değildir ve işin temeline bakmadan sadece tepedeki fırtınaya kapılmış gidiyoruz!

           Türkiye’nin içine yuvarlandığı devasa sorunları var. Bu sorunlar kendiliğinden ortaya çıkmadı, bunlar var olan ve kimi de üretilen sorunlardır!

            Ülkenin birincil sorunu “ Kürt sorunudur” üstelik elinden kayıp giden bir sorundur ki, sadece içeride değil, dışarıda da gelip karşına çıkıyor!

Neden mi?

             Nedeni gayet basit, sen çözümden kaçtıkça, çözümsüzlük daha da büyüdü ve bu gün uluslararası arenanın gündemine düştü, o arenada sana ne kadar söz hakkı düşer, o da tartışılması gereken ayrı bir konu.

             Bu sorunu kendi elinle dışarıya ittin ve hala bundan bir ders almadan, daha vahimini düşünerek iyice ateşe atlamayı marifet saymak, bu ülkenin geleceğine dinamit koymaktır!

            Bu ülkenin ekonomik sorunları ve şu an raydan çıkan her olumsuzluğun temelinde bu sorun yatıyor!

               Bu sorunu görmeden, dokunmadan ve dahası “ aman ha “ diyerek mesafeyi sürekli açmak, birilerini iktidar yapabilir ama muktedir yapamaz!

Muktedir olmak için cesaret sınırlarını zorlamak gerekiyor!

Peki, bu güne kadar her iki masanın ortaklarından buna dair bir tek söz duydunuz mu?

               Duyduğunuz tek şey son elli yılın değişmez Türk siyaseti ağzıdır ve bu, Kılıçdaroğlunun

Son vaatleriyle tavan yapan bir pembe dünya yalanıdır!

                 Herkes bilir ki bu ülkenin sorunlarının çözümü süregelen ve künyelere yazılmış, tekrarlardan kaçmaktan geçiyor!

             Bunu yapmadığınız sürece, artık savrulan bir ülkeyi ne kısa, ne de uzun vade de kurtarma şansınız yoktur!

İşte bu tehlikeyi görünce çözüm önerileri de yapılıyor!

            Ancak; Türkiye’nin bunda da ciddi sıkıntıları var. Önerinin doğru Ya da yanlışına bakmadan, kimden geldiğine bakmak gibi aşamadığımız bir hastalığımız var!

            Selahattin Demirtaş’ın son çıkışları buna örnektir; içeriği tam dolu mudur, değil midir ayrı bir konu!

             Niyetin iyi ve doğru olduğu tartışılmazdır ve Türkiye’nin düştüğü çıkmazdan sıyrılması için, ölçülmüş, biçilmiş şimdilik kısa bir yol haritasıdır!

Demir taş’ın söylemek istediği şudur; “ başka bir ülke yok ve biz bu ülkede biri birimize mecburuz, sorun içimizde ise, çözecek olan da biziz” diyor!

Ben böyle okudum ve yanlış okumuşsam bile doğru olan budur!

Artık gözlerimizi açma zamanı!

Körebe oynamaktan o kadar sıkıldık ki..!

**************

ÇOK ZOR

 

            Vaziyete baktığınızda artık işin Allah’a kaldığını söyleyecek kadar tüm akli melekelerini yitirmiş bir anlayışla karşı karşıyayız!

              Bir toplumun nasıl sorgu mekanizmalarından koparıldığının en büyük örneği biziz ve bana kalırsa sosyologlar, psikologlar buna ciddi kafa yormalı ve sonuçları tez olarak dünya üniversitelerinde okutulmalıdır!

             Ülke yönetimi tümüyle tek bir aklın insafına bırakılmış, geri kalan seksen beş milyon sadece manzaranın piyonu ve her seferinde masada rakibe yenilerek kalkıyorsun ve yine de en büyük alkışı mağlup olan alıyor; çünkü mağlubiyeti bir tek yenilen biliyor, diğer çoğunluk bundan Zafer sarhoşluğu yaratıyor!

             Hal böyle olunca yenilen güreşe doymuyor ve sürekli kündeye gelen bir aklın sığınacağı manevi kuvvet var, en sonunda o da oldu, tüm bu karmaşanın, insanları açlıkla sınamanın adresini de bize gösterdiler ve topu Allah’a attılar!

Buna inanmadığımızı sanıyorsanız bu ülkede yaşamıyorsunuz!

Çocukken bize “ her şeyin Allahtan geldiğini “ üstüne basa, basa öğretmediler mi?

Şimdi mesele zam ve faiz işi olunca neden kıvırıyorsunuz?

Aynen öyledir ve ben inanıyorum, tüm derdi, belayı sırtımıza Allah yüklüyor!

Mesela Ankaralı Melihin dinozorlarını sahada çürüten de Allah’tır!

Bunların put olduğunu ve peygamberimizin putlarla savaştığını bilmiyor musunuz?

        Şimdi çıkmış Melihe dava açıyorlar; neymiş efendim “ burada çöpe atılan parayla üç yüz adet yurt, on beş bin konut, bilmem kaç okul, hastane yapılırmış !”

Yani utanmazlarsa bu parayla Avrupa’dan bin tane demokrasi alınırdı diyecekler!

Canım benim, sen hala çarkın kırıldığının farkında değilsin!

            Şimdi o dişlilerin arasında ki çeteler, mafya, uyuşturucu baronları ve dahası insanlıktan uzak ne varsa yere döküldü ve başladılar biri birini yemeye!

               İddialar, kasetler, şantajlar, dönen rüşvet iddiaları ve güzel şeyler hariç, aklınıza ne kadar kötülük geliyorsa şimdi hepsi orta yerde ve hepsi etten yere düşen sinek kurtçukları gibi güneşten kaçıp biri birine sokuluyor!

Peki, cesaretin varsa çık ortaya bunları söyle bakalım!

            Söylediğin anda ensene yediğin tokatla çözülen dilin ne söyler biliyor musun? “ Bayrak inmez, vatan bölünmez!”

Ne güzel slogan değil mi?

İşte tam da içinden çıkılmaz bu hali havale edecek en yüce makam vardı!

Müthiş bir çıkış ve işten sıyrılmak için zeka dolu bir çıkış!

Dünden beri sokaklarda ve kahvehane köşelerinde tartışılan konu bu ve günün sonunda “ evet, her şeyi bilen ve yapan Allah’tır...”

Amenna ve saddak...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.