ALTIN
 2.439,70
DOLAR
 32,4504
STERLİN
40,7959
EURO
 34,8290

 

 

             Bizimki “ helalleşeceğim “ diyerek ülke turuna çıkmış ve hala kiminle, ne ile helalleşeceğini bile söyleyemiyor ama kafaya koymuş helalleşecek!

İdam etmek bir devlet cinayetidir ve intikam almaktır!

             Devlet, varsa bir suç adil yargılar sonuçları ceza olarak muhatabına verilir ve o da cezasını çeker!

            Tabi biz de uydurulmuş, iliştirilmiş suçlardan yatan binlerce insan var, o da ayrı bir devlet tanımı ki sadece bize has!

             Şeyh Sait ve Seyit Rıza idam edildi ve onlarla idam edilenler dâhil hiç birinin mezarı yok; taze cumhuriyet asmış, ailelerine cenazesini vermemiş, şimdi üzerinden yüz yıl geçmiş hala yoklar!

              Benzeri Saidi Nursi için de geçerli ve mezarından çıkarılıp götürülüyor ve nerede olduğunu ancak devletin derin arşivleri biliyor, gerisi bir sürü hikâye!

Ya “ Cumartesi anneleri?”

             Yıllardır kimisi gece, kimisi gündüz, kimisi çağırıldığı karakollarda alınıp ta bir daha dönmeyenlerin anneleri... Sadece anneleri mi?

             Bunların babaları, çocukları, akrabaları, komşuları ve sevenlerini de sayarsan on binleri bulan hançer acısı!

Peki, yüce devletimiz ne yapıyor?

             Zahmet edip bunları araştıracağına, elinde copla hala korku iklimi yaratıyor ve adeta bu acılı annelere “ bak, sizde aynı akıbete gidersiniz ha...” diyor!

Şimdi bunları söyleyince kızarmayan yüz, hemen karşısına bir şeyler koyuyor!

              Sonra gariban Kemalim gördüğü Cumhurbaşkanlığı rüyasıyla ortaya çıkmış, haramdan helal çıkarmaya çalışıyor!

              Önce bir git hemşerin Seyit Rıza’nın heykelinin önünde “ cesedini bulacağım “ diye söz ver ki samimiyetine inanalım!

               İşte bunu yaptığın anda inandırıcı olursun; yoksa kendini inkar ettiğin yerde söylediklerinin hiç biri inandırıcılığı olmaz, bizi dinle kandıranın yanında, sen de hayallerle kandırmış olursun!

Bir de Seyit Rıza’yı kim astı, onu da açık yüreklilikle söylersen mesele tamamdır!

Gidin ya!

Bizi yaşamaya utanır bir ülke insanı yaptınız ya!

Hepinizin haramı ile, helali biri birine karışmış;

Şimdi çıkmış tezekten tane ayıklamaya çalışıyorsunuz!

**************

BİR DÜĞÜN VE KÜRECİK

 

          Dün akşam bir sünnet düğününe davetliydim. Gerçi kendimi davet ettirdim desem daha doğru olur! Londra’da yaşayan genç bir Kürecikli iş insanının sünnet düğünü!

            Köy yerine yaptırdığı muhteşem malikâneye bakılırsa hesapsız miktarda bir servet sahibi olduğu ilk izlenim olarak aklınızın bir köşesinde yer ediniyor!

              İğne atsan yere düşmeyecek tarzda bir davetli akını var ve araç park edecek alan kalmamış.

Takı ve hediye kesinlikle kabul edilmemiş ve limitsiz içki servisi var ve kimileri fırsattan bu özel düğünün tadını doyasıya yaşıyor, bu kadar içkiden sonra sarhoş olana da rastlamadım!

En az üç, beş milyon liralık bir masrafın olduğu kesin!

Ayrılırken düğün sahibi Aziz beye bir teşekkür ve kutlama da bulunayım dedim!

              Yaklaştığımda en az on tane koruma etrafımı sardı ve ancak zar zor temennimi söyleyip alandan ayrıldım!

              Daha kırklı yaşlara varmamış bu iş insanını çok hayırsever olduğunu ve köyde durumu iyi olmayanlara evler yaptığını söylediler ve o evlerden bir kaçını da gözümle gördüm, hatırı sayılır paralarla yapıldığı belli.

               Ne diyelim, çevresine bu kadar yararlı bir insanı tebrik etmek gerekir; yalnız nedeni nedir bilmiyorum ama keşke o koruma ordusu olmasa!

Sanki Kürecikli bir iş insanı değil de bizim ülkenin Reisi gibi!

Buraya kadar tamam; gelelim saadete!

Kürecik, Amerikan üssünün ve radarının göbeğimize konuşlandığı yerdir ve yirmi birinci yüz yılın çeyreğini bitirmek üzereyiz!

Köylerine gidin bakın, kaç tanesinde asfalt yol var?

Hep “ kardeşiz “ diyorsunuz ya; bu kardeşleriniz toprak yollardan savrulan tozlardan boğulacak; hiç mi görmezsiniz, hiç mi utanmazsınız?

Kürecik liler size hangi düşmanlığı yaptı ki onları çağdışı bir yaşama mecbur ediyorsunuz?

              Hele sen, utanmaz Amerika; burayı işgal etmişsin bari yollarına asfalt döşe! Öyle işgal ettiğin tepede yollardan savrulan tozları seyrederek haz mı alıyorsun?

Onu, bunu bilmem; Ey büyük şehrin büyük Belediye Başkanı, üç beş haneli dağ mezralarına asfalt yollar yaptığını biliyoruz!

              Sana zahmet küreciğin köylerine de uğra ve sana tüm samimiyetleriyle çay, kahve de içirecekler. Eğer geçtiğin o yollardaki tozlar vicdanını sızlatmıyorsa sorun yok!

              Eh, az buçuk sızlarsa da derhal programa al ve iş bitince açılışa beni de davet et, olmaz mı?

Sayın belediye başkanım, bazen güzelleşmek lazım, zaten Tanrı buyruğudur; “ adil olun “ der!

Sizden sadece hizmette adalet bekliyoruz, hepsi o kadar!

****************

Putin bizim Reise “git kardeşin Esat ile görüş”

 

               Putin bizim Reise “git kardeşin Esat ile görüş” dedi ya, birde baktık ki daha o demeden bizimkiler anında Esad’ ın yanında soluğu almış bile!

            Bu ülkede hiç bir siyasinin söylediği beni bağlamaz, hepsi bu gün dediğini yarın yalanlar ve üstelik o yalanları sana yıkarak bir de içeri atarlar!

İşte bundandır ki en büyük devlet adamımız Bahçeli’nin sözleri beni bağlar!

Ne demişse o dur! Birkaç saat önce dinledim “

Esad’la görüşme elzemdir “ benzeri laflar etti!

İşte bu!

           Perin çek, sık, sık yüzüne vurulan Öcalan la çiçekli görüşmesini “ aslında ben onu alıp getirmek için gitmiştim, sizin gibi angıtlar anlamaz “ diyerek en başta beni ikna etmişti!

               Devlet beyde geçmişte Esad’a sövüp saymışsa, hedef bu günlere getirmekti; bak getirdi de ve karşılığında bir Süleyman şah türbesi hediye edilir artık!

Putin bunlara yol gösterince, Amerika hiç durur mu?

                Duyduğuma göre Biden, İsrail’in bugün Suriye’ye uçaklı saldırısından sonra bir mesaj vermiş ve İsrail dahil, orada eline kalaşnikof silah vererek, “ uçaklara kafa tutun “ diye güya sahip çıktığı örgütlere de “ gidin Hasan ŞAHİN’ ile görüşün “ demiş!

Henüz direkt tarafıma bildirilen bir şey yok ama güvenilir kaynaklara bakılırsa bunu demiş!

                Sabahtan beri kapımda kaynayan gazetecilere bakılırsa bu kesin bir durum ve ben durumu bir gözden geçireyim!

Aslında böyle bir görüşmeyi asla kabul etmezdim!

Ancak emir en büyüğümüzden gelmişse, gelsinler, baş göz üstüne!

Aptala ve salağa düşmüş bir dünyaya katkımız olacaksa hay, hay..!

              Bir imza, söyleşi etkinliğine katılmıştım; konu ile alakası nedir bilmem ama ön sıralardan bir kadın “ siz hiç eşinizi aldattınız mı “ dedi?

Benim gibi lafazan biri anında dut yemiş bülbüle döndü!

Soruyu neresinden tutacaksın ki yanıt veresin!

             En doğru yanıtı toparladım “ size ne gibi yararı olacak ki “ diyerek yoğun alkışlarla susturdum!

Yani güzelim Kürt’ler ve Türkler; yahu bu Amerika sizi defalarca aldattı! Üstelik öyle kapalı kapılar ardında da değil; gündüz ve herkesin gözü önünde!

Yeter artık; neredeyse iki boynuz arasına salıncak kurmuşuz haberiniz yok!

Defedin şu ahlaksız puştları ve sorunlarınızı kendi içinizde, kendinizle çözün!

Şimdi zevzek bir gazeteci soruyor “ görüşmede nasıl bir elbise giyeceksiniz “ diye!

Oğlum ben bu görüşmeye anadan üryan çıkacağım; sırtımdakini de Amerika’ya kaptırmak gibi bir niyetim yok!

Bu tecrübe ile sabittir!

*******************

BİZDE DEMOKRASİ

 

            Bazen bakıyorum üstelik kendini entel ve bilgili sananların kimi olaylar karşısında sıkça kullandığı bir söz var “ demokrasi tarihimize darbedir...” gibi hayali demokrasi güzellemeleri!

Şimdi hepinize, herkese soruyorum; bana yüz yıllık cumhuriyet tarihinde ayları, yılları bırakın, bir tek gün yaşanan bir demokrasi gösterin!

Defalarca yazdık; bu ülkede demokrasi hiç bir zaman olmadı ki bu günde olsun!

Dahası açık ve net söyleyeyim, olmayacakta!

             Düşencisini ırk üzerine oturtan ve inancını da sadece Sünni ıslama uyarlayan bir yerde demokrasi olmaz, zaten olursa şu belirttiğim ikisi olmaz ve bu böyle biline!

Ülke gittikçe bırakın demokrasiyi yaşama arzusu, hızla adından kaçıyor!

              Tamamen bir tarikatlar ve hurafeler iklimine savrulmuş bir yerde demokrasi aramak akıl yitimidir!

Ülke hızla bir inanç asimilasyonunun pençesinde kıvranıyor ve bunu gören yok!

Buna sözü mona “ Aleviyim “ diyenlerde kapılmış gidiyor!

Ne o?

              Her imamın, her tasavvufçunun adına mantar gibi dernek ve yapılar biri biriyle yarışıyor!

Yok “ Ali kapısı, Hasan, Hüseyin, Zeynel Abidin, müsayi kazım, hacı Bektaşi, hübyar sultan...” saydım yüze yakın irili ufaklı dernek çeşitli isimlerle ortalığa savrulmuş gidiyor ve bu savrulmaların her biri Alevilikten bir değeri koparıp atmış, kim farkında?

              Ali ömründe cem tutmamış ve namazında, niyazında bir imamken, nedir Aliyi zorla cem evine çekmek?

Bilmem kırklar cemini yönetmişte falan!

Belgesi mi var?

              Sadece içi hurafeyle doldurulmuş bir söylem ve kimi Alevi kurnazı yazarların sağdan, soldan topladığı mesnetsiz iddialar...

                Her zaman söylüyorum; bir kez daha üzerine basa, basa söyleyeyim; Aleviliğin İslam a yakından, uzaktan ilgisi, alakası yoktur!

Tek alaka aynı coğrafyada olmaları ve kimi kültürel etkileşimlerdir!

Kerbela olayı sadece mağdurdan yana tavırdır; gerisi bildiğimiz hikâyeler!

İşte tüm bunların olduğu yerde çıkmış demokrasi arıyoruz!

Arayın, belki bulursunuz!

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.