ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

             Hale bakın. Bu ülkenin siyasetinde söz sahibi olanların toplumsal karşılığına baktığınızda korkunç ve dahası ürkütücü bir tablo karşınıza çıkıyor ama anlayan kim?

                Perinçek, Destici, Baş, Erbakan, Mollaoğlu ve daha nicelerinin toplam oyunu üst üste koysanız yüzde üçü bulmuyor ve bunların hepsi koca ülkeyi ipin ucuna takmış istedikleri rüzgâra savuruyorlar!

Bir bildikleri, bir siyaset önerileri var mı, yok!

            Aralarında birleştikleri tek nokta var ve buna iktidar ile oy karşılığı olan diğer muhalefet partileri dâhil; HDP!

             HDP bu ülkede yüzde on iki civarında oy almıştır ve parlamentonun üçüncü büyük partisidir, sadece o kadar!

              Söz sahibi değildir, söz hakkı sadece kürsüde konuşmaktır ve o konuşmalara nasıl müdahale edildiğini ve oradan bile bir piyasa çıkarmaya çalışanların halleri göz önündedir!

Meclis’in üçüncü büyük partisine bunlar yapılırken, Meclis’in duvarında koca harflerle “

Egemenlik, kayıtsız, şartsız milletindir “ yazar!

Sadece yazar, tıpkı mahkeme salonlarında ki “

Adalet mülkün temelidir “ gibi!

Bunların hepsi yüz yıllık sancının sadece aldatmacasıdır!

              Bunları yazınca ilk saldırı “ sen cumhuriyete karşı mısın “ gibi anlamaz bir akıl ve ezberlenmiş söz tekrarları ile laf ütücülüğüne maruz kaldığımızdır!

Ben, cumhuriyet yok” diyorum, o “ karşı mısınız?” diyor!

Değilim, kardeşim gerçekten değilim, olmayan şeye nasıl karşı olayım, ya da nasıl karşı olunur!

               Bunu anlamayanlara anlatamadığım sürece ben cumhuriyete karşıyım gibi havam devam edecek ve eğer gerçekten kendi mecrasına uyan bir cumhuriyet bulur da getirirseniz, bir Cumhuriyetin nasıl sevileceğini size göstermek ilk işim olacak ve bu güne kadar ki tüm yanlış sevmeleriniz size ders olarak kalacak; tabi yine su koy verip; “ ama, fakat “ diyeceksiniz, o ayrı bir konu!

                Bir iktidar düşünün, bütün ibreler aleyhine ve bir halkın tenceresi, tavası yanıyorsa, orada bir dakika durmaması gerekirken, hala birinci parti ve bu gidişle artık ebediyen hepimizi cebine koyup götürecek gibi; çünkü karşıda bunu okuyacak bir muhalefet gerçekten yok; bu kadar açığı nasıl işleyeceğini bilmeyen bir muhalefet ve tabi adına “ muhalefet “ denirse!

              Bu ülkenin can alıcı sorunlarında hepsi yanlışa ortak koşunca, ona “ muhalefet “ demek hiç bir gerçekle bağdaşmaz!

              Akşama kadar “ çık karşıma “ demekten başka lafı olmayan muhalefetin, karşısına çıkacak olana ne söyleyeceği çok da mühimmiş gibi ısıtılınca, muhtemelen karşıda ki “ ya karışmayın çocuk böyle konuşsun, bundan zarar gelmez biz işimize bakalım” diyordur!

               Zaten işlerine kesintisiz bakıyorlar; son günlerde gemide kaçanlara umut bağlayanlar var ve ne kadar zavallısınız biliyor musunuz?

Adamın Başbakanı, Maliye Bakanı, Tarım Bakanı gitti ve kimisi de parti kurdu; bir şey değişti mi?

İsterse bütün AKP teşkilatı gitsin, hiç bir şey değişmeyecek!

Çünkü AKP bir parti değil, bir kişidir!

O kişi kendi isteğiyle “ bana eyvallah “ demediği sürece daha çok beklersiniz!

Üstelik muhalefeti dahil, herkesin yardımına koştuğu bir kişi!

Boş ver Reis, sen kal. Sana alıştık artık!

Bunlar gelirse hangi birine koşacağız?

             Merale mi,Mollaoğluna mı, Rus uçağını düşüren Davutoğluna mı, liberal ekonomi ile bizi bu güne savuran Babacana mı, dahası etrafına ülkücülerden çember yapan Bay Kemal’e mi?

Yani görüyorsun pusu geniş ve kucak çok!

Biliyorum, demokrasilerde çoklu kucak iyidir ama bunların ki kucağa benzemiyor ve benim korkum o işte!

Burada biz yüz yılın masalını anlatanlar, Kemal beyi de yurt dışına gönderiyorlar!

              Sanırım İngiliz tefecilerine bir garanti veriliyor; öyle ya, dünya borç var ve İngilizler alacaklarına çok pistir!

Bütün tefecilerde olduğu gibi..!

**************

GİTMEZ

 

Aslında gitmek istiyor ama “ göndereceğiz “ diyenler yakasını bırakmıyor!

Yakasını bırakmayanların hiç biri bu devletin kodlarından ayrı değil; Tayyip Erdoğan’da öyle!

            Yani kimin gelip gitmesi hiç bir şeyi değiştirmeyecek, ortada “devlet” diye bir mengene var ve ağzı açık duruyor. Ağzına hangi iktidar düşerse düşsün, onun işi çiğneyip yutmaktır. Yuttuktan sonra yeni bir yem bekleyecektir, yani timsah misali!

Peki, iktidarı, muhalefeti; hangisi bu ülkenin temel sorunlarını çözeceğini söylüyor?

Söyleyemiyor; söylediği zaman aklını aldıkları yığınların tepkisinden korkuyorlar!

             O yığınlar ne bilsin kırk yıldır militarist yöntemlerle iki trilyon doların ceplerinden harcandığını ve bunun sonucu olarak şimdi ekmek kuyruğunda yoksulluğun edebiyatını yaptığını?

Tabi mikrofonu uzatsan tüm kuyruk toptan “

Vatan- millet, din-iman “ hikâyelerine akar, sıkıysa aksini söyle, mikrofonun akıbetini görürsün!

Yani benim güzel kardeşim, ortalıkta yırtınma, kim gelirse gelsin hiç bir şey değişmeyecek!

Bu bakkal defteri değil ki piyango vuran bir talihli vicdanını rahatlatmak adına gelip defteri kapatsın!

Devasa borçların hepsini sen, ben kuzu, kuzu ödeyeceğiz!

            Şehit edebiyatı kesintisiz devam edecek ve hala uçağa karşı tabanca ile ateş edenlere kimse çıkıp “yeter artık bu işin bir sonu yok, bu ülkede birlikte yaşamanın tadına varmak için akıl yürütelim” diye bir cesarete soyunmayacak. Öyle ya, madem ayrı devlet istemiyoruz, istediklerimiz şöyle bir akıl çemberine oturtsak diyorum!

Yok işte!

Aklın bu toprakları terk ettiği hayli zaman oldu ve hepimizin tepesinde boş bir kafatası rüzgâr nereden eserse oradan “ tın!”

Yine “ tın, tın “ lardayız ve “kim gelecek” diye

Kelleyi rüzgâra çevirmişiz!

Gelmeyecek!

Her şey hala ilk günkü gibi yerinde ve hala ortada bir “ ittihat terakki “ var!

Başka da hiç bir şey yok ve sen yüzde üç matematik ortalamanla yola çıkmış demokrasi arıyorsun!

O yolda demokrasi olmaz; her seferinde karşına çıkacak olan ayıdan başka!

***************

 ÇOK AYAKLI MASA

 

Ne ayak olduğunu bilmemek için saf ötesi, dahası yeni emekleyen çocuk olmak gerekir!

Hepimiz biliriz ki çocukların hafızası yoktur.

Bir hastalığım var ve yıllardır düzeltemediğim!

             Her olayın seyrini, geçmişe hafızamı sararak bakarım ve orada gördüklerim, yaşadıklarım mevcut hakkında yüzde yüz fikir verir ve öyle süslü aldatmacalara da kanmam!

Çok ayaklı masanın rengi giderek netleşiyor!

            Kayışın her an kopacağını yeni transferler belirleyecek ve anketlerde giderek CHP’nin yakasına yapışan İyi Partinin sermayenin de iştahını kabarttığı net görünendir!

Gitmesi muhtemel bir AKP’nin yerinin ne ile doldurulacağı çoktan planlanmışa benzer!

             Bu masanın bu güne kadar Cumhurbaşkanı adayını açıklamamasının tek nedeni Akşener, Kılıçdaroğlu çekişmesidir!

              Kılıçdaroğlu ısrarla kendini dayatıyor ve Akşener buna yanaşmadığı gibi, Mansur Yavaşta ısrarlı!

Bu çekişme nereye kadar?

               Çok seçenek var ve Erdoğan’ın Akşenere “ tamam, madem Başbakan olmak istiyorsun, onun yolunu açan bir düzenleme yaparız, sen Başbakan, ben Başkan, geçinip gideriz “ demesi Akşenerin canına minnettir ve masa falan dinlemez, dağıtır gider!

              Ya da Mansur yavaşı kabul ettirirse, Kılıçdaroğlu hükümsüz eleman durumuna düşer, kısa vadede CHP diye bir parti de kalmaz!

                CHP’nin içi giderek faşizmin ağır zeminine kayıyor, Kılıçdaroğlu’un danışmanlarına ve söylemlerine bakmanın dışında, partili vekillerin her kafada ki sesleri de bunun tescilidir!

Kısacası görünen o ki, Türkiye de hala sağa bir alternatif yok!

              Top sağın elinde ve kendi aralarında “ yakan top “ oynuyorlar. Yananın yerine gelenin sadece ismi değişik, oyun ve amaç aynı!

Bu ülkede sürü hep kurdun güdümündeydi!

Kim iktidar olursa olsun, asıl iktidar her zaman MHP dir!

            Şimdi orada kocayan bir kurt var ve sürüyü toparlayamıyor, sadece çobana hedef göstermekle de olmuyor!

İşte yerine dişleri daha sivri, pençeleri körelmemiş genç bir kurt hazırlanıyor!

Bu kurt gelir, gelmez kendini göstermesi ve liderliğini kabul ettirmesi için sürüye dalmak zorundadır!

Kurdun daldığı yer her zaman faciadır. Ya boğazlanırsın, ya da uçurumdan kendini atarsın!

Bekleyin; gelecek gibi ve siz o zaman görün kimlere rahmet okuyacağınızı..!

************

Bütün güzel şeylere varım ve memleketin selameti için çok önemli!

 

           Bizim her şeye muhalif olduğumuzu, bir türlü memnun olmadığımızı söyleyen sayısızca tanıdık var!

Bakın, yanlış değerlendiriyorsunuz; şahsen ben iyi şeylere balıklama atlayan biriyim!

Reis “ yüz tanıma sistemi getireceğiz ve suçlulara dışarı adım atmayacak “ dedi!

             Bana göre çağın buluşu. Ne işleri var sokakta suçu evde işlesinler ve biz sokakta,  pencereden atılanı, kırıp, döküleni toplarız!

             Dahası bu konuda naçizane bir önerim de olacak; herkesin kulağına numaralı bir plaka taksınlar, hani koyun ve ineklerde olduğu gibi!

Birileri çalınır, ya da mezbaha neye giderse anında bulunsun diye!

           Kızgın demirle alnın ortasına dağlama işi de olur ve küpeden daha iyidir, ne kazıyabilirsin, ne de sökebilirsin!

            Bu konuda Devlet Bey hala önerisini sunmadı, büyük ihtimalle üç hilalli bir dağlama müthiş olur ve üç kıtaya hükmettiğimizi bundan daha iyi tescilleme şansımız yoktur!

İşte bu güzel şeylere niye muhalif değilim şimdi anladınız mı?

Seçimler yaklaştıkça daha ne kadar güzel şeylerle karşılaşacağız görün!

Dedim ya; bütün güzel şeylere varım ve memleketin selameti için çok önemli!

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.