BU BAYRAM TAM BİR BARIŞ BAYRAMI OLMALIYDI.
Barış çok mu zor? Sadece etnik bir varlığın, 40 milyonu aşan bir halkın doğuştan sahip olduğu haklarını kullanmaması için ret ve inkara dayalı tekçi ancak insanlık değer kriterleri açısından son derece sorunlu, sorunlu olduğu kadar hiç bir meşruiyeti bulunmayan bir amaç için neredeyse yarım asıra yakın devam eden, onbinlerce insanın ölümüne, trilyonlarca dolar kaynağın havaya savrulmasına, dayanılmaz acıların yaşanmasına, yıllardır yaşanan belki yıllarca devam edecek olan ekonomik felaketin ortaya çıkmasına, insanların doğup büyüdükleri topraklar üzerinden dünyanın bin bir tarafına savrulmadan insanca, refah içinde yaşayabilme şansını ortadan kaldırmasına yol açan çatışma ve savaş yöntemi çok mu daha kolay, çok mu ucuz veya çok mu daha insani bir durumdur. Sürekli zihinlere kazınan bir propaganda yöntemidir barışın savaştan daha zor olduğuna dair manipülasyonlar. Savaş ve çatışmayı çare ve çıkar aracına dönüştürenlerin vazgeçemedikleri bir bahanedir. Tersini rahatlıkla söylemek mümkündür ki arzu edildiği anda Barış‘ı sağlamak savaşmaktan çok daha kolay, daha ucuz ve daha insanidir. Dünyadaki tüm çatışma çözümleri göstermiştir ki sonsuza kadar çatışmalar devam etmez ve etmemelidir. Yine dünyadaki tüm çatışma çözümlerine bakılırsa,MHP lideri sayın Bahçeli’nin ön açıcılığıyla başlayan sürece olumlu yanıt veren PKK nin dünyadaki hiçbir çatışma çözümünde görünmeyen bir yöntemi esas almış olmasıdır. Yani çatışma çözümlerinde atılacak son adımı, hiçbir pazarlık konusu yapmadan kendisini fesh edip mutlak şiddetsizlik yöntemini kabul ederek muhatabının işini olabildiğince kolaylaştırmış olmasıdır. Bilinen bir realitedir benzer çatışma çözümlerinde süreci değişik gerekçelerle uzatma , savsaklama, farklı niyet ve beklentilerle sonuçsuz bırakma girişimleri enfekte olmaya uygun süreci akamete uğratma ihtimali çok daha yüksektir. Dolayısıyla niyet ve amaç mutlak bir çözüm ise karşılıklı jest ve adımlarla işler uzatılmadan ertelenmeden kolaylaştırılmalıdır. Çözümü zorlaştıracak her adım ipe un sermektir. Çözüm girişimi kadar çözüm zemini de önemlidir çözümle ilgili açıklanan niyetin uygunsuz bir zeminde yeşerme şansı bulunmamaktadır. Çözüm için gerekli olan demokrasi ve hukuk zeminini güçlendirme yerine, hukuk ve demokrasiyi tamamıyla dışlayan yöntemlerin devreye konulması, bir çelişki olmakla birlikte çözümsüzlüğü dayatmakla eşdeğerdir. Çözüm süreci olarak adlandırılmaktan dahi çekinilen sürecimizin, çözüme evrilmesi,sadece iç siyasi denge ve kriterlere bağlı olmayıp dış bölgesel kriter ve küresel aktörlerin devrede olması nedeniyle yürümesi kolay olmayacak elbette, ancak sağlam bir niyet ve irade ortaya konulması durumunda aşılmayacak zorluk yoktur. Mevcut durumda sürecin hızla somut bir sonuca dönüşememe gerekçelerinden birisi de Rojava‘daki Kürtlerin statü talepleri ile ilgili olduğunu unutmamak gerekir. Türkiye en hafif deyimle Rojava Kürtlerinin bir hak ve statü sahibi olmalarını içine sindirmeden kendi Kürtleri ile barışamayacağı reelpolitiği kabullenmelidir.
Çözüm sürecinin önündeki diğer bir handikap da mevcut toplumsal ilginin yetersizligi yanında sivil toplumun sorumluluk üstlenme ve katkı sunma kifayetsizliğidir. Bunun da nedeni iktidar erkinin bu alandaki kısıtlayıcı hatta engelleyici baskıcı antidemokratik hukuka aykırı hatta kendi iktidar bekasına odaklı ben merkezli yaklaşımıdır. İktidarın yol açıcı olması halinde bir günde aşılabilir sorunlardır bunlar. Barışta ısrarcı olalım ne olur bir daha ıskalamayalım barışı! Yaşasın barış, yaşasın bayramlar. Bıji cejn bıji aşiti.