ALTIN
 4.297,56
DOLAR
 39,7257
STERLİN
53,5046
EURO
 45,8826
reklam

YANGINLARIN NEDENİ ÖZELLEŞTİRME POLİTİKALARI! 

 

YANGINLARIN NEDENİ ÖZELLEŞTİRME POLİTİKALARI!

Sendikacı Ankara DİSK Başkanı Veli Baysülen makalesinde;

Öncelikle şunu belirtmeliyim, bu yaz, ana hatlarıyla, “ELEKTRİKTE ADIM ADIM GELEN SOYGUN” başlığıyla, 22 Ocak 2022 tarihinde www.bursadahaber16.com.da  yayınlanmış bir yazıdır. Zira 22 Ocak 2022 tarihinde elektriğe yapılan fahiş zam nedeniyle, yayınlanan bu yazı, bugünlerde meydana gelen orman yangınlarının, elektrik iletim hatlarının bakımsızlığından kaynaklandığı yönündeki tespit ve açıklamalar nedeniyle, özelleştirme politikalarını bir kez daha gündeme taşıdı.

Kuşku yok ki, 1980’lerden günümüze uygulanan yeni liberal ekonomik program gereği, Türkiye’de birçok kamu kurumu, hızlı bir şeklide özelleştirildi. Maalesef özellikle AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılından bu yana, birçok kamu kurumu hazır altyapısıyla birlikte altın tepsi içinde özel sektöre ikram edildi. Kuşkusuz bu ikramların en önemlilerinden biri, elektrik üretim, iletim ve dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesiydi. Bugün orman yangınlarına teslim olan Türkiye’de yangınların elektrik iletim hatlarının bakımsızlığından kaynaklandığı, bilim ve meslek insanları, mülki amirler ile yerel yöneticiler tarafından açıklanmaktadır.
Evet elektrik, çağımızda artık onsuz hiçbir şey yapılamayacak kadar önemli. Kısacası elektrik, günümüzde bireysel ve toplumsal hayatın önemli bir parçasıdır.

22 yıllık AKP iktidarı, 1980’lerden itibaren ülkeyi yönetmiş olan kendisinden önceki iktidarların özelleştirme politikasını büyük bir istekle uyguladı ve elektrik piyasasını özel sektöre devretmek üzere düzenlenmeler yaptı. Maalesef bu düzenlemelerin tamamı, yüksek kar elde etmek amacıyla, elektrik piyasasına giren sermayenin isteğine uygundu. Zira bu şirketlerin, büyük çoğunluğu iktidara yakın sermaye sahiplerinin şirketleridir. Bu nedenle, üretim, iletim ve dağıtım gibi üç önemli ayağı ile kamusal hizmet olarak, devlet tarafından merkezi planlama ile tüm yurttaşlara verilmesi gereken elektrik hizmetini piyasaya açtı. Maalesef bu alana yatırım yapan şirketlerin maliyetten kaçınmak için, elektrik dağıtım ve iletim hatlarını yenilememeleri, periyodik bakımlarını yapmamalarından dolayı  deforme olan iletim kablolarının saçtığı kıvılcımlar yangınlara yol açmaktadır. Nitekim son günlerde orman yangınları ile boğuşan İzmir Valisi, il genelinde meydana gelen yangınların tamamının elektrik arızalarından kaynaklandığını açıkladı.

Valinin bu açıklaması üzerine, 22 Ocak 2022 tarihinde, elektrikte adım adım gelen soygunu anlatmak üzere, kaleme aldığım bu yazıyı günümüze uyarlayarak yeniden yayınlamayı uygun buldum. Zira bu yazıyı  yazmadan kısa bir süre önce, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Üyesi Elektrik Mühendisi Olgun Sakarya ile Cosmodia Youtube kanalında yaptığım bir söyleşi de sayın Sakarya’nın aktardıklarına dayandırmıştım.

1970’li yılları bilenler hatırlarlar, o yıllarda elektrik üretimi için, Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından, başta Fırat nehri, Türkiye’nin önemli akarsuları üzerinde barajlar yapılırdı. Bu barajlar genelde, üzerinde elektrik üretecek Hidroelektrik Santrali kurmak üzere yapılırdı. Örneğin Keban Barajı bu alanda sembol bir barajdır. Yine aynı yıllarda yurdun değişik bölgelerinde kömürle çalışan Termik Santraller yapılıyordu. O yıllarda Hidroelektrik santraller ile Termik santrallerde üretilen elektrik, 1970 yılında kurulan Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) tarafından ulusal şebekeye aktarılıyor ve oradan kullanıma sunuluyordu. Yani elektriğin üretim, iletim ve dağıtım işi tek elde toplanmıştı. Bu durum, yeni liberal ekonomik program gereği, 1984 yılında 3096 sayılı yasanın çıkarılmasına kadar devam etti. Zira 3096 sayılı yasa ile özel sektöre elektrik üretim ve dağıtım yetkisi verildi. Bu tarihten itibaren devlet yeni elektrik üretim tesisi kurmadığı gibi, o zamana kadar mülkiyetinde bulunan üretim tesislerini gerek satış yöntemiyle gerekse işletme hakkı devri yöntemiyle özel sektöre devrederek elektrik üretim alanından tamamen çekildi.

1993 yılında yasal olarak TEK, Elektrik Üretim Anonim Şirketi (TEAŞ) ile Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ) adlarıyla ikiye bölündü. 2001 yılında Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun oluşturulmasını da içeren 4628 sayılı yasayla TEAŞ, Elektrik Üretim Anonim Şirketi, Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi ve Elektrik Taahhüt Ticaret Anonim Şirketi adlarıyla üçe bölündü. Böylece 1980’li yıllara girerken, elektrik alanında tek yetkili olan TEK 4’e bölünmüş oldu.

2004 yılında özelleştirme kapsamına alınan elektrik dağıtım işi için Türkiye 21 ayrı bölgeye ayrıldı. Böylece özelleştirme kapsamında 21 dağıtım bölgesi, işletme hakkı devri şeklinde özel sektöre devredildi. Bu devirle birlikte, daha önce tamamen özel sektöre devredilen üretimin ardından dağıtım da özel sektöre bırakılmış oldu.

Kamunun üretimden tamamen çekilmesinin ardından, çok kârlı bir sektör olan elektrik üretimi için lisans alan şirketler, en ucuz üretim yöntemlerine yöneldiler. Bu nedenle, ilk yıllarda dolar lira paritesinin düşüklüğünün cazibesine kapılan şirketler, ucuz maliyetli olsun diye en ucuz, en kolay ve en hızlı şekilde üretime alınabilecek santral tipi olan doğalgaz santrallerine yöneldiler. Dolayısıyla Türkiye’de elektrik üretiminde doğalgaza bağımlılık oldukça yüksek. Bugün üretim alanında lisansı bulunan yaklaşık 1900 üretim şirketi var, elektrik piyasası, değişik kaynaklarla üretim yapılan büyük bir pazar. Üretim ve dağıtım şirketleri var, toptan tedarik şirketleri olarak taahhüt şirketleri var, irili ufaklı 2500 şirketin faaliyet gösterdiği, her şirketin kendi kuralları ile piyasada kalmaya çalıştığı, merkezi planlamadan ve denetimden yoksun büyük bir Pazar.

Önceki yıllarda devletin göz yumduğu, özel sektörün santral tipi tercihinden dolayı, 2020 yılı sonu itibariyle ithal kaynak olan doğalgaz ve ithal kömürle yapılan elektrik üretimi, toplam üretimin %45’i düzeyindedir. Tüm bu plansızlığın faturasını şimdi bu ülkenin yoksul insanları ödüyorlar. Zira uygulanan ekonomik politikalarla parası değersizleşen Türkiye’de, dolar karşılığı ithal edilen doğalgaz ile ithal kömüre bağımlılık nedeniyle elektrik üretim maliyeti katlandı. Elbette bu maliyet katlanmasını, para kazanmak için, bu piyasaya girmiş olan hiçbir şirket cebinden karşılamayacaktır. Kaldı ki, bu ülke yurttaşı tüketiciler, sadece elektrik üretim maliyetini ödemekle kalmıyorlar. Üretim, iletim, dağıtım, işletme bakım faaliyetleri için şirketlerin yaptıkları yatırımlar ile kayıp kaçak maliyetlerinin tamamını karşılamaktadırlar.

Enerji sektöründe faaliyet yürüten şirketlerin, bankalara ciddi bir kredi borcu bulunmaktadır. Bankaları tehdit edecek seviyelerde olan bu kredilerin ne kadarının amacına uygun kullanıldığı ise bilinmemektedir. Bir başka deyişle, bankadan elektrik alanına yatırım yapmak amacıyla kredi alan ve bu krediyi ödememiş olan herhangi bir şirketin, aldığı parayı elektrik, üretim dağıtım işletim faaliyetlerinde kullanıp kullanmadığı bilinmemektedir. Bu belirsizliğe rağmen, sektörde faaliyet yürüten şirketlerin bu borcunun tamamı faturalara yansıtılmakta ve tüketici olarak bizden alınmaktadır.

Tüm bunları içeren şekilde fiyat belirlenmesi, hükûmetin atadığı 7 üyeden oluşan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yapılmaktadır. Elbette kurul, fiyat belirlemede şirketlerden talepler almakta ve onların kendisine ilettiği talepleri göz önüne almak suretiyle fiyat belirlemektedir.

Tüm bu gerçeklere rağmen, son zamanlarda tüm dünyada fiyatların yükseldiğine dair haberlere yandaş medya da çokça yer veriliyor. Bu da yetmiyor gelişmiş ülkelerdeki fiyatlar, bu ülkelerdeki ücretler göz önünde bulundurulmadan, dolar euro değerleri ile örnek gösterilmektedir. Bunun böyle olmadığının örnekleri oldukça çok.

Son aylarda abonelere gönderilen faturalarda, sayın abonemiz, aylık tüketim bedeliniz şu kadar, bunun şu kadar devlet tarafından karşılandıktan sonra, ödeyeceğiniz tutar şu kadardır diye yazması, yakın zamanda yapılacak fahiş artışa hazırlık olduğu çok açık.

Şimdi hükümete şu soruları sormanın zamanı; yapılan açıklamalar doğru mu? Yangınların nedeni şirketlerin, maliyetleri düşürmek için, elektrik hatlarına bakım yapmamaları mı? Öyle ise tedbiriniz nedir?

Görüldüğü gibi, elektrikte özelleştirme sadece yurttaşların yüksek bedelle elektrik tüketmelerinin nedeni değil, aynı zamanda elektrik iletim ve dağıtım hatlarının bakımlarının düzenli yapılmamasından dolayı, meydana gelen yangınlarla binlerce hektar orman ile içinde yaşayan canlıların yok olmasının nedenidir.

Maalesef her şey çok açık, kontrolsüzlük ve denetimsizlik elektrikte soyguna neden oluyor. Üretimden iletime, iletimden dağıtıma kadar bütüncül bir faaliyet olması ve devlet tarafından verilmesi gereken elektrik hizmetinin, kamusal bir hizmet olmaktan çıkarılarak parçalar halinde özel sektöre devredilmesi, vatandaşı soymakla kalmıyor, ülkeyi yangın yerine çeviriyor ve doğal hayatın akciğeri, on binlerce hektar orman biranda küle dönüyor. Ve ne yazık ki, soygun sadece elektrikle de sınırlı değil!.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.