Lozan, Türkiye’nin tapusu...
Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi olan Lozan Antlaşması’nın 102. yıldönümünü kutluyoruz!
Modern tarihin en önemli hukuki ve siyasi sözleşmeleri arasında sayılan bu antlaşma, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi olmakla kalmaz, emperyalist yayılmalarla işgal ve esir edilen, sömürülen ülkelerin de özgürleşme umutlarının en güçlü sembolü olarak bilinir…
∗∗∗
24 Temmuz 1923’te, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan TBMM Hükümeti adına İsmet İnönü ve arkadaşlarının üstün bilgisi, yetkin diplomasi gücü, cesur ve kararlı duruşuyla Lozan Antlaşması imzalanmıştı…
Kurtuluş Savaşı’nda yenilen emperyalistlere Lozan’da kabul ettirilen koşullar, “Yeni bir Cumhuriyet’in Misakı Milli” sınırları belirlemiş, siyasal ve ekonomik bağımsızlığı oluşturulmuştu…
İstanbul’da işgal altındaki “Osmanlı yönetiminin saldırgan ve ihanet eden uygulamalarına rağmen”, halkın içinden çıkan çağdaş, özgür ve cesur TBMM hükümeti, dünyanın önde gelen emperyalist ülkelerine karşı diplomasi masasında da zafer kazanmış, böylece uluslararası arenada bir kez daha varlığını kabul ettirmişti…
∗∗∗
Lozan Antlaşmasıyla;
Osmanlı İmparatorluğu zamanında Batılı devletlere verilen ekonomik imtiyazlar, yani kapitülasyonlar, tamamen kaldırıldı…
Azınlık haklarıyla ilgili düzenlemeler yapıldı… Buna göre, Türkiye’de yaşayan gayrimüslimler azınlık olarak tanımlandı… Ayrıca, Batı Trakya’daki Türk toplumuna da "azınlık" statüsü verildi… Ege Denizi ve buradaki adaların aidiyeti ile ilgili düzenlemeler yapıldı... Türkiye, aralarında Midilli, Sakız ve Sisam’ın da olduğu bazı adaları Yunanistan’a veren 1913 tarihli antlaşmaları kabul etti ve 12 ada üzerindeki haklarından feragat etti... Bununla birlikte Bozcaada ve Gökçeada’nın kontrolü Türkiye’ye bırakıldı…
∗∗∗
TBMM’de Atatürk, Lozan Antlaşması’nı şöyle değerlendirmişti:
“Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış, büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir.
Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zafer eseridir…”
Atatürk bu sözlerle, yeni kurulan ülkenin, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin, laik, demokratik, sosyal ve hukukun üstünlüğüne inanan, çağdaş bir ülke olacağının habercisi olduğunu ilan etmek istemiş ve kazanılan zaferin öneminin çok büyük olduğunu belirtmişti...
∗∗∗
Ya şimdi!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Eylül 2016’da Beştepe’deki muhtarlarla yaptığı toplantıda “Tarihte bize ne yaptılar. 1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada" diyerek Lozan Barış Antlaşması’na bakışını açıklamıştı…
Dahası; "İşte şu an Ege’yi görüyorsunuz değil mi? Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik. Oradaki camileri terk ettik... Zafer bu mu?” diyerek sözlerine devam etmişti…
∗∗∗
7 Aralık 2017’de Erdoğan yaptığı Yunanistan ziyareti sırasında, Yunanistan Cumhurbaşkanı ve Başbakanı’na, “Lozan Antlaşması’nı tartışmaya açmalıyız” demişti…
∗∗∗
AKP iktidarında Yunanistan, Türkiye’nin Lozan’la kazandığı hakları ihlal etmekle kalmadı, Ege’de bulunan 18 ada ve kayalığa da el koydu… Erdoğan’dan ses bile çıkmadı…
∗∗∗
Erdoğan’ın açıklamaları, iktidarın Lozan Antlaşmasına sadece mezhep, inanç ve azınlık gözüyle baktığını, Türkiye’nin güvenlik ve ekonomi politik çıkarlarını düşünmediğini gösterir…
Nitekim İktidar, adeta Kapitülasyonları kaldıran Lozan’a inat, Türkiye’nin en önemli limanlarını yabancılara hem de yasal yönü tartışılır bir şekilde, 49 yıllığına kiralamaktan geri durmadı…
∗∗∗
Sevgili Erdal İnönü’nün çok sevdiğim bir sözünü paylaşmak isterim. “Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.” Ankara Büyükelçisi ve Trump’ın Ortadoğu Temsilcisi Tom Barrack, bu sözü teyit etti… Aslında, “bilineni itiraf" etti de diyebiliriz… Neydi bu; Barrack, İsrail’in, Suriye’nin güçlü bir merkezi devlet tarafından kontrol edilmesindense ülkeyi "parçalanmış ve bölünmüş" görmeyi tercih edeceğini” söyledi… Ve esas konuya geldi! "İsrail için güçlü ulus devletler bir tehdittir."
∗∗∗
Bu Barrack, daha sonra ağzındaki baklayı çıkardı."Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir.” Tercümesi, "Ulus devletten vazgeçin. Eyaletler kurun” demektir…
∗∗∗
Tam da Türkiye,” Kürt sorununu çözmek için yeni bir açılım sürecine girişmişken,” “ulus devletin korkutuculuğu, milletler sistemi, ümmet hatırlatmaları” gibi yönlendirme çabaları, farklılıklarıyla engin bir yaşam biçimi oluşturmuş Türkiye’de yaşayan büyük bir çoğunluğu tedirgin ediyor…
Demokrasi, hak ve özgürlükler, laik ve tarafsız hukuk anlayışı adına gelişmeler özendirilecek yerde, kimlikler üzerinden yeni bir yapı inşa etmek, AKP’nin işine geliyor ama, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan, haklarını bilen, emeğini korumaya çalışan, çağdaş, laik, özgür ve demokrat yurttaşların işine gelmez…
∗∗∗
Bölünmenin İsrail’e yarayacağını açıkça söyleyenlerin yeni emperyal oyunu, Cumhur İttifakı tarafından ne yazık ki destekleniyor… Atatürk Cumhuriyetine kin duyan, Lozan Antlaşması’nda “madara” olarak ellerindeki sömürgeleri kaybedenlerle iş birliği içinde olanların, artık ülke yönetimini bırakmaları gerekiyor! Çare belli! Tek çıkış yolu, demokratik ve yasalara uygun erken seçimdir!