PANOPTİKON, DİSTOPİK SİYASİ REJİMLER VE TOPLUMSAL YAPILAR ÜZERİNE BAZI ANIMSATMALAR.
A-Panoptikon Ne Demektir
dir?
Panoptikon aslında, 18.Yüzılda, İngiliz düşünür Jeremy Bentham(1748-1832) tarafından tasarlanan bir hapishanenin adıdır. Bu hapishane de ortada bir gözetleme kulesi, kulenin etrafına dairesel olarak dizilmiş mahkum hücreleri vardır. Hücredeki mahkumlar gözetlendiklerini bilirler. Fakat tam olarak ne zaman gözetlendiklerini bilmezler. Bu nedenle ,sürekli izlendikleri duygusuna kapılarak davranışlarını sürekli şekilde kontrol etmeye çalışırlar...
Fransız düşünür Michel Foucaolt( 1926- 1984) ise; Jeremy Bentham'in bu hapishane metaforunu otoriter- totaliter, baskıcı siyasi rejimler ve bu rejimlerin yönettiği toplumsal yapıların açıklanması için kullanmıştır.
Foucault' ya göre; okullar, fabrikalar, hastaneler, bürolar, işyerleri ,AVM' ler ve sosyal medya da toplumdaki herkes sürekli gözetim altındadır. Bu nedenle toplumdaki herkes, her yerde denetlenebileceği varsayımı ile kendisine otosansür uygular. Özgürlüğünü kısıtlar. Gerçek kimliği ve gerçek düşüncelerini gizler, doğru konuşmaz.
Rejimler otoriter ve totaliterleştikçe, toplumsal baskılar artar. İnsanların yaptıkları oto sansürler güçlenir. Bireyler birbirlerinden korkmaya ve sosyal ilişki ağlarını azaltmaya, toplumdan izole olmaya ve hatta bireysel yalnızlığa itilirler. Sonuçta toplumsal devingenlik azalır. Fikir ve kültür üretimi zayıflar. Korku kültürü doğar.
B- Peki Distopya Nedir?
Distopya ütopyanın tam karşıtıdır. Ütopya nasıl ki barışı, huzuru, sevgiyi, adaleti, güzel ahlakı ve eşitlikçi bir toplum yapısını düşlüyorsa; distopyada tam bunun tersi vardır. Haksız, hukuksuz, güce, zorbalığa, baskıya ve tehdide dayalı, devlet gücünü adaletsiz olarak kötüye kullanan bir siyasi rejim ve basķılanmış bir toplumsal yapı sözkonusudur. Distopik rejimlerde insan özne değil nesnedir. Hizmet verilmesi gereken değil, siyasi rejimin aparatı olur. Rejime ya da liderlere köle yapılan bireylere dönüşür.
Distopya kavramını ilk olarak, 19. Yüzyılda John Stuart Mill(1806-1873) kullandı. Aynı kavram önce edebiyat yazılarına daha sonra da siyaset diline bulaştı. Otoriter ve totaliter siyasi rejimleri ve bu rejimlerde yaşayan toplumsal yapıları açıklamak için kullanılmaya başlandı. G.Orwell'in(1903-1950) "Okyanus 1984" adlı kitabı, Huxley'in, (1894- 1963) "Cesur Yeni Dünya"sı ve Bradbury'nin(1920- 2012) " Fahreneite 451" adlı yapıtı insanları ve toplumları distopik siyasi rejimlerin kötülüklerine karşı uyarmak için yazıldı.
C- Panoptikon ve Distopik Siyasi Rejimlerin Çeşitli Boyutları Nelerdir?
Otoriter, totaliter, baskıcı, panoptikon ve distopik siyasi rejimlerin ve bu rejimlerle şekillenen toplumların temel özelliklerini, ilk elde akla gelen bazı göstergelerle aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.
1- Genel Göstergeler.
*Toplumu yöneten figürlerin hukukun üstünlüğüne, demokrasinin erdemine ve siyasi iktidar olmanın topluma iyi ve adil hizmet götürme bilinç ve sorumluğuna inanmamaları.
* Öz olarak, evrensel insan haklarını, din ve vicdan özgürlüklerini, bireysel özgürlükleri, toplantı ve gösteri haklarını kısıtlamaları.
* Muhafetin, iktidara muhalif olanların varlığının ve anayasal haklarının görmezden gelinmesi.
* Teknolojiyi, ideolojileri ve kültürel farklılıkları...
baskı altında tutmları.
* Sürekli olarak, toplumu tektipleştirmeye çalışmaları. Her türlü sosyal farklılıkları bir tehlike olarak görmeleri.
2- Siyasi Göstergeler ?
* Toplumları tek parti, tek lider, tek ideoloji ile yönetmek. İnsanların farklı tercihlerini baskılamak ya da yok saymak.
* Siyasi iktidarın korunması, sürdürülebilmesi ve hatta kalıcılaştırılması için sürekli olarak toplumu ve bireyleri sıkı bir denetim ve gözetim altında tutmak.
*İdeolojik tektipleştirme yoluna gitmek. Bu amaçla, dinsel inançları, eğitim sistemini ve medya güçlerini iktidarın tek tip fikir örgüsünü güçlendirmek için düzenlemek ve kullanmak.
* Siyasi, ideolojik muhalif örgütlenmelerin yok edilmesi.Demokratik ve özgür katılımcılığa engel olmak.
* Güçlü rakip muhaliflere suç atmak, onları kriminalize etmek ve sindirmeye çalışmak.
3- Hukuki Göstergeler?
*Hukukun siyasallaşması.
* Yargı bağımsızlığı ve yargıç dokunulmazlığın önemini kaybetmesi, çökmesi.
* Mahkemelerin ve yargıçların tarafsızlığını yitirmeleri.
* Temel evrensel insan hakları, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kısıtlanması ya da yasaklanması.
* Mahkeme kararlarının, hukukun üstünlüğü ve yasaların gereklerine göre değil, siyasi iktidarların çıkarlarına göre şekillenmesi.
* İfade, savunma ozgürlükleri ve adil yargılama haklarının kağıt üzerinde kalması.
* Yasalara karşı "hile" yoluna başvurulması. Yasaların kasıtlı olarak kötüye yorumlanması.
* Hukuk sitemine olan güvenin ortdan kaklması.
* Yurttaşların siyaset erkine karşı savunmasız kaması. Devlete olan güvenin büyük oranda tahrip olması.
4- İdari, Yönetsel Göstergeler?
* Her türlü kamu hizmetlerinde aşırı merkeziyetçilik.
* Nepotizmin yoğunlaşması. Liyakat yerine, eş, dost ve ahbap kayırmacılığı yapılması.
* Şeffaf olmayan, doğru bilgiye ve kamu denetimine kapalı ekonomik, finansal ve idari kararların kurumsallaşması.
* Kamu kaknağı, kamu gücü ve kamusal yetki kullanıldığı halde kamuya, topluma hesap vermenin ortadan kalkması.
* Yurttaşların devletle olan taleplerinde bürokratik labirentlerin artması. Aşırı bürokratikleşme. Kamu kurumlarının, yurrtaşların gözünde sevimsiz ve caydırıcı duruma gelmesi.
* İdarı ya da bürokratik yönetimin yaptığı işler ve aldığı kararlarda, yasalara uymak, toplumu öncelemek, halka hizmet götürmek yerine siyasi erke yaranmaya dönüşmesi. Devletin topluma yabancılaşması.
5- Ekonomik Göstergeler?
* Ekonomik kaynakları yönetme ve kontrolunun, iktidarla bütünleşen bir elit- azınlık gurubun eline geçmesi. Haksız kazançların artması.
* Aşırı gelir dağılımı bozuklukları, ücret ve sevet eşitsizliklerinin ortaya çıkması. Orta sınıfın yok olması. Halkkın çok büyük bir kesiminin yoksullaşması.
* Gösteriş tüketiminin ve yaptığı gösteriş harcamaları ile saygınlık kazanacağına inanan görgüsüz insan kalabaklarının toplumda boy göstermesi.
* Yoksul halkın ise sürekli borçlanarak yaşamını kıt-kanaat sürdürmeye çalışması.
* Doğal kaynakların ve doğal çevrenin aşırı sömürülmesi. Gelecek kuşakların doğal kaynaklar üzerindeki haklarının gözardı edilmesi.
6- Sosyolojik (Toplumsal) Göstergeler.
* Toplumsal eşitsizliklerin artması. Gelir, eğitim, sağlık ve yaşam biçimleri arasındaki farkların göze batar duruma gelmesi.
* Toplumsal devingenliğin azalması. Yaratılan gözetleme ağları ve korku kültürü nedeniyle sosyalleşmenin azalması. Ailelerin içe kapanması. İzole bireysel yaşam biçiminin çoğalması.
* Farklı dinsel ve etnik gruplar arasındaki gerilimlerin artması. Ülkenin içinde yaşadığı sorunların sorumluluğunun etnik gruplara yüklenmesi
* Kültürel tektipleşmenin yarattığı baskılar nedeniyle bazı etnik ve azınlık grupların içlerine kapanarak devlete ve topluma yabancılaşmaları.
* Siyası iktidarın ideolojik güdümünde olan eğitim sistemi ve medya bağımlılığı nedeniyle doğru ve bilimsel bilgere ulaşmanın zorlaşması.Toplumdan gerçeklerin saklanması. Halkın algılarla manipüle edilmesi.
* Aydınların sesinin kısılması. Her alanda ortaya çıkan sorunların özgürce tartışılamaması. Sadece iktidar yanlısı tek sesli bir aydın(!) tipinin çoğalması.
* Etnik ya da azınlık kültürleri ile, ulusal kültür arasındaki iletişim ve ilişkilerin zayıflaması. Ulusal kültürle bütünleşme yerine, ayrışma ve içe kapanmaların ulusal birliğe zarar vermesi.
* Kitlelerin, sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel yaşamın dışına itilerek pasifleştirilmesi
7- Kültürel Göstergeler.
* Tek tip kültür ve kültür kodlarının dayatılması. Her türlü din, dil ve kültür farklılıklarının yok sayılması.
*.Tarihsel ve kültürel farklı kimliklerin kriminalize edilmesi. Etnik azınlık grupların, din, mezhep farkı olanların ötekileştirilip düşmanlaştırılması. Toplum içindeki kültürel gerilimlerin ve çatışmaların önünün açılması. Toplumsal uzlaşma ve barış yollarının tıkanması.
* Özgürlükler ve özgür fikirlerin yok edilmesi nedeniyle, edebiyat , resim, heykel, müzik, sinema, tiyotro gibi güzel sanat dallarında yoğun bir tıkanma ve kısırlaşmanın başlaması. Özgün sanat eserlerininin doğuşunun önlenmesi.
* Kültürel asimilasyon politikaların orta ve uzun vadede ters tepmesi. Ana akım ulusal kültürle ayrışma ve yabancılaşmaların hızlanması.
S O N U Ç V E Ç Ö Z Ü M.
Panoptikon ve distopik rejimler normal siyasi rejimler değildir. Anomalidır. Normalın dışına çıkmadır. Genelden, doğrudan, haktan, ahlaktan, adaletten, hukukun üstünlüğünden, evrensel insan haklarından, laiklikten, din ve vicdan özgürlüğünden, çağdaş siyasetten ve evrensel çoğulcu demokrasiden sapmadır. Panoptikon ve distopik rejim istemek, uygarlık ışığını söndürmek ve cağdaş uygarlık yolundan geriye dönmektir. Modern köleliğe zemin hazırlamaktır.
Eğer toplumlar; göstergelerini yukarıda saydığımız çağdışı değerleri savunan ve çağdışı politikalar uygulayan siyasi partileri ve siyasi liderleri iyi tanır ve verdiği oylarla bu tip partileri ve liderleri siyasi iktidardan uzak tutar ve çağdaş partileri iktidara getirirlerse sorun kendiliğinden çözülür.
Distopik ve panoptikon eğilimli liderler ve rejimler kronik bronşit gibidir. Toplumsal bünyeye sirayet ettikten sonra kolay kolay gitmezler. Hatta gitseler bile, dönüp tekrar gelebilirler. Karşı devrimler böyle olur.
Çözüm halkın doğru bilinci doğru seçimidir.
Cağımızdaki en çarpıcı panoptikon ve distopik rejim Kuzey Kore siyasi rejimi olmalıdır. Bu ülkeyi 1945 yılından beri, 75 yıldır; baba, oğul, torun, üç kuşaktır, "ĶIM Ailesi" komünist halk demokrasisi aldatmacasıyla, tek aile yönetiyor.
Çözüm, özgür akıl, çağdaş bilim, çağdaş eğitim, çağdaş hukuk, çağdaş demokrasi ve çağdaş toplumu üreten ÇAĞDAŞ ZİHNİYETTİR. Çağdaş zihniyete ulaşmış ve bu zihniyeti içselleştirmiş toplumları çağdışı liderler yönetemez. Çünkü toplum onlara bu fırsatı vermez.
Halil Çivi. 17.9.2025
[17/9 19:51] Halil Civi: D E V L E T K U Ş U...
Devlet kuşu dert yükünü sırtlamış,
Kanat çırpıp uçamiyor...bak hele!
Geçim derdi dalga dalga hortlamış,
Enflasyonu çözemiyor...bak hele!
Xxx
Vicdanlar kararmış, ahlak bozulmuş,
Dar gelirli her koşulda ezilmiş,
Emeklinin cebi derin kazılmış,
Borçsuz, harçsız gezemiyor...bak hele!
Xxx
Üretim çarkları geri çekilmiş,
Orta sınıf halkın beli bükülmüş,
İşçi, memur limon gibi sıkılmış,
Basın bunu yazamiyor...bak hele!
Xxx
Irkı, dini, cinsi ayırmak olmaz,
Zengini, güçlüyü kayırmak olmaz,
Hukuksuz, kanunsuz buyurmak olmaz,
Vicdanlara sızamiyor...bak hele!
Xxx
Dinbazlar din diye korku satıyor,
Sömürü çarkına kuvvet katıyor,
Develeri hamuduyla yutuyor,
Karıncayı ezemiyor(!)...bak hele!
Xxx
Hak, hukuk, adalet rayından çıkmış,
Sağduyu, merhamet, suyunu çekmiş,
Millet adaletsiz işlerden bıkmış,
Bu gidişi bozamiyor... bak hele!
Xxx
Millet iradesi sahipsiz kalmış,
Çıkarcı zihniyet toplumu bölmüş,
Aydınların çoğu gaflete dalmış,
Hak gemisi yüzemiyor...bak hele!
Xxx
Adalet mülkünde sular bulanmış,
Yargı erki kumandayla sulanmış,
Toplum her algıyı "doğrudur" sanmış,
Gerçekleri sezemiyor...bak hele!
Xxx
Sermaye semirmiş servete konmuş,
Emekçi, yoksulun umudu sönmüş,
Siyasetin kiri betona dönmüş,
Dozer bile kazamiyor...bak hele!
Xxx
Sahte demokratlar halkı uyutmuş,
Laik Cumhuriyet tatile gitmiş,
Evrensel hukukun kuvveti bitmiş,
Kördüğümü çözemiyor...bak hele!
Xxx
Halil Çivi der ki, ağlatan gülmez,
Karnı tok olanlar açlığı bilmez,
Topluma muhalif siyaset olmaz,
Yoz zihniyet anlamiyor bak hele!
Xxx
15 Eylül 2025
Prof.Dr.Halil Çivi
Doğanbey/ Seferihisar/ İZMİR.
[30/9 11:36] Halil Civi: SİYASETİN AKLARI VE KARALARI: ETİK VE TEMİZ SİYASET İLE KİRLİ SIYASET YÖNTEMLERİ ÜZERİNE KISA ANIMSATMALAR.
A- Siyaset Nedir?
Genel olarak siyaset, adına "devlet" denilen bir üst aygıt aracıyla; bireylerin tek başlarına yapamayacakları işleri ve çözemeyecekleri sorunları toplumun bütünü adına; ortak ve meşru kararlar çerçevesinde çözebilmek ve bu yolla da halkın tamamına adil hizmet etmek demektir.
Bir siyasi iktidarın nasıl kazanılacağı, iktidar yetkilerinin hangi meşru kurallar çerçevesinde kullanılabileceği, iktidar gücünün sınırlarının ne olduğu ve nasıl sınırlandırılabileceği ; ayrıca iktidarın hangi ilkeler çerçevesinde ve nasıl el değiştireceği yine siyasetin temel konularıdır.
Çünkü mutlak iktidar ve kontrolsuz güç olmaz, olamaz.
B- Siyasi Etik Nedir?
Etik kurallar, genel ahlak kurallarının akıl, bilim ve felsefi düşüncenin süzgecinden geçmiş mesleki ve insani değerler sistemi olarak tanımlanabilir. Siyasi etik ise, genel etik kuralların siyasete özgü olanlarını kapsar. Çağdaş hukuk normlarına ve evrensel insan haklarına bağlı siyasi davranış ilkerini gösterir. Siyasi etik siyasetin ve siyasetçinin temiz ahlak ve vicdan pusulasıdır. Yine, siyasetçininin ve siyasi iktidarın eline geçen mutlak devlet gücünün; hukuk, adalet, dürürüstlük ve sorumluluk ilkeleri içinde sınırlandırılması anlamına gelir.
Ayrıca siyasi etik, siyasetçinin halka hizmet götürürken çıkarcılık ve ayrımcılık yapmaması, hukuk ve adalet kuralları içinde kalmasi demektir. Çünkü adalet mülkün temelidir ve devletin dini de adalettir.
Çağdaş demokrasilerdeki siyasi etik; her türlü iktidar gücünün, merkezi ve yerel iktidar faaliyetlerinin, hak, hukuk, adalet ve vicdanla terbiye edilmesini gerektirir. Görevi, makamı ve ünvanı ne olursa olsun, siyasi iktidarların hukuk ve bağımsız yargı dışına taşan hiç bir yetkisi ve faaliyetinin olmaması anlamına gerekir.
Siyasi etik, adalet ve hukuk kurallarına tamamen uyan siyasetçilere, sadece siyasetçi değil " devlet adamı", devlet adamı olmayı hak edemeyenlere ise sadece "siyasetçi" denir.
C- Etik ve Temiz Siyaset ile Ķirli ve Çıkarcı Siyaset Arasındakı 10 Temel Fark Şöyledir.
1- Temel Amaç farkları:
* Etik siyaset, halkın ortak iyiliği, adaleti, refahı, toplumun ve bireylerin özgürlüğü için yapılır.
* Kırli siyaset, iktidarın ne pahasına olursa olsun, sürdürülmesi, çıkar çevrelerinin korunup kollanması, halka sadece yoğun propoganda ile vitrin gösterisi için yapılır.
2- Hukuk Anlayışındaki Farklar.
*Etik siyaset, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, anayasaların kesin bağlayıcılığı ve bağımsız yargı düzenini benimser. Kimliği, görevi ve konumu ne olursa olsun, hiç kimseye ayrıcalık tanınmaz.
* Kirli Siyaset de hukukun üstünlüğü, anayasaların bağlayıcılığı ve yargı bağımsızlığı önemini yitirir. Hukuk keyfileşir. Toplumda ikili hukuk düzeni doğar. Muktedirler için başka, muhalifler için başka bir yargı düzeni ortaya çıkar.
3- Demokrasi Anlayışı Farkları.
* Etik siyaset; katılımcı, çoğulcu, şeffaf, muhalafeti " düşman" değil, toplum adına iktidarı "denetleyici" bir göz olarak değerlendirir. Iktidar ve muhalefet için seçme ve seçilme fırsatları eşitlenir.Seçimlerde hile olmaz.
* Kirli siyasette; seçimler özde benimsenmez ve içselleştirilmez. Sadece iktidara tırmanma aracı olarak düşünülür. İktidar partileri lehine, devlet gücü de kullanılarak seçimlerin manipüle edilmesi olağanlaştırılır. Millet iradesi sandığa tam yansımaz. Hileli seçimler yapılabilir.
4- Ahlak ve Adalet Anlayış Farkları.
* Etik siyasette siyasi iktidarların tüm faaliyet ve harcamaları şeffaftır. Hesab verilebilirlik, dürüstlük, açıklık ve kamu vicdanına saygı esastır.
Kamu gücünü ve kamu kaynağını kullanan ve kamu adına hareket eden herkes yaptıklarından sorumludur. Mutlaka hesab vermek zorundadır.
* Kirli siyasette ise devlet ya da kamu adına yapılan işlerde açıklık, sorumluluk, şeffaflık yoktur. Kayırmacılık, rüşvet, çıkar için halka yalan söyleme ve benzeri faaliyet ağları vardır.
5- Halkla İlişkiler Anlayışındaki Farklar.
* Etik siyasette, siyasi iktidar halka hizmet etmek için geçici olarak görev almış bir emenetçidir. Görevi bir ya da birden fazla seçim dönemi ile sınırlıdır. Emanete ihanet edilmez, sadakatla hizmet etmek gerekir. Halk aldatılmaz, halka yalan söylenmez. Kamu malı talan edilmez. Nepotizm yoktur.
* Kırli siyasette, halk aktif değil, pasif konnumda tutulur. Siyasetsizleştirme telkin edililir. Halkın yaşadığı deprem, sel, yangın... ve iş kazaları kaderci bir yaklaşımla halka anlatılır. Teokratik ve ideolojik bağlantılar ve telkinlerle halk denetim altına alınır.
6~ Medya ve Propaganda Farkları.
* Etik siyasette, basın özgürdür. Siyasi iktidara ya da başka siyasi partilere angaje değildir. Basın mensupları görsel ve yazılı basın aracılığı ile, siyasi iktidarların olumlu ve olumsuz faaliyetleri konusunda halka doğru bilgi verirler.
* Kirli siyasette ise, basın özgür değildır. Çoğu zaman siyasi iktidarlara, sermayeye, bazı ideolojilere angajedir. Onlarlarla bir çıkar bağı içinde görev yapar. Hatta siyasi iktidarlar, sermaya ya da başka baskı gruplarına çıkar bağı içinde olan besleme kalem sahipleri ile çalışır.
7- Zihniyet, Eğitim ve Kültür Anlayış Farkları.
* Etik siyasette, özgür zihniyet, özgür birey, özgür toplum, akılcı, bilimsel, ezbere dayanmayan özgürleştirici ve laik bir eğitim modeli esastır.
* Kirli siyasette ise, özgür düşünmeyi gözardı eden, aklı ve bilimi görmezlikten gelen,dogmatik değerlere dayalı, laiklik ve din- vicdan özgürlüğü karşıtı, çoğu hurafelerle süslenmiş ezberci eğitimi özendiren, yoksulluğu, yoksunluğu kadere bağlayan, sabır, itaat ve ve kanaat etmeyi üstün bir erdem sayan bir arkaik zihniyet örgüsü vardır.
8- Ekonomik Algılama Farkları.
* Etik siyasette ekonomi; toplumu işsizlikten, yoksunluktan, yoksulluktan, çaresizlikten, cahillikten, evsizliklikten...kurtarıp refaha kavuşturmanın ve insan onuruna yaraşır gibi yaşatabilmenin en önemli aracıdır. Üretimde fırsat eşitliği, teknolojik gelişme, ekonomik büyüme, adil ücret, adil gelir dağılımı, adil vergi düzeni ve güçlü bir orta sınıf...barış ve huzur içinde yaşamanın da güvencesidir.
* Kirli siyasette ise; ekonomi; yetkiler kötüye kullanılarak, siyasi iktidarlar ve yandaşlarının kısa dönemde çoğu zaman kamu mallarını talan edip zenginleşme ve servet edinme aracıdır. Düşük ücretler, yaşam kalitesinin geriye gitmesi, işsizlik, gelir dağılımı bozukluğu, vergi adaletsizliği onların umurunda değildir. Vatandaşları bu kötü gidişe razı etmenin yoları ise siyasi dinbazlık, ahiretle avutma, ideolijik ayrımcılık ve hamaset dolu ikna yollarıdır.
9- Toplumsal Bütünleşme ve Barış Anlayışındaki Farklar.
* Etik siyasette, her birey ya da yurttaş, ırk, dil, din, mezhep, ideoloji, renk ve cinsiyet farkı olmaksızın herkes anayasal ve yasal olarak eşit hak ve özgürlüklere sahiptir. Toplumda mevcut olan her türlü doğal, inançsal ve kültürel farklılıklar bir farklılaşma olarak değil, bir beşeri ve insani zenginlik olarak algılanır. Empati ve hoşgörü vardır.
* Kirli siyasette ise, toplumsal farklılıkları kullanarak, kutuplaştırma, bölme, ötekileştirme, ırk, din, mezhep, dil renk ve sosyal cinsiyet ayrımcılığı...yaparak " biz ve ötekiler" diye bölerek ve kendi siyasi çıkarları için yapay düşmanlıklar icat ederek seçim kazanma politikaları vardır.
10- Toplumsal Geleceği planlama Farkları.
* Etik siyaset, tüm fikir ve eylemlerinde, devletin, toplumun ve gelecek nesillerin varlığını ve haklarını da hesaba katar. Gelecek kuşaklara, kirletilmemiş bir doğa, tahrip edilmemiş bir çevre ve gelecek kuşakların barış, kardeşlık, huzur ve adalet içinde yaşayabilecekleri doğal, sosyal, ekonomik, siyasi, hukuki ve kültürel güzel bir miras bırakmaya gayret eder. Suları, denizi, çevreyi, havayı, doğayı kirletmez. Ormanlara sahip çıkar.
* Kirli siyaset ve siyasetçinin tüm çabası çok kısa vadelidir. Orta ve uzun vadeyi akla getirmez, nesillerin geleceĝini düşünmez. Sadece anlık , günü kurtaran ve siyasi iktidarların ömrünü uzatan palyatif çözümlere odaklanır. Akla gelen her çeşit hamlelerin temel hedefi koltuğu korumaktan ibarettir.
S O N S Ö Z Y A D A S O N U Ç.
* Evrensel insan hakları, laiklik, çağdaş demokrasi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı düzleminde şekilenen ve siyasi etik kuralları ile yönetilen ülkelerde; toplumlar giderek gelişir, çağdaşlaşır bireyler özgürleşir, devlete, siyasete ve hukuka olan saygı artar. Toplumun gözünde milli iradeye dayalı siyasi rejim adım adım güçlenir ve uluslararası saygınlık kazanır.
* Kirli siyasetle yönetilen ülkelerde ise, kısa vadede, tüm kamusal idari, siyasi ve mali güçler sadece siyasi iktidarı koruyabilme koularında yoğunlaşır. Ancak, yaşanan liyakat, ahlak, adalet ve hukuk dışı bozulmalar nedeniyle devletin kurumları giderek çürümeye başlar. Toplumun devlete ve siyasilere güveni yok olur ve devlet kaosa doğru sürüklenir.
Peki çözüm nedir?
Etik siyaset kurallarına samimiyetle uyan siyasetçiler yetiştirmek ve bu konuda yetişkin olan dürüst siyasetçileri iktidara taşımaktır. Çözüm milletin özgür aklı, derin feraseti ve çarpıtılmamış iradesi ve sağduyusunda saklıdır.
Ayrıca ülkemizde henüz bir siyasi ahlak ya da etik yasası yoktur. Acaba niçin: onu da siz düşünün.
04. Eylül 2025.
Halil Çivi.
ÖĞRENCİLERİM VE ÖĞRENME MERAKI OLAN TÜM İNSANLARA DUYURU.
Sosyolog, Sayın Prof.Dr. H. Bayram Kaçmazoğlu, 1944 Yılından 2025 Yılına kadar olan 81 yıllık yaşamımı, tarihimizin önemli bir dönemine tanıklık etsin diye, büyük bir özveri ile derleyerek kitaplaştırdı. Kitap " PROF.DR. HALİL ÇİVİ İLE ZAMANDA AYKIRI YOLCULUK " adınını taşıyor. Aykırılık, olmazları oldurabilmek anlamına geliyor.
Bu kitapta, dünyada ve Türkiye'de, 1968 Cumhuriyet kuşağının zihniyet yapısı ile birlikte, ücra bir dağ köyünde, " Küçük imamlık" ve çobanlıktan profesörlüğe uzanan, ailevi, ekonomik, sosyal, akademik, idari ve kültürel yönleri ile yâşadıklarıma ek olarak, Fansada ki yurtdışı gözlemlerimi, halk ozanlığımı; Alevi, Bektaşi inancı ile ilgili geniş değerlenlendirmelerimi; ayrıca da, ülkemizin içinde yaşadığı sosyal, siyasi, idari, eğitimsel, ekonomik ve külltürel sorunlar hakkındaki bilimsel görüşlerimi bulacaksınız. Kitabın tamamı 560 sayfadır. Fakat, H.Bayram Kaçmazoğlu'nun usta ve akıcı kitap tertibi sayesinde çok kolay okunmaktadır.
Not. Kitabın telif hakkı Sayın Prof. Dr.H.Bayram Kaçmazoğlu'na aittir. Kitap, bu eseri yayınlayan " DOĞU KİTABEVİ , Kitapyurdu ve Amazon gibi internet kitap satış sitelerinden temin edilebilir.
Prof. Dr.Halil Çivi. 13 Eylül 2025.
[30/9 11:36] Halil Civi: SİYASETİN AKLARI VE KARALARI: ETİK VE TEMİZ SİYASET İLE KİRLİ SIYASET YÖNTEMLERİ ÜZERİNE KISA ANIMSATMALAR.
A- Siyaset Nedir?
Genel olarak siyaset, adına "devlet" denilen bir üst aygıt aracıyla; bireylerin tek başlarına yapamayacakları işleri ve çözemeyecekleri sorunları toplumun bütünü adına; ortak ve meşru kararlar çerçevesinde çözebilmek ve bu yolla da halkın tamamına adil hizmet etmek demektir.
Bir siyasi iktidarın nasıl kazanılacağı, iktidar yetkilerinin hangi meşru kurallar çerçevesinde kullanılabileceği, iktidar gücünün sınırlarının ne olduğu ve nasıl sınırlandırılabileceği ; ayrıca iktidarın hangi ilkeler çerçevesinde ve nasıl el değiştireceği yine siyasetin temel konularıdır.
Çünkü mutlak iktidar ve kontrolsuz güç olmaz, olamaz.
B- Siyasi Etik Nedir?
Etik kurallar, genel ahlak kurallarının akıl, bilim ve felsefi düşüncenin süzgecinden geçmiş mesleki ve insani değerler sistemi olarak tanımlanabilir. Siyasi etik ise, genel etik kuralların siyasete özgü olanlarını kapsar. Çağdaş hukuk normlarına ve evrensel insan haklarına bağlı siyasi davranış ilkerini gösterir. Siyasi etik siyasetin ve siyasetçinin temiz ahlak ve vicdan pusulasıdır. Yine, siyasetçininin ve siyasi iktidarın eline geçen mutlak devlet gücünün; hukuk, adalet, dürürüstlük ve sorumluluk ilkeleri içinde sınırlandırılması anlamına gelir.
Ayrıca siyasi etik, siyasetçinin halka hizmet götürürken çıkarcılık ve ayrımcılık yapmaması, hukuk ve adalet kuralları içinde kalmasi demektir. Çünkü adalet mülkün temelidir ve devletin dini de adalettir.
Çağdaş demokrasilerdeki siyasi etik; her türlü iktidar gücünün, merkezi ve yerel iktidar faaliyetlerinin, hak, hukuk, adalet ve vicdanla terbiye edilmesini gerektirir. Görevi, makamı ve ünvanı ne olursa olsun, siyasi iktidarların hukuk ve bağımsız yargı dışına taşan hiç bir yetkisi ve faaliyetinin olmaması anlamına gerekir.
Siyasi etik, adalet ve hukuk kurallarına tamamen uyan siyasetçilere, sadece siyasetçi değil " devlet adamı", devlet adamı olmayı hak edemeyenlere ise sadece "siyasetçi" denir.
C- Etik ve Temiz Siyaset ile Ķirli ve Çıkarcı Siyaset Arasındakı 10 Temel Fark Şöyledir.
1- Temel Amaç farkları:
* Etik siyaset, halkın ortak iyiliği, adaleti, refahı, toplumun ve bireylerin özgürlüğü için yapılır.
* Kırli siyaset, iktidarın ne pahasına olursa olsun, sürdürülmesi, çıkar çevrelerinin korunup kollanması, halka sadece yoğun propoganda ile vitrin gösterisi için yapılır.
2- Hukuk Anlayışındaki Farklar.
*Etik siyaset, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, anayasaların kesin bağlayıcılığı ve bağımsız yargı düzenini benimser. Kimliği, görevi ve konumu ne olursa olsun, hiç kimseye ayrıcalık tanınmaz.
* Kirli Siyaset de hukukun üstünlüğü, anayasaların bağlayıcılığı ve yargı bağımsızlığı önemini yitirir. Hukuk keyfileşir. Toplumda ikili hukuk düzeni doğar. Muktedirler için başka, muhalifler için başka bir yargı düzeni ortaya çıkar.
3- Demokrasi Anlayışı Farkları.
* Etik siyaset; katılımcı, çoğulcu, şeffaf, muhalafeti " düşman" değil, toplum adına iktidarı "denetleyici" bir göz olarak değerlendirir. Iktidar ve muhalefet için seçme ve seçilme fırsatları eşitlenir.Seçimlerde hile olmaz.
* Kirli siyasette; seçimler özde benimsenmez ve içselleştirilmez. Sadece iktidara tırmanma aracı olarak düşünülür. İktidar partileri lehine, devlet gücü de kullanılarak seçimlerin manipüle edilmesi olağanlaştırılır. Millet iradesi sandığa tam yansımaz. Hileli seçimler yapılabilir.
4- Ahlak ve Adalet Anlayış Farkları.
* Etik siyasette siyasi iktidarların tüm faaliyet ve harcamaları şeffaftır. Hesab verilebilirlik, dürüstlük, açıklık ve kamu vicdanına saygı esastır.
Kamu gücünü ve kamu kaynağını kullanan ve kamu adına hareket eden herkes yaptıklarından sorumludur. Mutlaka hesab vermek zorundadır.
* Kirli siyasette ise devlet ya da kamu adına yapılan işlerde açıklık, sorumluluk, şeffaflık yoktur. Kayırmacılık, rüşvet, çıkar için halka yalan söyleme ve benzeri faaliyet ağları vardır.
5- Halkla İlişkiler Anlayışındaki Farklar.
* Etik siyasette, siyasi iktidar halka hizmet etmek için geçici olarak görev almış bir emenetçidir. Görevi bir ya da birden fazla seçim dönemi ile sınırlıdır. Emanete ihanet edilmez, sadakatla hizmet etmek gerekir. Halk aldatılmaz, halka yalan söylenmez. Kamu malı talan edilmez. Nepotizm yoktur.
* Kırli siyasette, halk aktif değil, pasif konnumda tutulur. Siyasetsizleştirme telkin edililir. Halkın yaşadığı deprem, sel, yangın... ve iş kazaları kaderci bir yaklaşımla halka anlatılır. Teokratik ve ideolojik bağlantılar ve telkinlerle halk denetim altına alınır.
6~ Medya ve Propaganda Farkları.
* Etik siyasette, basın özgürdür. Siyasi iktidara ya da başka siyasi partilere angaje değildir. Basın mensupları görsel ve yazılı basın aracılığı ile, siyasi iktidarların olumlu ve olumsuz faaliyetleri konusunda halka doğru bilgi verirler.
* Kirli siyasette ise, basın özgür değildır. Çoğu zaman siyasi iktidarlara, sermayeye, bazı ideolojilere angajedir. Onlarlarla bir çıkar bağı içinde görev yapar. Hatta siyasi iktidarlar, sermaya ya da başka baskı gruplarına çıkar bağı içinde olan besleme kalem sahipleri ile çalışır.
7- Zihniyet, Eğitim ve Kültür Anlayış Farkları.
* Etik siyasette, özgür zihniyet, özgür birey, özgür toplum, akılcı, bilimsel, ezbere dayanmayan özgürleştirici ve laik bir eğitim modeli esastır.
* Kirli siyasette ise, özgür düşünmeyi gözardı eden, aklı ve bilimi görmezlikten gelen,dogmatik değerlere dayalı, laiklik ve din- vicdan özgürlüğü karşıtı, çoğu hurafelerle süslenmiş ezberci eğitimi özendiren, yoksulluğu, yoksunluğu kadere bağlayan, sabır, itaat ve ve kanaat etmeyi üstün bir erdem sayan bir arkaik zihniyet örgüsü vardır.
8- Ekonomik Algılama Farkları.
* Etik siyasette ekonomi; toplumu işsizlikten, yoksunluktan, yoksulluktan, çaresizlikten, cahillikten, evsizliklikten...kurtarıp refaha kavuşturmanın ve insan onuruna yaraşır gibi yaşatabilmenin en önemli aracıdır. Üretimde fırsat eşitliği, teknolojik gelişme, ekonomik büyüme, adil ücret, adil gelir dağılımı, adil vergi düzeni ve güçlü bir orta sınıf...barış ve huzur içinde yaşamanın da güvencesidir.
* Kirli siyasette ise; ekonomi; yetkiler kötüye kullanılarak, siyasi iktidarlar ve yandaşlarının kısa dönemde çoğu zaman kamu mallarını talan edip zenginleşme ve servet edinme aracıdır. Düşük ücretler, yaşam kalitesinin geriye gitmesi, işsizlik, gelir dağılımı bozukluğu, vergi adaletsizliği onların umurunda değildir. Vatandaşları bu kötü gidişe razı etmenin yoları ise siyasi dinbazlık, ahiretle avutma, ideolijik ayrımcılık ve hamaset dolu ikna yollarıdır.
9- Toplumsal Bütünleşme ve Barış Anlayışındaki Farklar.
* Etik siyasette, her birey ya da yurttaş, ırk, dil, din, mezhep, ideoloji, renk ve cinsiyet farkı olmaksızın herkes anayasal ve yasal olarak eşit hak ve özgürlüklere sahiptir. Toplumda mevcut olan her türlü doğal, inançsal ve kültürel farklılıklar bir farklılaşma olarak değil, bir beşeri ve insani zenginlik olarak algılanır. Empati ve hoşgörü vardır.
* Kirli siyasette ise, toplumsal farklılıkları kullanarak, kutuplaştırma, bölme, ötekileştirme, ırk, din, mezhep, dil renk ve sosyal cinsiyet ayrımcılığı...yaparak " biz ve ötekiler" diye bölerek ve kendi siyasi çıkarları için yapay düşmanlıklar icat ederek seçim kazanma politikaları vardır.
10- Toplumsal Geleceği planlama Farkları.
* Etik siyaset, tüm fikir ve eylemlerinde, devletin, toplumun ve gelecek nesillerin varlığını ve haklarını da hesaba katar. Gelecek kuşaklara, kirletilmemiş bir doğa, tahrip edilmemiş bir çevre ve gelecek kuşakların barış, kardeşlık, huzur ve adalet içinde yaşayabilecekleri doğal, sosyal, ekonomik, siyasi, hukuki ve kültürel güzel bir miras bırakmaya gayret eder. Suları, denizi, çevreyi, havayı, doğayı kirletmez. Ormanlara sahip çıkar.
* Kirli siyaset ve siyasetçinin tüm çabası çok kısa vadelidir. Orta ve uzun vadeyi akla getirmez, nesillerin geleceĝini düşünmez. Sadece anlık , günü kurtaran ve siyasi iktidarların ömrünü uzatan palyatif çözümlere odaklanır. Akla gelen her çeşit hamlelerin temel hedefi koltuğu korumaktan ibarettir.
S O N S Ö Z Y A D A S O N U Ç.
* Evrensel insan hakları, laiklik, çağdaş demokrasi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı düzleminde şekilenen ve siyasi etik kuralları ile yönetilen ülkelerde; toplumlar giderek gelişir, çağdaşlaşır bireyler özgürleşir, devlete, siyasete ve hukuka olan saygı artar. Toplumun gözünde milli iradeye dayalı siyasi rejim adım adım güçlenir ve uluslararası saygınlık kazanır.
* Kirli siyasetle yönetilen ülkelerde ise, kısa vadede, tüm kamusal idari, siyasi ve mali güçler sadece siyasi iktidarı koruyabilme koularında yoğunlaşır. Ancak, yaşanan liyakat, ahlak, adalet ve hukuk dışı bozulmalar nedeniyle devletin kurumları giderek çürümeye başlar. Toplumun devlete ve siyasilere güveni yok olur ve devlet kaosa doğru sürüklenir.
Peki çözüm nedir?
Etik siyaset kurallarına samimiyetle uyan siyasetçiler yetiştirmek ve bu konuda yetişkin olan dürüst siyasetçileri iktidara taşımaktır. Çözüm milletin özgür aklı, derin feraseti ve çarpıtılmamış iradesi ve sağduyusunda saklıdır.
Ayrıca ülkemizde henüz bir siyasi ahlak ya da etik yasası yoktur. Acaba niçin: onu da siz düşünün.
04. Eylül 2025.
Halil Çivi.
[30/9 11:36] Halil Civi: DÜNYADAKİ BAŞLICA FEMİNİST AKIMLAR VE BU AKIMLARA YÖNELTİLEN TEMEL ELEŞTİRİLER ÜZERİNE KISA NOTLAR.
Günümüzde bile, dünyanın her yerinde, kadın hakları ve sosyal cinsiyet eşitsizliği konusu yeterince çözülmüş değildir. Kadınlar ve erkekler arasındaki kültürel, sosyal, ekonomik, hukuki, siyasi, hatta dini eşitsizlikler, kadın kimliğine, kadın bedenine ve hatta kadınların yaşam hakkına olan çeşitli saldırılar, ülkeler ve toplumların gelişme düzeylerine göre, farklı yoğunluklarda da olsa devam ediyor. Hatta bazı toplumlarda kadınlar ve erkekler arasıdaki bu anlaşmazlık ve gerilimler kadın cinayetleri ile bile sonuçlanabiliyor. Örneĝin, Türkiye'de her yıl yüzlerce kadın cinayeti oluyor.
Bu açıdan , ülke ve dünya nüfusunun en az yarısını oluşturan kadınların bu eşitsizlik sorunlarını da tüm insanlık aleminin ortak sorunları olarak kabullenmek gerekir. Çünkü kadın sorunları sadece bu günün değil, gelecek nesillerin de sorunudur. Çocukları kadınlar doğuruyor, bakımlarını onlar yapiyor, dillerini onlar öğretiyor...
Acaba kadınlar, tarihten günümüze, evrensel ölçekte kendi sorunlarına nasıl sahip çıktılar ve ne tür fikirler ve çözümler üretebildiler. Evrensel ölçekte, kadın aydınlar tarafından kadın sorunlarına üretilen bu çözümler genel tanımla FEMİNİZM olarak adlandırıldı.
A- Feminizm Nedir?
Feminizm; kadınların sosyal, ekonomik, hukuki, siyasi, yönetsel ve kültürel... alanlarda erkeklerle eşit haklara sahip olması gerektiğini savunan düşünce, hareket ve yaklaşımların ortak adıdır.
Sanayi toplumunun varlığı ile filizlenen ve 19. Yüzyıl sonlarından itibaren örgütlü bir şekilde ortaya çıkan bu hareket; zaman içinde farklı koşullar ve ihtiyaçlara göre yeniden şekillendi ve çeşitlendi. Farklı söylem ve eylemlerle dünyanın gündemine oturdu. Her dönemde, kadınlar karşılaştıkları haksızlık ve eşitsizlik biçimlerini analiz ederek yeni çözüm yolları üretmeye çalıştılar. Bu yeni ve farklı çözüm yolları feminist akımları zenginleştirdi ve çeşitlendirdi. Her bir yeni düşünce farklı bir feminist akım olarak değerlendirildi.
B- Başlıca Feminist Akımlar ve Bu Akımlara Yöneltilen Temel Eleştiriler Nelerdır.
Şimdiye kadar ortaya çıkan feminist akımları ve bu akımlara yöneltilen temel eleştirileri sekiz farklı başlıkta toplamak olasıdır.
1- Liberal Feminizm Nedir?
* Liberal feminizm: Avrupa'da Sanayi Devrimi sonrası, kadının ücretli işlerde çalışmaya başlaması, kentleşme, aile ve toplum yaşamının kökten değişmesi ve modernleşmenin getirdiği yeni sosyal rollerin varlığı. Bireysel hak ve özgürlük anlayışında ve aile yaşamında ortaya çıkan değişmeler, ataerkil aile yaşamının çözülmeye başlaması, bu radikal değişmelere karşın kadınların karşılaştıkları mahrumiyetler çeşitli boyutları ile kadın sorunlarının gündeme gelmesine neden oldu. Kadınların, mülkiyet, meslek edinme, çalışma, ücret, eğitim, siyasi katılım, seçme ve seçilme hak ve talepleri oldu.
Kadınların kapitalist sistem içindek bu yeni hak ve özgürlük talepleri daha sonraki feminist akımların da ana çekirdeği ve dayanağını oluşturdu.
*Liberal feminizme yöneltilen temel eleştiriler kısaca şöyle özetlenebilir. Bu feminizm anlayışı eksiktir. Çünkü kadınlar için, bu sorunları doğuran kapitalist sisteme bir eleştiri getirmez. Tek isteği, mevcut sistemi meşru sayıp, erkeklerle eşit bir hak ve özgürlük talebinde bulunmaktır. Bu nedenle de yetersizdir. Kadınları kapitalist sistemin bir parçası ve taşıyıcısı yapar. Düzenle bütünleştirir.
2- Radikal- Köktenci Feminizm Nedir?
*Radikal femizm nasıl doğdu. 1960 ve 1970 li yıllarda, ABD de yükselen " SIVİL HAKLAR HAREKETİ" , savaş karşıtı protestolar ve cinsel özgürlük dalgası radikal feminizmin doğmasına ortam hazırladı. Radikal feminizm, köklü bir şekilde erkek egemen aile ve toplum yapısını eleştirdi. Kadınların cinsellik, aile ve evlilik kurumları yoluyla sömürüldüğünü ileri sürdü. Çocuk bakımı ve ev işlerinin kadının sırtına yüklenmesini eleştirildi.
* Radikal feminizme yapılan temel eleştiriler ise şunlardır. Ne kadınlar ve ne de erkekler homojen birer grup oluşturmazlar. Bütün erkekler kadınlara eşit ve kötü davranmazlar. Aralarında düşünce, eğitim, meslek, ahlak, inanç ve kültür farkları vardır. Ayrıca kadınlar ve erkekler arasındaki biyolojik beden ve cinsiyet farkları birbirinin rakibi, düşmanı değil, tamamlayıcısıdır. Kadının erkeĝe, erkeğin kadına ihtiyacı vardır. Ayrıca aile ve çocuk olmadan toplum var olamaz.
3- Sosyalist/ Marksist Feminizm Nedir?
* Sosyalist ya da Marksist feminizm anlayışı Karl Marks'ın birbirine karşıt ve çıkarları birbirine zıt sınıflar teorisine dayanır. Bu feministlere göre,işçileri sömüren kapitalist sınıf ile kadınları sömüren erkek egemen sınıf arasında bir benzerlik vardır. Nasıl ki; Kapitalistler işçleri çalıştırıp haklarını tam vermiyor onları sömürüyorlarsa, erkek egemen toplumda da bunun aynısını erkekler de kadınlara yapiyorlar. Her iki düzen de kadın sömürüsü üzerine kuruludur. Kadını, ucuz bir fabrika emekçisi olduğu için kapitalist patron, ücretsiz bir ev emekçisi olduğu için de egemen erkek sömürüyor.
* Marksist feminizme yöneltilen temel eleştiri şöyledir. Bu feministler ekonomik örgütlenme ve üretim ilişkilerini abartiyorlar. Ayrıca kadın erkek ilişkilerini mekanik olarak görüyorlar. Bu ilişkilerin, sosyolojik, psikolojik, kültürel, biyolojik ve insani taraflarını, yalnızlıktan kurtulmayı, sevgi ve aile boyutunu görmezden geliyorlar.
4- Kültürel Feminizm Nedir?
* Kültürel feminizm, 1980 li yılların başında, radikal feminizmin bir uzantısı olarak ortaya çıktı.
Bu feministlere göre, kadınların kültürlerinde doğal olarak mevcut olan empati, barışçılık, şefkat, sevgi ve benzeri insani kişisel değerler erkeklerden daha fazla ve üstündür. Bu nedenle de, kadınlar, erkeklerden daha değerli ve üstün bir sınıf oluştururlar. Onlara göre, kadın kimliği erkek kimliğinden daha değerlidir ve daha üstündür. Belki de buradan kadın üstünlüğüne dayalı anaerkil döneme bir özlem olduğu da sezinlenebilir.
* Kültürel femizme yöneltilen temel eleştiriler de şöyle özetlenebilir. Bu feminist akım kadınlarla erkekler arasında, kadınlar lehine biyolojik bir fark, deterministik yapı olduğunu iddia etmektedir. Kadınları ve erkekleri ayrı birer biyolojik sınıf olarak tanımlamaktadır. Kadınlar kendi aralarında,erkekler de kendi aralarında tüm davranıslarında homojen fakat bibirlerine karşıt sınıflar olarak görülmektedir.
Halbuki erkeklerle kadınlar birbirlerine benzemez birbirlene zıt iki ayrı "sürü" değildir. Son tahlilde, çıkarları müşterektir birbirlerine ihtiyaçları vardır ve birbirlerini tamamlarlar.
5- Postmodern/ Yapısalcı Feminizm Nedir?
* Pastmodern ya da yapısalcı feminizmin kültürel feminizme bir tepki olarak filizlendiği söylenebilir.
Bu yaklaşıma göre kadın kimliği, standart ve homojen bir kimlikle inşa edilemez. Dünyanın her yerinde ve her toplumunda kadın nüfusu çok katmanlıdır. Köylüsü, kasabalısı, kentlisi, zengini, fakiri, eğitimlisi, cahili, evlisi, bekârı, genci, yaşlısı...birbirlerinden farklı düşünceler, duygular ve ihtiyaçlar içindedir. Bu nedenle de her mikro kadın gurubunun sorunları diğerlerinden farklılık gösterir.
* Eleştirisine gelince, postmodern feminizm, kadınların sosyal cinsiyet eşitsizliklerine bir çözüm getirmez. Bu eşitsiliklerin nasıl giderileceğini söylemez. Ayrıca kadınları aşırı gruplandırıp ayrıştırdığı için de, onlar arasındaki dayanışma bağlarını zayıflatır.
Makro sosyolojik bakış yerine mikro sosyolojik bakışla bütünü parçalara ayırır, fakat sonrası için bir şey önermez. Zaten pastmodernizmin doğası da böyledir
6- Siyahi ya da Kesitsel Femizm.
* Siyahi feminizm akımının doğuş yeri Amerika Birleşik Devleleri olmuştur. Çünkü, tarihsel koşullar içinde, Kara Afrika'nın insan gücünün koleleştirilip sömürülmesine bağlı olarak ABD' de hatırırı sayılır bir siyahi kadın nüfus ortaya çıkmıştır. Bu siyahi kadınların sorunu katmerlidir. Kadın olmalarına ek olarak bir de siyah derili olmak gibi bir dışlanma durumları sözkonusudur. Çünkü siyahi kadınlar sadece kadın oldukları için değil, ek olarak siyah tenli oldukları için de sosyal cinsiyet ayrımcılığına uğramışlardır. Siyahi feminizm, siyahi kadınların haklarını korumaya yönelik bir feminist akım olmuştur.
* Bu feminizm akımına yöneltilen eleştiri şöyledir.
Siyahi feminizm kesitseldir. Kadın kimliğini bir bütün olarak ele almaz. Sadece siyahi kadınların sorunları ile ilgilenir. Böylece kadınların topyekun mücadelesini bölmüş ve zayıflatmış olur.
7- İslami Feminizm Nedir?
* İslami feministler, İslam dininde, öz olarak, kadın erkek eşitliği olduğuna inanırlar . Ancak İslamın kutsal kitabı olan Kur'an'ın ve Haz. Muhammed'e ait olan hadislerin (sözlerin), hepsi erkek olan erkek egemen bir bakış açısına sahip din yorumcuları ve din hukukçuları tarafından, kadınlar aleyhine, kadınları ikinci plana atacak şekilde yorumlandığına inanırlar. Onlara göre, eğer İslamın temel kaynakları İslamın eşitlik özüne uygun olarak yeniden okunur, yorumlanır ve bu eşitlik sağlanırsa kadın ve erkek arasındaki sosyal cinsiyet ayrımcılığının yok olabileceğini iddia ederler.
* İslami feminist akımın eleştirisine gelince. Din gibi kutsal ve ilahi metinlerin, bir feminist dünyevi ideoloji için yeniden okunması, islam bilinci ve kültürüne uygun olarak kabul görmemiştir.1400 yılı aşkın tarihsel bir geçmişe, yaşam deneyimine ve milyonlara yoruma sahip İslam kültürünü ve külliyatını yepyeni bir kimliğe kavuşturmak o kadar kolay olmasa gerek.
8- Ekofeminizm Nedir?
* Ekofeminizm nedir? 20. Yüyılın sonlarına doğru, başta Batı ülkeleri olmak üzere, bütün toplumlarda, kadın sorunlarına ek olarak, doğa ve çevre sornlarına da ilgi artmıştır. Bu nedenle de, kadın hakları ve feminist düşüceler iç içe girmiştir. Bu feminist akıma göre, doğa ile kadınlar arasında birbirlerini besleyen ve birbirlerini tamamlayan simbiyotik bir ilişki vardır. Erkek egemen bencil düzen doğayı ve çevreyi nasıl tahrip diyorsa aynı şekilde kadınları da öyle sömürüyor .
* Ekofeminizme yöneltilen en önemli eleştiri de şudur. Bu düşünce akımının temelini oluşturan simbiyotik doğa ve kadın ilişkisi çok abartılı hatta hatalıdır. Ayrıca doğayı daha büyük oranda tahribe dayanan büyük teknolojik gelişmeler hesaba katılmamıştır. Yüksek teknoloji, sermaye tarafından doğanın daha aşırı sömürülmesi ve tahrip edilmesine yaramaktadır.
S O N U Ç O L A R AK N E S Ö Y L E N E B İ L İ R
Anadan doğma gözleri görmeyen yedi köre, bir kere dokunup fili tanımlamalarını istemişler. Kimi kuyruğuna, kimi kulağına, kimi karnına, kimi dişine, kimi bacağına ...dokunmuş. fakat hiç biri fili tam olaraj tanımlayamamıştır. Belki de yukarıda anlatılan feminist akımlardan her biri, üzerinde durdukları konuya göre doğru şeyler söylüyorlar. Fakak hiç birisi olayın tamanını bütün halinde görüp çözümleyemiyor. Söylenelerin hepsinde bir doğruluk payı var, fakat eksik...bütüncül değil.
O zaman yapılacak şey; evrensel insan haklarına bağlı kalarak; dil, din, ırk, renk, statü ve cinsiyet ayrımcılığını kabul etmeyen, her bireyi eşit, hak, ve özgürlüge sahip bireyler olarak kabul eden; ayrıca yine herkese pozitif ve negatif yönüyleriyle eşit din ve vicdan özgürlüğü sunan, hukukun üstünlüğüne dayalı adil, özgür ve demokratik bir rejim içinde yaşayabilmektir. Böyle bir siyasi, hukuki bir düzen kurabilmek için çaba göstermektir.
Hali Çivi. 29.9.2025.
[30/9 11:36] Halil Civi: İ K İ Ş A Ş M A Z D O S T.
Eğer uygar rota seçmek istersen,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Uygar bir yaşamla coşmak istersen,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Xxx
Doğruyu yanlıştan ayırt etmeye,
Yanlışı bırakıp doğru gitmeye,
Safsatayı belleğinden atmaya,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Xxx
Bilim okul olur, insan eğitir,
Bilim teknik olur, ürün üretir,
Bilim motor olur, cansız yürütür,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Xxx
Bilim kumaş olur, diker giyersin,
Bilim nimet olur, pişirir yersin,
Bilim ilaç olur, "çok şükür" desin,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Xxx
Bilim hukuk olur, adalet olur,
Devlete, millete mürüvvet olur,
Bilimden ayrılan belayı bulur,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Xxx
Bilim meslek olur, maaş alırsın,
Bilim icat yapar, saygı görürsün,
Bilimi dışlarsan yolda kalırsın,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Xxx
Cehaleti kökten söküp atmaya,
Çağdaşdaşlık yolunda dümdüz gitmeye,
Gelişmiş devlete demir atmaya,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Xxx
Devletine iyi yurttaş olmaya,
Milletin içinde saygın kalmaya,
Çağdaş fikirlerle çözüm bulmaya,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Xxx
Hiç eşit olur mu altınla bakır,
Kemal Atatürk'le geldi bu fikir,
Böyle bir lidere binlerce şükür,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Xxx
Halil Çivi der ki; bilimden şaşma,
Akıl rotasından ayrılma, kaçma,
Aptalın cahilin yolunu seçme,
İki şaşmaz dostun akıl, bilimdir.
Xxx
28 Eylül 2025
Prof.Dr.Halil Çivi.
Doğanbey/ Seferihisar/ İzmir.
[30/9 11:36] Halil Civi: HALK OLARAK FİLİSTİN-İSRAİL SORUNUNU NE KADAR BİLİYORUZ? ÇEŞİTLİ BOYUTLARI İLE BU DRAMATİK İNSANLIK SORUNUNU DOĞUŞUNDAN GÜNÜMÜZE NASIL ANLAMAK GEREKİR?
7 Ekim 2023 tarihinden, Hamas'ın İsrail'e roketli saldırı başlatmasından günümüze, Gazze' deki İsrail mezaliminden yaşamını yitiren Filistin'lilerin sayısı 64.000 i geçmiş durumda. Yaşmını yitiren Filistin'lilerin yaklaşık %60 kadarı kadın, çocuk ve yaşlılalardan oluşuyor. Sadece çocuk yaşta öldürülenler bile 20.000 de fazla. Aşırı sağcı Netenyahu iktidarı, ABD destekli olarak, Gazze'yi harabeye çevirmiş, Filistin halkını da aç, susuz ve çaresiz bırakarak, ya ölümü seçmeye, ya da zorla göç ettirerek çöllere sürmeye devam ediyor.
Çünkü, her zaman olduğu gibi, ABD'nin de desteğini alarak Gazze'yi işgal ve ilhak etmenin peşinde.
22 Eylül 2025 tarihinde, 193 üyeli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplandı. Filistin'i bağımsız siyasi bir devlet olarak tanıyan ülkelerin sayısı 147 oldu. Genel kurulda İsrail'i kınayan dramatik konuşmalar yapıldı. Fakat ABD destek ve güdümundeki İsrail yönetimi yine bildiğini okumaya devam edecek...
1970'lı yıllarda, Fransa'da Nantes Üniversitesi'inde akademik çalışmalar yapiyordum. Adını unuttuğum bir sosyolog " Dünyada,hak etmedikleri halde aşırı şımartılmış üç ırk vardır. Bunların biri Yunan halkı, biri Ermeniler ve en şımartılmışı da Yahudilerdir." demişti. Hitler mezalimi hariç, İsrail-Filistin arasındaki tarihsel ilişkilere bakınca, bu ülkenin Batılı uygar(!) devletlerce nasıl korunduğu, desteklendiği ve saldırgan hale getirildiği de apaçık ortadadır.
A- İsrail Devleti Nasıl Kuruldu.
1948 Yılına kadar dünyada İsrail diye bir devlet yoktu. Yahudi toplumu bir çok ülkede dağınık olarak yaşıyordu.
1917 Yılında, I.Dünya Savaşı'nın bitme aşamasında, Filistin toprakları Osmanlı Devleti'nden İngiltere'nin eline geçmişti.
O dönemin İngiliz Dışisleri Bakanı Arthur James Balfour, Yahudi halkının yutlandırılması ve siyasi bir devlet kurabilmesi için bir deklerasyon (bildirge) yayınladı. Bu niyetini de o dönemin zengin ve nüfuzlu Yahudi liderlerinden ingiliz yurrtaşı olan Lord Rothschil'e gönderdiği bir mektupla bildirdi.
Balfour'un bu Bu bildirgesi Dünya tarihinde " BALFOUR DEKLERASYONU" olarak isimlendirildi. Böylece de İsrail Devletı'nin psikolojik- siyasal tohumları atılmış oldu.
1948 Yılına gelindiğinde, Yahudilere yapılan Hitler soykırımın da yarattığı psikolojik ve vicdani atmosfer içinde, B.Milletler Genel Kurulunda, emperyalist Batı'nın korumasında Siyasi bağımsızlığı ve toprağı olan İsrail Devleti resmen kurulmuş oldu. Acaba ne pahasına?
Balfour Bilgirdesi, İsrail Devleti kurulunca, o topraklarda yaşayan ve o toprakların gerçek sahibi olan Hristiyan ve Müslüman halkların medeni ve dini haklarının korunmasını da içeriyordu. Fakat bildirgenin bu kısmına fazla önem verilmedi. Küresel egemenlerce hep görmezden gelindi.
B- Israil-Filistin Halklarının 1948 Yılından Günümüze, Tarihsel İlişkileri Nasıl Oldu?
1- 1948- 1967 NAKBA Dönemi.
Bu dönem, Filistin halkının Zorla göç ettirilme, anayurtlarından sürülme ve İsrail Devletini yurtlandırma ve sınırlarını genişletme dönemidir. Bu dönemde 750.000 Filistinli zorla göç ettirilmiş, mülkleri, toprakları ellerinden alınmış ve devletsizleştirilmiştir. Filistin halkı göçmen- mülteci konumuna sürüklenmiştir.
2- 1967- 1987 Arap- İsrail Savaşı.
Bu savaşta Filistinliler, Araplar, özellikle de Mısır Devleti büyük bir yenilgi almıştır. Batı Şeria, Gazze, Kudüs ve Golan Tepeleri İsrail'in denetimine geçmiştir. B.Milletler Güvenlik Konseyi toplanmış ve aldığı 242 Sayılı kararla İsrail'in işgal ettiği topraklardan geri çekilmesini istemiştir. Fakat bu karardan sonra bile, geri çekilmek bir yana, İsrail yeni işgal hazırlıklarına ve yeni İşgallere devam edegelmiştir.
3- 1987-2000. İntifanda'ların Başlaması ya da Uyanış Dönemi.
Arap dilinde " intifada" isyan, direniş, ayaklanma demektir. Bu dönemde, Filistin halkının bilinçlenmesi; kadın, çocuk, yaşlı,genç olarak israil'e karşı direnme, en azından her gördüğü yerde İsrail askerlerini taşlama...gibi direniş örnekleri görülmüştür. Devrin Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat, İsrail askerlerine taş atan çocuklara " Onlar benim apoletsiz generallerim" demiştir.
Bu dönemde, İsrail- Filistin sorunlarını çözmek amacıyla, 1993 Yılında Oslo Anlaşması İmzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre İsrail ve Filistin yönetimleri karşılıklı olarak birbirlerini tanıyacaklardı. Fakat, tüm diplomatik çabalara karşın, mülteciler, sınırlar, Kudüs'ün yönetimi ve yerleşim yerleri konusunda anlaşma sağlanamamıştır.
4- 2000-20020 Yılları, İkinci İntifada Dönemi.
Bu dönemde Filistin Halkı arasında ikilik çıkmıştır.
Filistin Kurtuluş Örgütü' ne rakip olarak HAMAS kurulmuş ve hatta iktidar olmuştur. Hamasın iktidar olması intifada olayının yeniden başlatılmasına neden olmuştur. 2020 Yılında, başta Körfez ülkeleri olmak üzere, "İbrahim Anlaşması" ile, İsraili tanıma yoluna gitmişlerdir. 2023 Yılına gelindiğinde Arap halkı parçalanmıştır. Filistin halkı, Orta Doğu'da meydana gelen yeni siyasi gelişmelere bağlı olarak, Suriye ve İran gibi iki destekçisini de kaybederek yalnızlaşmıştır.
5- 2023' te Ne Oldu?
7 Ekim 2023'te Hamas, İsrail'e karşı roketler ve füzelerle büyük bir saldırı başlattı. Fakat işler Hamas'ın tasarladığı gibi gitmedi. İsrail, ABD'nin diplomatik, askeri ve teknik desteğini alarak. İran'ı devre dışı bıraktı. Suriye'deki Hafız Esat rejimi yıkıldı. İsrail, ABD'nin askeri, diplomatik, ekonomik siyasi, stratejik yardımları ile , siyasi, teknik ve askeri bir güç kazandı.Şimdi ise en acımasız ve insanlık dışı yaptırımlarla Gazze halkını açlığa, susuzluğa, barınaksızlığa ve sağlık hizmetlerinden yoksunluğa mahkum ederek, Gazze'yi filistinlilerden temizlemeye çalışıyor.
C- Acaba İsrail ve Filistin Halkları Tek Devlet Şemsiyesinde Birlikte Yaşayabilirler mi?
Bu soruya yanıtım kesinlikle hayırdır.
Çünkü:
*Dinsel boyut olarak; Filistinliler çoğunlukla Müslüman,İsrail halkı ise Musevidir. Her iki halkın dinleri ve tarihsel kültür kodları farklıdır. Kudüs Kenti her ikisi için de vazgeçilemez niteliktedir.
*Sosyolojik açıdan; Filistin halkının anayurtlarından zorla kovulmuş olmarı, mülteciliğin, korumasızlığın, açlığın, susuzluğun ve savaşların yarattığı büyük sosyal ve psikolojik travmalar halkın belleğinde keskin bir sosyal kimlik kemikleşmelerine neden olmuştur.
*Siyasi olarak, İsrailde, B. Netenyahu ve benzeri aşırı sağcı iktidarlar, ABD desteğinin verdiği özgüven ve şımarıklıkla "Vadedilmiş Topraklar" ütopyasının peşine takılmışlardır.
*Hukuki boyut olarak; uluslarüstü ve uluslaarası hukuk normları yaptırımsız kaldığı için işe yaramiyor. B.Milletler Kararları, Cenevre Sözleşmesi ve Evrensel İnsan Hakları bildirisindeki normlara uyulmuyor.
* Ekonomik boyut olarak, Gazze ve Filistin halkı sürekli bir amborgo altında yaşiyor. Meskenleri büyük oranda yıkılmış, özellikle de Gazze'de, altyapı, eğitim, sağlık, yerel ve merkezi yönetim hizmetleri çökmüş durumda. Gıda ve su sorunu had safhada. Yardımların Gazze halkına ulaşması engelleniyor ya da kısıtlaniyor.
* Stratejik ve Psikolojik olarak İsrail açık ara üstün bir durumda. ABD'nin her alandaki koşulsuz desteğini hissediyor. Filistin halkının ABD ile baş edebilecek güçlü, stratejik bir, müttefiki, dostu yok.
ÖYLEYSE ÇÖZÜM NE:
Çözüm, iki ayrı toplum için iki siyasi bağımsız devetin kurulmasıdır. Ancak bağımsız Filistin Devleti'ni yaşatabilmek için bölgesel ve küresel ölçekte güçlü devlet yada devletlerin garantör olmalarına gerek vardır. İsrail'in ne kadar kendini koruma ve yaşama hakkı varsa Filistin Devleti ve halkının da en az o kadar bağımsız ve özgür yaşama hakkı vardır.
Not. Son günlerde, özellikle çoğu Avrupa devletlerinin, Filistin Devleti'nin bağımsızlığını tanımaları ve İsrail'e karşı olmaları çok olumlu bir gelişmedir. ABD'nin Adalet, hukuk ve vicdandan yoksun olarak İsrail'e bu sınırsız ve koşulsuz desteği, bu gün olmasa bile, gelecekte, sadece Orta Doğu ülkeleri için değil Avrupa Birliği ülkeleri için de bir ekonomik, siyasi hatta askeri tehdide dönüşebilir. Akıllı ve vicdanlı liderlerin elindeki güç adalet ve barışa, ırkçı, hukuk tanımaz ve vicdansız liderlerin elindeki güç ise çok kolayca zulme ve savaşa dönüşebilir.
Halil Çivi. 23 Eylül 2025DDD