Lokmayı Ölçerek Yutmak Lazım (Yoksa Boğazda Kalıyor!)
Meclis’in havası son günlerde serin mi serin… Klimanın ayarı mı kaçtı, yoksa kimse memleketin sıcak gündemine dokunmak istemediği için mi böyle, bilemiyorum. Ama ortada bir gerçek var: Bazı vekiller, gelip gideni fark etmiyor; çünkü milletin derdi buharlaşıp görünmez oluyor galiba.
İdareci dediğin ne yapar? Liderlik eder. Peki bizimkiler ne yapıyor?
Lokmayı ölçerek yutuyor!
Yani milletin lokmasını...
O kadar ölçüyorlar ki, millete pek bir şey kalmıyor gibi.
Gelelim bugünün ekonomik haline…
Eğer cebinde paran yoksa, geçmiş olsun. Hatta "ölmeye adaysın" demek bile az kalır; çünkü bu ekonomik ortamda yaşamak zaten olimpiyat sporu gibi. Sıranı bekle, çünkü hayat kuyruğunda kimse kimseyi görmüyor.
Pazardaki fiyatlar desen… Domates hâlâ kırmızı ama etiketleri kararmış.
Markette gezmek ise artık bir “korku tüneli” deneyimi:
Fiyatlara bakarken kalp ritmin bozuluyor, indirime bakınca bir umutlanıyorsun, kasaya gelince yine çöküyorsun.
Bir de dönen dolaplar var…
Öyle hızlı dönüyorlar ki, rüzgârı vatandaşa çarpıyor. Halkın yüzüne hafif bir meltem değil, bildiğin kasırga etkisi yapıyor.
Sonra çıkıp diyorlar ki:
“Halkımızın yanındayız.”
Evet, doğru… Yanımızdasınız ama çok yakın değil. Yolun karşı tarafında, geniş bir mesafeden el sallıyorsunuz.
Bu memlekette artık ne lazım biliyor musunuz?
Gerçek anlamda halka yaslanan bir duruş…
Yani eğilip bükülmeyen, hesap kitap işlerine takılmayan, millete “bir lokma” değil, “hak ettiği lokmayı” veren bir anlayış.
Ama neyse…
Şimdilik biz lokmamızı kendimiz ölçerek yutmaya devam edelim.
En azından boğazımıza kaçmaz.
Vekil olmak, Sağlıklı kalmak.
Dokunulmaz olmak...
Ne güzel...

















