ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

KESK “ İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Maaş İstiyoruz! Çünkü geçinemiyoruz”

 

13 Aralık 2021 11:06
KESK “ İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Maaş İstiyoruz! Çünkü geçinemiyoruz”

 

          Kümülâtif Yalanlara Karnımız Tok! Mutfaktaki Enflasyona Göre Ek Zam, İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Maaş İstiyoruz!

           Birkaç gün önce, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan açıklama bazı basın kuruluşları tarafından “Memura, memur emeklisine %35 maaş zammı”  gibi başlıklarla kamuoyu ile paylaşılmıştır.  Ancak daha gün bitmeden ek protokolle yapılması planlandığı ifade edilen maaş zammının arkasından yine kümülatif yalanlar çıkmıştır.

          Bilindiği üzere yaklaşık iki hafta önce bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklama ile iktidarın düşük faiz – rekabetçi kur olarak formüle edilen “yeni” bir ekonomik modele geçtiği açıklanmıştır. Türk Lirasının başta ABD Doları ve Euro olmak üzere yabancı para birimleri karşısında adeta pula dönüşmesini izlemeye, Çin modeli ile ülkeyi ucuz emek cennetine çevirmeye,  emekçi tüm kesimleri köleliğe mahkûm etmeye dayalı söz konusu modele tepkiler çığ gibi artmaya devam etmektedir.

            Geçtiğimiz günlerde doktorlara, öğretmenlere yönelik iyileştirmelere ilişkin Cumhurbaşkanınca duyurulan tırnak içinde müjdeler söz konusu algı operasyonunun bir parçası olarak yansımıştır.  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan, 2022-2023 yıllarını kapsayan ‘toplu sözleşmede’ önemli kazanımlara imza atıldığı iddia edilen açıklamada, “Memur ve memur emeklilerinin maaşlarına yüzde 30 ile yüzde 35 arasında değişen kümülatif artış oranları ve enflasyon farklarından oluşan zam yapıldı” denilmiştir.

            Bu da yetmemiş olacak daha sonraki saatlerde kameraların karşına geçen AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş,  “Tüm memur ve emeklilerin maaşlarını yüzde 30-35 seviyelerinde artırma kararı aldık. Ayrıca zamları sadece doktorlara değil, sağlık çalışanlarımızı da ekleyerek yolumuza devam ediyoruz” diye konuşmuştur.

           KESK olarak elbette ki kamu emekçilerinin ve emeklilere maaşlarında ek protokolle   %30- %35 gibi bir oranda artış yapılmasını herkes gibi biz de istiyoruz. Bu noktada yapılması planlanan ek protokolün toplu sözleşme düzeneği içerisinde konfederasyonların görüş ve talepleri alınarak gerçekleştirilmesi gerektiği açıktır.

            Öte yandan başta altı milyon kamu emekçisi ve emeklisi olmak üzere tüm kamuoyunu ek maaş artışı konusunda yanıltan haberlere, açıklamalara kayıtsız kalmamız da beklenemez.

Öncelikle ekonomik model olarak emekçilere kölelikten başka bir şey vaat etmediğini açıklayan mevcut iktidarın böyle bir adım atmaya yanaşmasının hayli zor olduğu açıktır.

            Kaldı ki eğer iddia edildiği gibi altı milyon kamu emekçisinin ve emeklinin maaşlarında %30 -%35 gibi bir ek zam kararı alınmış olsaydı kamuoyunun bu gelişmeyi duyacağı adres ne Çalışma Bakanlığı ne de AKP Grup Başkanvekili olurdu.

          Bilindiği üzere mevcut rejiminde sağlıktan eğitime, asgari ücretten,   elbette ki bir ekonomist olarak faizden kura kadar hemen her alana ilişkin önemli açıklamalar tek adresi Cumhurbaşkanıdır.

Kamu emekçileri ve emeklileri iktidarın ve aynı –paralel çizgide olan malum konfederasyonun artık hepimizi usandıran kümülatif hesap çarpıtmalarının hiçbir karşılığının kalmadığı zorlu bir süreçten geçmektedir.

            TÜİK tarafından açıklanan verilere göre son bir yıllık genel enflasyon %21,3 iken gıda enflasyonu %27’yi aşmıştır.

         Resmi veriler ile ne kadar çarpıtılmaya, perdelenmeye çalışılsa da hem emek örgütleri olarak bizlerin hem de bağımsız iktisatçıların verileri, bunlardan daha da önemlisi halkın kendisi mutfakta, çarşıda, pazarda yaşadığı gerçek enflasyon %50’yi aşmıştır.

            Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 3 bin 200 TL’ye, yoksulluk sınırı 10 bin 500 TL’ye dayanmıştır.

Bu yılın başında 3.930 TL olan en düşük kamu emekçisi maaşı gelir vergisi dilimi etkisi ile 4.154’TL’ye düşmüştür.

         Ocak ayında 3.930 TL olan en düşük kamu emekçisi maaşı ile 533 dolar alınabilirken bugün alınan söz konusu maaş ile alınan dolar 232 dolar azalarak 301 dolara inmiştir.

           Buna karşın son bir yıl içinde en düşük kamu emekçisi maaşında yaşanan artış bugün itibari ile %14,5’ tir tir. Bugün resmi enflasyona göre oluşan %7,5 oranındaki enflasyon farkını almak için bile altı ay beklemek zorunda bırakılan kamu emekçileri ve emekliklerinin maaşları gittikçe açlık sınırına yaklaşmaktadır.

           Kısacası kümülatif olarak artan gelirimiz değil, giderlerimiz, borçlarımızdır. Kümülatif olarak artan, biriken sorunlarımızdır. Kümülatif olarak artan yoksulluğumuzdur. Kümülatif artan omuzlarımıza yıkılan vergi yüküdür.

           Döviz kurundaki artışların, buna bağlı olarak temel tüketim maddeleri başta olmak üzere iğneden ipliğe zam yağmurunun devam ettiği mevcut koşularda talep edilen her seyyanen artışın kısa sürede buharlaşması tehlikesi artmıştır.

          Toplu sözleşme adı altında maaş artışları yaşanan gerçek enflasyona göre değil, TÜİK vasıtası ile açıklanan sanal enflasyon verilerine göre yapılan kamu emekçileri ve emeklilerinin maaşları öncesi bir yana sadece son beş yılda %35 erimiştir.

            Bu nedenle atılacak ilk adımda son beş yılda yaşanan kaybımız karşılanmak üzere maaşlarımıza ek zam yapılmalıdır.  Bunun için:

           Ocak ayından itibaren tün kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaşlarında en az yüzde 35 ek artış yapılmalıdır. Hemen ardından en kısa süre içerisinde bugün itibari ile kadük hale gelmiş 6. Dönem toplu sözleşme yerine grev hakkı ile tamamlanmış bir toplu sözleşme masası kurulmalıdır.

           Söz konusu toplu sözleşme ile kamu emekçilerinin ve emeklilerinin maaş artışında dört kişilik ailenin yoksulluk sınırında yaşanan artış oranları temel alınmalıdır. Buna göre mevcut durumda eşi çalışmayan, iki çocuğu bulunan en düşük kamu emekçisinin maaşı dört kişilik ailenin yoksulluk sınırı rakamının üzerine çıkarılmalıdır.

            Tüm kamu emekçilerinin maaş artış oranlarında en düşük maaşlı kamu emekçisini yoksulluk sınırı üzerine taşıyan artış oranı temel alınmalıdır. Buna göre örneğin en düşük maaşı alan kamu emekçisinin yoksulluk sınırını aşması için maaşında %40 artış yapılması gerekiyorsa tüm kamu emekçilerinin maaş artışında da aynı oran ( %40) uygulanmalıdır.

          Üç buçuk yıl önce bizzat Cumhurbaşkanı tarafından verilen 3600 ek gösterge konusunda oyalamadan vazgeçilmeli, hiçbir ayrım yapmaksızın tüm kam emekçilerinin mevcut ek göstergeleri 3600’e çıkarılmalıdır.

            Sözleşmeli, taşeron, ücretli, vekil gibi hür türlü güvencesiz istihdama son verilmeli, tüm kamu emekçileri güvenceli-kadrolu istihdam edilmelidir.

           Maaş artışlarının daha cebimize girmeden buharlaşmasına yol açan gelir vergisi dilimi adaletsizliğine son vermelidir. Bunun için mevcutta %15 olan ilk dilim %10’a çekilmeli, asgari ücret vergi dışı bırakılmalı, maaşlarımızın asgari ücret tutarını aşan kısmı için gelir vergisi ilk dilim oranı uygulanmalıdır.

Tüm ek ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır.

             Başta sağlık ve büro işkollarında olmak üzere bir kamu emekçisine iki hatta üç kişinin işini yükleyen angarya çalışmaya son verilmeli, mevcut personel eksikliği yeterli sayıda kadrolu-güvenceli istihdamla giderilmelidir.

            Yıllardır çözüm bekleyen temel konulara ilişkin olarak yukarıda sıraladığımız talepler sadece bizim değil, tüm kamu emekçilerinin talepleridir. Elbette ki bu taleplerin kararlı bir mücadele ortaya konmadan hayat bulması mümkün değildir.

            Öte yandan özellikle geçtiğimiz son on yılda yaşananların fragmanı bile danışıklı dövüş oyunları ile kamu emekçilerini resmi enflasyon rakamlarının dayatılmasında başrol oynayıp kendi maaşlarını ‘huzur hakkı’, ‘görev tazminatı’ gibi adlarla katlayanların, yıllık resmi enflasyonun bile %21’i aştığı koşullarda yoksulluk sınırının yıllık %20 arttığını iddia edecek kadar hesaptan kitaptan anlamayanların kamu emekçilerinin temel talepleri için mücadele etmek gibi bir derdi olmadığını defalarca ispatlamaya yetmektedir.

             Bugün tek çıkar yolumuz“hak verilmez mücadele ile alınır” ilkesini temel alan ortak bir mücadele yürütmekten geçmektedir. İktidarda kimin ya da kimlerin olduğuna bakmaksızın çeyrek asırdır bu temel ilkeden taviz vermeden yarın 26. Yaşına basacak olan bir konfederasyon olarak, KESK olarak tüm kamu emekçilerine çağrımızı yeniliyoruz.

              İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Gelir, Güvenceli İstihdam ve Gelecek İçin, 18 Aralık’ta Diyarbakır’da hayata geçireceğimiz “Geçinemiyoruz! İşsizliğe, Yoksulluğa Hayır! Emekten, Halktan Yana Bütçe İstiyoruz!” mitinglerinde omuz omuza vermeye çağırıyoruz.

 

Malatya KESK Şubeler Platformu

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.