ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

 Söze, bir yanlışa ve haksızlığa itiraz ederek başlayalım.

“Kadınlar, mücadele etmeden haklar kazandılar” sözü tartışmasız yanlıştır.

                  Kadınların, yaşamın her alanında eşit haklara sahip olma mücadelesinin başlangıcı olarak, Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto ettikleri grevlerin başlangıç tarihi olan 08 Mart 1857 Dünya Emekçi- Çalışan Kadınlar Günü olarak kabul edilmektedir. 8 Mart, kutlamaktan öte haklar için mücadele günüdür.

               Kadınlar ilk siyasi haklarını ise Yeni Zelanda’da (1893’de seçme, 1918’de seçilme) ve Avustralya’da (1902’de seçme) kazanarak elde etmişlerdir. Ardından İskandinav ülkelerinde kazanılan haklar, 1917’den itibaren Avrupa’da yaygınlaşmıştır.

 

*****

                 Cumhuriyet öncesinde de kadınların eğitim, çalışma ve sosyal yaşamda yer almalarını sağlayan yasaların çıkartıldığını görüyoruz. Bu yasalarla kazanılan hakların 100 yıl öncesinin koşullarında büyük çoğunluğu kırsalda yaşayan kadınlarımız tarafından yok denecek düzeyde kullanılabildiği açıktır.

 

1843 Türk kadınları ilk kez, Tıbbiye Mektebi bünyesinde aldıkları ebelik eğitimi ile sosyal yaşamda yerlerini almaya başladı.

1847 Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanındı

1856 Kadınların köle ve cariye olarak alınıp satılması yasaklandı

1858 Kadınların mülkiyet hakkı yasalaştı,

1913 Devlet memuru olarak çalışmaya başladılar

1914 Tüccar ve esnaf olarak çalışma yaşamına katıldılar

1914 Kızlar için ilk yüksek öğrenim okul “İnas Darülfünunu” açıldı.

               Cumhuriyet Devrimiyle beraber kadınlarımız, insan ve yurttaş kimliğini kazanmışlar ve eğitimden sanata, çalışma yaşamından siyasete kadar yaşamın her alanında hak ettikleri yerlerini almışlardır.

 

*****

               Kurtuluş Savaşımızın başından itibaren cephede mücadeleye katılan ancak ne yazık ki, birçoğumuzun bilmediği kahraman kadınlarımızın varlığı, başta söylediğimiz “kadınlar, mücadele etmeden haklar kazandılar” sözüne verilecek en güzel yanıttır.

               Kadın erkek eşitliği o dönemin İngiltere’sinde caddelerde sokaklarda tartışılırken Türkiye’de Milli Mücadele ortamında kadın erkek birbirine eşit, omuz omuza savaşıyorlardı.

               Miting kürsülerinden seslenen Halide Edip’ten elindeki silahla cephede savaşan Kara Fatma, Kılavuz Hatice, Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı, Kastamonulu Halime Çavuş, Tayyar Rahmiye, Gördesli Makbule, Binbaşı Ayşe, Süreyya Sülün Hanım, Antepli Yirik Fatma, Tarsuslu Adile Onbaşı, Çavuş Penbe, Senem Ayşe Hatun, Nafize Kadın, Bitlis Defterdarının Hanımı, Sultan Hanım, Faika Hakkı, Ali kızı Alime, Hacı Osman kızı Fatma, Besim kızı Şükriye, Musa kızı Fatma, Veli Onbaşı kızı Ayşe, Molla İbrahim kızı Fatma, Molla Hasan kızı Fatma’ya kadar daha yüzlercesi, binlercesi… özgürlük ve bağımsızlık mücadelemizin kahramanlarıdır.

                Türkiye Cumhuriyeti’nin var olmasında borçlu olduğumuz binlerce isimsiz kahraman Kadınlarımızı saygıyla ve şükranla anıyorum.

 

                Tüm kadınlarımızın Kurtuluş için nasıl bir bütünlük içinde ve var olan güçleriyle Milli Mücadelede yer aldıklarını gören ve yaşayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Cumhuriyetin kurucu kadrosunun kadınlarımıza hak ettikleri Hakları kendilerine teslim etmelerinden daha doğal ne olabilirdi ki?

               Kurtuluş ve Kuruluş mücadelesinde canıyla, kanıyla, emeğiyle var olan Kahraman Kadınlarımızın tarih derslerinde okutulması ve genç kuşaklara anlatılması gerektiğine inanıyorum.

 

*****

Cumhuriyet’in kadına bakışını Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerinde görüyoruz;

              “Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir. Bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. Binaenaleyh kadınlarımız da alim ve mütefennin olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirlerinin yardımcısı olacaklardır.”

                Eylül 1922’de Haydarpaşa Tıp Fakültesi’ne ilk kez 7 kız öğrenci alınmıştır. 1927’de fakülteyi bitiren kız öğrenciler 1928’de de doktor unvanını almışlardır.

               03 Mart 1924, Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) yasası ile tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı, kızlar ve erkekler birlikte eşit haklarla eğitim almaya başladılar.

07 Şubat 1924, Türk Kadınlar Birliğini kuran kadınlar,  Birliğin tüzüğüne amaçlarını,

“…kadınların sosyal ve siyasal haklarını elde edecek olgunluğa eriştirilmesi…” olarak yazdılar.

 

              05 Kasım 1925, Ankara Hukuk Fakültesi açıldı ve 1929’da ilk kadın yargıçlar göreve başladılar.

1925 Kılık kıyafet yasası ile (bazı kisvelerin giyilemeyeceği) kadınların peçe ve çarşaf giyme zorunluluğu kaldırıldı.

            04 Ekim 1926, Kabul edilen Medeni Kanunla aile birliği kuruldu ve kadın ile erkek eşit haklara sahip oldu.

1927 Nüfus sayımında kadınlar da sayıldılar.

              03 Nisan 1930, Belediye Kanunu ile kadınlar ilk kez Belediye seçimlerinde oy kullanma ve Belediye Meclislerine seçilme hakkını elde ettiler.

               1932, Keriman Halis Türkiye ve Dünya Güzellik Kraliçesi seçildi. Gazi Mustafa Kemal’e çektiği telgraf; “Kazandığım başarı sizin ülkemiz kadınlarına ilham ettiğiniz fikirlerin sonucudur.”

                1933, Kız çocuklarına meslek eğitimi vermek üzere Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.

26 Ekim 1933, 1924 tarihli Köy Kanunu’nun 20.ve 25. Maddelerinde yapılan değişiklikle kadınlar, muhtar ve ihtiyar meclisi seçimlerinde oy kullanma ve seçilme hakkını elde ettiler.

                   5 Aralık 1934, dönemin Başbakanı İsmet İnönü ve 191 arkadaşının verdiği, 1924 Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun (Anayasa) 10.ve 11. Maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kanun teklifinin kabul edilmesiyle kadınlar, milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazandılar.

               Kadın, erkek her Türk’ün seçme yaşı 22, seçilme yaşı 30 olarak belirlendi. Böylece, kadın ile erkek arasındaki eşitsizlikten biri daha ortadan kalkmış oldu.

                8 Şubat 1935 seçim sonuçlarına göre 17 kadınımız milletvekili seçildi. 1936’da yapılan ara seçimde Çankırı Milletvekili olarak seçilen emekli öğretmen Hatice Özgenel ile bu sayı 18’e çıkmıştır. Böylece kadınlar, Meclis’teki tüm milletvekillerinin % 4,5’ini oluşturdular.

              Ne yazık ki, 2007 yılı seçimlerine kadar kadın milletvekillerinin bu oranı (%4,5) aşılamamış, 1999 seçimlerine kadar da ilk seçilen kadın milletvekili sayısına (18) ulaşılamamıştır.

*****

                Günümüzde ise, Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, laik, çağdaş bir devlet olma niteliğini yok ederek “ılımlı İslam” devleti kurmayı amaçlayan siyasi iktidarın hedefinde kadınlarımız vardır. Kadınlarımız,

 

Özellikle eğitim ve çalışma yaşamıyla ilgili çıkartılan yasalarla,

Kadınlarımıza yönelen şiddete ve işlenen cinayetlere karşı sessiz kalınmakla,

Faillerinin korunurcasına cezasız kalmasıyla,

İstanbul Sözleşmesinden çıkmaya kalkmakla…

            Başta eğitim olmak üzere siyasal, sosyal, kültürel ve çalışma yaşamından uzaklaştırılmaya ve toplum yaşamının dışında tutulmaya çalışılmaktadırlar.

              Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurtuluş ve Kuruluş sürecine tüm güçleriyle katılan ve Cumhuriyet Devrimimizin temel gücünü oluşturan kadınlarımız, bugün yine aynı kararlılıkla ve güçle Cumhuriyet’e, haklı kazanımlarına ve çağdaş geleceğimize sahip çıkacaklardır.

 

Türkan Saylan-lar gibi…

Kadın, insandır ve yaşamın her alanında eşit hak ve özgürlüklere sahip bir yurttaştır.

Kadın Haklarına sahip çıkmak; çağdaş, demokratik ve gelişmiş bir Türkiye’de yaşamak isteyen her yurttaşın görevi ve sorumluluğudur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü herkese yol göstersin.

“Mümkün müdür ki;

Bir toplumun yarısı topraklara zincirlere bağlı kaldıkça, diğer yarısı semalara yükselsin?”

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.