ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

           Tarih boyunca insanların ortak malı olan kütüphanelerdeki kitaplar, insanın insanlaşma mücadelesinin önünü açan ve geliştiren en önemli araçlarıdır. Bütün dinler, ölümden sonraki öte dünyada ödüllendirme adına, uysallığı, yazgıyı, boyun eğmeyi vaad ederek, ezilenleri dünyayı değiştirme eyleminden vaz geçirip edilginliğe iter.

             Böylece, gerçek olan adil ve insani bir düzen kurulmasının önüne geçerek, sömürü düzeninin sürmesini sağlar.

Mesela, İskenderiye kütüphanesinden yola çıkarak; bir dönemde, kütüphanenin Romalılar tarafında yakılmışsa da, daha sonraki dönemde; Halife Ömer zamanında 641 yılında İskenderiye fethedildikten sonra, İskenderiye halifesi (Valisi) Arm Bin Al-Asa, "İskenderiye'deki bir kilisesinin kütüphanesinde 4.000 (dörtbin) el yazmalı değerli kitapların olduğunu ve saraya taşımak istediğini" İslam Halifesi Ömer'e iletir.

              Halife Ömer'den gelen cevap; "Bu kitaplardaki bilgiler, Kuran'a aykırı ise haramdır, Kuran'da yazılanların aynısı ise gereksizdir, yak ve derhal yanıma gel" diye emreder. İyi bilgiler var diyorsan, Kuran'da yazılan bilgilerden daha iyi bilgi olamaz" der.

             İskenderiye Valisi, "Bazı filozofların yazdıklarının (tıp, fizik, astronomi, kimya...) çoğu, Kuran'daki yazılanların dışında, duymadığımız ve bilmediğimiz daha çok teknolojilerden ve çeşitli bilimlerden bahsedilen konularla doludurlar" diye, tekrardan Ömer'in bilgisine sunar. Ömer, daha da sinirlenerek, "Kuran'dan daha üstün kitap ve bilgi var demek, İslama ve onun kitabı Kuran'a şirk koşmaktır." Mısır-İskenderiye Halifesi Arm bin Asa'yaya dünyanın en büyük kütüphanesini yakmasını emreder.

            Dolayısıyla din adamlarının tarihler sürecinde, insanların faydalanmalarının gereği olan ve ortak malları sayılan kütüphaneleri birer birer yakmakla değerlerini yok etmekle; insanın insanlaşma mücadelesinin önemli gelişmelerinin önünü sur duvarlarıyla kapattılar.

              Mesela, 1575 yılında Tophane sırtlarında inşa edilen gök bilimleriyle ilgili rasathaneyi, Osmanlı Şeyhülislamın verdiği fetva (Meleklerin bacakları seyrediliyormuş) dayanarak top atışlarıyla yıktılar. İran (Pers) kütüphanesini Büyük İskender denile kişi tarafından yakıldı.

 İtalya’daki Sibili kütüphanesini, Apollon denilen tarikat rahipleri yaktı. Bağdat kütüphanesini, Halife Ömer ve Bağdatlılar yaktı. İstanbul kütüphanesini Haçlılar yaktı. Endülüs Emevi kütüphanesini, İspanyollar ve bir rivayete göre, Halife Ömer yaktı deniliyor. Kahire Fatımiler kütüphanesini, Selahaddin Eyyübi yaktı. Berlin kütüphanesini, Alman yanın Nazileri (Ruslar faydalanmasın) tarafında yakıldı. Bağdad müzesini, din dışı bilim kitapları ve heykeller diye, Bağdad halkı Dicle nehrine atmakla nehir siyahlaştı.

            Ömer'in İskenderiye Kütüphanesini yakmaya ilişkin davranışı, 16. Yüz yıldaki Hıristiyan Katolik Kilisenin yaptıklarının yanından sıfır kalır. Katolik Kilise Papazların, dindışı görüşleri yüzünden öldürülen ve yargılanan bilim insanların (Filozof) üzerindeki baskılar ele alındığında; din ili bilimin çatıştığı veye her ikisinin bir arada olmadığı anlayışı halen de devam etmektedir.

             Bütün dinler, masallar zincirinin birer halkaları halinde, insan insan fikri ve hayal gücünün birer eseridirler. Zamanın siyasi liderleri, dini siyasetlerine araç etmekle yönetmeye veya iktidarda kalmayı temel amaç edinmişler.

 Allah tek olduğunu ve ondan başka bir tanrının olmadığına göre; emirlerin de bir olması gerekiyordu. Yani farklı kişiler ve birbirinden farklı emirlerinin olmaması gerekiyordu. Bütün dinler, aydınlanmanın, ilerlemenin, barışın, sevginin ve hoşgörünün önüne set çekmenin birer düşüncelerin gerçekleridir. 

              Daha evvelki dönemlerde, insanoğlu beyin ve zekaya yönelik değişimleri öne alıp da davransaydılar; günümüzdeki şartlar dâhilinde haha üstün bir seviyede yaşamış olurlardı. Matematik, fizik ve astronomi gibi dallarda fikirler yürüten filozofların (Sokrates, Pisagor, Galileo, Giardano...) düşünceleri din ile ilgili konular olmadığı görüşlerine karşı, kimilerini yargılandı ve kimilerini de öldürdüler. Tarih boyunca oluşan veya oluşturulan dinler, kendilerin felsefelerine dâhil olmayan tüm düşüncelere karşı olup ve yok etmeye çalışmışlar.

             Mısır İmparatorluğu döneminde, insanları mumlayarak piramitlere gömülenlerin ölümden sonra canlanmayacaklarını ileri söyleyen fizik filozofu Kamose Manes idam edildi. Yunan filozof               Sokrates, Yunan tanrılarına inanmadığı için öldürdüler.

             İtalyalı fizik ve astronomi filozofu Gardiano Bruno, dünyanın güneş etrafından döndüğünü ileri sürdüğü için idam edildi. Romalı matematikçi ve gök bilimcisi, Flavus Claudius, Roma tanrıların birer masaldan ibaret olduğunu söylemekle öldürdüler.

            Avrupa Engizisyon Mahkemeleri, dinlerin dogmatik olduklarını ileri süren filozofları ve sanatçıların çoğunu idam ettiler, görüşlerinden dönenlerin bir kısmını da yargılama sonucunda serbest ettiler.

             Dolayısıyla akıllı ve üstün zekâlı bilim insanları (filozof) dinci bağnazlar tarafından ölümle cezalandırdılar. Dincilerin en büyük faydaları, bizlere bu günleri yaşattılar ve böyle devam ettikçe de, yaşatmaya devam edecekleri belli oluyor.

Devletin bir din ya da mezhebin emrinden olmasının toplumsal nice acılara yol açtığı bilinmektedir.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.