ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

           16 Aralık 2021 tarihinde, 2022 yılında çalışanlara ödenecek en düşük ücret olan asgari ücret, şaşaalı bir şekilde Cumhurbaşkanı tarafından sarayda açıklandı. Açıklamaya göre; 2021 yılında 2.825 Lira olan asgari ücret, %50 artırılarak 4.253 Lira'ya çıkarıldı.

             Tabii %50 artış önemli bir artış olarak görülmüş olmalı ki, işçi, işveren ve devlet üçlüsünden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Aralık ayı başında başladığı toplantılarının sonuncusunu sarayda yapmak suretiyle açıklamayı partili Cumhurbaşkanı'na yaptırdı.

             Öte yandan, açıklamanın Cumhurbaşkanı tarafından yapılması önemli bulunmuş olmalı ki, işçi tarafını temsil eden TÜRK-İŞ, ilk defa Genel Sekreter düzeyinde toplantıya katılmış ve Cumhurbaşkanı'na teşekkür etmeyi ihmal etmemişti.

            Devlet adına Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun toplantılarını organize etmekten ve toplantılara nezaret etmekten sorumlu olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, gerek sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı gerekse Bakanlığın web sitesinde yer alan açıklamalarında, artışın son 50 yılın en yüksek asgari ücret artışı olduğunu belirterek, çalışanları çok düşünen bir iktidar oldukları mesajını verse de önceki yılların artış oranları incelendiğinde durumun hiç de söylediği gibi olmadığı çok açıktır.

            1936 yılında yürürlüğe giren 3008 Sayılı İş Kanunu'nda yer verilmiş olsa da Türkiye'de asgari ücret tespitine 1951 yılından itibaren yerel olarak başlandı. 1974 yılından itibaren ise ulusal düzeyde merkezi olarak tespitine başlandı.

           Sendikal hareketin güçlü olduğu 1970'li yıllar ile enflasyonun yüksek seyrettiği 1980'li ve 1990'lı yıllar incelendiğinde, %50'yi hatta %100'ü aşan oranlarda artış yapılan birçok yıl olduğunu görmek mümkündür. Nitekim 1977 sonunda brüt 1.800 Lira olan asgari ücret, %83,3 artışla 1978 yılında 3.300 Lira'ya çıkartılmıştır.

              979'da %63,6 artış, 1981'de ise %85,2 artış yapılmıştır. Enflasyonun yüksek seyrettiği 1980'li ve 1990'lı yılların neredeyse tamamında artış oranları %50' nin üstünde, hatta bazı yıllarda %100'ün üzerindedir. Örneğin; 1995'te 102,7, 1996'da %101,1, 1997'de ise %108,3  oranlarında artış yapıldığı görülmektedir.

              Yani Bakanın söylediğinin aksine, asgari ücret önceki yıllarda birçok defa %50'nin üzerinde artırılmıştı. Dolayısıyla, 16 Aralık 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı'nın şaşaalı bir şekilde açıkladığı %50 artış, son 50 yılın en yüksek artışı değildir. Kaldı ki asgari ücretin ilk defa açıklandığı 1974 yılından bu yana, açıklandığı andan itibaren saatler içinde bile hızla eridiği bir başka yıl yoktur.

             Kuşkusuz, enflasyonun bu kadar hızla arttığı bir süreçte rakamın büyümüş olması, ücretin büyüdüğü anlamına gelmiyor. Zira büyüyen rakamla, önceki rakamlarla alınabilen mal ve hizmetlerin alınabilmesi ya da alınamaması, yani ücretin alım gücünün korunup korunmadığı esas belirleyicidir.

        Çok eskiye gitmeye gerek yok, 2002 yılının sonunda iktidar olan AKP'nin, kendi iktidarındaki kaybı çeyrek altın üzerinden açıklamaya çalışayım.

               2003 yılında 226 Lira olan asgari ücretle 32 Lira olan çeyrek altından 7 adet alabiliyorken, bugün 4.253 Lira olan asgari ücretle 1.506 lira olan çeyrek altından 2.82 adet alınabilmektedir. Görüldüğü gibi, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından içinde bulunduğumuz 2022 yılına kadar geçen 20 yıllık iktidarı döneminde, asgari ücretin satın alma gücü yarıdan fazla gerilemiştir.

              Maalesef başta partili Cumhurbaşkanı,  iktidar sözcüleri 20 yıllık iktidarlarında, ezberlenmiş gibi her kürsüye çıkışlarında işçimizi, memurumuzu, emeklimizi enflasyona ezdirmedik diye yüksek perdeden konuşsalar da durum hiç de öyle değil.

             Zira iktidarın ezdirmedim dediği enflasyon, baskı altına aldığı, işine gelmediğinde yönetimi ile uzman kadrosunu değiştirerek yandaşı kadrolar yerleştirdiği Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı, gerçek enflasyonu yansıtmayan resmi enflasyon oranıdır.

             TÜİK' in açıkladığı enflasyon oranının piyasadaki enflasyonu yansıtmadığını, bırakın uzman ekonomistleri, piyasayı iliğine kadar yaşayan zamların mağduru sade yurttaşlar bile artık biliyorlar.

         Nitekim son zamanlarda her ay TÜFE oranı açıklayan bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu ENAG'ın açıkladığı enflasyon oranı TÜİK' in açıkladığı oranın çok çok üstündedir. ENAG yurttaşın gerçek enflasyonunu açıklamaktadır. Nitekim 4 Nisan 2022 tarihinde TÜİK Mart ayı enflasyonunu %5,46, yıllık enflasyonu %61,1 olarak açıklarken, ENAG Mart ayı enflasyonunu %11,93 yıllık enflasyonu ise %142,63 olarak açıkladı.

            ENAG' ın yılın ilk üç ayı için açıkladığı toplam enflasyon %36,33 iken, TÜİK' in açıkladığı resmi rakamlarla yılın 3 ayının toplam enflasyonu %22,80 oldu. Yani 1.1.2022 tarihinde yıllık %50 artırılmış olan asgari ücrete yapılan artışın yarısı yılın 3 ayında buharlaştı. Kaldı ki asgari ücret artış oranının Cumhurbaşkanı tarafından açıklandığı 16 Aralık 2021 tarihinden 31 Aralık 2021 tarihine kadar 15 gün sürede ülke ekonomisi alt üst olmuş ve 16 Aralık ile 20 Aralık arasında Türk Lirası hızla değer kaybetmişti.

            Yine 31 Aralık'ı 1 Ocak'a bağlayan gece yeni yılın ilk saatlerinde, başta elektrik ve doğal gaz gibi enerji ürünleri olmak üzere, birçok ürünün fiyatı %50 ile %150 arasında arttırıldı. Deyim yerindeyse 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı 2022 yılına zam fırtınası altında girdi.

             Elbette eriyen sadece asgari ücret değil, işçi  kamu çalışanı, emekli ile emekli hak sahibi tüm ücretlilerin ücretleri hızla eriyor. Yılbaşı gecesi yapılan zamlarla ücretlere verilen tüm artışlar, ücretlilerin eline geçmeden geri alındı.

              Örneğin 2021 yılında 2.825 lira olan asgari ücretle ortalama 70 lira olan dana etinden 40 kg. alınırken, bugün 4.253 lira asgari ücretle 150 lirayı aşmış olan dana etinden 28 kg. alınmaktadır.

            "Asgari ücretli böyle de emekli nasıl?" derseniz, "Emekli aç!" demek abartı olmaz sanıyorum. Zira TÜİK 3 Ocak 2022 tarihinde 1 Temmuz 2021 ile 31 Aralık  2021 tarihleri arası 6 aylık TÜFE oranını %25,48, açıklamış ve eski SSK ve BAĞKUR emeklileri ile onların hak sahiplerinin maaşları bu oranda arttırılmıştı.

             Emekli Sandığı emeklileri ile hak sahiplerinin maaşları ise, kamu çalışanları sendikaları ile hükümet arasında imzalanmış olan toplu sözleşme gereği, almaları gereken %27,48 oranına ek olarak hükümetin %2,5 artış verme kararıyla %30 arttı. Görüldüğü gibi, milyonlarca emeklinin yılbaşında aldığı maaş artışı yılın ilk üç ayında sıfırlandı.

              Kaldı ki emeklilerin önemli bir kısmı asgari ücretin altında maaş almaktadır. Cumhurbaşkanı, emekliler ile kamu çalışanlarının, maaşlarına yapılacak zam oranlarını açıkladığı basın toplantısında büyük bir lütufmuş gibi, en düşük emekli maaşını 2.500 liraya çıkarıyoruz demişti. TÜRK-İŞ araştırma merkezi birkaç gün önce, 4 kişilik bir ailenin sadece mutfak giderinin karşılığı olan  Mart ayı açlık sınırını 4.928 lira, aynı ailenin tüm giderlerinin karşılığı olan yoksulluk sınırını ise 16.052 lira olarak açıkladı.

              Öte yandan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Dairesi'nin (DİSK-AR) yaptığı araştırmaya göre, nüfusun en düşük gelir grubunu oluşturan %20'sinin gıda enflasyonunun oranı %103.

             Görüldüğü gibi, gerek asgari ücret gerekse asgari ücretin altında maaş alan milyonlarca emeklinin maaşları, daha yılın ilk üç ayında TÜRK-İŞ' in açıkladığı açlık sınırının altında kalmış bulunuyor.

             Tüm bu gerçekler ortadayken, bir süredir asgari ücretin arttırılması yönünde yapılan çağrılara karşılık Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, asgari ücretin tarihin en yüksek seviyesi olan %50 oranında arttırıldığını, ek bir artış yapmayı düşünmediklerini açıkladı.

               Hâlbuki enflasyonun yüksek seyrettiği bu günlerde, başta asgari ücretliler olmak üzere tüm çalışanlar ile emeklilerin ücretlerinin ek zamla günün koşullarına uyarlanması elzemdir. Öte yandan ücretlerin 6 ayda bir veya yılda bir artırılması uygulamasından vazgeçilmeli ve her ay bir önceki ayın TÜFE artış oranı kadar artırılması uygulaması olan eşel mobil sistemine geçilmelidir.

             Tüm bunlar DİSK Genel Başkanı Dr.Arzu Çerkezoğlu'nun "Yılın ilk iki ayında verilen artışlar sıfırlandı. Dolayısıyla, asgari ücret dahil tüm ücretler enflasyon artışları dikkate alınarak güncellenmeli ve en düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır." şeklindeki açıklamasının önemini ortaya koyuyor.

             Bu talep sadece DİSK'in talebi olarak kalmamalı, diğer işçi ve kamu çalışanları sendikaları da bu talep etrafında birleşmelidirler. Bu yapılmadığı taktirde, kamu çalışanları, toplu sözleşme gereği 6 ayda bir artış alan işçiler ile emekliler, yasa gereği 1 Temmuz tarihi itibariyle alacakları 6 aylık enflasyon artış oranı kadar artışa mecbur kalırken, asgari ücretliler 2023 yılının başına kadar herhangi bir artış alamayacaklar.

              AKP Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, birkaç gün önce yaptığı açıklamada "Yılın ikinci yarısında memurlar ile emeklilerin maaşlarında bir artış söz konusu olacak." diyerek, yasa gereği verilmesi gereken 6 aylık zammı hükümetin bir lütfü gibi sunmaya çalıştı.

            Kuşkusuz Akbaş oğlu gibi iktidar sözcülerinin hedefi, yüksek enflasyonun hızla yoksullaştırdığı milyonlarca emekçinin yükselttiği ek zam talebinin görünür olmasını engellemektir. Bu nedenle Akbaş oğlu, sanki fazladan bir zam vereceklermiş gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor.

            Görüldüğü gibi, hükümetin ballandıra ballandıra asgari ücretin %50 arttırılmasının son 50 yılın en yüksek artışı olduğu açıklaması gerçeği yansıtmıyor ve yüksek enflasyon tüm ücretleri eritiyor. Yani 20 yıldır iktidarda olan AKP'nin "İşçimizi, memurumuzu, emeklimizi enflasyona ezdirmedik" sözü, havada asılı kalan bir sözden öte bir şey değildir.

              O zaman şimdi; yaklaşmakta olan 1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü'nün, en geniş birlikteliğin sağlandığı ve bu talebin yükseltildiği kutlamalara sahne olması, emek ve demokrasi güçlerinin önündeki en önemli görevdir!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.