ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

               Vatandaş soruyor, "  Sayın Hocam, 24 Şubat 1993'te katledilen basın şehidimiz, rahmetli Sayın Uğur Mumcu'nun deyimi ile halkımız ve hatta aydınlarımız(!) bilgi sahibi olmadan. fikir sahibi olmayı çok seviyor.  Referandum ne demektir? Referandumların artıları ve eksileri var mıdır? Eğer varsa neler olabilir? Kısaca açıklar mısınız?"

             Halkımız uzun ve doyurucu bilgileri pek sevmiyor. Toplumun binde biri bile devamlı kitap okumuyor. Sözlü kültür hala egemenliğini sürdürüyor. İnsanların çoğu şurup gibi içilen ya da hap gibi yutulan çok kısa bilgiler istiyor. Çerez gibi, atıştırmalık, dişe ve damağa dokunmayan  kolay, akıldan kalacak bilgilerin peşinde....

 Özetlemeye çalışalım.

           Referandum ya da halk oylaması, toplum için, herkesi ilgilendiren, yaşamsal konularda halkın görüşüne başvurmak demektir. Bu sözcüğün kökeni Latince " referendus " tur.  Latince referre fiilinden türetilmiştir.

            Referandumun diğer bir adı da plebisittir. Eski Greko- Romen kültüründe PLEPS halk demektir. Plebisit halka sormak anlamına gelir.

              Referandum sözcüğü Türkçemize Fransızca dil yapısı ile girmiştir. Fransızca " fair " yapmak; " refair" yenilemek, tekrarlamak demektir. Daha önce bilinen bir konuyu yeniden halka sormak anlamına gelir.

            Referandum= Halk Oylaması. Kamuoyu konuyu referandum olarak tartıştığı için ben de  halk daha iyi anlsın diye aynı sözcüğü kullanayım.

            Hemen belirtmek gerekir ki referandumlar seçimlerden farklıdır. Seçimler siyasi iktidarı belirlemek ve devletin yönetici kadrosunu oluşturmak için yapılır. Örneğin siyasi iktidarlar ve meclisler seçimle görev yetkisi alırlar. Bu nedenle referandumlara seçim olarak değil, bazı zorunlu koşullarda seçimlere destek olmak üzere başvurulur.

              Eski Grek ve Romalılardan beri, özellikle de 1789 Fransız Devrimi sonrası, birçok ülkede çeşitli gerekçeler ve amaçlarla referandumlar daha fazla kullanılır olmuştur.

             Genelde biri önerici-fikir verici ve diğeri de bağlayıcı olmak; ya da fikir sorma ya da kural koyma gibi iki tür referandum vardır. Örneğin " Türkiye NATO dan çıksın mı yoksa çıkmasın mı?" şeklindeki bir referandum bağlayıcıdır.

              Aksine, "NATO Türkiye için faydalı mı, yoksa zararlı mı olmuştur." şeklindeki soruya yanıt aramak bağlayıcı değildir. Kamuoyunun, genel çoğunluğunun görüşünü öğrenmeye yöneliktir. Eski bir sözcükle söylemek gerekirse, önerici referandum zorunlu değil, istişaredir. Yaptırım ve kural oluşturmaz. Yönetenlere sadece bir fikir verir.

             Referandumun biri aşağıdan yukarıya, yani halktan siyasi iktidara, diğeri de yukarıdan aşağıya yani siyasi iktidardan halka iki yönlü bir işlevi ve mesajı vardır. 

              Aşağıdan yukarıya olan işlev ve mesaj, halkın isteklerini siyasi iktidara yansıtmaya yarar. Seçim dönemleri dışında da siyasi iktidarların icraatlarını denetleme ve yanlışlarını değiştirmeye yardımcı olur.

              Yukarıdan aşağıya olan referandum mesajı ise, çeşitli propagandalar yolu ile siyasi iktidarın isteklerini halka onaylattırmaya yöneliktir. Yukarıdan aşağıya doğru düzenlenen referandumlar genellikle siyasi iktidarların yetkilerini artırma ve faaliyetlerini genişletme amacı için yapılır. İktidarların otoriterleşmelerine zemin hazırlar.

             Tarihsel kayıtlara göre, siyasi iktidarlardan halka empoze edilen mesajları kapsayan referandumlar çoğu zaman demokrasi karşıtlığıdır ve diktatörlük yolunu açabilir. Örneğin, Adolf Hitler Alman halkı üzerindeki DİKTATÖRLÜĞÜNÜ referandumla ve yukarıdan aşağıya gelen yoğun propagandalarla ilan etmiştir.(×). Aynı şey Mussolini için de geçerlidir.

             Aşağıdan yukarıya, halkın, mesajlarını siyasi iktidara ve meclise ileten referandum mesajları ise, iyi niyetle, siyasi iktidarların bazı temel politikalarının halk tarafından onaylanıp onaylanmadığına ilişkin referandumlar demokrasiyi güçlendirebilir. Zaten referandumlardan beklenen de budur. 

            Demokratik iktidarların görevleri halkın üzerinde baskı kurmak değil, topluma daha iyi hizmet yollarını arayıp bulabilmektir.

            Özellikle de güçlü siyasi iktidarlarca halka empoze edilen referandum aygıtının temel ve çok önemli bazı sakıncaları kısaca şöyle özetlenebilir.

            Halkın, ülke, devlet ve toplumun geleceği ile ilgili çeşitli konulardaki fikirleri çoğu zaman anlık ve konjonktür eldir. Çeşitli güç odaklarının etkilerine açıktır. Halkın büyük bir kısmının din, dil, ırk, cinsiyet... Ve benzeri konulardaki fikirleri akılcı ve bilimsel olmaktan çok sürekli, duygusal ve inançsaldır. Siyasi iktidarların ellerindeki iktidar ve medya güçleri nedeniyle kamuoyu kolayca manipüle edilerek yanıltılabilir.

              Ayrıca ülkelerin temel, stratejik  ve uzun vadeli sorunlarını EVET YA DA HAYIR gibi çok basit bir seçenekle belirlemek ve çözüm bulmak biraz safdillik olur. Çünkü İnsanlar ve iktidarlar geçici, toplum ve devlet ise kalıcıdır.

             Ancak ülkemizde referandum olayının yeniden, hem de hiç beklenmeyen bir konudan aniden gündeme gelmesi, yazılı ve görsel basında uzunca tartışılması, hatta  AK PARTİ tarafından bir anayasa maddesi değişiklik önerisine dönüştürülerek T.B.M. gündemine sunulmasına neden olan olayı kısaca anımsatalım.

             Önce CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de başörtüsü sorununu kökten çözmek ve tamamen gündemden düşürmek iddiası ile Meclise bir yasa önerisi vereceklerini söyledi.

             Bu öneri üzerine AK PARTİ Genel Başkanı ve Sayın Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan ise karşı bir atağa geçerek. Başörtü konusunu yasayla değil, referandum yapılarak anayasa değişikliğine götürmeyi istedi...

               Kendi bireysel fikrim o ki, Türkiye'de bir başörtüsü sonunu yoktur. Ortaya çıkan tartışmalar yapaydır. Bu nedenle, ne bir yasal düzenleme ve ne de bir referandum ve anayasa değişikliği gerektirir. Tersi olursa hem zaman hem kaynak savurganlığı ve hem de toplumsal sürtüşme ve kutuplaşmaların yolu yeniden açılmış olur.

            Ayrıca, uluslar üstü hukukla korunan ve ülkemizi de bağlayan temel haklar, din ve vicdan özgürlüğü... Ve benzeri konularda referandum yapılamaz. Üstelik Türkiye laik bir ülkedir. Din ve devlet işleri bir birinden ayrılmıştır.

             Devletin tüm inanç kümelerine eşit davranması anayasal bir zorunluluktur. Devletin inanç kümeleriyle ilgili eşitliği bozacak, bu kümelerden bazılarını avantajlı ya da dezavantajlı duruma getirecek düzenlemelerden uzak durması gerekir.

 

Kıssadan hise ya da son söz:

              Mevcut siyasi iktidarca gidilen iki referandum, ayrıca da Cumhurbaşkanının bağlayıcı referandumla, yani halkoyu ile seçilmesi ülkede ikircikli ve kutuplaştırıcı bir sosyojik yapının doğmasına neden olmuştur.

               Toplumsal barış zarar görmüş, kederlerde ve kıvançlardaki sevgi ve kardeşlik bağlarının zayıflamasına neden olmuştur.

             Zararın neresinde dönülebilirse kârdır. Ne yeni bir yasal düzenlemeye ve ne de anayasal bağlayıcı referanduma gerek vardır.

               Çok kısa bir süre sonra yapılacak genel seçim en gerçekçi bir referandum ya da halk oylaması olacaktır.

(×)- ANDREV HEYWOOD, Siyasetin temel kavramları. Cev.Hayrettin Özler. Adres Yayınları, 2012. ss.295- 297.

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.