BİR REJİMİN ÇÖKÜŞ HİKAYESI
Bir Rejimin Çöküş Hikayesi: Demirtaş’tan Zeydan Karalar’a, Sandıktan Zindana
Türkiye, bir diktatörlüğe doğru değil; çoktan içine sürüklendiği otoriter rejimin kurumsallaştığı bir dönemi yaşıyor. AKP iktidarı artık sadece bir parti değil, devletin tüm kurumlarını ele geçirmiş, yargıyı, medyayı ve güvenlik güçlerini kendi bekası için kullanan bir rejim aygıtı haline geldi.
Bu çöküşün simgelerinden biri, Selahattin Demirtaş’tır. Halkların Demokratik Partisi’nin eski eş genel başkanı, barış ve demokrasi talebiyle çıktığı yolda, Erdoğan’a karşı en net ve etkili muhalefet figürlerinden biri haline geldiği anda hedef alındı. Tutuklandığı gün, sadece Demirtaş değil, Türkiye’de barış ihtimali de tutsak edildi.
Yetmedi. Seçilmiş HDP’li belediye başkanları, tek tek görevden alındı. Yerlerine kayyumlar atandı. Halkın oyları hiçe sayıldı. Binlerce parti yöneticisi, kadın meclisi üyesi, gençlik aktivisti, meclis üyesi cezaevine kondu. Kürt halkının siyasi temsilcileri sistematik olarak susturulmak istendi.
Ancak zulüm burada da bitmedi. 2019 yerel seçimlerinde halk bir kez daha iradesini gösterdi. Bu kez İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da, Antalya’da muhalefete yetki verdi. Ekrem İmamoğlu kazandı, ama iktidar bunu hazmedemedi. Seçimi iptal ettiler, ikinci kez kazanmasına rağmen bu kez yargı sopasıyla susturmaya çalıştılar.
Ve son perde: Bugün CHP’li belediye başkanlarına yönelik operasyonlar. İstanbul’dan Adana’ya kadar, halkın seçtiği isimler hakkında gözaltılar, tutuklamalar. Zeydan Karalar gibi başarılı belediye başkanları, artık “sıradaki hedef” olarak işaret ediliyor. Siyasi intikam duygusuyla çalışan bir yargı düzeni, iktidarın sopa ve tasfiye aracı haline getirildi.
Tüm bu baskılar, rejimin korkusunun yansımasıdır. Çünkü artık hiçbir şeyi yönetemiyorlar. Ekonomi çökmüş durumda. Enflasyon, resmi rakamlarla bile yüzde 70’lere dayanmış, alım gücü bitmiş, işsizlik gençleri nefessiz bırakmış. Asgari ücret açlık sınırının altında, emekli maaşı ise ölüm sınırında. Pazar filesi boş, mutfaklar yangın yeri. Ülke yoksullukla kavruluyor.
Bir yanda milyonlar işsiz, borçlu, umutsuz; diğer yanda halkın iradesini çiğneyen, adaleti katleden, devleti çürüten bir rejim. Bu sadece bir siyasi kriz değil; bu, topyekûn bir çöküş dönemidir. Ve bu dönemin adı açıkça konulmalıdır: Tek adam rejimi, diktatörlüktür.
Ama her baskı birikimdir. Ve her birikim bir patlamayı getirir. Bu halk Demirtaş’ı unutmadı. Kayyumları unutmadı. İmamoğlu’na kurulan kumpası unutmadı. Zeydan Karalar’a yapılanları da unutmayacak.
Bugün susarsak, yarın sıranın kime geleceği belli olmaz. Bu rejimden hesap sormak artık sadece bir siyasi sorumluluk değil, bir onur meselesidir.
O.A