ALTIN
 2.245,43
DOLAR
 32,1652
STERLİN
40,7273
EURO
 34,9060

Hangi bayram da bahsediyorsunuz? Gazeteciler baskı, sansür ve güvencesizlik kıskacında

            Bugün 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü, diğer ismiyle 'Basın Bayramı'. Basına konuşan basın meslek örgütleri bu şartlar altında bugünün bayram olarak kutlanamayacağını söyledi. 

24 Temmuz 2022 12:23
Hangi bayram da bahsediyorsunuz?  Gazeteciler baskı, sansür ve güvencesizlik kıskacında

 

 

            Bugün 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü, diğer ismiyle 'Basın Bayramı'. Basına konuşan basın meslek örgütleri bu şartlar altında bugünün bayram olarak kutlanamayacağını söyledi.

              Bugün Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü. Başka bir ismiyle “Basın Bayramı”. 2022 yılının Türkiye’sinde basın özgürlüğü üzerinde çok yoğun baskılar varken, bugün “Basın Bayramı” değil, “Basın özgürlüğü için Mücadele Günü” olarak kutlanıyor. Basın meslek örgütlerinin temsilcileri de bugünün mücadele günü olduğunun altını çiziyor.

 

‘NASIL BAYRAM KUTLANABİLİR Kİ?’

 

              Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş gazete binalarından ve matbaalardan sansür memurlarının kovulmasının üzerinden 114 yıl geçtiğini belirtirken “24 Temmuz Sansürün Kaldırılışının yıl dönümünde üzülerek söylüyoruz ki Türkiye hala ağır bir sansür ve baskı kıskacının altında gazetecilik faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor.” dedi.

              Türkiye’deki basın meslek örgütlerinin Türkiye’deki artan baskılar nedeniyle uzun süredir 24 Temmuz’u bayram olarak değil basın özgürlüğü için mücadele günü olarak kutladığının altını çizen TGS Başkanı “Çünkü ne yazık ki bayram olarak kutlayacağımız bir ortam yok. Cezaevlerinde bulunan 38 meslektaşımız gazetecilik faaliyetlerinden dolayı özgürlüklerinden mahrum bırakılmışken dışarıdaki gazetecilerin nasıl bayram kutlayabilir? Hemen her gün adliye koridorlarında gazeteciler haberlerini savunmak için mahkeme sıraları beklerken nasıl bayram kutlanabilir?

                İktidar ve ortağı yeni yasalarla gazeteciliği tamamen bitirmeye çalışırken nasıl bayram kutlanabilir? Gazeteciler sendikasızlaştırma, düşük ücret ve güvencesiz çalışma kıskacı içerisinde yaşam mücadelesi verirken nasıl bayram kutlanabilir?” diye sordu.

                 Durmuş şöyle devam etti: “Bizlerde tıpkı 1908 yılında sansür memurları kovan meslektaşlarımız gibi üzerimizdeki bu baskıları bertaraf edecek, basın özgürlüğünü güvence altına alacak, sendikalı, güvenceli ve insan onuruna yakışır bir ücret ile çalışmak için daha fazla mücadele edeceğiz. Bu mücadelemizin başarısıyla 24 Temmuz’u yeniden bir bayram olarak kutlayacağız.”

 

SANSÜR VE OTOSANSÜRE HEP GAZETECİLER MARUZ KALIYOR’

 

             DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren 24 Temmuz’un uzun yıllardın Basın Bayramı olarak kutlanmadığını çünkü sansür ve oto sansürün hep gazetecilerin maruz kaldığı, mücadele etmek zorunda kaldığı bir uygulama olduğunu söyledi.

             DİSK Basın – İş Başkanı Türkiye’de gazeteciliğin uzun yıllardır baskı altında olduğunu ve AKP iktidarları döneminde bu baskının daha da arttığını, her geçen gün yeni bir boyuta girdiğini belirterek “İktidarın Meclis’e getirdiği ve dezenformasyon yasası diye yutturmaya çalıştığı teklif, gazeteciler tarafından sansür yasası olarak nitelendirildi.

             Teklif tatilden sonra büyük bir olasılıkla yeniden Meclis gündemine gelecek. Saray MHP koalisyonu seçime sadece kendi verdikleri ‘bilgi’nin yayınlandığı, halktan gerçeklerin gizlendiği bir medya ile gitmek istiyor.” diye devam etti.

 

‘SANSÜRÜ KALDIRAN SADECE GAZETECİLER DEĞİLDİ’

 

              Faruk Eren şunları söyledi: “Bu nedenle her itirazda itiraz edenin yanı sıra gazeteciler de güvenlik güçlerinin hedefi haline geliyor. Sahada çalışan gazetecilere güvenlik güçleri tarafından pervasızca şiddet uygulanıyor.

              İktidarın niyetini gösteren örneklerden biri de Diyarbakır’da 16 gazetecinin tutuklanması, Kemal Korkut’un vurulma anının fotoğrafını çeken Abdurrahman Gök’e verilen hapis cezası. Bu örnekler bundan sonra gazeteciliğe yönelik baskıların daha da artacağını, bundan sonra neler olacağını gösteriyor.

               Gazeteciler tüm bu baskılara karşı elinden geleni yapıyor. Ama baskıları durduracak olan sadece gazeteciler değil. Bu bir demokrasi sorunu.

              Tüm toplumun, demokrasiye, gazeteciliğe, haber alma hakkına, basın ve ifade özgürlüğüne sahip çıkması gerekiyor. Unutmayalım 114 yıl önce sansürü kaldıranlar sadece gazeteciler değildi.”

 

‘SANSÜR VE OTOSANSÜR YAYGINLAŞIYOR’

 

            Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş Türkiye’de hala 38 gazetecinin tutuklu, 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye’nin 180 ülke içerisinde 149'uncu sırada olduğuna dikkat çekti.

             Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nde gazeteciliğin gündeminin bu yıl da değişmediğine değinen Güneş “Seçime giderken bu ülkenin hafızası olan gazetecilerin üçte biri işsiz. Çalışabilenler yoksulluk sınırındaki maaşlarıyla işini yapmanın koşturması içinde.

                Sansür ve oto sansür yaygınlaşmış durumda. İktidar kamu yararına olmayan faaliyetlerini yurttaşların öğrenmesini engellemek için gazetecileri hedef gösteriyor.

            İktidar ve ortakları gazetecilere yönelik sözlü ve fiziksel saldırıyı teşvik ediyor. Haksız göz altılarla ve iddianameler olmadan uzun tutukluluk süreleriyle gazetecileri baskı altında tutup gerçeği yurttaşlardan kaçıracağını düşünüyor.” dedi.

              Ülkenin onurlu gazetecilerinin mesleklerini evrensel gazetecilik değerleriyle yapmaya, gerçeği yurttaşlara ulaştırmaya devam edeceğini vurgulayan Güneş şöyle devam etti: “Şeffaflık ve basın özgürlüğü çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır.

              Çok sesli çağdaş bir toplum olabilmenin yolu, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasından geçiyor. Gazetecilerin düşünceleri ve haberleri nedeniyle hedef gösterilmediği, işten atılmadığı, gözaltına alınmadığı, tutuklanmadığı bir Türkiye’de 24 Temmuz’u bayram olarak yaşamayı diliyoruz.”

 

 ‘GAZETECİLİĞİ PARTİZANLIKLA ÖZDEŞLEŞTİRDİ’

 

           Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi ve Bianet Medya Özgürlüğü Raportörü Erol Önderoğlu “Türkiye’de gazeteciler, iktidarın mesleğin hak ve kazanımlarını inkar ettiği, ayrımcılık ve ayrıcalıklarıyla mesleği böldüğü bir 24 Temmuz daha yaşıyor.” diyerek iktidara 20 yıl önce ‘düşünce suçu ayıbı ’na karşı mücadeleyle gelen bir partinin, gazeteciliği partizanlık ve propaganda ile özdeşleştirerek haberciliğe ilişkin vizyonda korkunç bir yıkım yarattığını belirtti.

               “Ne RTÜK gibi öz denetleyici kurumlara ne de geniş anlamda adalete güven kalmadı.” diyen RSF Temsilcisi her bir gazetecinin hakkını gözettiklerini ancak büsbütün hakların hakim güçlerce değersizleştirildiği yıllardan geçtiğimizi aktardı.

             Önderoğlu “Gazetecilik misyon ve esaslarını unutturmaya dair bir asimilasyona tanık oluyoruz. Bu vahim standartsızlaştırmaya karşı bir tek sektörümüz, yargı ve siyaset içerisindeki ilerici güçler set oluşturabilir. Bunun kimi olumlu işaretlerini son yılda görmeye başladık, dileriz ki sürer.”

 

‘BASKININ DA DİRENCİN DE ARTTIĞI BİR DÖNEM’

 

          Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Can Güleryüzlü baskının da direncin de artığı bir dönem yaşadığımızı belirterek “İktidarın, otoriter ve faşist yönetim anlayışını sürdürebilmek için basına baskıyı varlık nedeni saydığı günlerdeyiz. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve kontrolündeki RTÜK ile Basın İlan Kurumunun; halkın haber alma hakkı yolunda araştırmacı, sorgulayıcı gazetecilik yapan basın organları ile gazetecilere yönelik mali yaptırım, soruşturma ve yargılamaları artırdığı, daha da artıracağı tartışmasız bir gerçek.” dedi.

 

             Ana muhalefet partisi genel başkanının bir açıklamasının aktarılmasının, Türkiye'nin en temel konularından Kürt sorununa iktidar bakış açısının dışında yaklaşılmasının, çevre ve doğa talanına karşı yayıncılık yapılmasının, emekçilerin seslerinin duyurulmasının, kısacası her türlü bağımsız ve eleştirel düşüncenin yasaklanmak ve cezalandırmak istendiğini belirten Güleryüzlü “AKP iktidarının, özellikle ekonomik kriz nedeniyle yönetim anlayışının tartışıldığı bu günlerde, yaptığı ve yapacağı tek şey, gerçekleri inkar, yalana, dezenformasyona sarılmak olduğunu görüyoruz. Ancak bu da iktidar için çözüm sağlamayacak.” İfadelerini kullandı.

 

‘ÖZGÜRLÜKLERİMİZE SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ’

 

             Güleryüzlü şöyle devam etti: “Bu günler aynı zamanda sorumluluk günleri. Bu sorumluluğu en fazla taşıyanlar da gazeteciler. Yaşanan gerçeklerin birinci dereceden tanığı olan gazetecilerin, altı çizilmesi gereken bir direnç gösterdiğini de ifade etmek gerek.

             İktidara yanaşarak gazetecilikte hiçbir etik değer bırakmayan, halkı aldatmayı habercilik sananlara karşı korku duvarının yıkılmaya başlamasıyla birlikte her geçen gün mesleğine sahip çıkan gazetecilerin sayısı artmakta.

              Gazeteciliğin kişisel ve belli düşünce kalıplarına sıkıştırılamayacak kadar önemli, eşit ve özgür bir ülke için hayati olduğu hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalı. 114 yıl önce 1908'de ll. Meşrutiyet'in ilanıyla beraber fiili durum yaratarak sansüre nasıl tavır alındıysa bugün de sorumluluklarının bilincinde gazetecilerle, hem mesleğimize hem de özgürlüklerimize sahip çıkmaya devam ediyoruz, edeceğiz.”

 

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELE GÜNÜ NEDİR?

 

             Basın Bayramı veya Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü, Türkiye'de sansürün kaldırılmasının yıl dönümü olarak her yıl 24 Temmuz tarihinde kutlanan bir gün.

              İstanbul’da çıkan gazeteler, Osmanlı Devleti'nde II. Meşrutiyet'in ilan edildiği 24 Temmuz 1908 günü sansür memurlarını içeri sokmama ve gazetelerini sansüre yollamadan basma kararı vermişti.

              Bu olayın yıldönümü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin 1948 yılında aldığı kararla Basın Bayramı olarak ilan etmiştir.

 1971'de “bayram” olmaktan çıktı ve adı, “Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü" olarak değiştirildi.

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.