ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

Glaukon, eğri adamın niçin başarılı olacağını Sokrates’e anlatmaya çalışırken şöyle der:

“Eğri adam, tam eğri bir adam olmak istiyorsa, ustaca haksızlık edip kendini ele vermemelidir.

             Buna rağmen yakalanırsa, beceriksizin biridir deyip geçmeli; çünkü eğriliğin en yüksek derecesi doğru olmayıp doğru görünmektir.

           Tam eğri olana tam gelişmiş bir eğrilik vermeli, hatta o en büyük haksızlıkları işlerken en büyük doğruluğun verdiği üne bürüne bilmeli; bir yanlış yaparsa, düzeltmeye gücü yetmeli; işlediği haksızlıklardan bir şey dışarıya sızarsa, herkesi kandıracak kadar güzel söz söylemesini bilmelidir.

Ve devam eder:

              “Öncelikle, doğru görünerek devlet görevlerine atanır, sonra istediği aileden kız alır, kızlarını da seçtiği kocalara verir.

               Kimi gözüne kestirirse onunla dost, ortak olur ve bütün bunlardan faydalanır; haksızlık etmekten çekinmediği için kazançlı çıkar;

             Kendiişlerinde ya da devlet işlerinde biriyle kavgaya tutuştu mu, üstün gelir; düşmanlarından fazla kazanır; kazanınca da zengin olur, dostlarına iyilik, düşmanlarına kötülük eder; tanrılara bol bol kurban keser, görkemli adaklar adar...”

Sanırım sözü edilen bu tipler, size de tanıdık gelmiş olmalı...

**************

Sistematik işkence  

 

        Bu ülkede kamu kurum ve görevlilerinin sistematik olarak işkence etmediği, haksız yere içeri atmadığı, hatta idam bile etmediği hiçbir kesim yoktur.

Buna ülkücüler de dâhildir...

           Belli ki bunlar bu zulmü yaparken güçlerini yine bizlerden, yani hepimizden alıyorlar. Başka türlüsü mümkün değildir zaten.

             Çünkü bizler, yani hepimiz ‘ötekine’ yapıldığı sürece zulmü alkışlıyoruz. Hatta bundan pek memnun bile olabiliyoruz. Hepimizin günün birinde sarı öküz durumuna düşeceğimizi hiç düşünmeden...

           Bakın, bu girdaptan, bu kin ve nefret girdabından çıkmanın yolu tekrar tekrar birbirimize karşı kini ve öfkeyi kabartmak değildir.

            İnanın bu hastalığımızın bilinen bir tek tedavisi var; o da evrensel hukuktur, adalettir, insan haklarıdır ve demokrasidir. Diğer bir ifadeyle, mülkü ve iktidarı paylaşmaktır...

Allah’ın da aklın da bize emrettiği hakikat, bundan başkası değildir.

            Gelin birbirimizin boğazına yapışmayı, kini, öfkeyi, düşmanlığı bırakalım. Birimizin mutluluğunun hepimizin mutluluğuna bağlı olduğunu görelim; az önce sözünü ettiğim evrensel doğrularda uzlaşalım.

Uzlaşalım ki, göklerdeki de bizlere rahmet etsin..!

****************

“İman edenler ve birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenler”

İman edenler ve birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenler” (90/17) der Kuran’ı Kerim.

Birbirine merhameti tavsiye etmek...

Peki, bizim dindarlığımız böyle mi?

Nerde..!

Mevcut dindarlık, acımayın diyor. Vurun, öldürün, affetmeyin, acıyan acınası duruma düşer diyor.

Ne çırılçıplak aramalar, ne yapılan işkenceler, ne de haksız mahkumiyetler bunların vicdanlarını sızlatmaya yetiyor...

Allah bizlere merhameti emrederken, mevcut dindarlık adaleti bile çok görüyor.

Dinden adaleti, ahlakı, merhameti, vicdanı söküp alırsanız, geriye ancak kin ve nefret kalır.

Ancak ateşin yumuşatabileceği kaskatı kalpler...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.