ALTIN
 2.439,70
DOLAR
 32,4504
STERLİN
40,7959
EURO
 34,8290

 

 

            Yaşadığımız ülke Türkiye’de, ekonomik krizin derinleşerek sürdüğü bu günlerde 2022 yılı asgari ücreti açıklandı. Her yıl, asgari ücret belirleme adı altında sergilenen orta oyunu, bu defa partili Cumhurbaşkanı'nın tek karar verici olduğunu topluma kanıksatma oyununa dönüştürüldü.

            Yasa ve yönetmelik gereği her yıl, yılın son ayı Aralık ayında, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 39. Maddesi gereği, 5 devlet temsilcisi, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'ndan (TİSK) 5 işveren, en çok üyeye sahip konfederasyon olmasından dolayı Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyon’dan da (TÜRK-İŞ) 5 işçi olmak üzere, 15 üyeden oluşan asgari ücret komisyonu bir sonraki yıl ülkede çalışanlara verilecek en düşük ücreti belirler.

            Komisyon Aralık ayı içinde yaptığı en çok 4 toplantı sonunda, güya dikkate aldığı bazı parametrelerden hareketle belirlediği rakamı tutanak altına alır ve açıklar. Komisyonun oy çokluğu ile karar alma yetkisi olduğu gibi kararları kesindir. Yani karara itiraz edilememektedir.

            Bu yıl Aralık ayına girmeden, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, tarafları memnun edecek bir asgari ücreti Aralık ayının ilk günlerinde hatta ilk toplantıda belirleyip açıklayacağız şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.

            1 Aralık tarihinde ilk toplantısını yapan komisyon 7 ve 9 Aralık’ta 2 toplantı daha yaptı.  Bakanın iyimser açıklamasının aksine komisyonun bu 3 toplantısından herhangi bir karar çıkmadı. Dolayısıyla, 4. toplantının 12 Aralık Pazartesi günü yapılacağı ve asgari ücret miktarının belirlenip açıklanacağı şeklinde çıkan haberlere rağmen, belirtilen tarihte herhangi bir toplantı yapılmaması veya yapılacak tarihin açıklanmaması farklı yorumlara yol açtı.

              Derken, 16 Aralık Perşembe günü, herkes Merkez Bankası'nın yılın son faiz kararına kilitlenmişken, asgari ücretin saat 15.00’te Cumhurbaşkanı tarafından açıklanacağı haberi televizyon ekranlarına düştü. Kimsenin beklemediği bir anda, komisyonun toplanacağına dair herhangi bir haber yayınlanmamışken televizyonlara böyle bir haberin düşmesi, üstelik herkes, saat 14.00’te açıklanacak Merkez Bankası kararı için televizyon başında iken böyle bir haberin ekranlara düşmesi ilgi çekiciydi. Üstelik açıklamayı komisyon veya ilgili bakan değil, Cumhurbaşkanı yapacaktı. Bu da açıklamayı daha da ilginç hale getiriyordu.

            Öyle ya asgari ücret bu yıl, yıllardır alışılagelen açıklama yönteminin dışında bir yöntemle açıklanacaktı. Derken saat 15.00'te bakan ve taraf temsilcileri ile birlikte kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı, rakamı 4.250 TL. olarak açıkladı.

            Cumhurbaşkanı açıklamasında işverenleri rahatlatmak için asgari ücretten damga vergisi ile gelir vergisi alınmayacağını da belirtti. Her şey normal seyrinde gözükse de Cumhurbaşkanı'nın açıklamasından önce açıklama yapan Bakan ile taraf temsilcilerinin söylediklerinden çıkan sonuç; açıklanan asgari ücret rakamının, komisyonun yaptığı söylenen 4. toplantısında belirlenmediği, istişareler sonucu beliren eğilimin bakan tarafından Cumhurbaşkanı'na aktarıldığı ve nihai kararın Cumhurbaşkanı tarafından verildiği yönündeydi.

              Nitekim Cumhurbaşkanı rakamı açıklamadan önce açıklama yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, yapılan görüşmelerde asgari ücretin 4.000 Lira üzerinde olması gerektiği yönünde ortaya çıkan eğilimin, kendisi tarafından Cumhurbaşkanı'na aktarıldığını ve nihai kararın Cumhurbaşkanı tarafından verildiğini belirtirken, açıklama yapan TÜRK-İŞ Genel Sekreteri, komisyon toplantılarında gerekenlerin konuşulduğunu ve bundan sonrası için takdirin Cumhurbaşkanı'nda olduğunu açıkladı.

               Kısacası asgari ücretin belirlenmesi ve açıklanması bile tek adam rejimine uygun hale getirildi. Dolayısıyla rakam, yasa ve yönetmelik gereği, bakan veya yetki vereceği bakanlık bürokratı tarafından değil, Cumhurbaşkanı tarafından açıklandı.

              İlginç olan ise komisyonun 4. toplantısını yapıp yapmadığının ve yazılı karar alıp almadığının açıklanmamasıydı. Gerçi aynı gün akşam, Resmî Gazete'de komisyonun kararı yayınlandı, ancak açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla bu karar Cumhurbaşkanı rakamı açıkladıktan sonra yazılmış olmalı.      

               Evet, aynı gün akşam Resmî Gazete'de, işçinin bir günlük normal çalışma karşılığı alacağı en alt ücret olan asgari ücretin 166 lira 80 kuruş olarak tespit edildiğine dair Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararı yayımlandı. Kararın gerekçesinde asgari ücretin ödenmesi zorunlu en az ücret olduğu belirtiliyordu. "Asgari ücretin belirlenmesini düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca asgari ücret, pazarlık ücreti değildir.

             Asgari ücretin belirlenmesi sırasında komisyonumuz, bu çerçevede bir karar alınması için çalışmış, işçilerin geçim şartları ve 2022 yılı enflasyon hedefi gibi faktörleri değerlendirmiştir. İşte bu çerçevede hareket eden komisyonumuz, işçinin günlük asgari ücretini 1 Ocak 2022- 31 Aralık 2022 tarihlerinde 166 lira 80 kuruş olarak belirlemiştir.

             Asgari Ücret Yönetmeliği'nin 11'inci maddesi gereğince, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nca belirlenen asgari ücret, Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihi izleyen ayın ilk gününden itibaren yürürlüğe girecektir." şeklinde yayınlandı.

             Buna göre Resmî Gazete'de yayımlanan asgari ücret, 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren geçerli olacak ve olağanüstü bir durum olmadığı takdirde 2022 yılı sonuna kadar uygulanacaktır.

            Cumhurbaşkanı asgari ücreti açıklarken, asgari ücreti %50’yi aşan bir oranda arttırdıklarını belirterek, bunun son elli yılın en yüksek arış oranı olduğunu ifade etti.

            Maalesef bu açıklamada belirtildiği gibi, artış oranı son elli yılın en yüksek artış oranı değil. DİSK-AR’ın 1975 yılından bu yana asgari ücrette yapılan artışları baz aldığı araştırma, 1981 yılından itibaren 1980’li ve 1990’lı yıllar ile 2002 yılında yapılan yıllık artışların, bazı yıllarda bu artışın iki katından fazla olduğunu ortaya koymaktadır.

             Yine aynı açıklamada muhalefet partileri ile sendikalardan gelen, asgari ücretin alım gücünün korunması için 2021 yılı başındaki karşılığı olan 383 Dolara denk gelecek bir rakam olarak belirlenmesi gerektiği yönündeki önerilere, “Türkiye Cumhuriyeti’nin parası Türk lirasıdır, biz Türk Lirasını yedirmeyiz” şeklinde karşılık vermesi de ilginçti.

            Zira Cumhurbaşkanı'nın yedirmeyiz dediği Türk Lirası'nın, kendisinin merkez bankasını faiz indirmeye zorlamasından dolayı, yıl içinde %100 değer kaybettiğini bilmeyen yok. Bu nedenle açıklanan asgari ücretin %50 arttırıldığı açıklansa da, açıklanan rakamın alım gücü 2.825 lira olan önceki asgari ücretin oldukça gerisinde.

            Bu nedenle açıklanan rakamın, enflasyonun %50’leri aştığı ve belirsizliğin sürdüğü ortamda işçilerin derdine derman olması mümkün değildir. Kısacası önemli olan asgari ücretin ne kadar arttığı değil, asgari ücretin bugünkü ağır ekonomik bunalımda işçi ile ailesinin geçimini sağlamaya yetip yetmediğidir.

             Her ne kadar ülke yönetiminde tek yetkili olan Cumhurbaşkanı, "milli paramız Türk Lirasıdır, paramızı yedirmeyiz" dese de, 2021 yılının başında 7,43 lira olan 1 Dolar, asgari ücretin açıklandığı saatlerde 15,50 lira seviyesindeydi. Dolayısıyla 4.250 lira olarak açıklanan 2022 yılı asgari ücreti, o an için 275 dolara tekabül ediyordu.

            Yani asgari ücretli, 2021 yılı başında 2.825 lira asgari ücretle 383 dolar alırken, 4.250 lira olarak açıklanan 2022 yılı asgari ücreti ile açıklandığı 16 Aralık 2021 tarihinde 275 dolar alabilmekteydi. Bunun anlamı, asgari ücretin 1 yıl içinde 108 dolar eridiğidir.

            Kaldı ki ülke ekonomisinde istikrarsızlık devam ediyor ve Türk Lirası hızla değer kaybediyor. Nitekim bu yazının yazıldığı saatlerde dolar 16,42 liraydı ve 4.250 lira asgari ücret açıklanmasının üzerinden 48 saat geçmişken 258,83 dolara gerilemişti. Elbette asgari ücretteki değer kaybının tek kıstası dolar değil.

          Asgari ücretlinin alım gücü, kendisinin ve ailesinin yaşaması için tüketmek zorunda olduğu temel tüketim ürünlerinin tamamının karşısında gerilemiştir. Örneğin; 2021 yılı başında 2.825 lira asgari ücretle, tanesi 1,25 lira olan ekmekten 2260 adet alınırken, 4.250 lira olarak açıklanan 2022 yılı asgari ücreti ile fiyatı 3 liraya çıkmış olan ekmekten 1416 adet alınabilmektedir.

            Yani asgari ücretli 1 yıl içinde 844 ekmek kayıptadır. Geçen yıl asgari ücretle, 5 kiloluk ay çiçek yağından 74 adet alınırken, açıklanan asgari ücretle şu andaki fiyata göre 26 adet alınabiliyor. 

              DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi'nin (BİSAM) yaptığı hesaplamaya göre, Kasım 2021 ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı, 3 bin 84 lira, yoksulluk sınırı ise 10 bin 669 liradır.

            Bu rakamlara Aralık ayı fiyat artışları ile dövizdeki yükselmenin yol açtığı fiyat artışları da dahil edildiğinde, 2022 yılı için açıklanan asgari ücretin yürürlüğe girmeden, bırakın yoksulluk sınırını kısa zamanda açlık sınırının da altında kalacağı aşikârdır.

 

            Her şeyin dolarla belirlendiği, ithal girdiye dayanan üretim modelinden dolayı, dolar da ki yükselişin hayatın her alanına yansıdığı ve fiyatların dolar artışına endeksli olarak hızla arttığı Türkiye’de, “Türk Lirasını yedirmeyiz” sözünün halkın duygularını okşamaya yönelik, nostaljik bir temenni olmaktan öte anlamı yoktur.

            Böyle olmakla birlikte, devletin en tepesinde gelen bu açıklamayı duyunca ister istemez insanın aklına, "Madem lirayı yedirmeyeceksiniz, kamu-özel iş birliği ile yaptırdığınız otoyol, havaalanı, köprü, tünel ve şehir hastanelerine neden döviz karşılığı garantiler verdiniz?" sorusu geliyor.

            Öte yandan asgari ücretten vergi alınmayacağı açıklaması konusunda belirsizlik devam ediyor. Zira Anayasa'nın eşitlik ilkesi gereğince, vergi kanununda değişiklik yapılmasını gerektiren bu konuda yapılacak kanun düzenlemesinin, asgari ücretle çalışsın çalışmasın tüm çalışanları kapsaması gerekiyor. Bu nedenle, yapılacak değişiklikte tüm ücretlerin asgari ücret kadarı vergiden muaf tutulmalıdır.

            Evet, asgari ücret %50 civarında arttırılmış olsa da, açıklanan rakam Türk Lirası'nın durdurulamayan çöküşünün yol açtığı kaybı karşılamaktan oldukça uzaktır.

             Bu nedenle, ücretin artıp artmadığında belirleyici olan rakamın nominal büyüklüğü değil, satın alma gücünü koruyup korumadığıdır. İşte Cumhurbaşkanı tarafından övünülerek açıklanan asgari ücret gerçeği!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.