ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

            Dindar arkadaşları dinleyince hatta buna çoğu kere dindar entelektüeller de dâhil, şöyle bir yanılgıya katıldıklarını görüyorum Demokrasi ile İslam’ın birbirlerinin zıddı olduklarını, biri doğru olduğu takdirde diğerinin mutlaka yanlış olması gerektiğini düşünüyorlar. Buradan da hareketle; ‘madem İslam hak din, o halde demokrasi mutlaka yanlış olmalı’ gibi bir inadın içine giriyorlar

Hâlbuki ikisi de aynı anda niçin doğru olmasın ki?

Nitekim İslam, doğrunun genel adı değil miydi?!

             Bir diğer konu ise çok daha vahim Bunlar, bir Müslüman’ın Müslüman olmayan birinin haklarını savunabileceğine ihtimal dahi vermiyorlar. Mazlumun da, fakirin de dinine bakamaması gerektiğini asla kabullenemiyorlar.

              Geçen bir arkadaş, “Osman Kavala’dan bize ne, hem o olsaydı bizi mi savunacaktı?” gibisinden bir cümle kurmuştu.

            Ona şunu söylemiştim Bir Müslüman, haklı olan bir kâfirin de haklarını savunmadan gerçek bir Müslüman olamaz!

Ve Müslüman, doyurması icap ettiğinde hiçbir acın dinine bakamaz..!

Not: Sakın Kavala’nın inancını sorguladığım düşünülmesin, bir genelleme yapmaya çalışıyorum.

************

Osman kavala mı yargılanıyor……………?

 

AİHM, Osman Kavala'nın tahliyesi yönünde nihai kararını verince Türkiye hemen yeni bir yola başvurmuştu. Bir taraftan Kavala tam tahliye edilecekken diğer taraftan da daha kavala mahkeme salonundan çıkmadan başka bir suçtan yeni bir tutuklama kararı alınarak Kavala'nın tutuklanmasına devam edilmişti. 

Tabi Türkiye bunu buradaki cami cemaatine anlatsa da dünyayı ikna etmek kolay değildi; çünkü bilenler için niyet de oyun da açıktı..!

Nihayet bugün beklenen oldu; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye'yi bu iddiasını incelemek için AİHM’ havale etti.

Anlayacağınız biz Kavala yargılanıyor sanırken asıl yargılanan Türkiye...

**********

Hakaret

 

        Hakaret, tabii ki kötü ve dolayısıyla hakaret edeni küçülten, toplum tarafından da kınanmayı hak eden bir şeydir.

 

Dolayısıyla asıl tartışılması gereken şey;

 

(1) neyin hakaret olup olmadığı,

(2) hakaretin müeyyidesinin ne olması gerektiğidir.

 

           Öncelikle hakaretin tanımının abartılmaması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü hakaretin tanımını genişlettiğimiz oranda, ifade özgürlüğünün alanını da daraltmış oluruz.

         Hakaretin müeyyidesinin ise, kem sözün iadesinden ibaret olması gerektiğini düşünüyorum.

Kuranı Kerim bu alanı şöyle düzenler: “Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez.” (Nisa:148)

****************

Garaudy’den Gandi okumaları:

            “Gündelik hayatta da vermenin kazanmaktan, bir şeyler ortaya koymanın bir şeyler buyurmaktan çok daha huzur ve mutluluk sağladığını gösterir… Ölmemin öldürmekten çok daha fazla cesaret gerektirdiğini de…”

              “Bana benim Tanrının bir elçisi olduğum söylendi. Ben Tanrının iradesinden hiçbir özel vahiy almadım. Fakat inanıyorum ki eğer bizler insandan korkmayı bırakırsak ve eğer sadece Tanrı’nın hakikatini ararsak hepimiz Tanrı’nın elçileri olabiliriz.”

          “Hakikat, şiddetin kullanılmasını reddeder. Çünkü insanın mutlak hakikati bilme imkanı yoktur, dolayısıyla da cezalandırma yeterliliği de yoktur.”

  “ Şiddet kullanılarak şiddete dayalı olmayan bir toplum meydana getirme iddiası doğru değildir.               Seçimle bir yere gelene veya bir yöneticiye yetki ve iktidar devretmek yoluyla girişimciliğe, sorumluluğa, her bir ferdin katılımına ve anonim bir sevgi ilişkisine dayalı bir toplumun kurulabileceğini iddia etmek de doğru değildir.

              “Vasıtalar ile gaye arasında diyalektik bir ilişki vardır. Gaye, vasıtaların içinde tohum halinde zaten mevcuttur; vasıtalar, doğmakta olan gayedir; gaye vasıtaların önüne geçemez, onlar tarafından meydana getirilir.

              Gaye, vasıtalar ne değerdeyse, o değerdedir; vasıtalar tohum, gaye ise ağaç gibidir. Ne ekersen tam da onu biçersin…”

              “İnsanın kendisini değiştirmeden bir toplumu radikal bir şekilde değiştirebileceği iddiası doğru değildir. Ahlaki bir vaaz veya tek başına içine kapanmayla değil de, ortak eylem mücadele içinde değişmek…

Ve son olarak Hindu geleneğinden bir deyiş:

“Kendini mükemmel bir şekilde kontrol etmesini bilen kimse cihana hükmedebilir.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.