ALTIN
 4.297,56
DOLAR
 39,7257
STERLİN
53,5046
EURO
 45,8826
reklam

“Emekçinin Sesi Kısılıyor, Sendikal Haklar Gasp Ediliyor”

 

Türkiye’de sendikal haklar, sosyal devlet ilkesi ve çalışma yaşamındaki adaletsizliklere dair güçlü çıkışlarıyla tanınan Veli Beysülen, son dönemdeki gelişmeleri değerlendirdiği açıklamasında, “Türkiye’de emek en ucuz meta haline getirildi. Çalışanların sesini kısmak isteyen iktidar, sendikaları işlevsizleştirmeye çalışıyor” dedi.


“Sendikal Haklar Anayasal Güvencede Ama Fiilen Yok Sayılıyor”

Beysülen, özellikle son yıllarda işçilere yönelik baskıların arttığını, sendika üyeliği nedeniyle işten çıkarmaların sıradanlaştığını ifade ederek şu değerlendirmeyi yaptı:

“Anayasa’nın 51. maddesi açık: Herkes sendika kurma ve üye olma hakkına sahiptir. Ama sahada bunun karşılığı yok. Sendikalaşmak isteyen işçi ya işten atılıyor ya da psikolojik mobbinge maruz kalıyor. Bu bir hukuk devletine yakışmaz.”


Asgari Ücret Gerçek Enflasyon Karşısında Eridi

Temmuz 2025 itibarıyla açıklanan yeni asgari ücreti de eleştiren Beysülen, “Açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilen milyonlarca insan var. TÜİK verileriyle oynanıyor, gerçek enflasyon halkın sofrasında zaten kendini gösteriyor” dedi.
Asgari ücretin açlık sınırının %20 altında kaldığına dikkat çekti.


“Kamuda Taşeronlaşma Bitmedi, Sadece Adı Değişti”

Veli Beysülen, kamudaki sözleşmeli, güvencesiz çalıştırma biçimlerine de değinerek:

“Taşeronluk sistemi sadece şekil değiştirdi. 4/B, 4/D, TYP, sözleşmeli gibi adlarla güvencesizlik yaygınlaştırıldı. İnsanlar kadro bekliyor ama belirsizlik içinde yaşıyor” ifadelerini kullandı.


“Sendikalar Susturulamaz, Emeğin Onuru Ayağa Kalkacak”

Sendikal mücadelenin sadece ücret değil, demokrasi ve sosyal adalet mücadelesi olduğunu vurgulayan Beysülen, tüm emek örgütlerini birleşmeye çağırdı:

“İktidar, sendikaları ya yandaşlaştırıyor ya da kriminalize ediyor. Ama unutmasınlar; alın teriyle yaşayanlar bir gün birleşirse bu ülkeye gerçek demokrasiyi getirir.”


Uluslararası Normlar Hatırlatması

Beysülen, Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerine atıfta bulunarak, sendikal hakların bir lütuf değil, uluslararası taahhüt olduğunu belirtti. Türkiye’nin bu sözleşmeleri ihlal etmesinin hem işçilerin geleceğini hem de ülkenin uluslararası itibarını zedelediğini vurguladı.


“Emek Örgütleri Partiler Üstüdür”

Siyasi kutuplaşmalara karşı da uyarıda bulunan Beysülen, sendikaların herhangi bir partinin arka bahçesi olamayacağını belirterek şunları kaydetti:

“İşçinin, memurun, emeklinin derdi siyasetin gölgesinde kalamaz. Emek örgütleri tarafsız değil, emekten yana olmalıdır. Herkesin sendikası olmalıyız.”


Kapanış Mesajı: “İnsan Onuruna Yaraşır Bir Yaşam İçin Mücadeleye Devam”

Veli Beysülen konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Ne haklarımızı pazarlık konusu yaptıracağız, ne de umudumuzu kaybedeceğiz. Dayanışmayla, örgütlenerek, bilgiyle ve dirençle bu karanlık tabloyu mutlaka tersine çevireceğiz.”

ENFLASYONUN NEDENİ ÜCRETLER DEĞİL!

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırma Merkezi (BİSAM) Haziran 2025 dönemi açlık ve yoksulluk sınırlarını açıkladı. BİSAM’ın açıklamasına göre, 4 kişilik bir ailenin, sadece mutfak giderinin karşılığı olan, açlık sınırı 25.811 lira, giyim, barınma, eğitim, sağlık, ulaşım, enerji tüm harcamaların karşılığı olan yoksulluk sınırı ise 89.282 lira oldu.

1 Ocak’ta uygulamaya konan Asgari Ücret 22.104 lira, en düşük emekli aylığı hassas teraziyle 16.881 lira olarak belirlendi. 600 bin kamu işçisinin bir kısmı 1 Temmuz 2024 tarihinden bu yana 1 yıldan fazla zamandır, diğer kısmı ise 1 Eylül 2024 tarihinden bu yana 10,5 aydır herhangi bir artış almadan çalışıyor. Son bir yıllık resmi

Enflasyon oranı TÜİK tarafından 3 Temmuz 2025 tarihinde %35.05 olarak açıklandı.  Yani kamu işçilerinin, 1 Temmuz 2024 tarihinde aldıkları maaş, TÜİK’in rakam oyınlarıyla düşük açıkladığı enflasyona göre bile, %35.05 eriyerek %64,95’e geriledi. Buna göre; 1 Temmuz 2024 tarihinde 35.000 lira alan bir işçinin maaşı, 12,263 lira eriyerek 1 Temmuz 2025 tarihinde 22,733 liraya geriledi.

TÜİK verilerine göre, 1 Ocak 2025 ile 30 Haziran 2025 arası enflasyon oranı %16,67 oldu.  Bu orana göre 1 Ocak’ta yürürlüğe giren Asgari Ücret, 3.551 lira eriyerek 18.553 liraya geriledi. Emekli aylığı ise sadece 6 aylık enflasyon oranı olan %16,67 oranında arttırıldı.

Tüm bu rakamlar, maaşları aşağı çekerek enflasyonu düşüreceğini ileri süren, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yönetiminde ki ekonomi yönetiminin programı denen, AKP iktidarının ekonomik programının sonucu. Zira iktidar, yerli ve yabancı sermayenin çıkarları için ücretleri baskılamayı hedeflemektedir. Bu nedenle, tüm talep ve çağrılara rağmen, Temmuz ayında asgari ücret arttırılmadı. Dolayısıyla asgari ücret açlık sınırının altında. Emekli aylıkları ise TÜİK’in rakam oyunları ile açıkladığı sahte enflasyon oranı kadar arttırıldı. Ve milyonlarca emekli ile emekli dul ve yetimi asgari ücretin altındaki aylığı ile yaşam savaşı veriyor. Yüzbinlerce kamu işçisinin ücretleri reel olarak 1/3’ten fazla eridi. Tüm bunlar 1 Ağustos tarihinde başlayacak olan Kamu Çalışanları Toplu Sözleşme görüşmelerinden fazla beklenti içinde olmamak gerektiğini gösteriyor. Bunların hiçbirisi diğerlerinden bağımsız değerlendirilemez. Daha açık bir ifade ile her koyun kendi bacağından asılmıyor. Toplumun emekçi kesimlerinden herhangi birinin, yaşadığı mağduriyeti diğer kesimler de yaşıyorlar.

Maalesef deliği kalmamış kemer de yeni delikler açtırarak, emekçilere kemer sıktıran iktidarın dediği gerçekleşmiyor ve enflasyon düşmüyor. Nitekim iki yıl önce %39 olan enflasyon halen %35’te. Yani ülke faiz sebep enflasyon sonuç noktasından ücretler neden enflasyon sonuç noktasına geçiş yapsa da enflasyon düşmemekte direniyor.

Kuşkusuz enflasyonun nedeni faiz olmadığı gibi ücretlerde değil. Bunun böyle olduğunu ekonomi yönetimi de çok iyi biliyor. Biliyor bilmesine ancak gerçek nedenin bilinmesini istemiyor. Çünkü gerçek neden; kendilerinin uyguladığı sermayeye kaynak aktarma politikası ve bu politikanın doyuramadığı sermayenin kar hırsı. Daha açık bir ifade ile enflasyonun nedeni, sermayeye verilen teşvikler, vergi afları, doğa ve kaynak talanı. İtibardan tasarruf olmaz mantığı ile şatafat ve lükse harcananlardır.

Evet 600 bin kamu işçisi, aylardır süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde hükümetin oyalama taktiğinden dolayı anlaşma sağlanamadığı için, 1 yıl önce ki ücretleriyle çalışmaya devam ediyor. Elbette bunda, kamu işyerlerinde örgütlü olup masada oturan sendikalar ile onların bağlı oldukları Konfederasyonların, işçileri toplu sözleşmenin öznesi haline getirmeyen ve gerektiğinde üretimde gelen gücü kullanmak dahil eylem ve etkinlikler yapmayarak, süreci sessizce geçiştirmeye çalışan sendikaların büyük payı var. Hükümetin oyalama taktiğine karşılık, grev kararlarını uygulamaya koymaları gereken sendikalar, şimdi de grev uygulama tarihlerini sürekli erteliyorlar.

Halbuki açıklanan sahte oranlar bile işçilerin büyük kayıp yaşadığını ortaya koyarken, yapılması gereken iktidarı sıkıştıracak olan kanuni grevleri bir an önce yürürlüğe koymaktır. Zira hükümet uygulamaları ile TÜİK verileriyle bile oynuyor. Örneğin; %25’lik doğal gaz zammını Emekliler ile kamu çalışanlarının alacakları maaş artışlarını arttırmasın diye Haziran ayı yerine, 1 Temmuz tarihinde yaptı.

Sosyal Güvenlik ve Çalışma Hayatıyla ilgili araştırmalarıyla bilinen Prof..Dr. Aziz Çelik, 7 Temmuz 2025 tarihli Birgün gazetesinde yayınlanan “Kemerler gaddarca sıkılıyor: Temmuz gerçekleri!” başlıklı yazısında, “Enflasyonu düşük hesaplamak vatandaşı soymanın en sofistike yoludur. En büyük yolsuzluktur. Nitekim DİSK-AR tarafından yapılan ücret kayıplarına dair araştırmaya göre enflasyonun bu bastırılmış ve çarpıtılmış haliyle bile emek gelirlerinde yarattığı kayıp en az 218,3 milyar lira olmuş.” Diyerek durumu özetlemiş.Öte yandan temmuz ayında eski SSK ve BAĞKUR emeklileri ile hak sahipleri %16,67 artış alırken, Emekli Sandığı Emeklileri ile dul ve yetimleri ise %15,57 artış aldılar.

23 yıllık iktidarın başında bulunan Partili Cumhurbaşkanı ile AKP sözcüleri, sürekli emekliler en refah dönemini bizim iktidarımızda yaşıyorlar deseler de gerçekler öyle değil.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 13 Temmuz 2025 tarihinde DİSK’e bağlı emekliler sendikasının düzenlediği Emekli Buluşmasın da DİSK Araştırma Dairesinin (DİSK-AR) hazırladığı “Türkiye’de Emeklilerin Durumu: Emekli Aylıkları, Emekli Sayıları ve Ayrılan Kaynaklar” araştırmasının” sonuçlarını açıkladı.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun konuşmasından satır başları ise şöyle. Türkiye’de emekliler, çalışanlardan sonra ikinci büyük grup. 5510 sayılı Yasa’yla emekli aylıkları çok ciddi seviyede geriledi, emeklilerin milli gelirden aldığı pay sıfırlandı ve emekli aylıkları asgari ücretin altına geriledi. Bu durum yamalarla iyileştirilmeye çalışılsa da emeklilik ve sosyal güvenlik sistemi adaletsiz bir sistem haline gelmiştir. Türkiye’de çalışan ve iş arayan emekli sayısı 8 milyona ulaştı. Çalıştıktan sonra emekli olmak ve sonra insanca yaşayabileceği bir aylığa ve emeklilik hakkına sahip olması herkesin hakkıdır. DİSK bu nedenle 1995’ten beri, 30 yıldır mücadele veriyo·  Emekli aylıkları asgari ücret seviyesine yükseltilsin,

· Tüm emeklilerin insanca yaşayabileceği ve adaletsizliğin ortadan kaldırıldığı bir intibak yasası yapılsın.· Emekli aylıkları sadece enflasyon üzerinden hesaplanıyor. Emekliler büyümeden payını alsın.· Bütün bunlar için emeklilerin örgütlenmesi ve sendikalaşmanın yolu açılsın.

Türkiye’de emeklilerin durumunu kapsamlı olarak ele almayı amaçlayan araştırma, emeklilerin durumunu, özellikle emeklilere ayrılan kaynaklar bağlamında detaylı olarak ele alıyor.

DİSK-AR bu araştırmada ayrıca Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) sosyal koruma harcamaları istatistiklerinden yararlanarak Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de emeklilerin sayısı ve emeklilere ayrılan kaynaklar, Avrupa ülkelerinin ve Türkiye’nin aktif/pasif sigortalı oranı ve Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içinde emekli aylıklarının payı karşılaştırmalı olarak ortaya kondu. Rapora göre, Emeklilerin nüfus içindeki payı artarken pastadaki payı düşüyor ve emekli aylıkları dibe doğru eşitleniyor. Nitekim Türkiye’de ortalama emekli aylığı AKP’ iktidarının ilk yılı olan 2003’te asgari ücretin yüzde 36 üzerinde iken günümüzde asgari ücretin yüzde 22 altına geriledi. Bunun gibi pek çok tespiti içeren rapora DİSK’in sayfasında ulaşmak mümkün.

Tüm bunlar sıcak yaz aylarında Türkiye’nin asıl gündemi olması gereken sorunlar. Ancak ülkenin gündemini elinde tutma hususunda, manevra yapmakta ustalaşmış olan iktidar, bir yandan barış süreci için atacağı adımları atmayarak diğer yandan ise CHP’li belediyelere yönelik operasyonlarla, zaman kazanmaya çalışıyor. Kamu işçilerinin üye oldukları sözleşmenin tarafı TÜRK-İŞ ile HAK-İŞ ise işçiyi oyalayarak işi geçiştirmeye çalışıyorlar. Öte yandan, Ağustos ayında kurulacak Kamu Çalışanları toplu sözleşme masasında, yetkili konfederasyon olan MEMUR-SEN ise ortalıkta gözükmüyor. Elbette gerek işçi konfederasyonlarının aylardır devam eden görüşmeleri işçisiz sürdürmeleri gerekse Kamu Çalışanları adına yetkili konfederasyonun sessizliğin de iktidara yakın olan bu konfederasyonlara bağlı sendikalara üye olan yüzbinlerce çalışanın büyük payı var.

Kısacası bu durumun asıl nedeni, çalışanların sendika tercihidir. Yani ustanın dediği gibi, söylemeye dilim varmasa da kabahatin çoğu çalışanlarda. Çünkü onlar iktidar yandaşı sendikalara üye olarak bu sonuca rıza göstermişlerdir!

Ne demişti büyük şair Nazım Hikmet:
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”Evet, kabahatın büyüğü sende be kardeşim!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.