ALTIN
 4.297,56
DOLAR
 39,7257
STERLİN
53,5046
EURO
 45,8826
reklam

Can güvenliği kaldı mı?

Türkiye’nin kanayan yarası olan” Faili Meçhul Cinayetler” günümüzde de kendini gösteriyor…

Dönemlerinde “her ne kadar failleri belli olsa da” kayıtlara, “Faili Meçhul” olarak geçen cinayetlerin öyküsü, TBMM’de kurulan “Faili Meçhul Cinayetler, Susurluk ve Uğur Mumcu Cinayetini araştıran Komisyonlarca” az çok açıklandı…

“Derin devlet, Kontrgerilla, Devlet kurumlarının zaafı, siyasetin aymazlığı, demokrasi yokluğu, hak, hukuk adaletin oluşumundaki eksikler, ekonomik koşullar, sosyal yaşam, toplumsal bunalım, dış uzantılar, “mafya siyaset ticaret üçgeni” gibi konular raporlara geçti…

∗∗∗

Şimdi de farklı bir dönem yaşamıyoruz…

Freni ve Denetleyeni olmayan ucube sistemde yaşam, daha da ağırlaştı…

Her gün, kadın cinayeti, iş cinayeti, çocuk cinayeti, sokakta katledilen insan cinayeti, trafik magandaları, vur kaçlar, suikast ve saldırı haberlerini duyuyoruz…

∗∗∗

Düşünce ve ifade özgürlüğü yok olunca, siyaset susturulunca bu kötü haberler, medya ve TV’lerde çokça yer almak zorunda kalıyor…

Üstüne her akşam, “mafya dizileri” seyredilince, nesiller, silahlı, vurdulu kırdılı bir ortamda büyüyor ve şiddet kültürü gelişiyor…

Güvenlik güçlerinin taraflı ve bağımlı hale gelmesi de havanın kara bulutlarla kapanmasına neden oluyor…

∗∗∗

Hunharca öldürülen 8 yaşındaki Diyarbakırlı “NARİN GÜRAN Cinayeti” henüz hafızalarımızdan silinmedi…

“Eğertutmaz Deresi'nde” bir çuval içinde bulunan bu küçücük yavruyu katleden gerçek failler bulunmadı ve hala nedeni çözülmedi…

Hadi diyelim ki, “o bölgede feodal yaşam sürüyor ve bu nedenle tam çözüme gidilemiyor!”

Şayet, hukuk devletiysek bu sav kabul edilemez!

Böyle düşünüyorsak, “Kafamızı kuma gömmekten başka bir şey yapmıyoruz ve devleti yönetemiyoruz” demektir...

∗∗∗

Peki, Rojin Kabaiş’ olayını nasıl değerlendirmeliyiz?

Hatırlayın; Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in, kaybolduktan 18 gün sonra Van Gölü sahilinde cansız bedeninin bulunmasıyla başlayan şüpheli ölümü ülkede büyük infial yaratmıştı…

Günlerce konuşuldu…

Çeşitli görüşler içinde en kabul göreni boğulduğu ya da intihar ettiği ihtimaliydi…

Sonunda dosya kapandı…

Aradan bir yıl geçtikten sonra Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) gelen rapor, cinayet ihtimalini gündeme taşıdı…

Raporda, ATK'nın kesin ölüm nedenini "suda boğulma" olarak açıklamasının yanı sıra, “genç kadının vücudunda iki farklı erkeğe ait DNA tespit edilmesi” olayın seyrini değiştirdi...

Şimdi sormak gerekir, Rojin Kabaiş olayı nedir?

ATK Raporunun en önemli unsuru olan DNA tespiti ve DNA’ların kimliği neden geç açıklanmıştır?

Rojin ne zaman ve neden ölmüştür? Cevap yok!

∗∗∗

Gelelim gazeteci Hakan Tosun olayına!

Doğayı, yaşamı ve adaleti savunanların sesi olan, ülkenin dört bir yanında halkın direnişlerini, çevre ve yaşam hakkı mücadelelerini belgeleyen gazeteci Hakan Tosun, sokak ortasında vahşice dövülerek öldürüldü…

Tosun, toplum tarafından çok sevilen bir basın emekçisiydi…

Failleri belliydi ama saldırı nedeni hala belirlenememişti…

∗∗∗

10 Ekim gecesi, İstanbul Esenyurt’ta evine giderken uğradığı canice saldırı sonucu saatlerce sokakta bekletilen Tosun, kaldırıldığı hastanede maalesef yaşamını kaybetmişti…

∗∗∗

Bu olay, yurttaşlarımızın can ve mal güvencesinin tamamen yok olduğunun son ve somut örneği olarak kabul edilmeli!

Yaşadığımız ucube sistem, yargı ve güvenlik güçlerinin de elini kolunu bağlıyor…

∗∗∗

Üst üste gelen ihmal ve vurdumduymazlığa doğal olarak Tosun ailesi isyan ediyor…

Kız kardeşi Öznur Tosun; “abisinin bulunduğu saat ile hastaneye götürüldüğü süre arasında 2 saatlik boşluk olduğuna dikkat çekiyor ve "O iki saat içinde neden daha yakın bir hastaneye götürülmedi?" diye soruyor…

Öznur Tosun saldırganların iki değil, üç kişi olduğunu da açıklıyor…

Ve hastanenin, abisinin durumunu neden “27 saat sonra?” aileye bildirdiğini de sorguluyor…

∗∗∗

Öznür Tosun’un açıklaması, soruşturmanın titizlikle yürütülmediğine olan kaygısından kaynaklanıyor. Nedenini şöyle açıklıyor. “Evet üzerinde kimliği, parası ve çantası yokmuş, bu nedenle “kimliksiz” kişi işlemi yapılmış. Ancak, parmak izi ve yüz taraması yapılabilirdi…

Olay basına yansıyınca, kritik olan ilk 24 saatin ardından, tutulduğu acil servisten yoğun bakıma alınmış…!”

Olay sonrası iki kişi tutuklandı.

Ancak saldırının nedeni bilinmiyor, hiçbir yetkili ne ailesine ne avukatına ne kamuoyuna bilgi vermiyor...”

∗∗∗

Oysa biliyoruz ki, hastanelerin acil servislerinde güvenlik görevlileri olur, böylesi vakaları hemen araştırır, tutanak altına alır ve ilgili yerlere bildirir….

∗∗∗

Yetkiler konusunda Tosun ailesi için kuşku yaratan bir başka gelişme ise, “olayı en net gören bir esnafın güvenlik kamerası ve kayıt cihazının, tutuklanan sanıklardan birinin ailesi tarafından “bize lazım” denilerek alındığı iddiasıdır…

Üstelik, olayı takip eden gazeteci Umut Taştan'ın mahalle sakinleri ve esnafla görüşürken, fail yakınları tarafından tehdit edildiği, Tosun’un avukatı Onur Cingil tarafından duyuruldu...

∗∗∗

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Tosun'un ölümüne ilişkin 18 ve 24 yaşlarındaki 2 kişinin tutuklandığını açıkladı…

Bu açıklama yetmez!

Yurttaşların en azından sokaklarda güvenli dolaşabilmeleri için Tosun’a yapılan saldırının tüm yönleriyle açığa çıkarılmasını gerekmektedir…

Tekrarlıyorum, “can ve mal güvenliğimiz yoktur!”

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.