12 eylül 1980 tarihinden günler önce asker olduğumuz Kayseri Hava İkmal merkez komutanlığında geceleri hazır kıta uykusuz geçirirken, gündüzleri tam teçhizat askeri eğitime devam ediyorduk. Olacaklar konusunda bilgi sahibi olmamız söz konusu değildi elbette. Yakınımızdaki alt rütbelilere sorduğumuzda olağan askeri tatbikat olduğunu söylüyorlardı.
Ancak 11 Eylül'ü 12 eylüle bağlayan gece sabaha karşı ani bir çağrıyla içtima düzeninine geçirildiğimizde ne olduğunu da öğrenmiş olduk.Zaten tam teçhizatlı hazır bekletildiğimiz için içtima düzenine geçmek fazla zaman almamıştı. Karşımıza başında miğferi,belinde tabanca,elinde piyade tüfeğiyle geçen bölük komutanı Binbaşı, günlerdir yaşadığımız olağandışı tatbikatın nedenini açıklamaya çalışıyordu Silahlı kuvvetler yönetime el koymuş, daha önce yapılan planlamalar doğrultusunda askeri timler olarak kentin hangi noktasında tertibat alınacağını belirtiyordu.Binbaşının açıklamalarından sonra hazır bulunan askeri araçlarla kontrol sağlamak üzere belirlenen noktalara bırakılmıştık. Hiç bir şeyden haberi olmayan bizler artık askeri yönetimin en güçsüz piyonlarıydık.
Sabaha karşı işine gücüne gitmek üzere araçlarıyla yola çıkan vatandaşları istediğimiz gibi durdurur, istediğimiz gibi sorgulayabilirdik.Yolda durdurduğumuz vatandaş şaşkın bakışlarla ne olup bittiğini bizden öğreniyorlardı.Yıllar sonra 15 temmuz askeri darbesi sırasında darbeciler tarafından İstanbul kent merkezinin muhtelif noktalarına intikal ettirilen ve darbe karşıtlarınca öldürülen masum rütbesiz askerleri görünce aklıma 39 yıl önce yaşadıklarımızdan dolayı ucuz kurtulduğumuzu bir kez daha fark ettim.
