ALTIN
 2.435,65
DOLAR
 32,4643
STERLİN
40,9284
EURO
 34,9297

 

 

         Son on günde işler değişti bizde günlük olarak yıllık tasarruf çalışmaları planlanıyor ve bir türlü ortalamayı tutturamıyoruz!

          Çayı zaten şekersiz içiyorduk ve o nedenle şeker zamı pek umurumuzda olmadı! Diyeceksiniz ki “ ya diğer tatlılar ?”

           Onu da kendi üretimimiz olan baldan karşılıyoruz! Tere yağı bizim yaylalardan gelir; peyniri, çökeleği de öyle!

Yani anlayacağınız bir elimiz yağda bir elimiz balda!

         Buna rağmen hanım tutturdu tasarruf adına on iki olan zeytin hakkımı enflasyonla çarpıp, böldü ve sonuç olarak beş zeytine düştü payım!

Her gün kahvaltıya gelen yumurta üç günde bire, peynir dilimi beşten üçe düştü!

         Üç öğünde de tasarrufa gittik! Öğlen yemeğini saat üçte yiyiyoruz; akşam yemeğinin lafı bile geçmiyor bizim evde!

         Çarşıya çıkmadan önce evde tartıya çekiliyorum ve gelirken bir daha! Eğer dışarıda yemişsem terazi ortaya çıkaracak ve ben ceza olarak öğlen yemeğinden de olacağım!

          Geçen hafta köydekilerin zamlardan haberi yoktur diye her zaman köy tavuğu aldığım emi kızı Zelihaya “ iki tane horoz kestir, gidince götüreyim” dedim!

Olur, abi, yalnız her şey zamlandı hani aldığın Fiat’ın üzerine biraz koysan dedi!

           Olmaz, eski fiyattan veririm dedim ve o da “ Abi sen ne dersen odur, itiraz ne haddimize” deyince ben hala piyasada hükmüm var gibi şişip eve doğru yürüdüm!

         Sabah şehre inecem, bizim emi kızı bir poşet tutuşturdu elime ve aceleden arabaya bindim, bakmadım! Pek iki horozluk ağırlık yoktu ama neyse!

Eve geldim ilk iş onları doğramak için poşeti açtım ve baktım ki horozun biri fena değil!

Diğeri horoz mu, tavuk mu, karga mı hiç belli değil!

Sen, zamsız horoz alırsın öyle mi?

Al sana horoz!

Geçen sene dahil, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden yöreye has ürünler gelirdi ve sevenlerimin böyle güzellikleri olurdu!

Bu yıl gözüm yollarda kaldı; gelen zırnık yok!

Bir kaç kişiyi hal hatır bahanesi ile aradım ve kaşarcı, pastırmacı, zeytinyağcı, hepsi ölmüştü!

Siz bekleyin bakalım!

Balcı da öldü haberiniz olsun!

*************

AFARIM BAKANIMA

 

Hâşâ, sizden izin almadan konuşmak ne haddime diyor!

         Çok doğru diyor ve yerinde bir bağlılık! Çünkü “Başkanlık” sistemi bu demekti! Akıl, kulak, göz, ağız, kısacası bilumum organları bir kişiye teslim etmekti ve onun izni olmadan hele dilini hiç oynatma şansın yoktu!

        Ben her zaman hakkı verilen her şeyi bana ters olsa da takdir ederim! Fahrettin bakanım hakkını vermiştir ve bağlılıkta hiç bir kusur etmemiştir! Hatta Reis ona “ sen Bakan değil misin “ dediğinde bile “ evet, bakanım” diyemedi, çünkü o da bakan olmadığını iyi biliyordu! O nedenle “ keşke “ der gibi bir masumiyete büründü ve dahası azad edilse de gidip çağa çocuğu ile bir şükür namazı kılmak gibi bir arzusu da yok değildi!

Diğer iki bakanımızda devir, teslim törenindeydi!

           Lütfü bakan zincirlerinden kurtulmuş köle gibiydi, bir şeyler anlatıyordu ama sevinçten olsa gerek, yuvarladı gitti! Konuştuğuna baksan müthiş işler yapmıştı ve yeni gelene ağzına kadar dolu bir hazine devrediyordu!

Hayret doğrusu; bunların aklı hangi işlemden geçiyor gerçekten merak ediyorum!

             Onun yerine atanan yardımcısı sanki boynunu giyotine uzatmış gibiydi ve korku ile endişe yüzüne hâkimdi ki zaten o da “ işimiz Allah’a kalmış gibi” bir şeyler söyledi, sonrada topu direkt Allah’a attı!

Bence adresi şaşırmadı ve o adresin yol göstereni zaten reisti!

Doların bu ahlaksız oynaklığına “ onların doları varsa bizim de Allah’ımız var” demişti!

Amenna ve sadak! Allah’ın ipine sarılmadığınız yerde başınıza gelecekleri siz düşünün!

             Yalnız günde beş vakit namaz, okuldan çok cami ve tüm devlet kadroları imam hatip mezunları ile dolmuşken, nedir bu açlıktan kokan nefesimiz?

Acaba yanlış ipe mi sarıldık?

Hani başınızı bi kaldırın bakın, ipin ucu kimin elinde diye!

Bizi Allah’la kandırıp, bir başkasının elinde olmasın!

***********

NEDEN KADIN ŞAİR SAYISI AZMIŞ

 

            Bugün biraz çok alıştırıldığımız yalanlardan bir sıyrılayım dedim! Mesela Mersin Valisinin metre kareye düşürüp “ yirmi bir bin beş yüz kişi vardı “ dediği bir kalabalıkta “ yirmi bir bini “ anladığımı ve bu beş yüz de nereden çıktı; gibi bir anlamsızlığa kafa yormayacağım!

Dedim ki bugün pazar ve “ neden dünyada kadın şair sayısı az “ diye soran akıllara bir hatırlatma yapayım!

Bir kere bu soruya sağlıklı yanıt vermek için önce kadın olarak doğman lazım!

Hele şu an benim yazdığım bu coğrafyanın kadını olarak doğarsan çok daha çok anlarsın!

Sen erkeksin ve tüm alanlar sana alabildiğine geniş. Burada istediğin atı sürersin!

Mesela şiir yazarsın ve yarin kara kaşından girer, mavi gözlerinden çıkarsın!

          Baktın olmadı, ince bele, tombul memelere de yazarsın ve tüm bunlar sana betimleme ve imgeleme ustası olarak döner; sana da “ şair “ derler!

          Peki, bir kadının ima yoluyla da olsa içindeki sevdaya, aşka, belki de sevdiği insana şiir yazma şansı var mı?

          Bekârsa, baba ve kardeş sorgusu ile beraber, yetmediyse akraba ve çevre sorgusuna düşer ki işin sonu “ yollu kadına “ kadar gider!

Evliyse zaten hepten bitti; şiir boşanma sebebi dahi olabilir!

Bırakın yazmayı, başkasına ait bir şiiri defterine yazdı diye dayak yiyenleri bilirim!

       Bilinmeyen bir numaradan telefonum çalmıştı ve karşıda ki birden düm düz geçti; “ sen kız kardeşime nasıl şir yazarsın ve de üstelik göğsünde soluklanmalıyım diyerek!”

             Kimseye bir şiir yazmamıştım ve ortaya yazdığım bir şiirdi! Sonra işi anladık ki şiiri beğenen ve tanımadığım bir kadın, defterinin kapağına yazıyor ve bunu gören abi dayak atmakla kalmıyor; ondan telefonumu istiyor ve o da beni tanımadığını, telefonumu bilmediğini söylüyor ki doğrusu da bu!

Sonra bir şekilde telefonumu buluyor ve beni arayıp tehdit ediyor!

Şimdi anladınız mı neden kadın şair sayısı az?

Oysa bütün kadınlar şair ruhludur ve onlar tüm şiirlerini içine gömer!

Estetik bir yaradılış olan kadına şiir yazmak, en güzel elbiseyi giydirmektir ki fazlasıyla uyar!

Kadınlar erkeklere şiir yazmıyorlarsa da kat kat haklılar!

Burundan soluyan öfkeye mi, kıllı bacaklara mı yazacaklardı!

Erkekleri bir tarafa bıraksınlar; onların şiire oturacak hiç bir kalıpları yok! Eğer yalanım varsa dönsün bizi yöneten erkeklere baksınlar ve hangisi bir şiire değer, onu da söylesinler!

Bir birlerine gün boyu küfredip, sayıp sövenlerin neresi şiire oturacak!

Ama yazın...kadına en iyi isyan şiirleri yakışır ve de tepeden girin, tabana kadar; önünüze ne gelirse..!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.