ALTIN
 2.510,03
DOLAR
 32,5947
STERLİN
40,4574
EURO
 34,8297

 

 

Sözün sonunu baştan söyleyelim,

Demokrasilerde siyasetin gerçeği ekonomidir.

Ülkenin kaynaklarını ve gelirini kullanırken,

Hangi toplum kesimlerine, hangi sınıflara öncelik verileceği,

O siyasi partinin siyasi yelpazedeki yerini gösterir.

Bu da o siyasi partinin ideolojisinin gereğidir.

Bugünün siyasetinde sol-sağ yoktur demek,

40 yıldır gelişmiş ülkeler dışında kalan dünyada,

Neo liberalizmin yerleştirdiği siyaseti kabul etmek demektir,

Ve yanlıştır.

 

*

Neden mi?

1950’lerden bu yana var olan,

Son 40 yıldır da siyasetin tümünü etkisi altına alan,

Demokrasiye aykırı inanç ve etnik kökene dayalı siyaset anlayışında,

Emek-sermaye çelişkisine yer yoktur.

İnanç ve etnik köken üzerine siyaset yap, istismar et,

Halkı yokluğa, yoksulluğa, işsizliğe mahkum et,

Kaderindir şükret diyerek sömürü düzenini sürdürmeye devam et,

Olmadık gündemler yaratarak Halkı meşgul et,

Ülkeyi de emperyalist dünyaya teslim et.

 

*

İşçisinden memuruna, çiftçisinden esnafına,

Kobi ler den emeklisine kadar emeği ile geçinen Halkın tamamı,

Büyük sermayenin hatta uluslararası sermayenin esiri durumundadır.

Halkın yüzde 95’i yokluğu, yoksulluğu ve işsizliği yaşıyorsa,

Tarlada sanayide üretenler üretimi bırakıyorsa,

Ülkenin kaynakları uluslararası sermayeye teslim ediliyorsa,

Bu sömürü düzeninin ve siyasetinin bir sonucudur.

*

Neoliberal düzenin siyasetiyle,

İnancına ve kökenine göre siyasi duruş gösteren yurttaşlarımız,

Seçtikleri RTE-AKP iktidarının sürdürdüğü bu sömürü düzenin asıl mağdurlarıdır.

Giresun’da Kılıçdaroğlu’nu evinde ağırlayan yurttaşın,

        “Hepimiz Müslüman’ız, elinde Kuran’la geziyordu. Allah, peygamber diye etkileniyorduk. Yalanmış bu. Biz de kanmışız bunlara, sadece ceplerini doldurmuşlar” sözleri,

Bu düzenin gerçek yüzünü ve siyasetin çelişkisini görmek için yeterlidir.

Bu çelişkiden kurtulmak için;

Siyaset gerçek zemini olan emek-sermaye temelinde yapılmalı,

Halka gerçek siyasi kimlikleri ile yaklaşılmalıdır.

 

*

Seçime doğru giderken,

Muhalefetin Halkın içine girmesi,

Esnafın, çiftçinin, işçinin, memurun, emeklinin dertlerini dinlemesi,

Sorunları çözeceklerinin sözünü vermesi,

Doğrudur.

RTE-AKP iktidarının mağduru olan yurttaşlara verilen bu sözler,

Popülist bir yaklaşım değilse, siyasi bir duruştur.

Emek-sermaye çelişkisinde,

Emekten, çalışandan, dar gelirliden kısacası Halktan yana olmak,

Ve siyasi yelpazenin solunda olmak demektir.

Bugün adı konulmasa da siyasette sol ve sağ vardır.

Yapılacak seçimlerin sonucunda da,

Ya sermaye kazanacaktır,

Ya da emeği ile çalışanlar, Halk kazanacaktır.

 

*

Ana muhalefet partisinin önderliğinde,

Tamamı sağla, üstelik AKP programını yazanların kurduğu partilerle,

İttifak yapmak ve beraber yol yürümek,

Bugünün siyaset aritmetiği açısından doğru olabilir.

Ancak siyasetin gerçeği açısından çelişkidir.

Muhalefetteki sağ siyasi partiler de bu düzenden şikayet etmekte,

Halkın mağdur olduğunu söylemektedir.

Söylemde Halktan yana olmak ama…

Siyaseti inanca ve kökene göre yapmak,

Neoliberalizmin istediği siyasi düzeni sürdürmek demektir ki,

Bu da ülkemiz siyasetinin aşması gereken temel çelişkidir.

 

*

40 yıllık bu sömürü düzeni bir seçimde düzelmez denilecektir, doğrudur.

Ülkemizde demokrasinin, hukukun, adaletin, yurtta barışın sağlanabilmesi,

Ülkemizin ve kaynaklarının daha fazla talan edilmemesi,

Devletin tek adam yönetiminden bir an önce kurtulabilmesi,

Parlamenter demokrasiye geçilmesi…

Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Halkın çağdaş geleceği için,

Bu ittifak gereklidir.

Ancak, bu durumun bir geçiş dönemi olması gerektiği,

Ve bu seçimlerin siyasetin gerçek zeminine dönülmesi yolunda,

Önemli bir fırsat olduğu da görülmelidir.

Türkiye’nin yine böylesi bir tek adam düzenine teslim olması istenmiyorsa,

Bu fırsatın doğru değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu konuda neler olması gerektiğini ise haftaya bırakalım.

 

*

Biliyorum ki, bu noktada;

İnancı ve kökeni nedeniyle mağdur edilen,

“Alevi ve Kürt kökenli yurttaşlarımızın hakları ne olacak” sorusu gelecektir.

Demokratik hukuk devletinde,

Devletin ve devleti yönetenlerin temel görevi;

Ayrım yapmaksızın her yurttaşına,

İnancının ve kökeninin getirdiği hakları sağlamak ve güvence altına almaktır.

Laikliğin, hukuk devletinin, demokrasinin, adaletin,

İnsan hak ve özgürlüklerinin ve çağdaş bir ülke olmanın gereği de budur.

 

*

42 yıl önce,

24 Ocak kararlarıyla Neo liberalizmin bu sömürü düzenini kurmak için,

12 Eylül’de faşist bir darbeyle,

Silahlı kuvvetler el koydu ülkemizin yönetimine.

Kapatıldı, demokrasinin temel kurumları partiler, sendikalar, dernekler…

Öldürüldü, hapsedildi aydınlar, yurtseverler, devrimciler.

Çağdaş demokrasi ve insan hakları gerekçesiyle,

Yok ettiler emek-sermaye temelinde yapılan siyaseti,

Kurdular inanç ve etkin kökene dayalı siyaseti,

Yerleştirdiler neo liberalizmin bu sömürü düzenini.

Bugün yaşadıklarımız,

12 Eylül faşist darbesinin bir ürünü ve sonucudur.

 

*

Bu sömürü düzeninin sürdürümcüleri,

Sorgusuz, sualsiz, denetimsiz, yargısız…

Tek başlarına ülkemizi yönetmeye devam etmek için,

Hakaret, baskı, şiddet ve korkuyla…

Seçmen listelerinde ve sandıklarda oyunlarla…

Her türlü yola başvuracaklardır.

Bu düzeninin asıl sahipleri de destekleyecektir.

Ancak bu seçimler;

Halkın 42 yıllık sömürü düzeniyle hesaplaşacağı,

Emeğine, haklarına, özgürlüğüne ve çağdaş yaşamına,

Yurduna ve ülkemizin bağımsızlığına sahip çıkacağı seçimler olacaktır.

 

*

Ne kadar yasaklanmaya çalışılsa da,

Ne kadar karalanmaya çalışılsa da,

Şanlı Urfa ve İzmir örneği,

Her yaştan gencin buluştuğu meydanlarda milyonlardan yükselen seslerin,

Sahnelerden dile getirilen sözlerin, dileklerin ve özlemlerin,

Seçim sandıklarında buluşacağına,

Cumhuriyetimize ve çağdaş geleceğimize sahip çıkacağına inanıyorum.

İnanmak için sanatçılarımızın sözleri yeterlidir.

          Grup Zakkum “Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolunda tam 23 senedir de müziğimizi yapmaya devam ediyoruz.

Ve asla akıldan çıkmasın: Aydınlık karanlıktan korkmaz”

            Tarkan "Ne kadar özlemişiz tek yürek olup atmayı. Yasaksız, baskısız, yalansız, içimizden geldiği gibi olmayı, özgürce eğlenmeyi ve gülmeyi. Yeniden umutla dolmayı…

Tüm farklılıklarımızla birbirimize sevgiyle, hoşgörüyle sarılmayı, kucak açmayı…"

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.