GECMİŞ MUCADELE YOL GÖSTERİCİDI
Her işçinin bir tüketici olduğunu ve ilerde emekliye ayrılacağına,
Sivil örgütlenmelerin demokrasinin güvencesi olduğuna,
İşçi sınıfının bu örgütlenmelerde öncülük yapması gerektiğine,
İşaret eden DİSK 9. Genel Kurulu;
Emekli ve tüketicilerin örgütlenmelerinin güçlendirilmesi,
Ulusal ve uluslararası düzeyde dayanışmaların sağlanması,
Hakları konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılması, gibi etkinliklerin zorunlu olduğuna,
Bu amaçla DİSK’in Emekli Sorunları Dairesi’nin etkin hale getirilmesine,
Tüketici sorunlarıyla ilgili olarak özel birim kurulmasına,
Tüm üye sendikaların bu faaliyetlerde aktif olarak yer almalarına
KARAR ALTINA ALIR.
Yukarıda ki karar, 4-7 Ağustos 1994 tarihlerinde toplanan, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonun (DİSK), 9. Genel Merkez Olağan Genel Kurulunda emeklilerin örgütlenmesi yönünde aldığı karar. Bu kararın alındığı, genel kurulda seçilen DİSK Merkez Yürütme Kurulu, genel kurulun hemen ardından çalışmalara başladı. Başta Genel Başkan Rıdvan Budak ile Örgütlenme Daire Başkanı Çetin Uygur, DİSK Yürütme Kurulunun çalışmaları, emeklileri sendikal örgütlenmeyi gerçekleştirmek üzere hareketlendirdi.
Zamanın DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak kuruluşun amacını şu şeklide açıklıyor: “Bizim düşüncemizin temelinde, emeklileri işe yaramaz gören ve 'ölseler de kurtulsak' diyen bu düzene karşı bir toplumsal oluşumu gerçekleştirmekti. Bugün bunu hep beraber başardığımızı görmek beni mutlu ediyor. Bugüne kadar Emekli-Sen’de emek veren arkadaşlara teşekkür ediyorum. Emekli-Sen kadrolarının azim ve kararlılıkları, olmaz denen bir örgütlenmeyi Türkiye emek hareketine kazandırmış oldu.”
Tarih, 11 Temmuz 1995 Ankara Ulus'ta 100. Yıl Kültür Merkezinde, emekliler uzun süredir devam eden sendika kurma hazırlıklarını tamamlamak ve kuruluş dilekçesini Ankara Valiliğine vermek üzere bir aradalar. Yazın ortası, hava oldukça sıcak ancak emekliler ilerlemiş yaşlarına rağmen hararetli konuşmalarla, "İş hayatından emekli olmak hayattan emekli olmak değildir. Çalışma hayatında verdiğimiz mücadelelerde edindiğimiz birikim ve deneyimlerimizi emekliliğimize taşıyacak ve mücadeleden asla emekli olmayacağız" diye haykırıyorlardı.
Tüm tartışma ve değerlendirmelerden sonra, TÜRKİYE DEVRİMCİ İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (DİSK) öncülüğünde süren çalışmalarla hazırlanmış olan sendikanın ilkeleri, programı ve tüzüğü kabul edildi. Hazırlıkların ardından 12 Temmuz 1995 tarihinde, “Özgürlük ve demokrasi mücadelesinden emekli olunmaz!” diyen 149 emeklinin imzasını taşıyan kuruluş dilekçesi, Ankara valiliğine verildi ve Türkiye’nin ilk emekli sendikası TÜM EMEKLİLER SENDİKASI (EMEKLİ-SEN) resmen kurulmuş oldu.
Yani Türkiye’de emeklilerin sendikal örgütlenme mücadelesi tam 30 yaşında. Kuşku yok ki 30’un rakam olarak okunması oldukça kolay. Ancak Türkiye gibi örgütlenmenin bedel ödemeyi gerektirdiği bir ülke için, 30 yıllık mücadele azımsanmayacak değerdedir. Nitekim emeklilerin sendikal mücadelesi, tam 30 yıldır, önüne çıkarılan engelleri aşmanın kavgasını veriyor. Ülkeyi yönetenler, emeklilerin sendika mücadelesini, idari kararlarla engellemeye çalıştılar. Yetmediğini görünce yargı yoluna başvurmaktan ve yargı eliyle, birçok gayri hukuki engel icat ederek, bugüne kadar yapmaları gereken yasal düzenlemeleri yapmadılar. Bu nedenle, 30 yıldır, kurulan birçok emekli sendikası yargı kararıyla kapatıldı. Ancak emekliler yılmadılar ve her seferinde sendikalarını yeniden kurarak, yola çıkarken rehber edindikleri, “Özgürlük ve Demokrasi Mücadelesinden Emekli Olunmaz” şiarı ile yollarına devam ettiler.
Belki hatırlayacaksınız, 19.04.2025 ve 25.04.2025 tarihlerinde başka mecra da yayınlanan “ŞİMDİ NE OLACAK!” başlıklı iki bölümlük yazımda, Anayasa Mahkemesi (AYM) İkici kısmının 04.02.2025 tarihinde, emeklilerin sendika hakkıyla ilgili verdiği çelişkili kararını değerlendirmiştim.
İlginçtir AYM İkinci Kısmı, kararında geniş anlamda uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmeleri kanunların üstünde kabul eden Anayasanın 90. maddesi yönünden hakkın varlığını kabul ederken, 12 Eylül mantığını yansıtan, Anayasanın 51. maddesi ile onun ruhuna uygun yapılan sendikal kanunlara göre, "Yoktur" şeklinde yoruma açık çelişkili bir karara imza atmıştı. Maalesef önce anayasanın 90. Maddesi yönünden hakkın varlığını kabul eden AYM İkinci Kısmı, sonra dönüyor ve merkezi yönetimin gönlünü yapmak için, Anayasanın 51. Maddesine sığınarak, hakkın olmadığına karar veriyor.
Öncelikle şunu belirtmeliyim, 12 Temmuz 1995 tarihinde kurulan Türkiye’nin ilk emekli sendikası DİSK’e bağlı TÜM EMEKLİLER SENDİKASI Anayasanın 51. maddesi ile ona uygun yapılmış sendika kanunlarını temel alarak kurulmuş bir sendika değildir. Zira DİSK/EMEKLİ-SEN, gerek kuruluş başvurusunda gerekse sonraki süreçte, hakkında açılan kapatma davalarına karşı yaptığı savunmalarda sendikanın temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin “Herkes”e tanıdığı sendika kurma ve üye olma hakkını kullandığını, bunun anayasal teminatının ise bu sözleşmeleri iç kanunların üstünde kabul eden, Anayasanın 90. maddesi olduğunu çok açık şekilde dile getirmiştir. Nitekim, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının sendika tüzel kişiliğini muhatap kabul etmeyerek, sendika Merkez Yürütme Kurulu üyelerine karşı kanunda olmayan sendika yöneticiliği yapmak suretiyle kanuna karşı suç işledikleri iddiası ile açtığı dava, 2003 yılında Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedilmişti. Mahkeme kararını uluslararası sözleşmelerin sendika kurma hakkını “herkes”e tanımış olmasına dayandırmıştı. Hâl böyle iken sendikanın anayasal dayanağı olan 90. maddeyi yok sayan ve sendika kurma hakkını “Çalışanlar ve Çalıştıranlar” şeklinde daraltan Anayasanın 51. maddesine tabi tutulması evrensel hukuku yok saymaktır. Ne yazık ki, AYM’nin bu kararı, Türkiye’de yüksek yargının bile, evrensel hukuk normlarını ülkeyi yöneten siyasi iradenin beklentileri doğrultusunda esnettiğini gösteriyor.
Kuşkusuz AYM İkinci Kısmının kararının uzun gerekçesi madde madde değerlendirilmelidir. Zira gerekçe uluslararası sözleşmeler, ILO sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı, AİHM kararları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, sendika kanunları, Yargıtay ve AYM kararları gibi birçok gerekçeye dayandırılırken, bazı hususların atlandığı çok açık. Tüm bunlara yukarıda belirttiğim iki bölümlük yazımda değinmiştim.
Öte yandan kabul etmek gerekir ki, emekli sendikalarının engellenmesinde tek çelişki AYM kararındaki çelişkiler değil. Özellikle 12 Eylül zihniyetinin sendikal hakları daraltma mantığının sonucu olarak yazılmış olan Anayasanın 51. maddesi ile onun ruhuna uygun çıkarılan sendika kanunlarının esas alınması ve 6356 sayılı kanunun 6. maddesinde bulunan "Fiilen çalışıyor olması" düzenlenmesinden hareketle, emekli olan emekli sendikası kurucularından işkolu çalışır belgesi istenmesi, hak ihlalinden başka bir şey değildir. Kuşkusuz, kapatma davalarının çalışanların sendikal haklarının düzenlendiği kanunda bulunan çalışanlara özgü bir madde gerekçe gösterilerek İş Mahkemelerinde açılması, Anayasanın 90. Maddesi yok sayılması suretiyle, kapatmaya gerekçe oluşturma çabasıdır.
AYM’nin ilgili kısmı, Anayasa’nın 90. maddesi ile iç kanunlarla farklı esaslar içermeleri durumunda, esas alınacakları açık şekilde hüküm altına alınmış, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerle “Herkes”e tanınmış sendika hakkını daraltan 51. maddenin değiştirilmesi ve Anayasa maddeleri arasındaki uyumsuzluğun giderilmesi yönünde karar kurması gerekirken, sorumluluktan kaçarcasına iki farklı hükümle karar vermesi çok vahim bir durumdur. AYM’nin kararı, yürütmenin milyonlarca emekliyi sefalete sürükleyen uygulamalarına karşı itiraz sesini yükseltecek örgütlenmenin engellenmesidir. Hiç kuşku yok ki, bu kararı hükümet oturup yazsa, bu kadar çelişkiyi görmezden gelemezdi.
Daha önce kararı değerlendirdiğim, iki bölümlük yazıda üstüne basa basa belirttim. Yapılacak şey bu karara teslim olmadan, sendikaların tüzel kişiliklerini korumak ve mücadeleyi yükselterek, AYM İkinci Kısmının kararının “A” bendinin iç mevzuata uyarlanması için, TBMM’de temsil edilen partilerin harekete geçmelerini sağlamaktır. 2007 yılında hakkında kapatma kararı verilen ve dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşıyarak, hukuk mücadelesine uluslararası boyut kazandıran, DİSK/Emekli-Sen’in, AİHM’de kararın çıktığı 2019 yılına kadar, 12 yıl kesintisiz verdiği mücadele bunun için yol göstericidir. Zira AYM’nin kararının emekli sendikalarının dağılmalarını sağlayarak zaman kazanmak üzere verilmiş bir karar olduğu gayet açıktır. Emekli sendikaları bu kararın Anayasa maddeleri arasındaki çelişkiyi ortaya çıkaran yönüyle hukukçular tarafından tartışılmasını sağlamalı ve Anayasanın 90. maddesinin tanıdığı sendika hakkının kullanılması için mücadele yükseltilmelidir.
Unutulmamalıdır ki; bu yapılmadığı takdirde, 30 yıldır süren emekli sendika mücadelesi akamete uğrayacak ve milyonlarca emeklinin sefaleti artarak devam edecektir. Şimdi başka yollar aramanın değil, yıllarımızı verdiğimiz ülkemizi yönetenlerin yüzüne karşı, “Biz mücadele gücümüzü emeğimizden, direnme gücümüzü torunlarımızdan alıyoruz” diye haykırmanın zamanıdır!