Munzur’a Mescit Dayatması: İnanca Müdahale, Barışa Tehdit
YAZAN: Himmet KAYA
Munzur Gözeleri, yüzyıllardır Alevi toplumunun kutsal bildiği, doğayla ve inançla iç içe yaşadığı bir mekân. Böylesine kadim bir değerin ortasına devlet eliyle mescit yapılması, yalnızca bir bina dikmekten ibaret değildir. Bu, Alevilerin inanç dünyasına doğrudan bir müdahale anlamına gelir.
Alevilik yüzyıllardır eşitlik, hoşgörü ve doğaya saygı üzerine kurulu bir inançtır. Bu inanç sisteminde ibadethaneler belirlenmiş, kutsal mekânlar tanımlanmış ve asırlar boyu korunmuştur. Buna rağmen, dışarıdan zorla yeni bir ibadethane inşa edilmesi, hem inanç özgürlüğünü hiçe saymakta hem de toplumun kutsalına rızasızca el uzatmaktadır.
Bu tür adımlar, toplumsal barışı beslemek yerine tam tersine gerilimi artırır. Çünkü hiçbir halk, kendi kutsal mekânının başka bir kimliğin simgesiyle yeniden tanımlanmasını kabullenemez. Bu, yalnızca Alevilerin değil, farklı inançlara sahip herkesin ortak kaygısı olmalıdır. Zira bugün Munzur’a yapılan dayatma, yarın başka bir inanç grubunun kutsalına yöneltilebilir.
Gerçek barış, farklılıkların kabulüyle mümkündür. Herkesin ibadetini özgürce yapabileceği bir düzen kurmak varken, tek tip bir inanç anlayışını her yere taşımak toplumu kutuplaştırmaktan başka bir sonuç vermez. Devletin görevi inançlar arasında taraf tutmak değil, tüm inançların özgürlüğünü güvence altına almaktır.
Munzur Gözeleri’ne mescit yapılması, bir inanç grubunun diğerine üstünlüğünü göstermek için atılmış bir adım olarak görülmektedir. Bu tür hamleler, barış dilini zayıflatır, kimlikler arasında onarılması güç yaralar açar.
Kutsallara saygı göstermek, sadece Aleviler için değil, demokratik bir toplumda yaşayan herkes için zorunluluk olmalıdır. Eğer barıştan, eşitlikten ve bir arada yaşamaktan söz edilecekse, ilk adım farklı inançların kutsallarına dokunmamaktan geçer.
Dosta selam, düşmana sabır!
Saygılarımla…