Veli Beysülen
[email protected]

TÜRKİYE TARİHİNİN UNUTULMAYACAK İKİ ÖNEMLİ OLAYI İLE 12 MART!

13 Mart 2022 09:00

 

 

            12 Mart Türkiye tarihine damga vuran, iki olayın yıldönümüdür. Bunlardan ilki, 12 Mart 1971 muhtırası, diğeri ise 1995 yılında, derin bir provokasyonla başlayan ve katliam boyutuna vardırılan, Gazi olaylarıdır.

           Aslında Türkiye gibi devletin derinliklerinde ki yapıların bu tür olaylarda aktif rol oynadıkları bilinen bir ülkede bu iki olayı birbirinden ayrı değerlendirmek pek olası değildir.

          12 Mart ve  12 Mart 1971 tarihinde emir komuta zinciri içinde zamanın ordu üst kademesinde görev yapmakta olan, üç kuvvet komutanı ile Genel Kurmay Başkanı’nın verdikleri sözde hükümete yönelik muhtıranın 51. Yıldönümü.

            Sözde diyorum zira muhtıra her ne kadar, hükümete yönelik verilmiş gibi gösterilse de sonrasında yaşananlar durumun hiç de öyle olmadığını, asıl hedefin, 68 gençlik hareketi ile önce Türkiye İşçi Partisinin, ardından ise Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’in kurulmasıyla birlikte hızla yükselmekte olan, işçi sınıfı hareketini bastırmak olduğunu gösterecekti.

            Bir başka değişle, her ne kadar, hükümete karşı verilmiş muhtıra/darbe olarak açıklansa da bu darbe, Türkiye’de dönüşüme öncülük edecek, sosyal uyanışın, aktif öncü unsurlarına karşı yapılmış olan bir darbeydi. Nitekim darbeci generallerden, zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç, 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinden sonra “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı.” demek suretiyle, darbe zembereğinin harekete geçtiğinin işaretini vermişti.

              Zira gerek dünyadaki hareketlilik gerekse 1961 Anayasasının sağladığı özgürlük ortamının tetiklediği, 1960’lı yılların hareketliliğinden dolayı, Türkiye’de dizginler elden kaçmış ve sistem toplum üzerindeki kontrolünü kaybetmişti. Dolayısıyla sistem çareyi, dizginleri sıkmakta buldu.

             Yani 12 Mart’a sadece hükümeti deviren bir muhtıra ya da darbe olarak bakamayız. Çünkü asıl hedefi 60’larda şahlanan toplumsal bilinci ve direnci kırmaktı. Zira 1965 seçimlerinde tek başına iktidar olan, Adalet Partisinin Genel Başkanı, Başbakan Süleyman Demirel birçok konuşmasında 1961 Anayasasından şikâyetçi olmuş ve bu Anayasanın topluma geniş geldiğini söylemişti.

           Bu nedenle, darbe sonrası göreve getirilen, sözde tarafsız Başbakan Nihat Erim hükümeti, Demirel’in şikayetçi olduğu Anayasanın özgürlükçü, yapısını değiştirmek üzere harekete geçti. Yapılan anayasa değişikliğiyle temel hak ve özgürlükler sınırlandırıldı.

             Askerin ve yürütmenin eli güçlendirildi. “Kayıtsız şartsız millete” olduğu söylenen egemenlik, kayıtsız şartsız orduya devredildi. Ordunun talimatıyla oluşturulmuş olan, Bakanlar Kuruluna, Meclis denetimine takılmadan kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetme imkânı tanındı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri kuruldu.

          On binlerce insan işkence ve insanlık dışı muamelelere maruz kaldı ve toplum yargı eliyle susturuldu. Kamu Çalışanlarının sendikalaşması yasaklandı, TRT ile üniversitelerin özerklikleri sınırlandırıldı. Bütün bunlar 12 Mart’ın sosyal uyanışı engellemek için topluma karşı yapılan bir darbe olduğunu göstergeleridir.

            Darbenin yapıldığı 12 Mart tarihinde sıkıyönetim ilan edilmemişti. Ancak Türkiye durulmadı. Aksine toplumsal mücadeleler sürdü. Faşist hareketin, üniversite gençliğine yönelik saldırıları devam ettiği için, silahlı çatışmalar devam etti.

            bir başka değişle provokasyonların ardı arkası kesilmedi. Tüm bunlar bir şeylere hazırlık yapıldığını gösteriyordu. Nitekim 26 Nisan 1971 tarihinde Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Hatay ve Diyarbakır’da sıkıyönetim ilan edildi.

              Sıkıyönetimin ilanıyla birlikte, ülke de darbe koşulları tüm ağırlığıyla yaşanmaya başladı. 12 Mart faşist darbesi döneminde, Türkiye gençlik hareketinin liderleri, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, idam edildiler. İdamları durdurmak için yola çıkan Mahir Çayan ve arkadaşları Kızıl dere’de katledildiler.

               Yine Türkiye Devrimci hareketinin diğer bir lideri İbrahim Karpakkaya Diyarbakır zindanında işkencede katledildi. Bunun yanı sıra 12 Mart faşizmi, DEV-GENÇ, ÜOB, TÖS, DDKO gibi irili ufaklı birçok ilerici örgütü kapattı.

 

              12 Mart’ı, ikinci önemli olayı ise tarihe Gazi olayları olarak geçen, bundan 27 yıl önce yani 12 Mart 1995 tarihinde, İstanbul Gazi Mahallesine yönelik provokasyon ve katliamdır.

 

Peki, neydi bu olaylar ve nasıl başlamıştı?

 

              İstanbul Gazi Mahallesi Anadolu’nun farklı kentlerinden İstanbul’a göçmüş yoksul emekçilerin, ağırlıklı olarak da Alevi yoksulların yaşadıkları bir gecekondu semti. 12 Mart 1995 akşamı gazi Mahallesi’nde yoğunluklu olarak, Alevilerin bulunduğu 3 kahvehane ve 1 pastane silahlarla tarandı.

           Bu saldırıda alevi dedesi Halil Kaya hayatını kaybetti. 5’i ağır 25 kişi ise yaralandı. Saldırıda kullanılan Taksi şoförü öldürülerek gasp edilmişti. Kahvehaneler ile pastanenin taranmalarından sonra ise yakılmıştı. Bütün bunlar olayın bir provokasyon olduğunun göstergesiydi.

           Polisin saldırıya kayıtsız kalması üzerine, Mahallede protesto gösterileri başladı, Cem evi önünde toplanan kitle, polis karakoluna doğru yürüyüşe geçti ve polisin silahlı müdahalesi başladı. Bu sırada Mehmet Gündüz adlı bir kişi hayatını kaybetti.

           Olaylar ertesi gün 13 Mart tarihinde de devam etti ve 13 kişi hayatını kaybetti, bunun üzerine İstanbul Valiliği 3 Mahallede sokağa çıkma yasağı ilan etti. 13 Mart günü ölenlerin büyük bir bölümü, tek kurşunla vurulmuştu. Buda polisin, öldürme kastıyla hedef gözeterek ateş ettiğinin delilidir.

          Olaylar durmayınca 14 Mart günü, polisin yanı sıra mahalleye asker sevk edildi. Bu arada aracıların, mahallelilerin Cem evinde oluşturduğu komite ile yaptıkları görüşmede komite; Cenazelerin teslim edilmesi, sokağa çıkma yasağının son bulması, gözaltına alınanların serbest bırakılması ve güvenlik güçlerinin mahalleden çekilmesini talep etti. Ancak talepler reddedildi ve güvenlik güçlerinin müdahalesi devam etti.

              Bu arada Özlem Tunç’un öldü sanılarak, çöp kutusuna atılması, görüntüsünün kameralara takılması, vahşetin boyutunu gözler önüne serdi.

              15 Mart günü, Ümraniye 1 Mayıs Mahallesinde, Gazi’de yaşananları protesto gösterisine, yapılan polis müdahalesi sırasında, 5 kişi öldürüldü. Böylece olaylarda toplam 22 kişi öldü ve en az 155 kişi yaralandı. Binlerce kişide gözaltına alındı.

             Yapılan görüşmeler sonucu, cenazelerin teslim edilmesi ve sokağa çıkma yasağının kaldırılmasıyla olaylar sona erdi.

          Daha sonra devletin içinden gelen bazı itiraflar, olayın bir provokasyon olduğunu gösteriyor. Örneğin; o dönem emniyet istihbarat müdürlüğü, başkan yardımcısı olan Hanefi Avcı “bu olayları yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım başlattı.” Derken, başka tanıklar ise adları Susurluk olayına karışacak olan, bazı polislerinde Gazi olayları sırasında halkın üzerine ateş açtıkları yönünde açıklamalar yaptılar.

             Nitekim ilk akşam, kahvehanelerin taranmasının hemen ardından hayatını kaybeden, alevi dedesi Halil Kaya’nın cenazesini almak için, cem evinde toplanan insanların üzerine panzerlerden ateş açılmış ve sokağa çıkma yasağı başlatılmıştı. Yapılan yargılamalar sonunda sadece iki polise göstermelik ceza verilmesi üzerine, mağdur ailelerin AİHM’ e yaptıkları başvuru kabul edildi ve devlet toplam 510 bin avro ödemeye mahkûm edildi.

         Kim ne derse desin bu olay tamamen provokatif bir olaydır. Gazi Mahallesi, alevi yurttaşların yoğun yaşadıkları ve sosyalist gençliğin güçlü olduğu bir mahalle olmasından dolayı özellikle seçilmiştir. Hedef hem mezhep kavgası çıkarmak hem de sisteme muhalefet edenlere göz dağı vermektir. Bu nedenle iki hedefe ulaşılması amacıyla planlanmış ve uygulamaya konmuştur.

            20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iki şeyin propagandasını çok yapar. Birisi darbeler diğeri ise eski Türkiye. Ancak her ikisinde de işine gelenleri kullanmakta oldukça maharetlidir. Söz gelimi, 27 Mayıs 1960 darbesi ile 28 Şubat postmodern darbesini demokrasiye vurulmuş darbeler olarak açıklayıp sonuçları üzerinden demokrasi kahramanlığı yaparken, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 faşist darbelerinin baskı, zulüm, işkence, idam ve katliamlarından bahsetmez.

             Yani darbeler arasında ayrım yaparak sözde darbe karşıtlığı görüntüsü veriyor. Aynı şekilde eski Türkiye’de yokluk vardı, yoksulluk vardı, kuyruklar vardı, aslında eski Türkiye’de hiçbir şey yoktu, her şeyi biz yaptık diyerek, 50 yıl 60 yıl önce ki dönemsel sıkıntıları propaganda malzemesi yaparken, 20 yıldır, yönettiği devletin, geçmişten bugüne derinliklerinde kalmış bilgi ve belgelerin tamamı elinin altında olmasına rağmen, Gazi Mahallesi katliamı da dahil, eski Türkiye’nin karanlıkta kalmış hiçbir olayını aydınlatmadı.

             Halbuki Devlet, Gazi katliamı dahil karanlıkta geçmişin birçok olayını mercek altına alıp, asıl failleri adalete teslim etmedikçe, asıl fail olma yaftasından kurtulamayacaktır.

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

SOSYAL DEVLETİ YOK EDEN İKTİDARIN SEÇİM “MÜJDE”LERİ!
24 Ocak 2023 09:00

KIRMIZI ÇİZGİLER DEĞİL İLKELER BELİRLEYİCİ OLMALI!
17 Ocak 2023 09:00

2023, BARIŞ MÜCADELESİNİN YÜKSELDİĞİ YIL OLSUN!
03 Ocak 2023 09:00

Tek çözüm ‘âmâ’sız, ‘fakat’sız karşı çıkmak!
28 Aralık 2022 09:00

BU ÜLKEDE SIRTINDA KÜFE OLAN SİZ DEĞİLSİNİZ! 
26 Aralık 2022 09:00

74. YILINDA İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE!
20 Aralık 2022 09:00

ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞLARI
05 Aralık 2022 09:00

Görüntüyle yok edilen gerçekler
30 Kasım 2022 09:00

PARA TUZAĞININ ADI SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM!
24 Kasım 2022 09:00

ASGARİ ÜCRET, SEFALET ÜCRETİ OLMAMALI!
21 Kasım 2022 09:00

SİYASİ ÖNGÖRÜNÜZ YOKSA TÖKEZLERSİNİZ!
15 Kasım 2022 09:00

BÜTÇE İKTİDARIN SINIFSAL TERCİHİNİN BELGESİDİR!
14 Kasım 2022 09:00

ANAYASAYA UYMAYAN İKTİDARLA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OLUR MU?
09 Kasım 2022 09:00

SİZCE DEZENFORMASYONU KİM YAPIYOR?
01 Kasım 2022 09:00

CUMHURİYETİ CUMHURİYET YAPAN, ONUN DEMOKRATİK OLMASIDIR!
30 Ekim 2022 09:00

KRİZ Mİ, KAYNAK TRANSFERİ Mİ?
27 Ekim 2022 09:00

BU KADERİ KİM YAZIYOR?
24 Ekim 2022 09:00

İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENİ AZGIN SÖMÜRÜ POLİTİKALARINIZDIR!
18 Ekim 2022 09:00

DOĞRU HAMLEYİ, DOĞRU ZAMANDA YAPMAK!
11 Ekim 2022 09:00

İNSANLAR ÜLKEYİ “SÜFLİ” YAŞAM İÇİN Mİ TERK EDİYOR? 
05 Ekim 2022 09:00

İNSAN HAKLARINI SAVUNMAKTA SAMİMİYETSİZLİK DEVAM EDİYOR!
27 Eylul 2022 09:00

6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmak!
06 Eylul 2022 09:00

Bireyler değil, siyasi anlayışlar belirleyici olmalıdır
12 Ağustos 2022 09:00

ITUC: TÜRİYE İŞÇİLER İÇİN EN KÖTÜ 10 ÜLKEDEN BİRİ!
22 Temmuz 2022 09:00

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (10)
18 Temmuz 2022 09:00

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (14)
01 Temmuz 2022 09:00

Sendikaların ortaya çıkışı ve toplumsal rolü (129)
15 Haziran 2022 09:00

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDE KESİTLER (5)
05 Haziran 2022 09:00

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (4)
30 Mayıs 2022 09:00

KİMİN HASSASİYETİ?
25 Mayıs 2022 09:00

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (10)
17 Mayıs 2022 09:00

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (9)
11 Mayıs 2022 09:00

DENİZ, YUSUF, HÜSEYİN VE YÜZLERCE DEVRİMCİ, MÜCADELEDE YAŞIYOR!
08 Mayıs 2022 09:00

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (8)
28 Nisan 2022 09:00

EMEK MÜCADELESİNDE GEÇMİŞ, EN ÖNEMLİ YOL GÖSTERİCİDİR!
24 Nisan 2022 09:00

GERÇEK BARIŞ, SAVAŞIN NEDENLERİNİ DOĞRU TESPİTLE MÜMKÜNDÜR!
23 Nisan 2022 09:00

ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!
19 Nisan 2022 09:00

ENFLASYON, ÜCRETLERİ YUTTU!
11 Nisan 2022 09:00

SOMUT ÜZERİNDEN DURUMU GEÇİŞTİRMEK, GERÇEKLİKTEN KOPMAKTIR!
06 Nisan 2022 09:00

TÜRKİYE BÜTÇESİNİN KARA DELİKLERİ!
04 Nisan 2022 09:00

YAP-İŞLET-DEVRET YÖNTEMİYLE YAPILAN TESİSLERİ KİM YAPIYOR?
28 Mart 2022 09:00

DERDİ GEÇİM OLANLAR VE DERDİ SEÇİM OLANLAR!
20 Mart 2022 09:00

DOKTORLAR NEDEN HEDEF!?
14 Mart 2022 09:00

Kimin savaşı?
09 Mart 2022 09:00

ANAYASAL HAKLARI KULLANDIRMAYANLAR VE ONLARI KORUYANLAR!
01 Mart 2022 09:00

HEDEFİNİZ DÖNÜŞTÜRMEK DEĞİLSE, MEVCUDA MAHKÛM OLURSUNUZ!
23 Şubat 2022 09:00

İNSANCA YAŞAMA KAVGASI VE DEVLETİN TARAFI!
21 Şubat 2022 09:00

ELEKTRİKTE ADIM ADIM GELEN SOYGUN!
16 Şubat 2022 09:00

İKTİDARDA OLMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ
08 Şubat 2022 09:00

HİÇBİR SORUNU, O SORUNA YOL AÇAN ÇÖZEMEZ!
17 Ocak 2022 09:00

Diliniz, demokrasiye bakışınızı ele veriyor!
11 Ocak 2022 09:00

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ (1)
08 Ocak 2022 09:00

Söz konusu seçim kazanmaksa gerisi teferruattır!
28 Aralık 2021 09:00

TÜRK LİRASININ DURDURALAMAYAN ÇÖKÜŞÜ VE ASGARİ ÜCRET GERÇEĞİ!
20 Aralık 2021 09:00

YOKSULLAŞMANIN; KÖPRÜ, OTOYOL, HAVA ALANI VE TELEFON İLE İMTİHANI!
14 Aralık 2021 09:00

ARTIK ASGARİ DEĞİL, ASIL ÜCRET!
09 Aralık 2021 09:00

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (9)
07 Aralık 2021 09:00

KİME KARŞI NEYİN SAVAŞI?
29 Kasım 2021 09:00

KADINA YÖNELİK ŞİDDET ERKEK SORUNUDUR!
26 Kasım 2021 09:00

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (6)
17 Kasım 2021 09:00

KAVRAM KARGAŞASI İLE GERÇEKLERİ GİZLEYEMEZSİNİZ!
14 Kasım 2021 09:00

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (5)
11 Kasım 2021 09:00

KUTSAL DEVLET, ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYENLERİN SIĞINDIĞI LİMANDIR!
07 Kasım 2021 09:00

KORKU TÜNELİNDEN YÜKSELEN KORKUTMA SESLERİ!
02 Kasım 2021 09:00

Dünya gençliği gelecekten endişeli!
25 Ekim 2021 09:00

ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYEN İKTİDARIN BAŞVURACAĞI YÖNTEM BASKIDIR!
18 Ekim 2021 09:00

Tüm Yazılar